1 / 72

SÖZ SANATLARI

SÖZ SANATLARI. MECAZIMÜRSEL (AD AKTARMASI/DÜZ DEĞİŞMECE) Benzetme ilgisi söz konusu olmadan,başka bazı ilgilerle,bir sözün başka bir söz yerinde kullanılmasıyla oluşturulan mecazlardır. İç -dış ilgisi "Anne, çamaşır kazanı kaynadı,gel!“ "Üstünü çıkarıp yatağa uzandı.“

joannj
Télécharger la présentation

SÖZ SANATLARI

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. SÖZ SANATLARI

  2. MECAZIMÜRSEL (AD AKTARMASI/DÜZ DEĞİŞMECE) Benzetme ilgisi söz konusu olmadan,başka bazı ilgilerle,bir sözün başka bir söz yerinde kullanılmasıyla oluşturulan mecazlardır. İç -dış ilgisi "Anne, çamaşır kazanı kaynadı,gel!“ "Üstünü çıkarıp yatağa uzandı.“ "Ne zamandır evde tencere kaynamıyor. "Bu depoyla Düzce'ye kadar gideriz.“ "Şofben yanıyordu." Parça - bütün ilgisi "O zamanlar bu gazetede usta kalemler vardı.“ "Üniversitedeki kürsüsünde yıllarca çalıştı.“ "Motor gece karanlığında yükünü Bartın'a boşalttı.“ "Bu sahalarda nice altın ayaklar top koşturdu."

  3. Neden - sonuç ilgisi Hay mübarek! Bereket yağıyor bereket! Bahar aylarında rahmet düşmezse ürün iyi olmaz. Sanatçı - eser ilgisi Davetlilere piyanosuyla önce Çaykovski,sonra Mozart çaldı. Şimdi de biraz Yûnus Emre okuyalım mı? Pikapta Münir Nurettin dönüyordu. Yer , yön , bölge , çağ - insan ilgisi Eve haber verip geleyim. Batı ve Doğu , inanç ve felsefe yönünden hem birbirini etkilemiş hem birbirine uzak durmuştur. Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır. Ankara bu notaya cevap vermekte gecikmedi. Adresi bir de şu büfeye sorsak mı? Sizin işinizi şu masa halleder beyefendi.

  4. Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz. Ön sokakta yer yok, arabayı arkaya bırakınız. Çocuk kitapları birinci hamura basılmalı. Sen bu otobüsle git,ben Bartın'a bineceğim. Koştu yokuş aşağı,rengi atmış bir şapka. Depremden sonra Düzce geceyi sokakta geçirdi. Marmara'da her yelken / Uçar gibi neşeli. Tiyatroda oynamam konusunda bütün mahalle beni destekledi. Turistler bu tur için yeni lokomotifler yerine buharlıyı tercih ediyorlar. Koparıp öpmek için, basacağı toprağı / Bütün şehir bekliyor onu dizler üstünde. Türkiye,Tanzimat'la yüzünü Batı'ya çevirmişti.

  5. TEŞBİH ( BENZETME ) Benzetmenin dört öğesi vardır : 1.Benzeyen ( B ) : Özellikçe zayıf olan 2.K. Benzetilen ( KB ) : Özellikçe güçlü olan 3.Benzetme Yönü ( BY ) : Aktarılan özellik 4.Benzetme Edatı ( BE ) : Gibi ve aynı anlama gelen sözcükler: benzemek, andırmak, dönmek, kadar, sanki, güya, misal …. ÖRNEK " Cennet gibi güzel vatan " KB BE BY B 1.Ayrıntılı (Tam) teşbih : Dört öğesi de bulunan benzetmedir.ÖRNEK "Ah bu türküler,köy türküleri Ana sütü gibi candan Ana sütü gibi temiz. “ 2.Kısaltılmış teşbih : Benzetme yönü bulunmayan benzetmedir. ÖRNEK "Kutu gibi bir dairede oturuyor." KB BE B

