1 / 131

KATILIM BANKACILIĞI

FAİZSİZ BANKACILIK İLKELERİ ve KATILIM BANKACILIĞI Eğitmen : Doç. Dr. İshak Emin AKTEPE . 17-18 Kasım 2012 Kahramanmaraş Eğitim No : 20 12 / 2013 – 02 www.tkbb.org.tr. KATILIM BANKACILIĞI. DOÇ. DR. İSHAK EMİN AKTEPE. İÇİNDEKİLER Giriş Temel Kavramlar ve İlkeler

kassia
Télécharger la présentation

KATILIM BANKACILIĞI

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. FAİZSİZ BANKACILIK İLKELERİ ve KATILIM BANKACILIĞIEğitmen : Doç. Dr. İshak Emin AKTEPE.17-18 Kasım 2012 Kahramanmaraş Eğitim No : 2012 / 2013 – 02www.tkbb.org.tr

  2. KATILIM BANKACILIĞI DOÇ. DR. İSHAK EMİN AKTEPE

  3. İÇİNDEKİLER Giriş Temel Kavramlar ve İlkeler Faizsiz Finansman Yolları Bankacılıkta Fon Toplama ve Değerlendirmenin Temel Yolları Faizli Banka X Faizsiz Banka Kredi Kartı Vadesinde Ödenmeyen Borçlar Borsa – Sigorta – Forward – Forex – Sukuk

  4. Giriş

  5. Algı: Katılım bankaları faizsiz olduğuna göre verdikleri paraya faiz almamalı yani verdikleri para kadarını geri almalıdırlar. Gerçek: Katılım bankaları borç vermeyip ticaret yaparlar. Faizle borç vermek dinen meşru olmasa da ticaretle kâr sağlamak meşrudur. Katılım bankaları vakıf değillerdir. Bu bankalara para yatıranlar kâr beklentisi içindedirler. Dolayısıyla katılım bankalarının ticaret yapması için kendisine emanet edilmiş paraları karz-ı hasen olarak vermesi dinen uygun değildir.

  6. Algı: Katılım bankaları hile yapmaktadırlar. Gerçek: Katılım bankaları İslâm hukûku çerçevesinde çalışırlar. Bu itibarla bünyelerinde danışma kurulları ya da danışmanlar bulundururlar. İslâm hukûkunun kendine özgü kuralları vardır. Bu kurallar çerçevesinde meşrû finansman yöntemleri kullanılarak ticâret yapmaktadırlar. Fâiz hilelerine girmemektedirler.

  7. Algı: Katılım bankaları faizli bankaların yaptığı her işlemi yaparlar. Gerçek: Faizli bankalar faiz enstrümanıyla çalışırlar. Faiz, en fonksiyonel finansal araçtır. Ancak İslâm hukûkunda kabul edilmemektedir. Bu sebeple katılım bankaları danışma kurullarının faizli olduğunu ifade ettiği hiçbir uygulamaya girmezler. Bu durum onların milyarlarca liralık işlemleri reddetmesi anlamına gelmektedir.

  8. Algı: Katılım bankacılığı da faizli bankalarla aynı şartlara sahiptir. Gerçek: Katılım bankalarının pek çok handikapları bulunmaktadır. Öncelikle Türkiye’de ve dünyada henüz yenidirler ve piyasanın hakim oyuncuları faizli kuruluşlardır. İkinci olarak kendilerine özgü kanunları bulunmamaktadır. Üçüncü olarak Türkiye’de dönem dönem bu bankalara olumsuz yaklaşımlar olmuştur. Dördüncü olarak katılım bankacılığı hakkında yetişmiş insan gücü azdır. Beşinci olarak müşterilerin alışkanlıkları ve talepleri bu bankaların prensiplerine her zaman uygun düşmemektedir.

