180 likes | 1.04k Vues
BATI EMEVİLERİ (ENDÜLÜS). ENDÜLÜS SİYASİ TARİHİ
E N D
BATI EMEVİLERİ (ENDÜLÜS) ENDÜLÜS SİYASİ TARİHİ Müslümanlar VIII.yy başında ele geçirdikleri İber yarımadasına ‘Endülüs’ adını vermişlerdir.Romalılar ve vizigotlar ise bu coğrafya için ‘İspanya’ kelimesinin yerine ‘Hispania’ veya ‘Spania’ kelimesini kullanmışlardır.Bunu da 716 yılında basıldığı anlaşılan bir dinarın bir yüzünde Hispania’da basıldı ibaresi varken, diğer bir yüzünde ise Endülüs’te basıldı ibaresinin kullanılmasından anlıyoruz.
İlk İslam fetihlerinin son halkasını Endülüs’ün fethi teşkil eder. Birinci elden bir kaynak mevcut olmadığı için fethin tarihi ve seyri hakkında bilinenler sonraki yıllara ait eserlerden elde edilmiştir. Fakat bunlar arasında zaman zaman tutarsızlık görülür.Genellikle kabul gören ise Tarık b. Ziyat’ın emrindeki kuvvetlerin çıktığı 92(711) yılıdır. fetih
Toplum imtiyazlılar,hürler ve köleler şeklinde sınıflandırılmıştır. • Vizigotlar, Katoliklerce sapkın bir hareket olarak kabul edilen Arianizm’e mensuptular.Katoliklerden farklı olarak Hz. İsa’nın ilahlığını önemsemiyorlardı. • Siyasi alanda ise kralın saltanat sistemi yerine, asilzadelerin seçimiyle iş başına gelmesi, siyasi istikrarı engelleyen bir faktöre dönüşmüş bulunuyordu. • Ayrıca kendilerini taht mağduru kabul eden Vizigot kralı Witiza’nın oğulları ve Kant Julian Müslümanları İspanya’ya girmeleri için teşvik etmişlerdir.
İspanya’nın doğusundaki Tudmir bölgesi hakimiyet altına alınmıştır. • Bu bölgeyi idare eden Teodomiro ile Abdülaziz arasında yapılan antlaşma günümüze kadar ulaşmış olup, İspanyadaki diğer fetih antlaşmalarına ışık tutmuştur. • Müslümanların 732 yılında Franklara yenilmesi, Avrupa’da gerçekleştirilmek istenen fetihler açısından bir dönüm noktası olmuştur. • İslam kaynaklarında ‘Belatüşşüheda’ adıyla geçen bu savaştan sonra eskisi kadar dışa açılamayan Müslüman fatihler güçlerini kendi aralarında baş gösteren iç çekişmelerde tüketmeye başladılar. • Berberi isyanı çıkmıştır ve Endülüs valisi Abdulmelik b. Katan isyanı durdurmakta etkili olmayınca Suriye kökenli askerlerden yararlanma yoluna gitti ve isyan bastırıldı. Valiler dönemi (714-756)
Endülüs’e yeni vali olarak gönderilen Ebu’l Hattar’ın Suriyeli askerleri belirli şartlar dahilinde ‘el küverül mücennede’ (askeri vilayetler) diye bilinen yerlere yerleştirilmesiyle çözümlendi. • Aynı zamanda Doğu’da Emevi hanedanına son vermek isteyen Abbasilerden kaçarak Endülüs’e gelen Abdurrahman b. Muaviye, zamanla kendine taraftar toplayıp, Kubaya giderek kendini bağımsız emir ilan etmiştir.
