1 / 111

Abdülhak Hamit Tarhan

Abdülhak Hamit Tarhan. Abdülhak Hâmit konusunda ilk Süleyman Nazif'in kullandığı « Şair-i A'zam ( En büyük şair ) » sözü, zamanla « Dâhi-i A'zam ( En büyük dâhi ) » biçimine de girer. . Abdülhak Hamit Tarhan. Ünü, kişiliğinin çevresinde eksilmez bir hâle gibidir;

morgana
Télécharger la présentation

Abdülhak Hamit Tarhan

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit konusunda ilk Süleyman Nazif'in kullandığı «Şair-i A'zam (En büyük şair)» sözü, zamanla «Dâhi-i A'zam(En büyük dâhi)» biçimine de girer.

  2. Abdülhak Hamit Tarhan Ünü, kişiliğinin çevresinde eksilmez bir hâle gibidir; uzun ömrünün verdiği olanaklarla ve her dönemde en üst mevkilerde yer alarak çok geniş bir çevrenin hayranlığını, imrenişlerini toplar.

  3. Abdülhak Hamit Tarhan Dünyanın birçok yerini görme fırsatları, Paris'te birkaç kez, Londra'da 28 yıl süren yüksek diplomatlık görevleri, ayan ikinci reisliği, milletvekilliği...

  4. Abdülhak Hamit Tarhan giyiniş özeninden tavırlarının ölçülülüğüne, geniş bilgisinden görgü zenginliklerine kadar uzanan etki güçleriyle., kamuoyunun topluca onayladığı bir kişiliğe bürünür.

  5. Abdülhak Hamit Tarhan Edebiyatımızda hep özel bir önemle incelenir; birbirini temel gerekçe yapan övücü yargılarla yüceltilir. Bu tekrarların büyütecinde yansıtılır; çağının en güçlü, en büyük, en devrimci sanatçısı sayılır. Bu etki toplamının sağlanmasında, aile imkânlarıyla hayatının büyük payı vardır.

  6. Abdülhak Hamit Tarhan Köklü ve eski bir ulemâ ailesinin çocuğudur, ilmiye mensuplarının birbirini nasıl koruyup arkaladıklarını, en kara günlerde bile kisvelerinin otoritesiyle kurtulabildiklerini, şeriat düzenini yürüten başlıca güç olarak ne büyük zenginliklere kavuşabildiklerini tarihlerimizden öğreniyoruz.

  7. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit, 2 ocak 1852'de, dedesi hekimbaşı Abdülhak Molla'nın yalısında doğar.

  8. Abdülhak Hamit Tarhan Babası, elçiliklerde bulunan tarihçi Hayrullah Efendi; ağabeyi valiliklerde, elçiliklerde, ayan azalığında yaşayan Nasuhi Bey; eniştesi, ilerinin şeyhülislâmı Sahip Molla'dır; uzun süreden beri ailenin bütün kişileri en yüksek, rahat ve garantili görevlerde kalmışlar; vakitlerini bilimsel çalışmalarla edebiyata ayırmak olanağını bulmuşlardır.

  9. Abdülhak Hamit Tarhan Aynı yollardan geçen Hâmit, en iyi özel öğretmenlerden ders görerek, Paris'te ve Tahran'da bulunarak erken yaşta gelişir, 12 yaşında Tercüme Odası'na girer (1864), elçi olan babasıyla İran’a gider, ertesi yıl elçilik kâtipliğiyle maaşa geçirilir (14 yaşındadır).

  10. Abdülhak Hamit Tarhan babası ölünce yurda dönülür. Hükümet kalemlerinde maaşlı memurdur; 1874'te Fatma Hanım'la evlenir; 1876'daki elçilik ikinci kâtipliği görevine (Parise) yalnız gider.

  11. Abdülhak Hamit Tarhan Aileden gelme bir alışkanlıkla savruk ve müsriftir; en yüksek maaşlarda iken bile borçlanır ve aileden ister; padişah yardımını görür.

  12. Abdülhak Hamit Tarhan «Nesteren»i Paris'te bastırması padişahça hoş görülmez; görevi kaldırılır ama açıktan aylık alır (1879 başları). Verilen bazı görevleri beğenmeyip gitmediği için ödeneği kesilir, sıkıntı çeker;

  13. Abdülhak Hamit Tarhan 1881 güzünde Poti (Rusya), hemen sonra Golos (Yunanistan) konsolosluklarına gider. 1883 ekiminde Bombay başkonsolosluğuna atanır.

  14. Abdülhak Hamit Tarhan Verem olan Fatma Hanım'ın hastalığı ağırlaşır, dönüş yolunda -vali olan ağabeyinin konağında- Beyrut'ta ölür (1885).

  15. Abdülhak Hamit Tarhan Bilindiği gibi babasının ani ölümünden sonraki bu olay, şairi ölüm sorununa çekecek; birçok şiiri aynı temayı sürdürecektir.

  16. Abdülhak Hamit Tarhan 1886 başında Londra elçiliği başkâtipliğine gider, «kemal ve cemal memleketi» diye övdüğü İngiltere'de kalabilmek ve göreviyle maaşını kaybetmemek için her şeye razı olur.