  6. 3.Pekiştirilmiş teşbih :Benzetme edatı bulunmayan benzetmedir. ÖRNEK "Bir siyah kadındır kaldırımlarda gece " BY KB B "Yollar köyleri saran eskimiş çerçeveler " B BY KB 4.Yalın teşbih (teşbih-i beliğ) : Benzeyen ve kendisine benzetilenle yapılan benzetmedir. ÖRNEK " Gül tenli sevdiğim " KB B " Selviler içinde bir alevdir Emir Sultan " KB B "Unutmakta haklısın kömür gözlüm / Haklısın…Bu sözüm sana sitemdir" KB B "Annem melek gibi temiz ruhlu bir insandı." (tam teşbih,) "Annem iyilikte, bir melekti." (Pekiştirilmiş) "Melek annem, cennete doğru yola çıktı." (teşbih-i beliğdir)

  7. Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz "Ovadan bakılınca çelikten dev bir testere ağzını andıran tepeler, yaz kış ışıl ışıldır.“ "Bütün gece vagondan vagona un çuvalları taşımış hamallar gibiyiz.“ "Büyük sahra denen bu kum denizinde daha günlerce hamallık edeceğiz.“ "Erciş sapağında, Van Gölü mavi bir çarşaf gibi önüme serildi.“ "Beş altı araba, gelin alayı gibi sıralandı.“ "Fırtınada bir deniz feneri kadar yalnızdım.“ "Rujlu dudakları açık bir yarayı andırıyordu.“ "Köpek leşi gibi uyuyor şehir.“ "Ağzımda bal gibi tatlı bir türkü…“ "İyi sözler söylenmiş bir kadın gibi güzelleşiyor dünya.“ "Sürüklenen bir kış ölüsüdür zaman.“ "Biliyorum / Şiir bir pencere kuşudur.“ "İnsan bir ormandır derdim sana hep.“ "Bir bakışı vardı Esma'nın / Kavak yelleri gibi pırıl pırıl."

  8. İSTİARE (EĞRETİLEME) Temel öğelerden (benzeyen, kendisine benzetilen) sadece biri söylenerek yapılan benzetmeye istiare denir. İstiare, bir sözün benzetme amacıyla, başka bir söz yerine kullanılması olarak da tanımlanabilir. "Yuvayı yapan dişi kuştur." İstiareler ikiye ayrılır: AÇIK İSTİARE: Sadece kendisine benzetilen kullanılır. KAPALI İSTİARE: Sadece benzeyen kullanılır. ÖRNEKLER: Gözlerinden göğsüme sayısız yıldız akar Kara dutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Çadırlar dağa kuruldu Hücum borusu vuruldu Bir Sarıkamış uğruna Doksan bin fidan kırıldı Garbın ucunda, son kıyıdan en gürültülü Bir med zamanı gökyüzü kurşunla örtülü

  9. Kız çocukları yuvadan bir bir uçup gidiyordu Uzanırlar çimenlerin üstüne bitap Salkımlardan damla damla süzülür mehtap "Can kafeste durmaz uçar / Dünya bir han konan göçer.""Yüce dağların başında salkım salkım olan bulut." "Yeşil kurbağalar öter göllerde Kırıldı kanadım kaldım çöllerde.” O kızıl zafer kartalının / Çankaya'da kurulmuş yuvası."

  10. Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor. İki kapılı bir handa / Gidiyorum gündüz gece. Kurban olam kurban olam / Beşikte yatan kuzuya. Yüce dağ başında siyah tül vardır. Semanın kandilleri yanmıştı. Vatan ufkundaki en güzel çeyiz En şanlı süs, baktım yarıya çekildi. Yedi tepeli şehirde bıraktım gonca gülümü. Saçlarıma yıldız düşmüş koparma anne. Görünmez kanatlarıyla hatıralar / Camlara çarpıp duruyor. Başımdan bir kova sevda döküldü Islanmadım, üşümedim, yandım oy!

  11. TEŞHİS : Güneş, denizin mavi sularında saçını yıkıyordu. Yürüyordum, ağlıyordu ırmaklar. Havada bir dost eli okşuyor elimizi. Mor menekşe boyun eğmiş / Yapracığı suya deşmiş. Uzak dağlarda kaybolmuş bir bulut/Rüzgârın bir unutkanlığıdır. Varsın bahçelerde rüzgâr gezinsin. Ufuklar merhametsiz, rüzgârlar hoyrat Yok artık can verdi aydınlık mevsimler.

