460 likes | 2.59k Vues
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI MİLLİ PİYANGO ANADOLU LİSESİ Emin YÜCEL Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni.
E N D
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI MİLLİ PİYANGO ANADOLU LİSESİ Emin YÜCEL Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
A - 1923 – 1940 YILINA KADAR TÜRK EDEBİYATI ( ŞİİR ) 1-Memleket Edebiyatı ( Beş Hececiler ) 2- Yedi Meşaleciler B - 1940 SONRASI TÜRK EDEBİYATI 1- I. Yeni Hareketi ( Garipçiler ) 2 - Toplumcu Gerçekçiler 3- Hisarcılar 4- Maviciler 5- II. Yeni Hareketi ( İkinci Yeniciler ) 6- Bağımsızlar a- Hece vezni ile şiir yazanlar b- Serbest şiir yazanlar
GENEL ÖZELLİKLER 1 - Cumhuriyetin ilk yıllarında ölen bazı sanatçılar dışında Milli Edebiyatçılar, Beş Hececiler ve Ba-ğımsızlar olarak ele aldığımız şair ve yazarlar sa- nat hayatlarına Cumhuriyet dönemi Türk edebiya-tında da devam etmişlerdir. 2 - 1923’ten 1940’a kadar devam eden dönemde Kurtuluş Savaşı’nın yarattığı birliğin, yapılan inkı- lâplar ve reformların etkisiyle sanatçılar “ memle- ket edebiyatı” anlayışıyla Anadolu’ya yönelir. (Ahmet Kutsi Tecer, Halide Nusret Zorlutuna, Ömer Bedrettin Uşaklı, Kemalettin Kamu, Nec-mettin Halil Onan….) 3 - Anadolu’ya yönelme hareketinin bir uzantısı olan “memleket edebiyatı” anlayışının temelleri Ziya Gökalp ve Mehmet Emin Yurdakul tarafından atıl-mıştır.
Kurtuluş Savaşı başlı başına bir konu olarak sıkça işlenmiştir. Kurtuluş Savaşını konu edinen başlıca romanlar : Ateşten Gömlek ……..H. Edip Adıvar Vurun Kahpeye ……. H. Edip Adıvar Yaban ……………… Y. Kadri Karaosmanoğlu Yorgun Savaşçı ……. Kemal Tahir Küçük Ağa …………. Tarık Buğra 4 - Özellikle 1930’lu ve 1940’lı yıllarda yeni akım-lar ve topluluklar oluşmuştur: Yedi Meşaleciler, Birinci Yeniciler (Garipçiler), Maviciler, İkinci Yeniciler, Toplumsal Gerçekçiler, Hisarcılar… 5 - Milli Edebiyat döneminde başlayan dilde milli-leşme hareketi başarıya ulaşmış, bu dönem eserlerinde genel olarak açık ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır. 6 - Konuşma dili ile yazı dili arasındaki kopukluk giderilmiştir.
7 - Anadolu, doğal güzellikleri, insanı, sosyal ha- yatı ve folkloruyla edebi eserlere yansımış, Türk tarihi ve Atatürk’le ilgili konular ağırlık ka-zanmış, 1940’lı yıllardan sonra ise bireysel duy-gu ve sorunlar da ele alınmıştır. 8 - Dünyaya açılma ve çağdaşlaşma çabaları ede- edebiyatı da etkilemiş; dünya edebiyatı daha yakından takip edilmiştir. 9 - Dünya edebiyatıyla kurulan bağlar sonucunda; toplumsal gerçekçilik, varoluşçuluk, dışavurum-culuk, gerçeküstücülük, gelecekçilik gibi akım-ların etkisinde ürünler verilmiştir. 10 - İlk yıllarda genellikle Halk edebiyatı nazım şe-killeri ve hece ölçüsü kullanılmış; 1940’lı yıllar-dan sonra ise serbest şiir yaygınlaşmış, aruzu sürdürenler oldukça azalmıştır.
