1 / 78

Türk Dış Politikası VIII

Türk Dış Politikası VIII. Türkiye-Orta Asya-Güney Kafkasya İlişkileri (Azerbaycan –Gürcistan’la ilişkiler ve 8.8.2008 Gürcistan Krizi). SSCB’nin dağılması sonrası Orta Asya ve Kafkasya bölgesinde sekiz yeni devlet bağımsızlıklarını elde etti.

tacey
Télécharger la présentation

Türk Dış Politikası VIII

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Türk Dış Politikası VIII Türkiye-Orta Asya-Güney Kafkasya İlişkileri (Azerbaycan –Gürcistan’la ilişkiler ve 8.8.2008 Gürcistan Krizi)

  2. SSCB’nin dağılması sonrası Orta Asya ve Kafkasya bölgesinde sekiz yeni devlet bağımsızlıklarını elde etti. Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan

  3. Bölge sahip olduğu ekonomik ve stratejik önemden dolayı bağımsızlıktan günümüze kadar uluslararası ilginin odağı haline geldi.

  4. Ekonomik önemi: Bölgenin sahip olduğu zengin doğal kaynaklar. Stratejik önem: Ortadoğu’ya yakınlığı, Avrupa ve Asya arasındaki konumu. Sadece büyük güçler değil, İran, Pakistan, Çin, Türkiye gibi bölgesel güçlerinde ilgisini çekti.

  5. 1991 sonundan itibaren Türkiye Sovyet ardılı devletlere yönelik aktif bir dış politika geliştirmeye başladı. Türkiye’yi ziyaret eden Türk cumhuriyetlerin liderlerine destek ve yardım sözleri verildi, iki sene içerisinde 140’dan fazla ikili anlaşma imzalandı.

  6. Bağımsızlıklarını yeni kazanan devletlere karşı Türkiye kendisini sorumlu hissediyordu. Bölge devletlerinin dünyayla bağlantı kurmalarında Türkiye aktif bir rol oynamalıydı.

  7. Öte yandan Türkiye ekonomik bir takım faydalar da elde etmeyi umuyordu. Aralık 1989’da AT Komisyonu tarafından tam üyelik başvurusu reddedilen Türkiye için bölge yüksek ekonomik işbirliği potansiyeliyle değerlendirilebilecek yeni bir açılım sunuyordu.

  8. Bu bağlamda ilk iki sene içerisinde bölgede 200’den fazla Türk firması yatırım yapmaya başlamıştı. Türkiye, bölge devletlerine laik, demokratik yapısıyla “model” olabileceğini düşünüyordu.

  9. Türkiye’nin ilk dönemde bölgeye yönelik izlediği bu aktif ve heyecanlı dönemde gerek bölge devletlerinin taleplerinin, gerekse ABD’nin rolü de olmuştur. İlk dönemlerde Türkiye’nin bölgede daha da aktif bir rol oynamasını isteyen bölge liderlerinin kendisiydi.

  10. Örneğin; 1991’de Türkiye’yi ziyaret eden Özbekistan Cumhurbaşkanı Islam Kerimov, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Askar Akayev Türkiye’de destek beklediklerini, öğrenecekleri çok şey olduğunu, hatta “ağabey” olarak gördükleri Türkiye’den acilen ekonomik, siyasi ve kültürel desteğe ihtiyaçları olduğunu ifade etmişlerdir.

  11. Orta Asya liderlerinin ardı ardına yaptıkları Ankara ziyaretlerinden sonra, Başbakan Demirel 1992’de bölge devletlerine yaptığı ziyaretler sırasında ve sonrasında Türkiye’nin kapasitesini çok zorlayacak 1.1 milyar dolarlık ithalat kredisi ve dış yardım sözü vermiştir.

  12. Ayrıca Demirel yine bu ziyaretler sırasında bölge devletlerinin Ruble bölgesinden çıkmalarının kendileri için daha iyi olacağını söyleyerek Rusya’nın bölgedeki çıkarlarına meydana okumuştur.

  13. PTT tarafından hibe olarak bölgede Rusya üzerinden geçmek zorunda olmayan 2500 abonelik etkin bir telefon ve iletişim ağı ile uydu yer istasyonları kurularak, uydu aracılığıyla bu ülkelerin Türkiye ve dünyaya bağlanmaları sağlandı. Direk uçak seferleri başlatıldı.

  14. Türk Kültür merkezleri ve Türk okulları açıldı. Öğrenci projesi başlatıldı. (binlerce burslu öğrenci Türkiye üniversitelerinde öğrenim gördü) Diyanet İşleri Başkanlığınca camiler inşa edildi. TİKA kuruldu.