  12. İNTAK: Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor. Durur tekbir alır dağlar / Döner dağlarda kartallar. Ben bir ayrıkotuyum Ne buğday amcam, ne pirinç dayım Mısırla akraba bile değilim. Bir yeşermeye göreyim: Kızmasınlar halim duman Canıma kastederler yapabilseler Ama nafile kurumam.

  13. KİNAYE ( DEĞİNMECE ) Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Gül dikensiz olmaz. Bulamadım dünyada gönle mekânNerde bir gül bitse etrafı diken Dadaloğlu’m der ki belim büküldüGözümün cevheri yere döküldü Dilber bezme (meclise) gelince yüzü güldü aşıkın. Mum dibine ışık vermez. Hamama giren terler. Taşıma su ile değirmen dönmez. Yuvarlanan taş yosun tutmaz. Ateş düştüğü yeri yakar. Yaptığı hatayı anlayınca yüzü kızardı. "Çocukların velvelesi, herkesi ayağa kaldırdı.”

  14. NOT: Kinaye ile kinayeli söyleyiş karıştırılmamalı. • Kinayeli söyleyiş alaycı ve imalı olmalıdır. • "Eh, bu hızla gidersek, okula belki yarın sabah varırız." ÖSS

  15. TEVRİYE ( İKİ ANLAMLILIK ) Birden çok gerçek anlamı olan bir sözü herkesçe bilinen ( yakın ) anlamında değil de uzak anlamını kastederek kullanmaya denir.ÖRNEKLER: "Bu kadar letafet çünkü sende var Beyaz gerdanında bir de ben gerek“ "Âvâzeyi bu âleme Dâvud gibi sal Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş“ "Gül gülse dâim ağlasa bülbül acebdeğül Zira kimine ağla demişler, kimine gül “ "Koyup kaldırmada ikide birde Kazan devrildi, söndürdü ocağı“ "Bana Tâhir Efendi kelp demiş İltifatı bu sözde zâhirdirMâlikî mezhebim benim zirâİtikatımcakelptâhirdir. Sarımsak da acıdır ama her eve lazım bir dişi

  16. HÜSNÜTALİL ( GÜZEL NEDEN BULMA )Herhangi bir olayı gerçek nedeninin dışında daha güzel ve hayali bir nedene bağlayarak açıklama sanatıdır.ÖRNEKLER Sen gittin yaslara büründü cihanSoluyor dallarda gül dertli dertli“ Güzel şeyler düşünelim diye Yemyeşil oluvermiş ağaçlar“ Yeni bir ülkede yem vermek için atlarına Nice bin atlı kapılmıştı fetih rüzgârına“ Sen yoksun hiçbir şey yokGüneşin rengiAğustos yıldızlarının sıcaklığıKaranfil kokusu“

  17. TECÂHÜLÜÂRİF ( BİLMEZLİKTEN GELME ) Yılın ilk karı yağdıİyice kısaldı günlerÖlülerimiz üşür mü ki? Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhımKurbanın olam var mı benim bunda günahım Dün gece yoktu ki / Bu dağ buraya nasıl gelmiş? Çördükler, cevizler, iğdelerGidin bakın gölgeleri orda mı? Şakaklarıma kar mı yağdı ne varBenim Allah'ım bu çizgili yüz? Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer? Arzu dolu, yaşamak doluBu eller miydi resimleri tutarken uyuyan?

  18. TENASÜP ( UYGUNLUK ) • Suya versin bâğbangülzârı zahmet çekmesinBir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzâre su“ • Lâleyi, sümbülü gülü hâr almışZevk u şevk ehlini âh u zâr almış.“ • Aşk derdinden hoşem el çek ilacımdan tabib Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır

  19. LEFFÜNEŞR ( SIRALI AÇIKLAMA ) Sen bana en sadık arkadaştınGönlümde ateştin, gözümde yaştınNe diye tutuştun, ne diye taştınBeni kıskandırıp durmalı mıydın? İşte gördüğünüz üzere, savaş ve barışa işaret olarak, bir elimizde kan dökücü mızrak, bir elimizde de zeytin dalı var; ikisinden birini seçerek kabul buyurunuz. Deli eder insanı bu deniz, bu gökyüzGöz kırpar yıldızlar, türkü söyler balıklar. • Bakışların kor ateş / Duruşun durgun suBiri yakar, biri boğar. • Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüzBiz neşâtın da gamın da rûzgârın görmüşüz. • Bâran değil, şafak değil, ebr-i seher değil Gözyaşıdır, ciğer kanıdır, dâd-ı ah’tır.