11 -Roman ve hikayelerde toplumsal ve kültürel farklılıklar, ülke ve toplum sorunları, Kurtuluş Savaşı, eski-yeni çatışması, köy ve kasaba in- sanın çelişkileri, tarihi konular, yanlış Batılılaş- ma konuları ağırlıkla işlenmiştir. 12 - Tiyatro, yeni Cumhuriyetin ilkelerini halka ak- tarmada bir araç olarak hızla yaygınlaşmaya başlamıştır; çocuk tiyatrosu çalışmaları yapıl-mış, kadınlar sahnede daha çok yer almaya başlamış, Devlet Konservatuarı açılmıştır. 13 -Deneme, eleştiri, edebiyat tarihi alanlarında Cumhuriyet döneminde büyük ilerlemeler kay- dedilir, önemli eserler verilir. 14 -Yeni kurulan devleti ve yapılan inkılâpları hal- ka tanıtmak ve benimsetmek görevi bu dönem sanatçılarına düşmüştür.
15 -Düz yazı türlerinde büyük bir atılım gerçekleşmiş, gerçekçi bir anlayış güdülmüştür. 16 - Psikoloji ve psikiyatri alanında yapılan ilmî çalışmalardan fay-dalanılmıştır. 17 - I. ve II. Dünya Savaşı arasında Batı dünyasında ortaya çıkan bireyin bunalımını esas alan edebi hareketlerden faydalanılmıştır. 18 - Toplumun her kesiminden yazarlar çıkmış, yerli bir edebiyat başlamıştır. 19 - Özellikle hikâye ve roman türlerinde toplumsal gerçekçilik an-layışı hakim olmuş, edebiyatta gerçekçi bir anlayış öne çıkmış-tır. 20 – Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında yıllar içinde, memle- ket edebiyatı zevkiyle Batı’dan gelen anlatma biçimleri birleş- miş, milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebî eserlerde ele alınmış, millî kimlik ve millî değerler çevresinde edebiyat, Batı düşüncesindeki gelişmelere göre yeni görünümler kazan- mıştır.
SEZGİCİLİK ( Entüitionizm ) • Soyut düşünmede, akıl ve zihin karşısında sezgiye hem öncelik hem de üstünlük tanıyan felsefe akımıdır. • Henri Bergson, akımın kurucusu olduğu için sezgici- lik felsefe tarihinde “ Bergsonculuk “ olarak adlandırı- lır. • Rasyonalist ( akılcı ) görüşe tepki olarak ortaya çıkar, sezgiye önem veriri. • Bu akıma göre bilginin kaynağı ve temeli sezgidir. Felsefi anlamda sezgi, bir tür açılma, doğrudan doğ- ruya keşfedebilme, dolaysız, aracısız, birdenbire kav- ranılmadır. • Sadece felsefecilerin ve sanatçıların oluşturdukların- dan değil, mistik deneyimlerden de faydalanmayı ön- görür.
Edebiyatımıza Cumhuriyet döneminde giren bu akım Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl Kısakürek ve Asaf Halet Çelebi gibi şairleri-mizi etkilemiştir. • Henri Bergson : 1859-1941
SÜRREALİZM ( Gerçeküstücülük ) • 20. yüzyıl başlarında Fransa’da doğan, bunalım ede-biyatı olan dadaizmden bazı etkiler taşıyan ancak da- ha çok aklın kontrolünden kaçan bilinç dışını, tesa-düfe bağlı ruh durumlarını, düzensiz hayalleri, sayık-lamaları, rüyaları sanata aktarma amacını güden bir akımdır. • Kurucusu, Fransız şair Andre Breton’dur. (1896-1966 ) • Breton, 1924 yılında Gerçeküstücülüğün Manifestosu adlı kitabıyla akımın bildirisini açıklamıştır. • Bilinçaltının sanata uygulanmasında Sigmund Freud’ un derinleştirdiği bilinçaltı araştırmalarından faydala- nılmıştır.
Psikanalize dayanan sürrealizmde, insan istekleri, hiçbir yasaklama ve ayıplamaya maruz kalmadan ger- çek yüzünü rüyada ortaya çıkarır. İnsanın gerçek kim-liğini tanıyabilmek için bilinçaltına gizlediği duygula-rın açığa çıkarılması gerekir. Bu yüzden akıl ve man-tık değersiz görülmüş, düş gücüne, bilinçaltına önem verilmiştir. • Hipnotizma seanslarına, rüyalara önem verilmiştir. • Ruhsal otomatizm ( düşünmeksizin yazma ) den, soru-ce- vap oyunundan faydalanılmıştır. • İç akışı engellediği için noktalama işaretlerine karşı çıkılmıştır. • Şiire kaynak olarak; rüyayı, bunalımları ve sayıklama-ları almışlardır.
