390 likes | 1.06k Vues
16. YY ÂŞIKLIK GELENEĞİ ve ÂŞIK EDEBİYATI.
E N D
16. YY ÂŞIKLIK GELENEĞİ ve ÂŞIK EDEBİYATI 15. yy'da Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı ile Yüksek Zümre Edebiyatı henüz ayrılmamıştır. Bu yy. Yunus Emre geleneğinin bir devamı sayılır. Âşık edebiyatı 16. yy'dan itibaren yazılı kaynaklara aktarılmaya başlanmıştır. Bu sebeple âşık edebiyatının ilk örnekleri hakkında yeterli bilgimiz yoktur. 16. yy sonlarına doğru yazıldığı düşünülen bu eserler ilk örnekler olarak nitelenemeyecek derecede olgunlaşmış mahsullerdir. 16. yy klasik Osmanlı kültürünün en parlak devridir. Anadolu Türkçesi de bu devirde işlek bir dil haline gelmiştir.
Bu yüzyılda bütün edebiyat şubelerinde olduğu gibi Âşık edebiyatında da büyük gelişme görülür. Dîvân şairlerinin büyük merkezlerde toplanmalarına karşılık; âşıklar Anadolu ve Rumeli'den başka Mısır, Suriye, Kuzey Afrika’daki Garp ocaklarına ve serhat(sınır) boylarına kadar yayılmış, buralarda büyük kültür merkezleri oluşturmuşlardır. • Özellikle asker ocaklarında Aşık edebiyatı ürünleri revaç bulmuştur. Halk şiirine olan ilgi öyle bir seviyeye gelmiştir ki; klasik şiirleriyle tanınan Seydi Ali Reis gibi bir denizcinin halk türküsü oluşturmasına sebep olur.
Seydi Ali Reis'in ‘’Mirat'ül-Memalik’’ adlı eserinde bir kıtasını kaydettiği türkü Halk edebiyatının güzel örneklerinden biridir: Deniz üstünde yürürüz, Öcümüz komaz alırız. Düşmanı arar buluruz, Bize Hayrettinli derler.
Âşıkların şiirlerinde Halk kültürü unsurları 16. yy başlarında kuvvetle kendini hissettirir. Yüzyılın ikinci yarısından başlayarak Divan ve Tekke edebiyatının etkisi artar. Osmanlıca kelime ve terkipler (tamlamalar) kullanılmaya başlanır. Üslupta, mecazlarda Divân şiirinin etkisi belirginleşir. Bu yüzyılda Eski Türk Şiirinde görülen aşk, kahramanlık, tabiat... vb. konuların yanı sıra yerleşik hayata ait özellikler de tablolar halinde Âşık edebiyatına girmeye başlamıştır.
Âşık edebiyatı Osmanlı toplumunun Anadolu'daki köklü kültür ve yapı değişikliğine uğraması sonucu oluşmuştur. Büyük şehirlerin çevresinde oluşan üst kültür; mimaride, müzikte,edebiyatta, yeni bir bakış açısı, yeni bir yaşama biçimi ve yeni bir zevk oluşturmuştur. Anadolu'da köy ve konar-göçer çevrelerde İslâmî kültürün tesirinde Orta Asya Türk kültürünün devamı mahiyetinde büyük şehirlerin etrafında oluşan üst kültürü yakalayamayan bir kültür oluşmuştur.
Âşık şiiri ile Dîvân şiiri aynı kültür kaynaklarından beslenmelerine rağmen kültür ve şiir çevresi farklılığından dolayı iki ayrı disiplin olarak değerlendirildiğinde şu özellikler görülür: 1. Eserlerin dili tamamıyla sade halk dilidir. 2. İfade şekli, tabirler, mecazlar halk türkülerinde ve Dede Korkut Hikâyeleri’nde gördüğümüz özellikleri taşımaktadır. 3. Eserlerde genellikle hece ölçüsü kullanılır. 4. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren klasik edebiyatın ve tasavvufun etkisi artar.