  20. ALİTERASYON ( SES YİNELENMESİ ) Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında. Cinayeti kör bir kayıkçı gördüben gördüm kulaklarım gördüvapur kudurdu, kuduz gibi böğürdühiçbiriniz orda yoktunuz. Salkım salkım tan yelleri estiğindeSakallı bozaç turgay sayradıkça • Dest bûsıarzûsiyle ölürsem dostlarKûzeeylen toprağım sunun anınla yâre su • Sev seni seveni hâk ile yeksân iseSevme seni sevmeyeni Mısır'a sultân ise • Eylülde melûl oldu gönül soldu da lâleBir kâküle meyletti gönül geldi bu hâle

  21. SECÎ ( İÇ KAFİYE / NESİR KAFİYESİ ) Ey gözlerin nuru, gönüllerin sürûru; başımızın tâcı, dil ehlinin mîrâcı “ İlâhi her neyi gülzâr ettinse anı ittim,ilâhi elime her ne sundunsa anı tuttum; ilâhi gönlüm oduna ne yaktınsa o tüter, ilâhi vücudum bahçesine ne diktinse o biter.“ İlâhi, kabul senden, ret senden; şifa senden, dert senden… İlâhi, iman verdin, daim eyle; ihsan verdin, kaim eyle. Dost yolunda nistlik gerek, yâr önünde pestlik gerek; ten cübbesi çâk gerek,gönül evi pâk gerek.

  22. İRSÂLİMESEL Balık baştan kokar bunu bilmemekSeyrânîgâfilin ahmaklığından“ Çağır Karac'oğlan çağır / Taş düştüğü yerde ağırGönül sevdiğinden soğur / Görülmeyi görülmeyi.“ Tok olanlar bilemez çektiğini aç kalanınSırtı pek kimseye ahvâl-i şitâ ( kış ortamı ) yaz görünür.“ Cihân-ârâcihân içredir ârayı bilmezlerO mâhiler ki deryâ içredir deryayı bilmezler "

  23. AKİS ( ÇAPRAZLAMA ) Her inişin bir yokuşu, her yokuşun bir inişi vardır.“ Yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemelidir. Didem rûhunu gözler, gözler rûhunu didem Kıblem olalı kaşın, kaşın olalı kıblem.“ Gamzen ciğerim deldi / deldi ciğerim gamzen Bilmem nic'olur halım / Halim nic'olur bilmem Cennet gibidir rûyin / rûyin cennet gibidrÂdem doymaz sana / sana doymaz âdem

  24. CİNAS Ey kimsesizler el veriniz kimsesizlereOnlardır ancak el verecek kimse sizlere Söylerken o sözleri kızardıHem hazzeder âh hem kızardı Kısmetindir gezdiren yer yer seniArşa çıksa akıbet yer yer seni ÖYS Bir güzel şûha dedim ki iki gözün sürmelidirDedi vallahi seni Hind'e kadar sürmelidir Her nefeste işledim ben bir günâhBir günâh için demedim bir gün âh • YanalıHaylice vakit olduBen bu yerde yanalı Binme nâmert atınaYa mıhı düşer ya nalı

  25. TARİZ ( DOKUNDURMA / SİTEM / İĞNELEME ) Söylenmek istenen sözün gerçek ve mecaz anlamlarının dışında tamamen karşıtını söyleme sanatıdır. Alay etmek ve iğneleyici söz söylemek amacıyla yapılan bir sanattır. “Üç parmak noksan ölç, ölçersen kile Tatlı söz konuşma bir kimse ile Dört kuruşa sekiz kuruş et hile Hilekarlık hoş sanattır usanma.” Kışlalar saye-i şahanede cennet gibidir. Bir giren sonra içinden gavur olsa çıkamaz. (Şair Eşref) Bu dizelerdeki “cennet” sözcüğü “cehennem” anlamındadır. Vermedi ablukada şan-ı donanmaya halel İngiliz devletine olsa sezadır amiral. (ZP)

  26. TEZAT (KARŞITLIK) Anlamca karşıt (çelişen) sözcüklerin bir arada kullanılmasıyla yapılan sanattır. Karlar altında nevbaharım ben Ağlarım, Hatıra geldikçe gülüştüklerimiz. Ne efsunkar imişsin ah, ey didar-ı hürriyet Esir-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten.