Düşünmeden, duraksamadan akıllarına ne gelirse yazmayı yöntem kabul etmişlerdir. • Dünyayı, toplumu ve olayları mizahî bir üs-lûpla anlatmışlardır. • II. Dünya Savaşı’ndan sonra yerini egzistan-siyalizm ( varoluşçuluk ) e bırakmıştır. • Türk edebiyatında Garipçiler’iveII. Yeni şairlerini etkilemiştir.
VAROLUŞÇULUK ( EGZİSTANSİYALİZM ) • Alman filozof Martin Heidegger ( Haydeger ) tarafından oluşturulmuş; Danimarkalı Filozof Kierkegaard ( Kirki- gard ) tarafından temeli atılmış; Fransız Jean Paul Sartre ( Jan Pol Sartr ) tarafından edebiyata uygulanmış bir akımdır. • II. Dünya Savaşı yıllarında gelişmiş ve bir bunalım edebiyatı oluşturmuştur. • Akımın temeli Descartes’ın “ Düşünüyorum, öyleyse va-rım.“ felsefesine dayanır. “Kendini tanı, seçimini yap, so-rumluluğunu üstlen.” biçiminde ifade edilir. • Akıma göre “ varoluş “, “ öz“den önce gelir. İnsan önce dünyaya gelir, daha sonra özünü ve bilincini meydana getirir.
Seçim yapmakta hür olan insanlar, kendi özlerini oluştururlar. • İnsan, her işinden kendisi sorumludur, sorumlulu-ğunu başkasına yükleyemediği için bu durum insan-da bunalım oluşturmaktadır. • Yazar çağına katılmalı ve yaptığı seçim ile yaşadığı topluma ve zamana yön vermelidir. • Eserlerde karakter yoktur. • AlbertCamus, Simone de Beavoir( Bovuar ) , AndreMalraux( Malro ) diğer sanatçılarıdır. • Cumhuriyet döneminde edebiyatımıza giren bu akım-dan Edip Cansever ve Yusuf Atılgan etkilenmiştir.
NURULLAH ATAÇ ( 1898 – 1957 ) • Türk edebiyatında modern anlamda dene- me türünde örnekler veren ilk yazardır. • Çeviri, deneme ve öznel eleştirileriyle Cum- huriyet dönemine damgasını vurmuştur. • Özellikle deneme ve eleştiri türünde usta bir isimdir. • 1940’tan sonraki yazılarında Türkçeyi özleş- tirme çabası öne çıkar. • Devrik cümleye dayalı bir anlatımı benimse- miş, devrik cümlenin yazı dilinde yaygınlaş-masında önemli rol oynamıştır.
ESERLERİ: Deneme – Eleştiri : Günlük : Günlerin Getirdiği Günce ( II Cilt ) Karalama Defteri Sözden Söze Ararken Diyelim Söz Arasında Okuruma Mektuplar Propero ile Caliban Dergilerde
PEYAMİ SAFA ( 1889 – 1961 ) • Psikolojik roman türünün edebiyatımızdaki usta ismidir. ( Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Bir Tered-düdün Romanı ) • Roman tekniği oldukça gelişmiştir. • Eserlerinde doğu-batı sentezi, ahlak çokün-tüleri, genç psikolojisi, toplum sorunlarını derinlemesine işlemiştir. • Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ( edebiyatımızda psikolojik romanın zirvesi ) hasta bir gencin psiko-lojisini anlattığı otobiyografik romanıdır. • Çıkardığı Yirminci Asır adlı gazetede Asrın Hikayeleri başlığı altında yazdığı hikayelerle adını duyurdu.
Sanat kaygısıyla yazdığı eserlerinde Peya-mi Safa, ekonomik sebeplerle yazdıklarında ise Server Bedii takma adını kullanmıştır. (Cingöz Recai adlı polisiye romanlar yazmıştır. ) • Sözde Kızlar’da bir toplum yarasını deşmiş, Mahşer’de I. Dünya Savaşı’nın ahlâk çökün-tülerini incelemiş, Fatih-Harbiye’de Doğu ve Batı arasında bocalayışları ele almış, Bir Tereddüdün Romanı’nda I. Dünya Savaşı sonrası ahlâk zayıflığını, bezginlik ve çökün-tüyü sebep ve sonuçlara bağlamış, Matma-zel Noraliya’nın Koltuğu’nda evren ve varlık muammalarını çözmeye koyulmuştur.