  9. Birinci Bölüm Temel Kavramlar ve İlkeler

  10. Temel Kavramlar

  11. Katılım Bankacılığı Türkiye’de Katılım Bankası diye isimlendirilen kuruluşlar dünyada Islamic Bank ya da el-Benkü’l-İslâmî adıyla anılırlar. Bu bankalar öncelikle bütün faaliyetlerinde İslâm hukûku kurallarına uymayı taahhüt etmektedirler. Bu bankalar bulundukları ülke kanunları müsaade etse dahi İslâm hukûku ilkeleriyle çelişen işlemleri yapamazlar. Türkiye’de katılım bankaları 5411 nolu bankacılık kanununa tabi olup kanunda mevduat ve yatırım bankaları yanında üçüncü tür bir bankacılık faaliyeti olarak yer almışlardır. Dolayısıyla böyle bir bankacılık faaliyetinin varlığı ve diğer bankalardan farklılığı kanunen de tescil edilmiştir.

  12. Katılım Bankacılığının Tarihi • 1900’lü yılların ilk yarısında İslâm dünyası, sanayi devrimiyle büyük gelişim katetmiş batı karşısında yenik durumdadır. Pek çok İslâm ülkesi batılı ülkelerin sömürgesi olmuştur. Bu durum karşısında İslâm ülkelerinin geliştirilmesini arzulayan düşünürler bir yandan batının teknik altyapısını incelerken diğer taraftan finansal kuruluşlarını da tetkik etmişlerdir. Neticede 1940’lı yıllarda Hindistan bölgesinde fâizsiz bankacılık fikri doğmuş ve bu konuda yazılar yayınlanmıştır. Ancak ilk fâizsiz banka 1963 yılında Ahmed en-Neccâr tarafından Mısır’ın Mit-Ghamr şehrinde kurulmuştur. • Türkiye'de 16.12.1983 gün ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile Özel Finans Kurumları'nın (ÖFK) kurulmasına izin verilmiştir. 1985 yılında Albaraka Türk ve Faisal Finans Kurumları faaliyete başlamıştır. 1999 yılında Bankacılık Kanunu’nda yapılan değişiklikle özel finans kurumları, bankacılık kanununa tabi kılınmıştır. 2001 yılında güvence fonuna kavuşmuşlardır. Özel finans kurumları, 2005 yılında yapılan kanun değişikliğiyle katılım bankasına dönüştürülmüştür.

  13. Fâiz – Kâr – Kira Fâiz : Borçtan elde edilen menfaat. 100.000 TL borç verip 12 ay vadede 110.000 TL istenirse 10.000 TL fâiz isteniyor demektir. Kâr : Mal ve hak alım satımlarında maliyet ile fiyat arasındaki farka kâr denilir. 100.000 TL’ye alınan bir ev 12 ay vadede 110.000 TL’ye satılırsa 10.000 TL kâr edilmektedir. Ev, arsa, araba, makine, giysi, mobilya maldır. Patent, telif, ruhsat, plaka haktır. Kira : Menkul ya da gayr-ı menkul bir malın belli bir süre kullanım hakkının devri ya da belli bir süre emek taahhüdü karşılığında alınan bedele kira denilmektedir. Ev, araba, arsa, makine, otel odası, sağlık hizmeti, güvenlik hizmeti, nakliye hizmeti, eğitim hizmeti, saklama hizmeti kiralanabilir.

  14. Fâiz – Kâr – Kira

  15. Fâiz – Kâr – Kira

  16. Peşin Satış – Vadeli Satış – Vade Farkı Peşin Satış : Üretilen ya da satın alınan bir malın peşin bedelle satılmasıdır. Örneğin 1000 TL maliyeti olan bir malın peşin 1500 TL’ye satılmasıdır. Vadeli Satış : Üretilen ya da satın alınan bir malın vadeli bedelle satılmasıdır. Örneğin 1000 TL maliyeti olan bir malın 2000 TL’ye 6 ay vadeyle satılmasıdır. Vade Farkı : Satılan bir değerin peşin bedeli ile vadeli bedeli arasındaki farktır. Örneğin 1500 TL’ye peşin satılan bir malın 6 ay vadede 2000 TL’ye satılması halinde 500 TL vade farkı uygulanmaktadır. Vade farkı almak İslamiyet’te yasaklanmamıştır.