  27. İŞTİKAK ( TÜRETME ) Aynı kökten türeyen sözcükleri bir arada kullanmaya iştikak denir. ÖRNEKLER Dünyada sevilmiş ve seven nafile beklerBilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. Karşısında nice erbâb-ı denaât titrerHâkim-i mahkeme-i hükm-i cezâdır kalemim. Hâlâ o cehâlet, o tecâhül ve techil !

  28. İSTİFHAM ( SORU SORMA ) Sözü, cevap beklemeksizin anlamı güçlendirmek için soru soruyormuş gibi kullanma sanatıdır. ÖRNEKLER "Hani o, bırakıp giderken seni / Bu öksüz tavrını takmayacaktın?Alnına koyarken veda busemi / Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?Gelse de en acı sözler dilime / Uçacak sanırım birkaç kelimeBir alev halinde düştün elime / Hani ey gözyaşım, akmayacaktın?“ Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâŞühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ Bana kara diyen dilber / Gözlerin kara değil mi ? Olur mu dünyaya indirsem kepenkGözyaşı döksem Nuh Tufanı'na denk ? Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mıFelekler yandı âhımdan muradım şem'i yanmaz mı

  29. TELMİH (ANIMSATMA) Anlatımı güçlendirmek amacıyla, bir şeyi açıkça söylemeyip onu hatırlatacak başka bir şeyi söyleyerek anlatma sanatıdır. Ey dost senin yoluna Canım vereyim Mevla Aşkını komayayım Oda gireyim Mevla.” Tahammül mülkünü yıktın Hülagü Han mısın kafir?

  30. TEDRİC (DERECELEME) Anlatımda kavramların derece gözetilerek sıralanması sanatıdır. “Aziz dost, günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı.” “Gün, ay, yıl” sözcükleri “zaman” yönünden kısadan uzuna doğru sıralanmıştır. “İki asker mızrak mızrağa, kılıç kılıca, hançer hançere vuruşmaya başladılar. “Yürüdükçe iştahı açılır, iştahı açıldıkça yer, yedikçe şişmanlardı.”

  31. TERDİT (ŞAŞIRTMA) Sözü, okuyucunun hiç beklemediği bir biçimde bitirerek onu şaşırtma sanatıdır. “En ağır işçi benim Gün yirmi dört saat Seni düşünüyorum.” “Verem misin? Üzülme, onun da çaresi var. Ölür gidersin....”

  32. RÜCU (GERİ DÖNÜŞ) • Bir düşünceyi daha güçlü anlatmak için, söylenen sözü geri alıp sözden döner gibi davranmaktır. • "Bir şarkıdır söylediği • “Mavi bir sevda şarkısı • Hayır mavi değil • Elâ bir şarkıdır söylediği”

  33. SÖZ SANATLARI TEST

  34. “Menekşeler külahını kaldırır.” dizesindeki edebi sanat, aşağıdaki dizelerden hangisinde vardır? A) Güzel gitti diye pınar ağladı B) Ak kuğular sökün etti yurdundan C) Gül budanmış dal dal olmuş D) Kara yerde mor menekşe biter mi E) Gözlerim kapıda kulağım seste (1981 ÖYS)

  35. Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi; Görmüş ve geçirmiş denizin kalbine sindi. Bu dizelerdeki kişileştirme, aşağıdakilerden hangisinde yoktur? A) Bir sarmaşık uyanıyordu uykusundan; Geriniyordu bir eski duvarın sıvasında B) Bir bulut geldi üstüne bahçenin, Bütün ağaçların keyfi kaçtı C) Ay, zeytin ağaçlarından yere damlıyordu; Açtım avucumu altına tuttum. D) Eskici dükkânındaki asma saat, Çelik bir şal atmış omuzlarına E) Toros dağlarının üstüne Ay un eledi bütün gece. (1982 ÖYS)