ROMANLARI Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Fatih-Harbiye Mahşer Sözde Kızlar Şimşek Bir Tereddüdün Romanı Matmazel Noraliya’nın Koltuğu Bir Akşamdı Yalnızız Canan Biz İnsanlar Cumbadan Rumbaya
Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü İNCELEME – DENEME: HİKÂYE: -Hikâyeler Eğitim-Gençlik-Üniversite Türk İnkılabına Bakışlar Doğu-Batı Sentezi Yazarlar-Sanatçılar-Meşhurlar 20. Asır-Avrupa ve Biz Sosyalizm-Marksizm-Komünizm Osmanlıca-Türkçe-Uydurmaca Din-İnkılap-İrtica
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA TOPLULUKLAR 1- ÖZ ŞİİR ANLAYIŞINI SÜRDÜREN ŞİİR: • Her türlü ideolojiden uzak olarak sadece saf şiiri sürdüren ( özellikle 1940-1960 arasın-da) şairlerin oluşturduğu bir kuşaktır. • Sanat sanat içindir, anlayışına bağlıdırlar. • Şiirde iç ahenk çok önemlidir. Şiir ritim sa-natı olarak değerlendirilir. • Fransız sembolist şairlerin ( Paul Verlaine, Paul Valery, Baudelaire, Mallarme ) dili her şeyden üstün tutan görüşünden ve Divan şi-irinin şekilci yapısından oldukça etkilenmiş-lerdir.
Bu kuşak üzerinde önceki dönemlerin saf şiir savunucuları Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in ciddi anlamda etkisi vardır. • Şairler, şiirlerinde şiire has düş ile ilgili bir alemi anlatırlar. İmgelerle dilde rüya alemi kurulur. • İşlenen temalar, sıradan okuyucunun anla-yamayacağı kapalılıktadır. • İç ahengi ( mûsiki ) sağlamak için söz sa-natlarından, kafiye, redif ve ses benzerlik-lerinden faydalanılır. • Temalarda bireysellik belirgindir. • Şiirde şekle, şekil güzelliğine, özgün ve ya-ratıcı imgeye önem vermişlerdir.
Günlük dilden farklı bir şiir dili kurmuşlardır. Simgelerle yüklü kapalı bir şiir dilleri vardır. • Bireyin iç dünyası, insan duygularının sonsuz-luğu, yalnızlık, aşk, çocukluk özlemi, ölüm gibi insanın evrensel duygularını anlatırlar. • Milli Edebiyat Dönemindeki şiir hareketleri ve faaliyetleri bu dönemin şiirini oluşturmuştur. • Gelenekle moderni birleştirmeyi, hece vez-nini modern şiirle bütünleştirmeyi başarmış-lardır. Daha çok hece vezni ve serbest na-zım kullanılmıştır. • Şiirlerin yapısında mükemmellik anlayışı ön plândadır. ( İyi ve güzel şiir )
Aruzun yanında ( Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim ) hece vezni de ( Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar , Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas ) başarıyla kullanılmıştır. Öz şiir anlayışını devam ettiren şairler daha çok Batı edebiyatındaki gizemcilik ( misti sizm ) akımından etkilenmişlerdir. Necip Fazıl Kısakürek, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Haşim, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas gibi şairler, bu şiir anlayışına uygun şiirler yaz-mışlardır.
NECiP FAZIL KISAKÜREK (1905 - 1983) • Din, tasavvuf, politika, ekonomi, hikâye, roman, tiyatro, şiir gibi birçok alanda eserler vermiştir. Daha çok şiirleri ve ti- yatrolarıyla ün kazanmıştır. • Büyük Doğu ve Ağaç dergilerini çıkarmıştır. • İlk dönem şiirlerinde ferdi ıstırapları ve aşkı dile getiren şa- ir; daha sonra insan, kâinat, madde-ruh problemlerini, iç çatışmalarını, tutku ve duygularını felsefi görüşlerini , mis- tik İslâmî değerleri dile getirmiştir. • Modern Türk şiirinin mistik şairi olan N. Fazıl, materyalist şiirin karşısına tasavvuf düşüncesinden aldığı İslâmî de- ğerleri işleyen şiirleriyle çıkmıştır. • Esrarlı iç âlemini, felsefî görüşlerini, İslâmî değerleri sağ- lam bir teknikle, etkileyici bir anlatımla ifade eder. • Tasavvuf düşüncesini Fransız sembolizminin ve Halk şiiri- nin ölçüleri içinde ele alır. • Fransız sembolistlerinden etkilenen şair, soyutu, “ metafi- zik ürpertiyi” anlatmakta çok başarılıdır.