  17. İlkeler

  18. I. İlke:“Başkalarının malını haksız yollarla almayın!” Bu ilke Kur’ân’da Nisâ suresinin 29. âyetinde açıkça ifade edilmekle birlikte pek çok âyette de vurgulanmıştır. İslâm ekonomisinin temelini bu ilkenin oluşturduğunu söylemek yanlış olmaz. İslâm ekonomisinin birçok hükmü bu temel ilkeden kaynaklanmaktadır. Hırsızlık, gasp, rüşvet, kumar, hileli alım satımlar, tefecilik, fahiş kâr, aldatma (tağrir) ve belirsizlik (garar) yasakları tamamen bu esasa dayanmaktadır.

  19. II. İlke:“Ticâret helaldir” Başkalarına haksızlık yapmadan, haram kılınmış yöntemleri kullanmadan ve yasak ürünler satmadan karşılıklı rızaya dayanan alım satım ve ticârî faaliyetlerde bulunmak helaldir. Kur’ân ve Sünnet’te meşrû yollarla yapılan ticâret helal kılınmış, tavsiye edilmiş ve övülmüştür.

  20. III. İlke:“Tefecilik yasaktır” Tefecilik İslâm’ın en sert ifadelerle reddettiği bir kazanç yöntemidir. Kur’ân’ın açık ifadesiyle zulümdür. Kur’ân’da bakara suresinin 275-280 âyetleri arasında tefecilik konusuna yer verilmiş; tefecilerin kazanma hırsıyla gözü dönmüş bir şekilde davrandıkları ve “Ha alışveriş ha tefecilik; sonuçta ikiside kazanç kapısı!” dedikleri beyan edildikten sonra “Oysa Allah alışverişi helal, tefeciliği haram kılmıştır” buyrulmuştur.

  21. IV. İlke:“Aldatmak yasaktır” İslâm, başkalarına zarar vermeyen insanlar yetiştirmek ister. “Bizi aldatan bizden değildir” ilkesini öğretir. “Müslüman başkalarının elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir” der. Ticâretin dürüstçe yapılmasını ister. Mutaffifîn suresinin hemen başında açıkça şu tehdide yer verir: “Yazıklar olsun, ölçüde ve tartıda hile yapanlara!” Aynı surenin 6. âyetinde ise bunu yapanların ahiret hesabına inanmadıklarını beyan eder.

  22. V. İlke:“Kumar yasaktır” Kumar başkalarını sömürmenin bir aracıdır. Pek çok insan kumar masalarında tüm mallarını, haysiyetlerini ve hatta hayatlarını bırakmıştır. Nice aileler bu illet yüzünden dağılmıştır. Kazanç sağlamayı âdil standartlara oturtmak isteyen İslâm dini başkalarının zaaflarını istismar ederek onların mallarını almanın bir yolu olan kumarı kesin bir şekilde yasaklamıştır: “Ey müminler! Sarhoş edici her türlü içki, kumar ve şans oyunu, putlar ve fal-kısmet okları şeytan kaynaklı birer pisliktir” (Mâide suresi, 90. âyet).

  23. VI. İlke:“Belirsizlik (garar) yasaktır” Herhangi bir ticârî işlemin temel unsurlarından birisindeki aşırı belirsizlik işlemi geçersiz kılar. Yapılan bir alışveriş işleminde alınan mal, malın bedeli, vadesi ve türü anlaşmazlığa yol açmayacak derecede bilinmelidir. Hz. Peygamber aşırı belirsizlik (garar) içeren alım satımları kesin olarak yasakladığı için bu tür işlemler yapılmamalıdır.

  24. VII. İlke:“Piyasaya müdahale etmemek asıldır” Piyasaya müdahale satıcı ya da alıcıya haksızlık doğurabilir. Aldatma ya da karaborsacılık yoksa fiyatların serbest piyasada oluşmasını sağlamak gerekir. Hz. Peygamber’in fiyat artışından yakınan sahâbîlerine “Fiyatları indirip yükselten Allah Teâlâ’dır” buyurduğu rivayet edilmiştir. Bununla birlikte devlet idaresi gerekli gördüğü sektörlerde ve zamanlarda müdahale hakkına her zaman sahiptir.

  25. VIII. İlke:“Yasaklanmamışlar serbesttir” İbadetlerde haramlık, diğer hukûkî ilişkilerde mubahlık esastır. Buna göre hiç kimse kendi aklına göre ibadet oluşturamaz. Yine hiç kimse delili olmadıkça yasak koyamaz. İslâm dininde açıkça yasaklanmamış ve diğer yasakların da açıkça ilgasına sebep olmayan hukûkî ve ticârî tasarruflar yasak kabul edilemez. Klasik fıkıhta bu “Eşyada aslolan mubahlıktır” diye ifade edilir.