I.ABDURRAHMAN • Yemenliler ve Berberiler sağladıkları yardımın bedelini istiyorlardı. • İnisiyatifi tamamen kendi elinde olan bir ordu kurdu. • Adalet mekanizmasının daha sağlıklı işlemesi için bir kadi’l cemaa (başkadı) tayin etti. • Rusafe Sarayı’nın ve meşhur Kurtuba Ulu cami’nin temellerini attı. • Hıristiyan liderlerden Artobas’ın tavsiyeleri üzerine bir kumis (comes)tayin etti. Endülüs emevileri dönemi (756-1031)
I.HİŞAM • Tahta çıktığı ilk yılda ciddi sayılabilecek bir iç meseleyle karşılaşmadığı için fetihlere yönelmiştir. • Bu dönemde Malikilik Endülüs’ün resmi mezhebi haline geldi. • İslam'ın yayılışına verdiği öneme bağlı olarak yerli halktan ihtida edenlerin ‘müvelledler’in’ sayısında önemli bir artış gözlenmiştir. I.HAKEM • I. Hişam’ın yerine geçen oğlu I.Hakem döneminde iç ayaklan malar yoğun bir biçimde yeniden patlak verdi. • Bunda yeni emirin halktan fazla vergi alması,babasının aksine dini vecibeleri yerine getirmede gösterdiği ihmal ve ulemaya bekledikleri değeri vermeyip onların nüfuzunu kırmaya çalışması gibi olaylar etkili olmuştur. • Bu dönemde iç isyanlardan faydalanan Franklar düzenlediği bir seferle yaklaşık doksan yıldır Müslümanların hakimiyetinde olan Barselona’yı istila etti.
İç karışıklıklar azaldı,devlet iktisaden zenginleşti,devlet idaresi düzenlenerek güçlendirildi. • Diğer yandan Arapçanın ve İslam dininin yayılışı hızlandı. • Bu başarısından dolayı II.Abdurrahman dönemi ‘eyyamül aruz’ (düğün günleri) olarak anılmıştır. • II. Abdurrahman’ın oğlu ve halefi Muhammed ilk döneminde babasının başarılarını devam ettirdi. • Ancak son on beş yılında idareyi genç ve tecrübesiz kimselerin eline teslim ettiği için devlet düzeni bozuldu. • Müvelledler başta olmak üzere Araplar ve Berberiler merkezi idareye karşı ayaklandılar. II.ABDURRAHMAN
Endülüs’ü içine düştüğü bu krizden III.Abdurrahman kurtardı. • Berberi, Müvelled ve Mustarib mahalli isyancıları itaat altına alarak Endülüs’ün dağılan bütünlüğünü yeniden sağladı.Daha sonrada Kuzey Afrika'da hızlı bir biçimde yayılan Şii Fatımilerle uğraşabilmek için kendini ‘En Nasır Lidinillah’ unvanıyla halife ilan etti. • Böylece Endülüs Emevi Emirliği, Endülüs Emevi Halifeliğine dönüşmüş oldu. III.ABDURRAHMAN
Endülüs Emevilerinin tartışmasız en büyük hükümdarı olan III. Abdurrahman’a karşı duramayan Fatımiler Endülüs’ü işgal fikrinden vazgeçerek Mısır’a yönelmek zorunda kaldılar. • III.Abdurrahman eğitimin yaygınlaşmasına önem verdi.Öte yandan Kurtubayı birçok mimari eserle donattı.Görkemli saltanat şehri ‘Medinetüzzehra’ bunların başında gelir. • Yemen kökenli İbn Ebi Amir, baş vezirliğe denk olan haciplik makamını ele geçirdi.Bu andan itibaren Endülüs’ün otuz yıldan fazla bir süreyle fiili hakimi o ve oğlu oldu ki bu dönem Endülüs tarihinde ‘Amiriler dönemi’ olarak bilinir. • Amirilerden İbn Ebi Amir’in oğlu Abdurrahman aşırı ihtirası ile ön plana çıkar ki, onun bu özelliği Endülüs kaynaklarında ‘el fitne tül Kübra’ diye adlandırılan kriz ve kaos dönemine sebebiyet vermiştir. • Tüm bu ayaklanmalar,kriz ve kaos ortamından dolayı sabrı iyice taşan Kurtuba ileri gelenleri ve halk halifeliği lağvederek Emevi sülalesine mensup kimseleri, Kurtuba dışına sürmeye ve idareyi eşraftan oluşacak bir şuranın üslenmesine karar verdiler.Böylece Endülüs Emevi Devleti yıkılmış oldu. Halifelik dönemi (929-1031)