  15. Ancak tüm bu heyecan döneminden sonra 1993 yılı Türkiye’nin bölge konusunda gerçeklerle yüzleştiği dönem oldu. Rusya’nın bölgede tekrar etkin olma isteği. “yakın çevre doktrini” Türkiye’nin bölgeyi iyi tanımaması.

  16. Verilen sözlerin yerine getirilmesinde zorlanılması. Türk modelinin çekiciliği daha çok Türkiye’nin Batı bağlantısı ve AB üyeliği iddiasından kaynaklanıyordu . Ancak kendisi AB’ye kabul edilmemiş Türkiye nasıl olup Orta Asya devletlerinin Avrupa ile ilişkilerini geliştirecekti.

  17. Adriyatikten Çin Seddi’ne gibi liderlerin kullanmış olduğu sözler Rusya ve bölge devletlerini rahatsız etti. Başlangıçta her ne kadar kendileri arzu etseler de sonrasında yeni bir “ağabey” onları rahatsız etti.

  18. 1991-2008 yılları arasında bölge devletleriyle askeri ve siyasi ilişkilerTürkiye-Azerbaycan İlişkileri • Sovyetler Birliği’nin dağılmasını takip eden ilk yıllarda Türkiye’nin politikaları Orta Asya üzerine yoğunlaştı. (1993’e kadar) • Bunda ABD’nin teşviki. “Türk Modeli”. • İran (siyasal İslam korkusu) • AB’nin gözünde daha önemli bir yer kazanma umudu • Türk kamuoyunun etkisi.

  19. Bunda, Rusya’nın “arka bahçesine” dönmeye karar vermesi ve Karabağ sorunu nedeniyle Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin karmaşıklaşması da etkili olmuştur.

  20. Güney Kafkasya bölgesinin Türkiye açısından önemi: • Türkiye’nin bölge ile tarihsel, etnik ve kültürel bağları var. • -Rusya ile arasında tampon bölge oluşturması, • -Rusya’nın güneye, sıcak denizlere ulaşmasının engellenmesi, • -Orta Asya Cumhuriyetleri ile köprü durumunda olması, • -Doğu Anadolu bölgesinin güvenliği, • -yer altı zenginliği , doğal gaz ve petrol yatakları nedeniyle uygun hammadde ve pazar olanağı oluşturması nedenlerinden dolayı Türkiye açısından son derece hassas stratejik, siyasi ve ekonomik bir konuma sahiptir.

  21. Türkiye’nin Kafkasya politikası ilk zamanlar Azerbaycan üzerine odaklanmış ve 9 Kasım 1991’de bağımsızlığı tanınan ilk Güney Kafkasya Devleti de Azerbaycan olmuştur.

  22. Beklenmedik bağımsızlık Azerbaycan’ı da olumlu ve olumsuz yönde etkilemiştir. • SSCB’nin merkezi otoritesinden kurtulmak, bağımsız bir yönetime kavuşmak özlem duyulan gelişmelerdi, ancak Azerbaycan sahip olduğu enerji kaynakları nedeniyle bölgesel ve bölge dışı aktörlerin güç mücadelesine maruz kalmak, serbest piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarını geliştirememek, Rusya’nın etkinlik kurma isteğiyle karşılaşmak, demokrasi kültürünü yeterince olgunlaştıramamak gibi sorunlarla yüzleşmek zorunda da kalmıştır.

  23. Türkiye’ye bir kalkınma modeli olarak bakan Elçibey’in bu dönemde izlemiş olduğu Rusya ve İran karşıtı, aşırı Türkiye yanlısı politikalar, Türkiye’nin bölgedeki etkinliğini artırmış ve petrol anlaşmalarından pay almasını sağlamışsa da, İran ve Rusya ile ilişkilerini gerginleştirmiş, İran ve Rusya’nın Ermeni yanlısı politikalar izlemelerine de neden olmuştur.

  24. Darbe sonucu iktidardan uzaklaştırılan Elçibey’in yerine gelen Haydar Aliyev dönemi dış politikası çizgisini iki döneme ayırmak mümkündür. • İlk dönem (1993-1994) Rusya yanlısı, ABD ve Türkiye karşıtı • ikinci dönem ise (1994-2003) daha ziyade dengeli bir dış politikanın izlendiği süreç olmuştur.

  25. Aliyev’in ilk dönemde izlediği Azerbaycan’ın içinde bulunduğu sorunların çözümü için Rusya ile tekrar yakınlaşma politikası Türkiye’yi endişelendirmiş, bu dönemde Azerbaycan’ı tekrar Türkiye’ye yöneltmek için yoğun diplomatik faaliyetler yürütülmüştür.