  17. Abdülhak Hamit Tarhan Zeynep(1887) eserinin sansürce sakıncalı bulunuşu yüzünden .işinden alınma durumuna düşünce «Bir zamanlar nevheveslik dolayısıyla uğraştığı edebiyatla bundan sonra ilgilenmeyeceğine» söz vermek gereğini duyar.

  18. Abdülhak Hamit Tarhan Eskiden sattıkları bir köle (Hacı Behram) Abdülhamit'in kızlarağası ve güvendiği kişidir. Onun ricalarıyla kendini bağışlatır.

  19. Abdülhak Hamit Tarhan 1895'teki jurnal üzerine Abdülhak Hâmit'in şu dilekçesi onu görevinde bıraktırır: «...Nice nice evâtıf-ı celile ile bu kullarını beynelakran mümtaz ve mubaha buyurmuş olan velinimet-i a'zam ve akdes efendimiz hazretlerine diyâneten ve ubudiyeten ve şükraniyeten mükellef olduğum sadakat mesleğinden bir an inhiraf edecek olursam kendimi ednâ-yı mahlûkattan addederek Allanın kahr-ı sâmedânisine uğrayacağımdan eminim.

  20. Abdülhak Hamit Tarhan Bir vakit nevheveslik sâlkasiyle müştegil bulunduğum edebiyat ile fimâbaat iştigal etmiyeceğimi bundan yedi sene mukaddem südde-i seniye-i mülûkânalerine arz ve iblağ ettikten sonra o iştigalden tamamiyle feragat edip Londra'dan vüsüm mertebe menâfi-i mukaddese-i velinimet-i a'zarnlarına hizmet cihetine hasr-ı meşgale eylemiş olduğum...»

  21. Abdülhak Hamit Tarhan 1890'da bir İngiliz kızıyla evlenir, müsteşar yardımcısı olarak maaşı yükselir: 1895'de Lahey elçisi olur. Ağabeyi Nasuhi Beyin tebrik taşlaması anlamlıdır: «Hâmit Bey'i İlâhi Kıldın sefir-i Lâhi Çaldı yine düdüğü Kaptı gene külahi».

  22. Abdülhak Hamit Tarhan 1897'de Londra elçilik müsteşarlığına gelir (On bin kuruşluk maaşına birden beşbin kuruş daha eklenir). 1906'da büyük elçi maaşıyla Brüksel orta elçiliğine gider. Nelly Hanım 1911 kışında ölür. Hâmit İstanbul’da yazın Cemile Hanımla evlenip yirmi gün sonra boşar, görevine döner.

  23. Abdülhak Hamit Tarhan 1912 baharındaki bir mektubu Londra büyük elçiliğine göz koyuşunu ve kendine sonsuz güvenini belli eder:

  24. Abdülhak Hamit Tarhan «...İngilizleri benden iyi bilen Türk yoktur. Ben orada bulunmadıkça İngiliz politikası bizim lehimizde olamayacaktır. Ben onların hem korkutucu, hem de korkan taraflarını, yani içlerini dışlarını, istedikleri ve istemedikleri şeyleri bilirim. Ne fayda ki serkârda bulunanlarımız bunu ve beni bilmiyorlar»

  25. Abdülhak Hamit Tarhan Mayıs 1912'de Belçikalı Lüsyen Hanımla evlenir; Büyük Kabinece işine son verildiği için İstanbul’a döner, 1914 başında ayan üyeliğine atanır, bu meclisin ikinci başkanı olur.

  26. Abdülhak Hamit Tarhan I. Dünya Savaşı sonunda, İstanbul’un işgalinden korkan birçokları gibi yurt dışına çıkmayı tercih eder, Yunanlıların Îzmir’e çıktıkları gün (15 mayıs 1919) Viyana'dadır.

  27. Abdülhak Hamit Tarhan Biraz darlığa düşünce, kendisini şair-i a'zam diye anan Süleyman Nazif'e cevap olarak aynı addaki şiiri yazar, sıkıntılarım anlatır, yurdun en dar günlerinde bile bu durum önemsenir birçoklarınca: Faik Ali'nin şiirinden şu parça ona verilen büyük değeri belirtir: «En, en büyük evlâdı perişan-ı zaruret Bir millete icab-ı hicab eyleyecek şey».

  28. Abdülhak Hamit Tarhan Kurtuluştan sonra yurda dönünce Büyük Millet Meclisince vatana hizmet bölümünden maaş bağlanır kendisine, 1928'den sonra hep İstanbul milletvekilidir ve belediyece kendisine ayrılan Maçka Palas'taki bir dairede kalır.

  29. Abdülhak Hamit Tarhan Lüsyen Hanım, bir aşk yüzünden ayrılır Hâmit’ten, Duc de Soranzo ile evlenir, yedi yıllık ayrılıktan sonra tekrar Hâmit’e döner.