  36. “Sakin ve rüzgarsız havalarda, bacalar üzerinde bir türlü savrulup dağılmayan dumanlar birbiri üzerine nasıl birikirse, bu sesler de öylece göğün boşluğunda toplanıyor, kolay kolay dağılmıyordu.” Bu cümlede birbirine benzetilen iki şey aşağıdakilerden hangisidir? A) Hava – Rüzgâr B) Rüzgâr – Duman C) Hava – Ses D) Duman – Gök E) Duman – Ses (1984 ÖYS)

  37. “Artık dağlar sırtlarından kürklerini attılar. Fakat henüz sabahları serince olduğundan, omuzlarına sislerden birer atkı alıyorlar. Şimdi rüzgâr, ağaçlar arasında ılık ılık esiyor. Hele böcekler, görülecek şey!” Parçada kişileştirilen varlık, aşağıdakilerden hangisidir? A) böcekler B) sisler C) rüzgâr D) dağlar E) ağaçlar (1985 ÖYS)

  38. Kalem böyle çalınmıştır yazıma Yazım kışa uymaz, kışım yazıma Bu iki dizedeki söz sanatı, aşağıdakilerden hangisidir? A) istiare B) abartma (mübalağa) C) kişileştirme (teşhis) D) cinas E) benzetme (teşbih) (1986 ÖYS)

  39. Durgun bir akşamın erguvan örtüsünü Yırtarken çekinerek gecenin kara eli Yorgun bir gölge, omzunda bir günün yükü Sürüklüyor ufuklara ağır adımlarını Bu dizelerde kişileştirilen varlıklar aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir? A) Yorgun omuz – sürüklenen ufuklar B) Durgun bir akşam – ağır adımlar C) Erguvan örtü – bir günün yükü D) Gecenin kara eli – yorgun bir gölge E) Akşamın örtüsü – omzun yükü (1987 ÖYS)

  40. Anavarza at oynağı Kana bulanmış gömleği Kıyman a zalimler kıyman Kör karının bir değneği Yaşlı bir kadının öldürülen tek oğlu için duyduğu acıyı dile getiren bu dörtlükte, aşağıdaki açıklamalardan hangisine uygun bir söz sanatı vardır? A) Bir anlam inceliği yaratmak için bildiği şeyi bilmez görünme B) Bir sözcüğü, iki anlamını birden sezdirecek biçimde kullanma C) Bir sözcüğü, gerçek anlamı dışında başka bir sözcük yerine kullanma D) Bir olgunun gerçek etkenini bir yana bırakarak olguyu başka bir nedene bağlama E) Birkaç şeyi söyledikten sonra onlarla ilgili başka şeyleri bir sıra gözeterek anlatma (1988 ÖYS)

  41. Kısmetindir gezdiren yer yer seni Arşa çıksan akıbet yer yer seni Bu iki dizedeki söz sanatı aşağıdakilerden hangisidir? A) Mecaz B) Cinas C) Kinaye D) İstiare E) Hüsnüta’lil (1988 ÖYS)

  42. Yapıtlarında daha çok kırsal kesim insanlarını anlatan birkaç yazar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’yla görüşmeye gider. Bu ilgiden çok hoşnut olan Yakup Kadri, bir ara merakla konuk yazarlara, nerelerden geldiklerini sorar. Yazarlardan biri gülerek, “Yaban’dan geliyoruz üstad, Yaban’dan!” der. Parçada geçen “Yaban’dan geliyoruz.” sözünde aşağıdaki açıklamaların hangisine uygun bir söz sanatı vardır? A) Bir anlam inceliği yaratmak için bildiğini bilmezden gelme B) Bir sözcüğü alışılmış anlamının dışında bir anlamda kullanma C) Söylenmek isteneni en az sözcükle anlatma D) Bir gerçeği sezdirmek için bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamıyla kullanma E) Söz arasında, bilinen bir duruma işaret etme. (1990 ÖYS)

