910 likes | 1.98k Vues
EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ. Eğitimin Ekonomik Temelleri. Ekonomi kökeni Yunanca’ da ki “oikia”(ev) ve “nomos” (kural) kelimelerine dayanır. Ev yönetimi anlamına gelir. Ekonomi yerine Arapça’ dan gelen iktisat kelimesi de kullanılmaktadır. Ekonomiye ilişkin çeşitli tanımlar:.
E N D
Eğitimin Ekonomik Temelleri Ekonomi kökeni Yunanca’ da ki “oikia”(ev) ve “nomos” (kural) kelimelerine dayanır. Ev yönetimi anlamına gelir. Ekonomi yerine Arapça’ dan gelen iktisat kelimesi de kullanılmaktadır.
Ekonomiye ilişkin çeşitli tanımlar: Ekonomi (veya politik ekonomi), parayla ilgili olsun yada olmasın, kişiler arasındaki değişim (mübadele) işlemlerinin incelenmesidir. Ekonomi, halkın günlük faaliyetlerini, gelir kazanmasını ve yaşamını sürdürmesini inceleyen bir bilim dalıdır. Sahip olunan kıt kaynakların birbirinin seçeneği veya karşıtı olan ihtiyaçlar arasındaki dağılımdan en rasyonel şekilde yararlanma çabasına yönelik toplumsal olayların değişmez kurallarını araştıran bir bilim dalıdır. Eğitim Bilimine Giriş
Ekonominin ilgili olduğu kavramlar: İhtiyaç, bireylerde karşılanmadığında sıkıntı, acı ve üzüntü yaratan her tür durumdur. Üretim, sınırsız ihtiyaçların karşılanmasında sınırlı olan mallarınçoğaltılması, kullanılacak zamana kadar korunması ve kullanılacak yere kadar taşınmasıdır. Gelir, en genel anlamıyla belli bir dönemde yaratılan mal ve hizmetler toplamı olarak tanımlanabilir. Kira, ücret, kar ve faiz başlıca gelir türleridir. Harcama, ihtiyaçların karşılanması amacıyla mal ve hizmetlerin kullanılmasıdır.
Eğitim- Ekonomi arasındaki ilişki Eğitim, ekonominin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştirir (üretime katkısı) Eğitim hizmetinin yürütülmesinin ve hizmetten yararlanmanın belli bir maliyeti vardır (eğitim maliyeti), Eğitime yapılan harcamalar (makro-mikro) Kısa dönemde tüketim özelliği taşır, Uzun dönemde yatırım özelliği taşır, Eğitimin gelir yaratmaetkisi vardır, Bireysel (mikro) düzeyde, Toplumsal (makro) düzeyde, Eğitim Bilimine Giriş Dersi
Eğitim- Ekonomi arasındaki ilişki • Eğitim arzının ekonomiyle ilişkisi mevcuttur, • Eğitim talebinin ekonomiyle ilişkisi vardır, • Eğitim-verimlilik arasında ilişki vardır, • Eğitim hizmetinin mal olma özelliği vardır, • Eğitim-finansman açısından ilişki vardır.
Eğitim- Ekonomi arasındaki ilişki Ortaöğretim ve yüksek öğretim de içine alındığında bireyler ortalama 18-24 yaşlarında mesleki becerilere sahip olarak ekonomik hayata katılmaktadır. Türkiye’de ortalama insan ömrünün 72 yıl olduğu düşünüldüğünde insanın ömrünün yaklaşıküçte biri eğitim- öğretim almakla geçmektedir. Bu süre, sadece bireysel anlamda değil aynı zamanda toplumsal olarak da büyük maddi kaynaklar gerektirmektedir. Bu bağlamda bir insana yapılan yatırım uzun vadede ekonomik gelire ve üretime dönüşmektedir.
Eğitim- Ekonomi arasındaki ilişki Ülkemizde bir insan aldığı eğitimden sonra üretime ve ekonomiye yaklaşık 25 yıl katkıda bulunabilmektedir. Alınan eğitim süresi ile üretim süresini kıyasladığımızda bire bir denk gelecek orandadır. İnsana yapılan bu denli büyük bir yatırımın doğal olarak ekonomiye büyük girdiler sağlaması amaçlanmaktadır.
Eğitim- Ekonomi arasındaki ilişki • İnsana yapılan yatırım sadece eğitimden oluşmamaktadır. • Sağlık ve beslenme • İnsan kaynağından gerektiği şekilde yararlanmak için bu üç alana yapılan harcamaların dengeli bir şekilde dağıtılması gerekmektedir. • Ancak, şunu da unutmamak gerekir ki, insana yatırımın temelini eğitim harcamaları oluşturmaktadır.