Bütün şiirlerini hece vezniyle yazmıştır. Hece şiirini ölçü-leri aşan bir kudretle geliştirmiş, yepyeni ve garip ürperiş-ler dolu bir şiir üslûbu oluşturmuştur. Bu yönüyle Cahit Sıtkı ve Ahmet Muhip Dıranas gibi şairleri etkilemiştir. • N. Fazıl, kendisine, insanlara ve tabiata felsefi gözlerle ba-kan ve bir işkence halindeki aşk, azap, şüphe ve susamış-lık duygularını anlatan içe dönük, mistik bir şairdir. • N. Fazıl’a göre şiiri meydana getiren başlıca iki iç unsur vardır: His ve fikir. Şiir, bu iki unsurun esrarlı bir şekilde birleşmesinden doğar. Fakat teker teker bunların hiç birisi değildir; bir terkiptir. • Şaire göre, şiirin dış yapısı mananın iskeletidir. Bedenin iskeleti örtmesi gibi, şekil de mana tarafından örtülmeli, görünmemelidir. Şekil ve ana unsurları olan vezin ve kâfi-ye şiirde zaruridir. Ancak bunlar mananın önüne geçme-melidir. • “Kaldırımlar” şiiriyle geniş bir kesim tarafından tanınmış ve sevilmiştir.
Şiirlerini Çile başlığı altında bir kitapta toplamış ve bu kitap- ta şiir anlayışını düzyazı olarak anlatmıştır. • “ Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.” mısralarında belirttiği gibi şiir, varlığı çeviren sırların ve güzelliklerin yo- lundan giderek Allah’ı, yani mutlak hakikati arama işidir. ESERLERİ: • Şiir:Çile ( Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Son- suzluk Kervanı ) • Oyun:Tohum, Bir Adam Yaratmak, Künye, Sabırtaşı, Para, Nam-ı Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Yunus Emre, Ulu Hakan Abdülhamit Han, Ahşap Konak, Siyah Pelerinli Adam, Kanlı Sarık, Mukaddes Emanet
Hikâye: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkun- tusundan Hikâyeler, Hikâyelerim • Roman: Aynadaki Yalan , Kafakâğıdı ( otobi- yografik roman ) • Anı:Yılanlı Kuyudan, Hac , O ve Ben , Bâb-ı Âli • Dinî – Tasavvufî Eserleri :Halkadan Parıltılar, Çöle İnen Nur , Altın Zincir , Altı Halka , O Ki O Yüzden Varız , Bir Parıltı Binbir Işık , Peygam- ber Halkası , Başbuğ Velilerden , Veliler Ordu- sundan , İman ve İslam Atlası , Batı Tefekkürü Ve İslâm Tasavvufu
AHMET MUHiP DIRANAS (1908— 1980) • Şiirleriyle tanınmakla birlikte tiyatro eserleri de vardır. • Şiirde Fransız sembolizmiyle Türk halk şiiri geleneğini başarıyla kaynaştırmıştır. • Anadolu’yu , memleket manzaralarını , insanların iç dünyasını, tarih , metafizik , tabiat temalarını , güzelliğe olan aşkını , yaşama sevincini mecazlı , çoğunlukla desta-nımsı bir söyleyişle şiirleştirir. • Anadolu ağzına ait söyleyişleri de kullanmıştır. • Duraksız hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerde sese ve ahenge önem vermiştir. • Şiirde şekil kurallarına , vezin ve kafiyeye büyük önem ve- rir. Bu yüzden şekil mükemmelliği onun şiirinin vazgeçil- mez unsurudur. • Şiirlerinde sosyal konuları veya günün meselelerini değil, insan duygularının sonsuzluğunu dile getirir. Aşk, insanın iç dünyası gibi bireysel duyguları işler. • Asıl gücünü Olvido, Ağrı, Dağlara gibi destansı şiirlerinde gösterir. İlk şiirlerindeki ince, hayâlî kadınlar yerini zaman- la Fahriye Abla’ya bırakır.