16. yüzyıl saz şairlerinin başlıcaları şunlardır: Aşık Armutlu, Aşık Bahşi, Çırpanlı, Öksüz Dede, Köroğlu, Hayalî, Ozan, Kul Memet, Kul Himmet, Pir Sultan Abdal, Aşık Karacaoğlan, Sürûri, (Anadolu ve Rumeli'de yetişen âşıklardır.)
ÂŞIK EDEBİYATININ KAYNAKLARI Âşık edebiyatı, Orta Asya edebi gelenekleri, İslâmiyet, yerleşik uygarlık, Arap-Fars uygarlığı içerisinde gelişmiş ve şekillenmiştir. Âşık edebiyatının kaynakları arasında; Kur'an ve hadisler, peygamber ve evliyâ menkabeleri, tasavvuf ve tarikatlarla ilgili yazılı ve sözlü kaynak ve kabuller, İran ve Arap edebiyatından tercüme edilen eserler, yerli ve millî malzemenin içinde sözlü kültürde korunan destanlar, atasözleri, deyimler, bilmeceler, masal, fıkra ve hikâyeler, mani, türkü, ağıt gibi manzum eserler, tarihi hatıralar başta olmak üzere dinî ve diğer yazılı kaynaklar da yer almaktadır.
Âşık Edebiyatının Kaynaklarına devam a) Sözlü Kaynaklar: Âşıkların anlatmaları, ağıt, mani, ninni, türkü, bilmeceler, masal... b) Yazılı Kaynaklar: Divânü Lügati’t Türk, Kutadgu Bilig,cönkler, mecmualar, divânlar, seyahatnameler, surnameler, Hızırnameler, mektuplar, mesnevîler...
Âşık ve Âşıklık Kavramı Âşık ve Âşıklık Kavramı: Anadolu Âşıklık geleneğinde saz çalarak şiirler okuyan, halk hikâyeleri anlatan gezgin şairlere âşık adı verilir. (Erman Artun,s.) Âşıklar saz çalan, usta çırak ilişkisi içinde yetişen belli bir mesleki zümreyi meydana getiren, doğaçlama şiir söyleyen atışma yapabilen, bâde içtiğini belirten veya bu özelliklerin bir bölümünü bünyelerindetoplayan şairlerdir.
Âşık ve Âşıklık Kavramına devam Âşıklar kervansaray, panayır, konak, kışla, saray, kahvehane ve benzeri yerlerde kırsal yörelerde, köy odalarında, düğünlerde, toplantılarda sazlarıyla usta malı ve doğaçlama şiirler söylerler. Âşıkların pîri Köroğlu kabul edilir. Anadolu'da âşık adına 15. yy'dan sonra rastlanmaktadır. Türkçe “ışık”, Arapça “seven” anlamına gelen âşık kelimesi önceleri dinî şiirler söyleyen şairler tarafından kullanılmaya başlanmış daha sonra saz şairlerinin hepsi âşık adını almışlardır.
ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ 1. Bâde İçme ve Rüya Motifi: Âşıklar maddi aşktan manevi aşka geçerken ya da saz çalıp şiir söylemeye başlarken ilâhi yollarla yani bir pîrin, bir mürşidin veya Hızır Peygamber'in rüyada tecellisiyle âşık olup saz çalmaya başlarlar. Âşık edebiyatının temsilcileri için rüya motifi bir hareket ve başlangıç noktasıdır. Âşıklık geleneğinde rüya yoluyla âşık olmak oldukça yaygındır. Bazı âşıklar gelenek gereği rüyalarını anlatmamakta, bazıları rüyasını hatırlayamamakta bazıları da rüyasında bir pîr elinden dolu ya da bâde içtiğini belirtmektedir. İçilen bu âşk bâdesini âşık adayına sunanlar Hızır, Hızır-İlyas, Üçler, Yediler, Kırklar, Pîr-i Mugan, Üç Derviş, Hz. Ali, yaşlı bir adam ya da yaşlı bir kadın ve benzerleridir.
ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ Hızır-İlyas ve birtakım efsanelere göre pirlerden biri bazı hallerde uyanıkken fakat daha çok uyurken âşığın rüyasına girer “kudret gülü” denilen kollarıyla uzattıkları bâdeyi âşığa içirirler. Üç defa sunulan bâdenin birincisi “kendi bir adı bin” adına (Allah aşkına), ikincisi pirler aşkına, üçüncüsü ise sevdiği aşkına içirilir. Bundan sonra pir âşığa “buta gösterme” adı verilen sevgilinin yüzünü gösterir. Âşıkların rüyada veya uyku ile uyanıklık arasında içtikleri bâde iki türlüdür: Birincisi: “Er Dolusu İkincisi: Pir Dolusu
ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ devam Er Dolusu içen âşıklar âşıklığın yanında karamanlık kimliğini de kazanırlar. Bunlar zorlu savaşların yiğitliklerin adayı olurlar. Halkın iyiliği için baş kaldırırlar. Sınırlarda devlet için dövüşürler. Sevdikleri için ölümü göze alırlar. (Köroğlu vb.) Pir Dolusu, âşık uyku ile uyanıklık arasında düş görür. Düşünde pir gelip âşığa üç dolu aşk bâdesi sunar. Bu bâde anlatılanlara göre değişiklik gösterir. Kimilerine göre saz, kimilerine göre kevser suyu,elma, kimilerine göre sözdür. Bâdeyi sunan pîr; âşığa öğüt verir, yol gösterir kaybolur. Âşığı bâde anında girdiği şoktan ustası veya herhangi bir usta âşık uyandırır.
ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ devam Bâdeye dolu, âşk bâdesi, şarab-ı aşk, cam-ı muhabbet; kutsal kişi ya da ruhani liderlere ise pir, şah, pir-i mugan, Ali, şeyh gibi isimler verilir. Bâde içen âşığın bâdenin sihriyle güzel şiirler söyleyip, ustalıkla saz çalan biri haline geldiğine inanılır. Bâde anında şoka dayanamayarak dili çözülmeyenlere “tutuk”, sırrı açılana “murdarlanmış”, bâdeyi içmeyen ya da rüyası arım kalanlara “yarım âşık” denir. Bâde içme anında âşığa İslâmi ilimler gibi bilmediği ya da eksik bildiği ilâhi bilgiler de öğretilir.
ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ devam Bâde içme ve Rüya motifi dört safhada gelişir: 1. Hazırlık safhası 2. Rüya safhası 3. Uyanış safhası 4. İlk deyiş safhası
ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ devam 2. Mahlas Alma:Mahlas,Âşık edebiyatında âşığın kendi adı yerine kullandığı takma adıdır. Âşıklık geleneğinde mahlas kullanma geleneğe bağlı bir kuraldır. Mahlas kelimesi yerine “tapşırma” da kullanılmaktadır. Kendini tanıtma bildirme anlamına gelen bu kelime şiirin son dörtlüğünde yer alır. Mahlas âşıkların şiirlerinin günümüze ulaşmasında etkili olmuştur. Mahlas zamanla âşıkların gerçek isimlerini unutturur. Âşıklar mahlaslarıyla tanınırlar. Mahlaslar genellikle usta âşıklar tarafından verilir. Rüyaya bağlı mahlaslar da görülmektedir. Günümüzde çıraklık geleneği çok zayıfladığı için âşıklar genellikle kendi mahlaslarını kendileri seçmektedirler.
ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ devam Yeni âşıklardan bazıları ise mahlas olarak soyadlarını kullanmaktadırlar. Mahlaslar âşıkların soyadları (nesilden gelen soy), memleketi, Mağripoğlu, hayat hikâyesi ya da yaşam biçimi, mesleği, bilgi ve becerileri (Kâtibi, Sipahî gibi), görünümü fiziki özellikleri (Benli Ali), inancı, tarikatı vb. özellikleri ile ilgilidir. Âşıklar bazen övünme, bazen yakınma ya da duygularını, alçak gönüllülüklerini dile getiren mahlasları benimser. (Kusurî, Gedaî, Figanî, Dertli gibi) Kayıkçı Kul Mustafa (mesleği belirtilmiş.)
ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ devam 3. Çırak Yetiştirme:Âşık edebiyatında çırak yetiştirme bir gelenektir. Usta âşık saza ve söze yeteneği olan bir genci çırak edinir. Onu yanında gezdirir. Yahut âşık olmak isteyen kişi usta bir âşık yanına verilir. Buna “kapılanma” denir. Usta çırağa “meydan açmayı”, geleneğin gereklerini, “divana çıkmayı”, “atışmayı”, “hikâye anlatmayı”, “ayak kurallarını” ve âşık makamlarını öğretir. Çırak ustası ile birlikte gezerek değişik, meclisler görür. Diğer âşıkları tanır. Çıraklık devresi âşığın yeteneğine göre daha kısa veya daha uzun bir dönemi kapsayabilir. Çırağın yetiştiğine inanan ustası ona icazet vererek tek başına bu mesleği yapmasına izin verir.
ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ devam Çıraklık âşıklık geleneğinin okuludur. Usta âşıklar kendi sanatlarının devamını çıraklar vasıtasıyla gelecek kuşaklara taşırlar. İyi bir âşıkta musîki, şiir söyleme ve hikâye anlatma yeteneğinin bir arada bulunması gerektiği için çıraklık eğitimi uzun sürer. Çırak ustasıyla dolaşırken saz fasıllarında, hikâye meclislerinde bulunur. Böylece geçmiş âşıkların eserlerini, ustasının şiirlerini varsa hikâyelerini öğrenir. Çıraklık dönemini tamamlayan âşığa ustası tarafından bir de mahlas verilerek ustalığı tescil edilmiş olur.
ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ devam Âşık Musikisi ve Saz: Âşıklar düz konuşmayla şiir söylemeyi birbirinden ayırmışlar, düz konuşmayla şiir söylemeyi “dilden söylemek”, saz eşliğinde şiir söylemeyi de “telden söylemek” şeklinde ifade etmişlerdir. Âşıklık geleneğinde saz sözden önemli bir unsurdur. Bu gelenekte sazın önemli bir yeri vardır. Saz ve söz âdeta bütünleşmiştir. Âşıklık geleneğinde yetişmiş âşıklar arasında saz çalamayan ya da saz çalmayı günah sayan âşıklar da vardır. Saz çalamayan bazı âşıklar yanlarına “sofu” adı verilen saz çalan âşıkları gezdirirler.
ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ devam Âşıklar sazı söyleyecekleri sözü hazırlamak şiirlerini ezgilerle süslemek amacıyla bir ilham kaynağı olarak kullanırlar. Âşıklık sanatında âşıklarda ses güzelliği aranmaz. Bu gelenekte, şiir söylemede olduğu gibi müzikte de usta malı kullanılır. Âşıklar gerek kendi şiirlerini gerekse eski usta âşıkların şiirlerini hazır usta kalıplarına döşeyerek icra ederler. Âşık müziğinde üslûp, tavır ve süslemeler kişiden kişiye, yöreden yöreye değişiklik gösterir. Farklı okuyuş şekilleri ve ağız özellikleri âşık müziğinde bir tarz oluşturmuştur. Âşık müziğinde müzik ve söz birbirini tamamlayan ve ayrı düşünülmesi mümkün olmayan unsurlardır. (Âşık edebiyatında saz, ezgi, melodi esas unsurlardır.) Türk Halk müziği ve Âşık edebiyatında çeşitli sazlar kullanılmıştır. Bunların bazıları şunlardır: Kopuz, kara düzen, çöğür, bozuk, tambura, kabak kemane, saz ve benzeri sazlar kullanılmıştır.