  43. Adam, elini uzattı, tam onu koparacağı sırada, mor menekşe: “Bana dokunma!” diye bağırdı. Bu cümledeki en belirgin söz sanatı aşağıdakilerden hangisidir? A) Teşbih (benzetme) B)Tezat C) İstiare D) Kinaye E) İntak (konuşturma) (1989 ÖYS)

  44. İlâhi, kabul senden, red senden, şifa senden, dert senden... İlâhi, iman verdin, daim eyle, ihsan verdin, kaim eyle. Bu parçadaki altı çizili sözcükler aşağıdakilerden hangisine örnektir? A) İmale B) Seci C) Alliterasyon D) Redif E) Cinas (1989 ÖYS)

  45. Yalnız zaman olur bazı akşamlar Bir kadın çehresi, yanarken camlar Bir lahza belirir loş aynalarda Bu dizelerde geçen, “yanarken camlar” sözünde, aşağıdaki açıklamalardan hangisine uygun bir söz sanatı vardır? A) Bir durumu, gerçekte olduğundan daha üstün gösterme B) Bir sözü benzetme amacıyla başka bir söz yerine kullanma C) Birden çok anlamı bulunan bir sözcüğü uzak anlamıyla kullanma D) İnsanlara özgü bir niteliği cansız varlıklara aktarma E) Bir olguyu, gerçek nedeninin dışında, hoşa giden bir nedene bağlama (1990 ÖYS)

  46. Aşağıdaki dizelerin özellikle hangisinde bir abartma vardır? A) Bir ah çeksem dağı taşı eritir Gözüm yaşı değirmeni yürütür B) Bu topraklar ecdadımın ocağı Evim, köyüm hep bu yerin bucağı C) Ne doğan güne hükmüm geçer Ne halden anlayan bulunur D) Derdim çoktur hangisine yanayım Yine tazelendi yürek yarası E) Yükseğinde büyük namlı karın var Alçağında mor sümbüllü bağın var (1991 ÖYS)

  47. Nedir can kim anı sen nâzenincânâne vermezler Sana âşık olanlar yoluna cânâ ne vermezler. Bu dizelerde olduğu gibi, söylenişleri bir, anlamları ayrı iki sözü bir arada bulundurma sanatı aşağıdakilerden hangisidir? A) Cinas B) Hüsnüta’lil C) Teşhis D) Tevriye E) İntak (1991 ÖYS)

  48. Aşağıdakilerin hangisinde bir kinaye vardır? A) Gönül sevdiğinden soğur Görülmeyi görülmeyi B) Gölgesinde dinlendiğim Koca çamlar yerinde mi C) Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın D) Elbet bir devasız dertten Doğan göz bir zaman ağlar E) Uçtu kuşların kervanı Her biri bir dala gider (1992 ÖYS)

  49. (I) Dik, sarp bir doruğa tırmanan bir dağcıyı andırıyor deneme yazarı. (II) Yamaçta ayağını koyacağı bir yer arıyor. (III) Elleriyle tutunacak bir yer seçiyor. (IV) İpini takacağı bir kaya parçası gözlüyor; adım adım tırmanıyor, sınaya sınaya yükseliyor. (V) Tepede, ulaştığı noktada, bir dağcı gibi güven duygusu sarıyor içini. Yukarıdaki cümlelerin hangilerinde benzetmeye yer verilmiştir? A) I. ve III. B) I. ve V. C) II. ve III. D) II. ve IV. E) IV. ve V. (1992 ÖYS)

  50. Aşağıdaki beyitlerin hangisinde ”cinas” vardır? A) Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde, Sen nerdesin ey sevgili, yaz günleri nerde B) Kısmetindir gezdiren yer yer seni Arşa çıksan akıbet yer yer seni C) Akşam lekesiz, sâf, iyi bir güz gibi akşam; Ta karşı bayırlarda tutuşmuş iki üç çam D) Gözlerin mahmur olurmuş her zaman Pek yamansın, pek yamansın, pek yaman E) Görmeden mecnunların sahrâdakicem’iyyetin Sevdiğim meşk–i nigâh eylersin âhûlarla sen (1993 ÖYS)

More Related