Yaşayan, konuşulan, canlı ve zengin bir Türkçe ile yazdı-ğı şiirlerinde; samimi, rahat ve yalın bir üslûp kullanmıştır. ESERLERİ: • Şiir: Şiirler • Oyun: Gölgeler, 0 Böyle İstemezdi
YAHYA KEMÂL BEYATLI ( 1884 – 1958 ) • Millî Edebiyat Dönemi bağımsız yazarlarındandır. • Modern Türk şiir dilinin oluşturulmasında en büyük isim-lerden olan Y. Kemal, şiirimize Batılı anlayışla ilk çekidü- zen veren şairdir. • Millî Edebiyat anlayışını dil bakımından desteklemesine rağmen konu seçimi, nazım biçimleri ve vezin yönlerin- den bu anlayışa uzak kaldı. • Mısra mükemmelliği ( “ Mısra benim namusumdur “ ) , hayallere uygun bir ritmi yakalayacak aruz kalıbı, ses uyumu, lirizm…Yahya Kemalin en belirgin özellikleridir. • Çağdaş Batı şiiriyle Divan şiirimizin bileşimini gerçekleş- tiren “ neo- klâsik “ bir şairdir. Divan şiirini çağdaş bir yorumla veren şiirleri vardır. • Şiirde şekil mükemmelliği aramış, kelimeleri bir kuyum- cu titizliğiyle seçmiştir.
Şiirde şekil kusursuzluğu araması sebebiyle parnasiz- min edebiyatımızdaki önemli temsilcilerindendir. • Şiir anlayışını “ öz şiir” , “halis şiir” tabiriyle ifade eder. Bu, Batı şiir akımlarının en seçkin özellikleriyle Divan şi- iri geleneğinin birleştirilmesinden çıkartılmış bir anlayış- tır. • Öz şiir, şekil ve manaca mükemmel, bir manayı noksan- sız ve fazlasız ifade eden, son derece dikkatle düzenlen- miş ahenkli, musikili mısralardan meydana gelen bir duygu ve fikir kompozisyonudur. • Sanat görüşü , “ Yalnız bizim olanı yazmaktır.” Türk mil- letinin değerlerini, tarihini, duyuş ve sezişlerini halkın di- liyle anlatma çabasındadır. • Şiirlerinde toplum sorunlarına yer vermez. En çok işledi- ği temalar milli tarih, aşk, ölüm, sonsuzluk, rindlik ve İs- tanbul’dur. Milli tarihimize ve özellikle bu tarihin en muh- teşem safhası olan Osmanlı tarih ve medeniyetine hay- randır.
Şiirlerinde üzerinde durduğu tarihi dönem, 1071’ den son- raki dönemdir. Tarihi temalar üzerinde dururken, sanki o devirlerin ve olayların içinde bizzat bulunmuş gibi canlı bir üslûp kullanır. • Osmanlı-Türk medeniyetinin en güzel eserlerini barındı- ran İstanbul’u tarih ve medeniyetimizin bir özeti sayar. Bu yüzden İstanbul’a çok düşkündür. • İç ahengi her şeyden üstün tutar. “ Şiirin musikiden başka bir musiki “ olduğu düşüncesinden hareketle şiiri nesir- den uzaklaştırır. • “ Ok “ şiiri hariç bütün şiirlerini aruzla yazmıştır. Aruzu “ Türk aruzu “ haline getiren şairlerimizdendir. • “ Türkçe ağzımda annemin sütüdür.” diyen şair, İstanbul Türkçesini başarıyla kullanmış, anlaşılır bir dille yazmıştır. • Şiirlerinde, Divan şiiri nazım şekillerinden faydalanmış, gazel, rubai, şarkı şekillerini canlandırmıştır.