  26. IX. İlke:“Yasak, zaruret ve ihtiyaç hallerinde kısmen düşer” İslâm insanların yararını gözetir ve zaruret hallerinde yasakları zaruretin oranına göre kaldırıp emirleri yumuşatır. İslâm pek çok konuda bu ilkeyi geçerli kılmıştır: Su yoksa teyemmümü, sefer halinde namazları kısaltmayı ve cem etmeyi, oruç tutamayanlara fidye vermeyi ya da orucu ertelemeyi, hacca gidemeyenlere vekil göndermeyi, baskı altında Allah’ı inkâr etmeyi, açlık halinde haramlardan yemeyi ve ihtiyaç var diye selem sözleşmelerini mubah kılması bunun açık göstergeleridir. Bununla birlikte bu ilke, “Zaruretler başkasının hakkını ortadan kaldırmaz” ve “Zaruretler miktarınca takdir olunur” ilkeleriyle birlikte değerlendirilmelidir.

  27. X. İlke:“Kolaylaştırmak esastır” Açıkça haram kılınmamış ticârî işlemlerde mümkün olduğunca kolaylaştırıcı yorumlar yapmak gerekir. Bu nebevî bir metottur. Rivayete göre Hz. Peygamber iki şey arasında seçim yapma durumunda kalınca kolay olanı tercih ederdi. Bununla birlikte kolaylaştırma dinin temel ilkelerini yozlaştırma ve işlevsiz kılma amacı taşımamalıdır.

  28. XI. İlke:“Hüküm, amaca tâbidir” İslâm dininde niyet oldukça önemlidir. İnsanların tasarrufları da bir amaca matuftur. Buradan hareketle İslâm âlimleri “Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir” ve “Sözleşmelerde lafızlara değil maksada itibar edilir” ilkelerini belirlemişlerdir. Ayrıca “Tarafların zihninde var olan şartlar sözleşme metninde yazılmış sayılır” ve “Örfen malum olan sözleşmede şart gibidir” kaideleri de söz konusu ilkeyle doğrudan ilişkilidir.

  29. İkinci Bölüm Faizsiz Finansman Yolları

  30. Fâizsiz Finansman Yolları Karz-ı hasen: 100 TL borç verip 1 ay sonra 100 TL geri almak fâizsiz bir borç işlemidir. Ayrıca borcun verildiği tarih ile geri ödendiği tarih arasındaki enflasyon farkının fâiz olmadığı değerlendirilmektedir. Buna göre 100 TL borç verip 1 yıl sonra borcun ödendiği tarihte, bir yıllık enflasyon hesabı yaparak 100 TL + enflasyon kadar fark almak da fâizsiz bir işlem sayılmaktadır. Borcun, borç verilen günün kurundan dolar, euro veya altına endekslenmesi mümkündür. Borç verilirken yapılacak işlem karşılığında ücret alınabilir. Borç için yapılan masraflar borçluya aittir. Faiz sözleşmesi olmadan alınan borcu daha iyisiyle ödemek mümkündür ve tavsiye edilmiştir. Âriyet: Menkul ya da gayr-ı menkul mallarımızı kira almaksızın başkalarına ödünç vermek de fâizsiz bir finansman sağlama yöntemidir. Örneğin 1 aylığına araba ihtiyacı olan bir kişiye arabamızı ödünç vermemiz fâizsiz ödünç sayılmaktadır.

  31. Fâizsiz Finansman Yolları Ortaklık:

  32. Fâizsiz Finansman Yolları Mudârabe: Sermaye sahibiyle işletme kabiliyetine sahip tarafın bir taraftan sermaye diğer taraftan işgücü olmak üzere ortaklık kurmasıdır. Bu ortaklıktan doğacak kâr tarafların aralarında yaptıkları sözleşmeye göre paylaşılır. Zarar ise işletmecinin kasıt, kusur ve sözleşme şartına aykırı davranışı yoksa sermayeden karşılanır. Örneğin 1000 TL sermayeyle mudârabe ortaklığı kurulduğunu düşünelim. Kâr % 80 sermaye sahibine % 20 işletmeciye verilmek üzere anlaşılmıştır. Bu sermaye ile mal alınıp satılsın. Neticede 100 TL kâr sağlansın. Bu 100 TL kârın 80 TL’si 1000 TL sermaye ile birlikte sermayedara aittir. İşletmeci ise 20 TL kâr alacaktır. Taraflar ortaklığı devam ettirme konusunda anlaşabilirler.