Eğitim- Ekonomi arasındaki ilişki • Eğitim harcamaları ile eğitime ilişkin toplumsal talebin karşılanması ve ekonomik büyümenin veya gelişmenin hızlanması sağlanmaktadır. • Eğitim düzeyi arttıkça toplam üretim düzeyinin de arttığı bilinen bir olgudur. • Eğitime yapılan her ek lira harcamanın milli geliri de artıracağı ifade edilebilir.
Eğitimin Bireysel ve Toplumsal Faydaları • İçinde bulunduğumuz yüzyılda yollar artık Roma’ya değil eğitime çıkmaktadır!. • Küreselleşmeden dolayı ekonomik hayatta karşılaşılacak sorunlarla baş etmek için daha donanımlı ve bilgiye sahip olunması gerekmektedir. • Bir başka ifade ile bilgiye yön veren bireylerin yetiştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Eğitimin Bireysel ve Toplumsal Faydaları Alınan eğitimle insanlar sadece bilgi öğrenmemekte, aynı zamanda küresel dünyada kendi ekonomik koşullarını oluşturmaktadır. Bireysel iyileştirme çabaları toplumun ve ülkenin de ekonomik kalkınmışlığını etkilemekte ve artırmaktadır. Üretken bireylerin ürettikleri yeni bilgi, teknoloji, ürün veya toplumsal davranışlarda kullanılmaya uygun yeni değer yargıları arttıkça ekonomik kalkınma da hızlanmaktadır.
Eğitim ve Kalkınma Kalkınma, bir ekonomide halkın değer yargıları, dünya görüşü ile tüketim ve davranış kalıplarındaki değişmeleri içeren toplumsal ve kurumsal yapıda dönüşmeye yol açan büyüme olarak tanımlanmaktadır. Kalkınma ile para, ekonomik durum, ekonomiye ilişkin değişkenler ve ülkenin zenginliği ifade edilmektedir. Kalkınmışlık durumunda genellikle kişi başına düşen gelir,“GSMH” ölçütleri dikkate alınmalıdır. Kalkınma kavramı, toplumsal, kültürel, siyasal, eğitsel ve ekonomik içeriklidir. Kalkınma ulusun gelişiminin o ülkenin yurttaşları arasında dengeli dağıtılmasına olanak sağlar. GSMH (Gayri Safi Milli Hasıla),bir ülke vatandaşlarının bir yıl için ürettikleri toplam mal ve hizmetlerin, belli bir para birimi karşılığındaki değerinin toplamıdır. Eğitim Bilimine Giriş Dersi
Kalkınmakta olan ülkelerde… Kişi başına milli gelir düşüktür. Tasarruf ve yatırımlar düşüktür. Sermaye birikimi yetersizdir. Hızlı nüfus artışı vardır. Ortalama insan ömrü kısa ve çocuk ölüm oranı yüksektir. Okur yazar olmayanların toplam nüfusa oranı fazladır. Dengesiz gelir dağılımı, işsizlik, gecekondulaşma, teknolojik yeniliklere uyum sağlayamama, beyin göçü, yetersiz bir fiyat ve vergi politikası vardır. Eğitim Bilimine Giriş Dersi
Kalkınmış ülkeler… Kişi özgürlüğüne, sosyal güvencelere, sosyal adalete ağırlık veren demokratik yöntemlerle yönetilirler. Eğitim Bilimine Giriş Dersi
Eğitim-Kalkınma İlişkisi • Dünya Bankasının 2001 yılında yayımladığı Dünya Kalkınma Raporu’na göre dünyada 2.8 milyar insan günde iki dolardan daha az bir gelirle hayatını sürdürmektedir. • Son yüzyılda insanların durumu, geçmişe kıyasla iyileşmiş olmasına ve küresel zenginlik, küresel bağlantılar ve teknolojik imkânlar bu kadar büyük olmasına rağmen dünyada yoksulluk devam etmektedir. • Ülkelerin kendi içindeki yoksulluk oranları arasında da genellikle büyük farklılıklar bulunmaktadır.
Eğitim-Kalkınma İlişkisi • Latin Amerika’da, okullaşma oranı yerli gruplarda yerli olmayan gruplara göre oldukça düşüktür. • Güney Asya’da, kadınlar erkeklerin aldıkları eğitim süresinin yarısı kadar eğitim alırlarken, erkek öğrenciler kız öğrencilere oranla 1,5 kat daha fazla oranda ortaokullara kaydolmaktadırlar. • Küreselleşme ile bu uçurumlar ve yoksulluk daha da artmakla birlikte bu durum ülkeler arasında olduğu kadar ülkeler içinde de meydana gelmiştir.