ESERLERİ : Şiir : Kendi Gök Kubbemiz Eski Şiirin Rüzgarıyla ( Divan şiiri tarzındaki şiirleri ) Rübailer ve Hayyam Rübailerini Türkçe Söyleyiş Nesir : Aziz İstanbul Eğil Dağlar Siyasi ve Edebi Portreler Siyasi Hikayeler Edebiyata Dair Çocukluğum Gençliğim Siyasî ve Edebî Hatıralarım
AHMET HAMDİ TANPINAR (1901 — 1962) • Hikaye, roman, deneme, makale yazarı, şair; bir edebiyat tarihçisidir • Eserlerinde Doğu-Batı çatışması, “rüya” ve “zaman” kavramları, “geçmişe özlem”, “mimari” ve “musiki” öne çıkar. • “Ne içindeyim zamanın! Ne de büsbütün dışında” mısraları onun zamanı kavrayışının özünü verir. • Bursa’da Zaman şiiri geniş bir kesim tarafından sevilmiştir. • Ahmet Haşim’in özellikle de Yahya Kemal’in etkisin- de kalmış, sembolizmden etkilenmiştir. • Romanlarında psikolojik tahlillere önemle eğilen ya- zarın; kendine has bir üslubu vardır. • Yazarlığı dışında İstanbul Üniversitesi’nde edebiyat profesörlüğü, milletvekilliği de yapmıştır.
“Beş Şehir” adlı önemli deneme kitabında Ankara, Erzurum, Bursa, Konya ve İstanbul’u anlatmıştır. • Milli Edebiyat ile başlayan Türkçülük- Batıcılık gibi anlayışlar içinde Doğu ve Batı’yı birlikte düşünmeye çalışmış; bir bütünlük oluşturma çabası gütmüştür. • Estetik kaygı, biçim ve ses şiirlerinde önemli öğe- lerdir. • Dilimize yeni bir ses, yeni bir deyiş getiren sanatçı, hece veznini mısralarında en güzel uygulayan,ona bir şiir bütünlüğü kazandıran şairlerdendir. • Eserlerinde insan ruhunun temeli saydığı bilinçaltı- na ve rüyalara geniş yer vermiştir. Romanlarında bu öğelerle birlikte tarihî ve sosyal konuları ele al- mıştır.
Şiirlerini sade bir dille ve hece vezniyle yazmıştır. • “Huzur” romanı, aşkı, psikolojiyi ve Doğu – Batı kar-şıtlığını içerir; roman, kişilerinin adlarının verildiği dört bölümden oluşur : İhsan, Nuran, Suat ve Müm-taz. ESERLERİ: Şiir: Bütün Şiirleri Roman: Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Huzur, Sahnenin Dışındakiler, Aynadaki Kadın
Hikaye: Abdullah Efendi’nin Rüyaları, Yaz Yağmuru Deneme: Beş Şehir; Yaşadığım Gibi Makale- inceleme: Yahya Kemal, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Üzerine Makaleler
AHMET HAŞİM ( 1884 – 1933 ) • Fecr-i Atî topluluğunun öncüsü ve en büyük şairidir. Topluluk dağıldıktan sonra sanat hayatını bağımsız olarak devam ettirmiştir. • Edebiyatımızda sembolizmden en çok etkilenen sa-natçıdır. ( mısranın müzik değerini anlam değerin-den öne alış, kapalılığa yer veriş, şiirin köklerini şuur altında arayış, şiirde geniş ve müzikten doğma bir telkin ( aşılama ) kabiliyetinin varlığını isteyiş, serbest nazıma yöneliş ) Buna rağmen sembolist şiirin temel unsuru olan semboller Haşim’in şiirle-rinde pek görülmez. • Bu etkiden dolayı şiirlerinde pek çok mecaz, istiare ve teşbih kullanmıştır. • Şiirlerini “ sanat için sanat “ anlayışıyla yazmıştır.
Hece veznini musiki bakımından yetersiz bulduğu için bütün şiirlerini aruz vezniyle yazmıştır. • Haşim’in şiiri için en uygun sıfat “ empresyonizm “ ( izlenimcilik ) dir. Dış âleme ait gözlemlerinin, iç âlemde yarattıklarını, bu ruh halini, muhayyilesinde süsleyerek anlatır. Yani nesneyi değil, nesnelerin ruhunda bıraktığı izlenimleri anlatır. • Şiir ile ilgili görüşlerini Piyale adlı şiir kitabının ön sözünde Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar başlığı ile ortaya koymuştur. • Ona göre şiir “ duyulmak, hissedilmek “ için yazılır.Şiirde anlam kapalı olmalı, her okuyucu onu farklı biçimde yorumlayabilmelidir. Şiirde ahenk ve mu-siki anlamdan önce gelir. Şiirin dili, söz ile musiki arasında ve sözden ziyade musikiye yakındır. Şiir- de dil, bir açıklama aracı değil, bir telkin görevi gö-rür. Şiir, asla düzyazıya çevrilemez.