  26. Aliyev’in ikinci dönemden itibaren uyguladığı dengeleri gözeten siyaset sayesinde Türkiye ile Elçibey döneminde kurulan romantik atmosfer dağılmış, ikili ilişkilerin çok daha gerçekçi politikalar temelinde gelişmesi sağlanmıştır.

  27. Rusya ile bozulan ilişkilerin tamiri için 1994 yılında Bağımsız Devletler Topluluğuna (BDT) girmeyi kabul eden Aliyev, aynı yılın Eylül ayında imzalanan “Yüzyılın Anlaşması” nda Rusya’ya %10 pay vermiştir. • Tüm çabalara ve Rusya’ya verilen tavizlere rağmen Karabağ sorununda Rusya’dan beklediği desteği göremeyen Aliyev yüzünü Türkiye ve Batı’ya dönmüştür.

  28. Şubat 1994’te Türkiye’yi ziyaret eden Aliyev’e dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından her konuda sonuna kadar destek olunacağı mesajı verilerek, “Tek millet, iki devlet” sözü ile ilişkilerin bundan sonraki çerçevesi çizilmiştir.

  29. İlham Aliyev başbakan olduktan sonraki ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yapmışsa da, Turgut Özal’ın başlattığı ve Süleyman Demirel’in sürdürdüğü ilişkilerin 2003-2006 düşüşe geçtiği, 2003 yılından itibaren Türkiye’nin dış politika önceliklerini başka alanlara kaydırmasıyla bölgenin ihmal edildiği söylenebilir.

  30. Tayyip Erdoğan’ın Başbakan sıfatıyla Bakü’ye ilk ziyaretini 2005 yılında gerçekleştirmiş olması, 10 Haziran 2006 tarihinde gerçekleştirilen, Avrasya’nın enerji konumu, geleceği ve stratejisinin görüşüldüğü 9. Avrasya Ekonomi Zirvesine dönemin Enerji Bakanı Hilmi Güler’in de dahil olmak üzere üst düzey katılımın olmaması bölgenin bu dönemde ihmal edilmişliğine verilebilecek pek çok örnekten sadece ikisidir.

  31. Türkiye’nin Kafkasya politikasında Azerbaycan ile geliştirmiş olduğu ilişkiler enerji alanında önemli ekonomik ve stratejik avantajlar sağlarken, Dağlık Karabağ sorunu ve bu sorundan dolayı Azerbaycan’ın yaşadığı istikrarsızlık Türkiye’nin bölgeye yönelik politikalarında zorluklara neden olmuştur.

  32. Karabağ Sorunu bağımsızlık öncesi, 1988’de başlamıştır. 1923 yılında Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge olarak oluşturulmuştu. • 1980’lerin sonunda SSCB dağılma sürecine girdiğinde Azerbaycan’dan ayrılmak ve Ermenistan’a bağlanmak istediğini SSCB’ne bildirdi.

  33. Azerbaycan ve Ermenistan’ın bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından Azerbaycan Karabağ’ın özerklik statüsünü kaldırdığını ve bölgeyi doğrudan merkezi yönetime bağladığını açıkladı. • Ermeniler buna bir halk oylamasıyla bağımsızlık kararı alarak karşılık verdiler.

  34. 1992’de Ermeni işgali başladı. Halen Azerbaycan topraklarının %20’si işgal altında. • Pek çok Azeri Kaçkın(mülteci) durumda. • BM’in aldığı işgal edilmiş topraklardan derhal çekilmesi çağrısına Ermenistan uymadı. • Minsk Grubu/1994’de ateşkes imzalandı.

  35. Bağımsızlık öncesi başlayarak günümüze kadar devam eden Karabağ sorununda, Türkiye ilk başta tarafsız davranmaya çalışmıştır.

  36. Bir yandan NATO üyesi bir ülke olduğunu, diğer tarafta Rusya’yı karşısına almamak gerektiğini göz önünde bulunduran Türkiye, Azerbaycan’a silah yardımı yapmaktan ya da iki ülke arasındaki çatışmaya askeri müdahaleden kaçınarak, sorun karşısında Batılı devletlerin dikkatinin çekilmesi konusunda yardımcı olmuştur.

  37. Türkiye’nin arabuluculuk girişimleri karşısında dönemin Ankara’da bulunan Rus Büyükelçisi Albert Çernişev “Bazıları bölgedeki boşluğu Türkiye’nin doldurabileceğini ifade etmektedirler.Bölgede boşluk yoktur. Rusya bölgeye yönelik tarihsel, ekonomik ve siyasi ilgisini sürdürmektedir” diyerek Rusya’nın,Türkiye’nin konuya müdahil olma çabalarından duyduğu rahatsızlığı dile getirmiştir.