Ülkemizde Eğitim-Kalkınma TÜİK kurumunun 2008 verilerine baktığımızda ülkemizde ilköğretimde okullaşma oranı toplamda %96,49’dur. Bu oran erkek çocuklarda %96,99, kız çocuklarında ise %95,97’dir. Rakamlar ilköğretim çağındaki çocukların tamamına yakınının okula gittiğini, yaklaşık %3-4’ünün ise temel eğitim alamadığını göstermektedir. Ülkemizde ilköğretimin zorunlu olduğunu düşündüğümüzde bu çocukların okula gidememelerinde ekonomik özelliklerin en başta geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Eğitim-Kalkınma Ülkemizde kişi başına düşen GSMH her ne kadar artış gösterse de elde edilen rakamlar gelişmiş ülkelerin oldukça altındadır ve kalkınma süreci ve çabası içerisinde olan bir ülkeyi referans göstermektedir.
Eğitim ve Kalkınma Ülkelerin kalkınamamalarının asıl nedeni nüfusun eğitim düzeyinin çok düşük olmasına bağlanabilir. Yeterli sermayesi olan bir ülke fabrika kurabilir, baraj yaptırabilir. Fakat fabrikayı çalıştıracak, işletecek ve elde edilen ürünü pazarlayacak olan insanın olmaması kalkınma adına hiçbir anlam ifade etmez.
Japonya Örneği Eğitim kalkınma ilişkisine Japonya anlamlı bir örnektir. Japonya’da 1960’ta kişi başına düşen ulusal gelir dünya ortalamasında iken, 1990 yılında bu oran dünya ortalamasının yaklaşık %120 üstüne çıkmıştır.
Kadınların Eğitiminin Kalkınmada Önemi Özellikle, kalkınamamış ve kalkınmakta olan ülkelerde kadınların okullaşma oranlarının erkeklerden daha düşük olduğu bilinmektedir. UNICEF ve TÜİK’in açıkladığı istatistiklere göre Türkiye’de okur-yazarlık oranı erkeklerde %96,70 iken kadınlarda %86,91 düzeyine çıkmıştır.
Kadınların Eğitiminin Kalkınmada Önemi Birleşmiş Milletlerin 2000 yılı verilerine göre 15-24 yaşları arasındaki erkeklerde okumaz-yazmazlık oranı % 3.4 iken kadınlarda % 11.6 gibi yüksek bir orandadır. Bir başka veriye göre ise 25 yaş ve üstündeki erkeklerin okur yazar olamama oranı %13.1 iken kadınlarda % 40.6 gibi yüksek bir düzeyde olmaktadır.
Kadınların Eğitiminin Kalkınmada Önemi Uzmanlar bu duruma dikkati çekerek ülkelerin kalkınmasının, o ülkede kolektif olarak tüm bireylerin eğitilmesi ile gerçekleştirilebileceğini belirtmektedirler. Kadının düşük eğitim düzeyine sahip olması ekonomik kalkınmayı ve toplumsal dengeyi olumsuz yönde etkilemektedir.
Dünya Bankası araştırması… Bu araştırmada annelerin eğitim düzeyinin, bir ulusun geleceği olan çocukları üzerindeki etkileri dört açıdan sınıflandırılmıştır. Bunlar; sağlık, beslenme, doğurganlık ve eğitim düzeyidir.
Dünya Bankası araştırması… Refah düzeyi düşük olmasına rağmen eğitim düzeyi yüksek olan annelerin çocuklarının ölüm oranları oldukça düşük bulunmuştur. Annenin eğitim düzeyi ile çocukların beslenmeleri arasında doğru orantı olurken annelerin doğurganlıkları da daha bilinçli olmaktadır. Çalışmada ayrıca annesi eğitim alan ve okula giden çocukların, okulda daha iyi performans ve okul başarısı gösterdiği ortaya koyulmuştur (Dünya Bankası Raporu, 1994).
Eğitimin Finansmanı ve Maliyeti • Ülkemizdeki genç nüfus sayısı yaklaşık 25 milyondur. Bu nüfus hem devlet okullarında hem de özel okullar da eğitim-öğretime devam etmektedir. • Ortaöğretimi bitiren 2.75 milyon öğrenci 2009/2010 döneminde devlete bağlı 95 resmi üniversitede ve 51 vakıf üniversitesinde yüksek öğretimlerine devam etmektedir.