Endülüs Emevi Devletinin yıkılması üzerine irili ufaklı birçok devlet kuruldu ve Endülüs tarihinde ‘Müluküt Tavaif’ adıyla bilinen yeni bir dönem başladı. • Bu dönemde Tuleytula’nın Hıristiyanlarca zapdedilmesi, Hıristiyanların Müslümanlara indirdiği en ağır darbeydi. • Yaklaşmakta olan bu tehlikeyi hisseden bazı emirler Kuzey Afrika'da hüküm süren Murabıtlardan yardım istediler. MURABITLAR DÖNEMİ (1090-1147) • Murabıtlar ‘Zellaka’ savaşında Hıristiyanları ağır bir yenilgiye uğrattı. • Murabıtların Hıristiyanlarla ilişkilerindeki iniş çıkışlar, dahili istikrarla orantılı bir seyir takip etmiştir.Dahili istikrarın hakim olduğu ilk yirmi beş yıl, Hıristiyanlara karşı başarılı bir mücadelenin de verildiği yıllardır. • Ne var ki Murabıt idaresinin geri kalan otuz yıllık süresi içinde ortaya çıkan dahili istikrarsızlık, hakimiyetlerini zayıflatmıştır. MÜLUKÜT TAVAİF DÖNEMİ(1031-1090)
Siyasi parçalanmalar sonucu küçük emirliklerin yeniden türediği, diğer taraftan ise Hıristiyan krallıkların hızla toprak kazanmaya yöneldiği böyle bir manzara içindeyken Endülüs’ün imdadına koşan bir başka Kuzey Afrika Devleti ise Muvahidlerdir. • Aynı zamanda Muvahhidler toplumda ahlaksızlığın yayılmasını önleyemedikleri iddiasıyla Murabıtları ‘kafir’ sayıp onlara da savaş açmışlardır. • Muvahhidler döneminde büyük bir haçlı ordusu teşkil edilip, meşhur ‘İkab’ savaşında Muvahhidi ordusu ağır bir yenilgiye uğratıldı.Bunun sonucu olarak isyanlar başladı ve Muvahidlerin hakimiyeti de zayıfladı. MUVAHhİDLER DÖNEMİ (1147-1229)
Muvahid hakimiyetinin zayıflamasıyla ortaya çıkan otorite boşluğundan istifade edip bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. • Medeniyet ve kültür alanında oldukça önemli icraatlarda bulunmuşlardır.Dünyaca meşhur ‘El Hamra Sarayı’ onların eseridir. • Nitekim Hıristiyanlarla aralarında geçen birçok çekişmeden sonra başşehirleri Gırnatayı onlara teslim ederek antlaşma imzalamışlardır. • El Hamra Sarayını çevreleyen kalenin burçlarına, Kastilya- Aragon Krallığı’nın, üzerinde büyük bir haç bulunan bayrağı dikildi. Böylece, Müslümanların Endülüs’deki en son kaleside yitirilmiş oldu. NASRİLER DÖNEMİ (1228-1492)
Tüm bu yaşanan işgaller esnasında veya sonrasında, Müslümanların bir kısmı Hıristiyan hakimiyeti altında yaşamayı ‘Zillet’ telakki ederek, İspanya dışındaki Müslüman topraklarına göçmeyi tercih etti. • Müslüman nüfusun diğer kısmı ise, kendi yerlerinde kaldı. İşte Hıristiyan hakimiyetinde kalan bu Müslümanlara Müdeccenler denilmekteydi. • Daha sonra Hıristiyanlarca Müdeccenler şu iki şıktan birine uymakla yükümlü tutulmuşlardır. Ya vaftiz olup Hıristiyanlığa girmek ya da İspanya’yı terk etmek. • Yol güvenliğinin olmamasıyla yahut mevcut durumun ileride değişebileceği umuduyla Müslüman halkın önemli bir bölümü şeklen Hıristiyan olmaya, ama gizli olarak İslam’a bağlı kalmaya karar verdiler. Bu Müslümanlara Moriskolar denmektedir. • Hazırlayan:Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi TAHİBE BATTAL Müdeccenler ve moriskolar