ÂŞIK KOLLARI Âşık Kolu; Çıraklık geleneği içinde birbiri ardınca yetişen âşıklar tarafından, odak olan usta âşığa bağlılık duyarak ona ait üslûp, dil, ayak, ezgi, konu, hatıralar ve hikâyelerin devam ettirildiği okuldur. Bir âşık kolunun var olabilmesi veya yeni bir âşık kolunun ortaya çıkabilmesi için birtakım belirleyici öğelerin var olması gerekir. Öğelerin sayısı, çeşitliliği ve değişik oluşu, kolların belirlenmesine ve farklılaşmasına yol açar.
Âşık Kollarına devam 1. Odaktaki usta âşığın dil ve üslûbu, 2. İşlediği konular, 3. Usta âşığın başından geçen ve hafızalardan silinmeyecek izler bırakan çeşitli olaylar, 4. Usta âşığın karşılaşmaları, 5. Usta âşığın tasnif ettiği hikâyeler, 6. Usta âşığın kendisine ait ezgiler, 7. Usta âşığa ait ayaklardır.
Âşık Kollarına devam Âşık edebiyatında, kolların önemli fonksiyonları vardır. Usta-çırak geleneğinin varlığı, saz ve şiir sanatının, halk hikayelerinin sistemli olarak yaşamasında; önceki kültür ve bilgilerin aktarılmasında birinci derecede rol oynar. Bugüne kadar varlığı tespit edilen kollar ve bu kollara giren âşıklar şunlardır: 1. Emrah Kolu (Bolu-Kastamonu Yöreleri) Emrah, Meydanî, Nuri, Ceyhunî
Âşık Kollarına devam 2. Dertli Kolu (Bolu-Kastamonu-Çankırı Yöreleri) Dertli, Figanî, Nâilî 3. Ruhsatî Kolu (Sivas Yöresi) Kusurî, Meslekî, Minhacî, Emsalî 4. Sümmanî Kolu (Erzurum Yöresi) Sümmanî, Şevki Çavuş, Fahrî Çavuş, Ahmet Çavuş, Nusret Yazıcı
Âşık Kollarına devam • 5.Derviş Muhammed Kolu (Malatya) Şah Sultan, Âşıkî, Hüseyin, Bektaş Kaymaz • 6.Huzurî Kolu (Artvin Yöresi) İznî, Huzurî, İzharî, Zuhurî, Fahrî • 7.Şenlik Kolu (Doğu Anadolu-Azerbaycan Yöresi) Şenlik, Bala Kişi, Bala Mehmet, Gazelî, Şeref Taşlıova • Emrah ve Ruhsatî Kolu, iki büyük âşık koludur. Ancak en güçlü âşık kolu Şenlik koludur.
İLK TÜRK ŞAİRLERİ Bunlar büyücü ,din adamı, şair,hekim vb.sıfatlar taşıyan kişilerdi.Çeşitli Türk topluluklarında farklı isimler almaktaydılar. Tunguzlar: Şaman Moğollar: Bu (Bo, Bugu) Samoyedler: Tadı Bey Altaylar: Kam Yakutlar: Oyun Kırgızlar: Baksı, Bahşı Oğuzlar: Ozan
ÂŞIKLARLA İLGİLİ KAVRAMLAR Âşık Kahvesi: Genellikle âşıkların devam ettiği ve bir âşık tarafından çalıştırılan kahvedir. Tarihte Şem'i ve Dertli'nin kahveleri meşhurdur. Bu yüzyılda Reyhanî ve Çobanoğlu'nun kahveleri işletilmiştir.