  33. Fâizsiz Finansman Yolları

  34. Fâizsiz Finansman Yolları Müşâreke: Tek başına işletme açma gücüne sahip olmayan iki ya da daha fazla tarafın sermaye katarak kurdukları ortaklıktır. Kâr tarafların yaptıkları anlaşmaya göre paylaşılacaktır. Zarar ise tarafların sermayedeki payına göre yansıtılacaktır. Örneğin beş kişinin sermayeye % 20’şer oranla katılarak arsa almaları ve bu arsayı satıp kâr edince kârı paylaşmaları mümkündür.

  35. Fâizsiz Finansman Yolları

  36. Fâizsiz Finansman Yolları Taksitli satım: Peşin bedelle alınamayan bir mal ya da hak taksitli bedelle alınabilir. Örneğin peşin fiyatı 100.000 TL olan bir arsa 36 ay vadeyle 120.000 TL’ye alınabilir. Peşin bedelle vadeli bedel arasındaki fark, fâiz değil; arsanın satımından doğan ticârî kârdır ve meşrudur.

  37. Fâizsiz Finansman Yolları

  38. Fâizsiz Finansman Yolları Murâbaha: Vadeli olarak alınmak istenen bir malı ya da hakkı istediğimiz vadeyle satacak bir kişi ya da kuruluşa sipariş vermektir. Söz konusu kişi ya da kuruluş malı, peşin ya da vadeli bedelle alır ve bize istediğimiz vadeyle satar. Örneğin 100.000 TL peşin bedelle satılan bir evi almak istediğimizi ancak sadece 40.000 TL’ye sahip olduğumuzu düşünelim. Evin sahibi bize taksitlendirme yapmıyor ise söz konusu evi bize taksitle satabileceğini bildiğimiz A şahsına sipariş yoluyla alabiliriz. A şahsı evin peşin bedelini satıcıya öder ve evin sahibi olur. Daha sonra evi bize istediğimiz vadeyle satar. 40.000 TL peşin alır ve gerisini vadelendirir.

  39. Fâizsiz Finansman Yolları

  40. Fâizsiz Finansman Yolları Teverruk: Kişi ya da şirketlerin nakit sıkıntısına girmesi muhtemeldir. Bu durumda ellerindeki malların bir bölümünü peşin satarak nakit sıkıntısını aşabilirler. Bu meşrûdur. Nakit sıkıntısı yaşayanların piyasadan taksitli bedelle aldıkları bir malı spot piyasada peşin satarak nakde ulaşmaları da mümkündür. Burada fâizden değil; gerçek bir alım satım ile nakde ulaşmak söz konusudur. Örneğin acil bir ameliyat için 20.000 TL paraya ihtiyacımız olduğunu düşünelim. Mevcut arabamızı 20.000 TL’ye satarak nakit temin edebiliriz. Bunun yerine piyasadan 24.000 TL’ye 16 taksitle aldığımız bir arabayı spot piyasada (ilk satıcısından başkasına) 20.000 TL peşin bedelle satarak da nakde ulaşabiliriz.

  41. Fâizsiz Finansman Yolları Selem: Nakit ihtiyacı duyan bir firmanın ya da şahsın henüz üretmediği standart bir malı (hububat, bakliyat, un, kağıt, demir, çimento vs.) ileri bir vadede teslim etmek üzere peşin bedelle satmasıdır. Örneğin nakit sıkıntısı yaşayan bir çiftçi hasat zamanı eline geçecek çayı hasat zamanı gelmeden evvel fabrikaya satarak sıkıntısını aşabilir. İstisna: Nakit ihtiyacı duyan bir firmanın henüz yapmadığı örneğin konutları peşin ya da vadeli bedelle satmasıdır. Böylece firma henüz ortada olmayan konutları maket üzerinden satarak finansman sağlayabilmektedir.