Asıl hayatını hayâlinin yarattığı âlemde geçiren Ha-şim, şiirlerinde hayâle büyük önem verir, içinde ya-şadığı gerçek âlemden kaçar, rüyâ ve hayâl âlemi-ne sığınmak ister. Bu yüzden şiirlerinde toplum so-runları hiç yer almaz. • Fecr-i Âti dönemi şiirlerinde dili ağır, yabancı kelime ve tamlamalarla doludur. 1921’den sonraki şiirlerin-de ise daha sade bir dil kullanmıştır. • Haşim’in şiiri başlıca iki tema üzerine kurulmuştur :Aşk ve tabiat. İnsanların samimiyetine ve iyiliğine çok az güvenen şair, bu yüzden kadını da kendi hayalinin ülkesine uygun bir hüviyete bürüdükten sonra ona bağlanmak cesaretini gösterebilmiştir. • Çocukluk hatıraları, hâyal, yalnızlık, karamsarlık ve ölüm de ele aldığı diğer temalardır. Net aydınlıklardan kaçar, gurub vaktini, mehtâbı ve gece karanlığını se-ver. Sonbahardan, kırmızı, sarı, turuncu ve mâvi renk-lerden hoşlanır.
Şiirlerinde çeşitli nazım şekillerini deneyen şairin en beğendiği şekil, Fransız şiirindeki “ serbest nazım “ şekline çok yaklaştırdığı serbest müstezat’ tır. Dört-lükleri de aynı derecede beğendiği görülür. • Hâşim’in bilgiye, görgüye, zekâya dayanan nesir yazıları da edebiyatımızın çok kıymetli nesir örnek- leridir. Nesir dili şiirlerine göre daha sadedir. ESERLERİ : Şiir : • Göl Saatleri • Piyale Fıkra : • Bize Göre • Gurebâhâne-i Lâklâkan Gezi : • Frankfurt Seyahatnâmesi
CAHİT SITKI TARANCI ( 1910 – 1956 ) • Edebiyatımızda Otuz Beş Yaş şairi olarak tanınır. Desem Ki ve Gün Eksilmesin Penceremden adlı şiirleri de meşhurdur. • Cumhuriyet devri Türk şiirinin öncülerinden sayılır. • Hece veznini alışılmış duraklara bağlanmadan, yeni bir uyumla ve başarıyla kullanan şairdir. • Çoğunlukla hece vezniyle ve kâfiyeli şiirler yazmış, ses, şe-kil ve anlam bütünlüğüne önem vermiştir.Buna rağmen bu konuda önyargısı yoktur. Ölçülü veya serbest her türlü şii-rin güzel olabileceğine inanır. • Garipçilerin etkisiyle serbest şiirler de yazmıştır. • “ Güzel Türkçeyi “ şiirin baş meselesi olarak görür. Bu yüz-den şiirlerini sade, yalın, duygulu, canlı ve temiz bir konuş-ma diliyle yazar. • Şiirlerinin çoğunda kendi karamsar hallerini , iç sıkıntılarını, kuruntularını, korku ve özleyişlerini anlatır. Bunlar ölüm ile yaşama sevinci arasında gelir gider.
Sanat için sanat anlayışına bağlı olduğu için sosyal konu-lara birkaç şiiri dışında yer vermemiştir. Günlük tasalar, aşklar, mutluluklar veya gündelik olaylar şiirlerinin konu-sunu meydana getirir. • Romantizmden sembolizme ( Fransız şiirinden Baudleaire, Verlaine gibi sembolistlerden etkilenmiştir ) değişik akımla-ra açık, uyumu ve şekli önemseyen bir şiiri geliştirmiştir. Halk kültürümüzden de faydalanmış, şiirlerinde bol ve gü-zel halk deyimleri kullanmıştır. • Ölüm şairi denince akla gelenlerin başındadır. ESERLERİ: • Şiir: Otuz Beş Yaş Düşten Güzel Ömrümde Sükut Sonrası • Mektup: Ziya’ya Mektuplar ( Ziya Osman Saba’ ya yazdığı edebi mektup- ların toplandığı eser )