  30. Abdülhak Hamit Tarhan 86 yaşındaki Hâmit kısa bir hastalıktan sonra 13 Nisan 1937'de ölür; ulusal cenaze töreniyle Zincirlikuyu Asri Mezarlığına gömülür. Yalnız Fatma Hanım'dan çocukları olmuştur.

  31. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri Bağımsız şiir kitapları yanı sıra Hâmit ilk manzumelerini erken yayınladığı tiyatro eserleri içinde kullanır.

  32. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri Duhter-i Hindu içinde (1875) 9 şiiri yer alır.

  33. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri İlkin Etem Pertev Paşa'nın V. Hugo'dan çevirdiği «Tıfl-i Nâim» şiirinde kullandığı sekiz mısralık bentlerle kurulu nazım şeklini biraz değiştirerek Makber'de uygulayacaktır;

  34. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri burada aruzla yazdığı şiirlerde dörtlük birimini kullanır; sarma kafiyeyi dener; Şeyh Galip'in etkisinde iki de tardiye yerleştirir.

  35. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri Nesteren'i (1877, Paris) hece ölçüsüyle manzum yazar; halk şiirimizin, millî zevkin yüzyıllarca süren onayından doğmuş güzel duraklarını bilmez; on birli olmasını' istediği mısraları daha az ya da daha çok heceli yapabilir; bazı mısraları iki ayrı kişinin sözlerine ayırarak bölebilir.

  36. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri Hâmit eserlerinin büyük çoğunluğunu - kısa süreli memurluk aralıklarında -işsizken yazdığını belirtir.

  37. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri Bazı eserlerin talihleri, onları yazarlarına, öteki eserlerden daha güçlü bir çağrışımla bağlar. Hâmit deyince «Makber»in hatırlanmaması imkânsızdır. Bunda aşırı övgülerin rolü kadar, konusunu şairin hayatının tek gerçek dramından alışı önemli olmalıdır.

  38. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri Ali Canip «Makber, Türk edebiyatından büyüktür» der;

  39. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri Alişan Reşit diye Hâmit üzerine kitap çıkaran, konferans veren biri «Makber tek başına bütün bir Türk edebiyatı ve bütün bir Türk edebiyatı yalnız başına bir Makber'dir» diye yazar.

  40. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri «Makber, bir şiirin mezarı değil, bir edebiyat sandukasıdır» şeklinde sözlere rastlanır;

  41. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri Shakspeare'in arasıra Hâmit'e yaklaştığı gibi yakıştırmalar eski ders kitaplarında bile yer almıştır.

  42. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri 1885 yılında Ölü (32 şer mısralık on bent halinde tek şiir);

  43. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri 1886'da BeldeyahutDivaneliklerim (aruzla 17 şiir, Paris'in semtlerini, eğlence yerlerini, şairin o yerlerle ilgili anılarını konu edinir);

  44. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri 1886'da «Bunlar Odur» (aruzla 19 şiir, tabiat manzaralarını konu edinenler dikkati çeker);

  45. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri Hacle, 1886'da basılır (42'şer mısralık sekiz bent, aruzla, yeni bir evliliğin ve düğünün düşünce ve duyguları dile getirilir);

  46. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri 1887'de beşte dördü manzum olan «BirSefilenin Hasbihali» basılır.

  47. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Şiiri Abdülhamit'e verdiği söz üzerine Hâmit 1908'e kadar başka eser bastırmaz. Daha önce yazıp ortaya çıkarmadığı eserlerle birlikte en az yirmi beş yıl susmaya razı olur; edebiyatını kamuoyu karşısına çıkarmaz.

  48. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Oyun Yazarlığı İlk eseri Maceray-ı Aşk, 1873'te basılır. Dört perdelik, mensur bir dram.16. yüzyıldaki bir olayı konu edinir, Keşmir yakınlarındaki bir beyliğin yurtluğunda geçer: Görmeden evlenmemeli ama sevişerek evlenmek iyi sonuç getirmez, süt kardeşler de birleşebilmeli gibi sudan bir düşünceyi tez edinen eser, inanılmaz olaylara dayanır; sade dilinden başka erdemi yoktur.

  49. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Oyun Yazarlığı Akrabası Ahmet Vefik Paşa'nın 'yerli bir eser' uyarısı üzerine yazdığı Sabr ü Sebat, 1874'te basılır. Sade diline bolca deyimler ve 73 atasözü yerleştirdiğioyundaiki sevgilinin uzun serüvenlerden sonra kavuşmaları vardır. Arada esirlik sorununa kısaca değinilir. Mensurdur.

  50. Abdülhak Hamit Tarhan Abdülhak Hâmit'in Oyun Yazarlığı 1875'te basılan îçli Kız da öyle. Namık Kemal'in Zavallı Çocuk ve Recaizade'nin Vuslat oyunlarını örnek alan eserde (Hâmit bütün eserlerini okuduğu gördüğü bir başka esere dayar; konularını alır, karıştırır, bildiğince süsler ve sunar), sade konuşmaların yanı sıra çok süslü ve özentili bir üslûpla tiyatrolar yer alır. 8 perde yapısındadır.

More Related