  42. Fâizsiz Finansman Yolları

  43. Fâizsiz Finansman Yolları Kira: İhtiyaç duyduğumuz menkul ya da gayr-ı menkul bir takım malları satın alamadığımız takdirde kiralayarak da ihtiyacımızı giderebilmekteyiz. Böylece aslında mal sahipleri bir nevi kiracılarının finansman ihtiyaçlarına cevap vermiş olmaktadırlar. Hizmet sözleşmesi: İnsanların önemli bir bölümü finansman ihtiyaçlarını başkalarıyla yaptığı hizmet sözleşmeleri çerçevesinde çalışarak karşılamaktadır. Örneğin bir mobilya fabrikasında çalışan işçi aslında emeğini fabrika sahibine kiralamış demektir. Çalıştığı sürece fabrika sahibinden ücretini alır ve finansman ihtiyacını giderir.

  44. Fâizsiz Finansman Yolları Finansal kiralama: Peşin bedelle alınamayan bir malın leasing yöntemiyle kiralanması ve ödenen kiraların malın bedelini kapsayacak kadar olduğunda malın mülkiyetinin kiracıya devredilmesidir. Örneğin peşin bedeli 300.000 TL olan bir iş makinesinin aylık 30.000 TL bedelle kiralanması ve ödenen kiraların örneğin 12 ay sonunda 360.000 TL’yi bulması halinde iş makinesinin mülkiyetinin kiracıya devredilmesidir.

  45. Fâizsiz Finansman Yolları

  46. Üçüncü Bölüm Bankacılıkta Fon Toplama ve Değerlendirmenin Temel Yolları

  47. Fâizli Bankalar Mevduat Toplama Fâizli bankalar pek çok amaçla müşterilerinden mevduat toplarlar. Kullandıkları en yaygın mevduat toplama usulleri ise vadesiz ve vadeli hesaplardır. Bir fâizli banka vadesiz hesap açtığı müşterisinden “faizsiz borç” alıyor demektir. Zira bu hesaplar açılırken fâiz ödenmesi konusunda anlaşma yapılmaz ve dolayısıyla hesaplara fâiz ödemesi de gerçekleşmez. Fâizli bir banka vadeli hesap açtığı müşterisinden ise “faizli borç” alıyor demektir. Zira hesap açılırken hangi vadede ne kadar fâiz alınacağı belirlenmekte ve vade sonunda fâiz ödemesi mutlaka gerçekleşmektedir.

  48. Fâizli Bankalar Mevduat Değerlendirme • Fâizli bankalar topladıkları mevduatları büyük oranda iki yolla değerlendirirler. Bu mevduatlarla ya tahvil ve bono alırlar ya da topladıkları mevduatı fâizli kredi olarak piyasada işletirler. • Tahvil şöyle tanımlanır: “Devletin 1 yıl, anonim ortaklıkların ise en az 2 yıl ve daha uzun vadeyle, ödünç para bulmak amacıyla, itibari değerleri eşit ve ibareleri aynı olmak üzere çıkardıkları borç senetleridir”. Bono ise “Vadesi 1 yıldan kısa olan, iskontolu satılan ve çıkaran kurum tarafından öngörülen vade sonunda nominal bedelin ödenmesinin taahhüt edildiği menkul kıymetlerdir” diye tanımlanır. Fâizli banka, tahvil ve bono alarak bunları ihraç edenlere “fâizli borç” vermektedir. Şöyle ki finansal sıkıntı içine girmiş bir devlet ya da anonim şirket ileri vadede daha fazla ödemek üzere tahvil ihracı yoluyla borçlanabilmektedir. Tahvil uzun vadeli borç senedi iken bono kısa vadeli borç senedidir. • Fâizli krediler ise fâizli bankalardan alınan borçlardır. Fâizli bankalar her ne sebeple olursa olsun müşterilerine borç verip belli bir vadede daha fazlasını alarak para kazanırlar. Fâizli bankaların amacı ve temel işlevi düşük fâizle borçlanıp yüksek fâizle borç vermektir.

  49. Fâizli Bankalar Mevduat Değerlendirme

More Related