Eğitimin Finansmanı ve Maliyeti Ülkemizdeki okullaşma oranları
Eğitimin Finansmanı ve Maliyeti • Yükseköğretim Net Okullaşma Oranı • 1999’da % 10,76 iken 2011’de %33,06 • Okulöncesinde okullaşma oranları • 1994’den 2011’e kadar geöen 17 yıl gibi büyük bir zaman diliminde %7'den, %37'ye çıkarılabilmiştir.
Tablo TUİK’in verilerinden uyarlanmıştır: http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=14
Eğitimin Finansmanı ve Maliyeti Bunun yanında yaklaşık 800 bin öğretmen ve 100 bin yükseköğretim personeli ile de eğitim-öğretim faaliyetleri yürütülmektedir. Bu rakamlar ülkemiz eğitim sisteminin ne denli büyük bir yapıya ve yatırıma sahip olduğunu göstermektedir. Tüm bunların yönetimi, kontrolü ve eğitim-öğretimlerinin dışında eğitim ortamlarının fiziki olarak inşa edilmeleri ve kullanıma hazır hale getirilmeleri için de bir o kadar büyük maddi kaynaklara ihtiyaç duyulmaktadır.
Eğitim Harcamaları… Eğitim harcamaları 2008/2009 döneminde yaklaşık 20 Milyar TL olurken bu rakam GSMH’nın %7.26’sına denk gelmektedir (TÜİK, 2009).
Bu rakamlara ulaşılabilmesi için… Eğitimin finansmanının çok iyi planlanması ve maddi kaynakların arttırılması gerekmektedir. İkili öğretimden normal öğretime geçilmesi, Meslekî-teknik eğitimin orta öğretim içindeki payının yükseltilmesi, Altyapı gereksiniminin tamamlanması Teknoloji destekli eğitimin yaygınlaştırılması ve AR-GE çalışmalarının yoğunlaştırılması gereklilik arz etmektedir.
Eğitimin finansman kaynakları: Konsolide bütçeden (Genel ve Katma bütçenin birleştirilmesi ve bundan hazine yardımları ile devlet katkısının düşülmesi yoluyla bulunan bütçedir ) ayrılan kaynaklar; Eğitime katkı payı (ilköğretim, 4306 sayılı Yasa gereğince), Öğrenci katkı payı (yüksek öğretim, 2547 sayılı Yasa gereğince), Çıraklık ve Meslekî-Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonundan ayrılan kaynaklar (3308 sayılı Yasa gereğince), Döner sermaye işletmelerinden sağlanan gelirler, Dernek gelirleri (okul yaptırma, onarım ve öğrenci koruma dernekleri vb), İl özel idareleri bütçesinden ayrılan kaynaklar, Halk (kişi ve kuruluşlar) katkıları-bağışlar, Dış ülke ve kuruluşlardan sağlanan krediler, burslar ve bağışlar, Vakıf ve fonların sağladığı maddi destekler.
Eğitim Maliyeti: Bir öğrencinin ilköğretimden, hatta okul öncesinden üniversiteden mezun oluncaya kadar ki devlete maliyeti anlaşılmaktadır. Bireysel anlamda düşünüldüğünde okul öncesi eğitimden faydalanmış ve dört yıllık lisans eğitimi almış bir öğrencinin bugün eğitim-öğretim ile ilgili devlete en az 17 yıllık (12 yıl ilköğretim ve ortaöğretim, 4 yıl üniversite) bir maliyetinin olduğu bir gerçektir. Ülkemizdeki öğrenci sayısı düşünüldüğünde toplam maliyetin ne kadar büyük olacağını anlamak zor değildir.
Eğitim maliyeti… Eğitimin maliyeti sadece devletin harcamaları ile sınırlı değildir. Aileler de çocuklarına iyi bir eğitim aldırmak için yıllarca birçok harcama yapmaktadır. Kitap ve kırtasiye masraflarının yanı sıra elbise, üniforma, okula yardım gibi masraflar da aileler için yıllarca devam etmektedir.
Alternatif maliyet (vazgeçme maliyeti) (Vazgeçilmiş kazanç) Bir öğrencinin eğitim aldığı için bu süre içerisinde yararlanamadığı gelirle ilgilidir. ÖRNEK: Aynı yaştaki iki kişiyi ele alalım. Bunlardan birisi liseyi bitirdikten sonra bir işe girerek para kazanmaya başlamış, diğeri ise üniversiteye devam etmiş olsun. Üniversiteye devam edenin en az dört yıl eğitim almak zorunda olduğu düşünüldüğünde, dört yıl boyunca birisi çalışıp para kazanırken, diğeri eğitim aldığı için çalışamamakta, para kazanamamakta, hatta harcama yapmaktadır. İşte bu kişinin dört yıllık süre içerisinde mahrum olduğu gelire vazgeçme maliyeti veya alternatif maliyet adı verilmektedir.