ÂŞIKLARLA İLGİLİ KAVRAMLAR Meydan Kahvesi: Bu sıradan kişilerin çalıştırdığı kültürel ağırlıklı faaliyetlerin sergilendiği kahvelerdir. Buralarda Karagöz, Meddah Oyunları sergilenir, âşık fasılları düzenlenir. Bununla ilgili olarak Kayıklı Kahveyi örnek gösterebiliriz. Meydan Şairi: Bunlar irtical gücü olmasa bile meydan kahvelerinde usta malı şiirler söyleyen âşıklara denir.
ÂŞIKLARLA İLGİLİ KAVRAMLAR Halk Şairi: Bunlar saz çalsın veya çalmasın, bâde içsin veya içmesin, kendini âşık kabul eden ve bu tarzda şiirler söyleyen âşıklara verilen addır. Halk Ozanı: Türk Dil Kurumu’nun şair kavramına karşılık olarak teklif ettiği ozan kelimesini bazı halk şairleri kullanmışlardır ki “halk şairi” ile aynı anlamdadır.
ÂŞIKLARLA İLGİLİ KAVRAMLAR Saz Şairi: Şiirlerini saz eşliğinde söyleyen şairdir. Çöğür Şairi: Çöğür adı verilen sazla şiirlerini söyleyen âşıklardır. Kopuz Şairi: Şiirlerini kopuz eşliğinde söyleyen şairlerdir. Kalem Şuarası: Saz, çöğür... vb. çalmasını bilmeyen şairlere verilen addır. Hak Âşığı: Dini muhtevalı şiirler söyleyenlere hak âşığı denilir. Badeli Âşık: Rüyasında bâde içerek şairliğe başlayan âşıktır.
ÂŞIKLARLA İLGİLİ KAVRAMLAR Şairnâme: Belirli bir yüzyıl ya da belirli bir bölge şairlerini konu edinen âşıklardestanı, ozanlar şiiri, tekerleme, âşıklar serencamı, şairnâme, âşıknâme gibi isimlerle anılan şiirlere şairnâme denir. Şairnâmeler genellikle 11'li nadiren 8'li hece ölçüsüyle yazılırlar. Bu tür şiirlerin ilk örneğini Âşık Ömer vermiştir. Âşık Ömer'in Şairnâme'si 38 dörtlükten ibarettir. Eserde yer alan 105 şairin ancak 17'si saz şairidir.
Şairnâme’ye devam Bugün Doğan Kaya tarafından tespit ve tasnifi yapılmış 34 şairname vardır. Bunlar araştırmacı tarafından 9 gruba ayrılmıştır. Bunlar: 1. Arap alfabesindeki harf sırasına göre şairnâmeler. Ör: Bosnavî ve Gubârî şairnamesi 2. Akrostiş şairnâmeler. Ör: Bahar Özlü Feryâdî, Talib Kılıç, İsmetî şairnameleri.. 3.Kainatın yaratılışı ve dini bilgilerden sonra şairlerden ve onların vasıflarından söz edilen şairnâmeler. Ör: Âşık Ömer ve Hızrî şairnameleri
Şairnâme’ye devam 4. Bektaşi itikadı ile yazılmış şairnâmeler. Ör: Noksânî, Pir Yakub şairnameleri 5. Etkisi altında kalınan şairlerden bahseden şairnâmeler. Ör: Sun'i, Ruhsati, Hasretî, Püryanî, Kul Gazi, Kangallı Noksanî, Eminî, Yusuf Polatoğlu şairnameleri. 6. Bölge âşıklarını konu edinen şairnameler. Ör: İsmetî, Devranî ve Gülhanî şairnameleri. 7. Bir âşık kolunu konu alan şairnameler. Ör: Gülhanî şairnamesi. 8. 20. yy âşıklarını konu alan şairnameler. Ör: Reyhanî, Gülhanî, Hasretî, Tataroğlu, Şeref Taşlıova, Abdülvahap Kocaman şairnameleri. 9. Olaya bağlı şairnameler. Ör: Ruhsatî şairnameleri