KaradenizFırtınasıdeğil Beyin fırtınası!... Zorunlu eğitimi bitirdikten sonra eğitime devam etmeyip ortalama bir işte çalışmaya başlasaydınız, ailenize ne kadar gelir sağlardınız? Aileniz sizi okutmaya devam ettiği için ne kadar kazançtan vazgeçmiştir? Kısaca hesaplamaya çalışınız…
Eğitimin maliyeti kimler tarafından karşılanmalıdır?.... Devlet? Özel kurum ve kuruluşlar (vakıf, dernek vb)? Aile (öğrenci)?
Eğitimin maliyeti… Pek çok ülkede temel düzeydeki eğitimin maliyetini devlet karşılamaktadır. Çünkü temel eğitim devletin görevidir ve anayasal olarak bütün bireylere bu eğitimi vermekle yükümlüdür. Ülkemizde de 12 yıllık temel eğitimin maliyeti yanı sıra, 2012’den itiabren yüksek öğretimin maliyetini de devlet karşılamaktadır. Yüksek öğretim düzeyinde gece eğitiminin bir kısmı, bu eğitimden faydalanan kişilerden yani öğrencilerden talep edilmektedir.
Eğitimin maliyeti… Yüksek öğretimde de gerek devlet gerekse özel kurum, kuruluş ve vakıflar burs ve kredilerle öğrencileri desteklemektedir. Öğrenim kredisi, katkı kredisi, başbakanlık bursu gibi destekler ile ihtiyaçlı öğrenciler desteklenmeye çalışılmaktadır.
Eğitim Talebi ve Arzı • Eğitim hizmetleri günümüzde ayrı bir sektör ve işgücü olarak karşımıza çıkmaktadır. • Ekonomik amaçlı olarak kurulan şirketler bir yandan maddi kazanç elde ederken diğer yandan bireylerin ve toplumların eğitim ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. • Kısaca sunmak anlamını taşıyan arz, mal veya hizmetlerin belirli bir piyasada, belirli bir zamanda ve belirli bir fiyattan satışa sunulmasıdır. • Pazarlarda, marketlerde, mağazalarda istediğimiz ürünleri satın alınmaya hazır buluruz. • Pazarlardaki ürün miktarı arzı ifade eder.
Eğitimde Arz ve Talep İlişkisi • Ekonomik anlamda arz, Belli bir dönemde satışa sunulan mal ve hizmet miktarıdır. • Eğitim arzı: İlk ve orta öğretim kuruluşlarıyla yüksek ve üniversite gibi eğitim kurumlarının eğitim hizmeti vermek için arz ettikleri zamandır. Eğitim Bilimine Giriş Dersi
Eğitimde arz: Eğitimde arz, okul öncesinden yüksek öğretime kadar, eğitim hizmeti için arz edilen zaman, yer ve hizmet verilecek öğrenci sayısıdır. Devlet eğitim-öğretim sistemine müdahale ederek veya ona etki ederek insan gücünü planlamaya çalışır. Buradaki amaç becerili insan gücünde optimum arzı sağlayabilmektir.
ARZ: Ekonomi ve Eğitim • Eğitim arzı genel kamu hizmeti niteliği taşıması sebebiyle iktisadi arzdan farklıdır. Ekonomide mala önce talep oluşur, sonra mal arz edilir. Eğitimde ise henüz talep oluşmadan eğitim arzı gerçekleştirilir. • Örnek: 2010 yılında ne kadar öğrencinin okullaşacağı tahmin ediliyorsa bu tahminler doğrultusunda bu talebi karşılayacak bina,araç ve gereç ve kaynakların önceden hazırlanması ve arz edilmesi gerekir. • Örneğin, öğretmen yetiştirmek hemen mümkün değildir ve zamana ihtiyaç vardır. Eğer yeterli sayıda öğretmen talep oluşmadan önce yetiştirilmez ise talep ortaya çıktığı anda eğitim sunmak mümkün olmaz.
Talep: Talep genel anlamda bir mal veya hizmetin belli zamanda belli fiyattan satın alınmak istenen miktarıdır. Bir mal veya hizmete olan talebi, tüketicilerin gelirlerindeki değişmeler, ilişkili mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki değişmeler, tüketici tercihleri, beklentileri ve potansiyel alıcı sayısı etkilemektedir.