  38. Ancak, Türkiye’nin Karabağ konusunda sürdürdüğü temkinli ve mesafeli politika, Ermenilerin Karabağ’dan sonra Şubat 1992’de Hocalı bölgesine düzenledikleri saldırılar ve Mayıs 1992’de de Nahçıvan’a ilerlemeleri sonucu tamamen Azeri yanlısı bir politikaya dönüşmüştür.

  39. (Nahçıvan) 1921 Moskova anlaşmasının 3 maddesi ve 1921 Kars anlaşmasının 5 maddesi “Nahçıvan bölgesinin Azerbaycan’ın koruyuculuğunda özerk bir bölge olduğu ve Nahçıvan’ın koruyuculuk hakkının üçüncü bir devlete hiçbir zaman bırakılmaması koşulu ile Azerbaycan koruyuculuğunda özerk bir bölge olduğu kabul edilmiştir.

  40. Güney Kafkasya coğrafyasında petrol ve doğalgaz kaynakları itibarıyla göze çarpan tek ülke Azerbaycan’dır. • Bunun dışında yer alan ülkeler ise, enerji kaynaklarının Rusya’dan geçmeyen alternatif yollarla uluslararası pazara ulaştırılmasına yönelik stratejilerde kilit konumda olmaları nedeniyle önemlidirler.

  41. Hazar bölgesinin sahip olduğu zengin petrol ve doğalgaz kaynakları, bu kaynakların Rusya dışındaki bir güzergahtan dünya pazarlarına ulaştırılması meselesi, diğer bir deyişle yeni “Büyük Oyun”, 20.yüzyılın son 5 yılının en önemli gündem maddelerinden biri olmuştur. • Bakü-Ceyhan petrol boru hattı Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin en önemli maddelerinden biri olmakla beraber, Rusya’ya alternatif proje olması nedeniyle Türkiye-Rusya ilişkilerindeki sorunlu başlıklar arasında yer almıştır.

  42. Azerbaycan’la askeri ilişkiler • İki ülke arasındaki askeri ilişkilerin gelişmesi de büyük ölçüde Haydar Aliyev’in iktidarda bulunduğu dönemde gerçekleşmiştir. • Haziran 1996’da dönemin Genelkurmay Başkanı Hakkı Karadayı ve Azerbaycan Savunma Bakanı Sefer Ebiyev arasında imzalanan “askeri eğitim, teknik ve bilimsel işbirliği” anlaşması imzalandı. • Haziran 2000’de dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş’in, Azerbaycan Savunma Bakanı Sefer Ebiyev’le yapmış olduğu Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin geliştirilmesine yönelik projeler konusunda görüşmeler izled. • Bu görüşmelerden bir yıl sonra da Azerbaycan Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı arasında mali yardım protokolleri imzalanmıştır. Bu anlaşmalarda Türkiye’nin Azerbaycan’a 3 milyon dolarlık askeri yardım yapması öngörülmüştür.

  43. 2002, 2004 ve 2005 yıllarında da askeri teçhizat ve mali yardımlar konusunda yeni protokoller devreye girmiştir.

  44. Azerbaycan’la bağımsızlığın başından itibaren geliştirilen ilişkilerin bir yandan da son derece de kırılgan olduğunu son dönemde Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşme sürecinde gördük. • Aliyev, Rusya ile gaz anlaşması imzaladı.

  45. Bu bağlamda sürekli dile getirilen “Tek millet, iki devlet” sözünün içi doldurulmalıdır. • Türkiye’ye girişlerinde Azerilerden vize istenmezken, Azerbaycan- Rusya arasında vize uygulaması bulunmazken, Türkiye’ye sıkı bir vize rejimi uygulamaktadır. • Türkiye ve Azerbaycan arasında Ermenistan’a karşı ortak bir politika oluşturulamamış, bu konuda ortak bir fon, araştırma merkezi vs. faaliyetler düzenlenmemiştir.

  46. Azerbaycan’ın en önemli vakfı olan Haydar Aliyev Vakfı’nın Moskova’da şubesi bulunmasına rağmen Ankara’da günümüze kadar bir ofis açılmamıştır. • 2009 yılının Mart ayında Moskova Devlet Üniversitesi`nin Bakü bürosu faaliyete geçmiş, yine aynı yıl Azerbaycan`da Rusya Kültür Yılı ilan edilmiştir. • 2010 yılı da Rusya`da Azerbaycan Kültür Yılı olarak kutlanmaya başlanmıştır. Kısacası, ilişkileri duygusallıktan öteye taşımak, daha sağlam ekonomik, siyasi, kültürel temellerde kurmak gerekmektedir.

  47. Türkiye-Gürcistan İlişkileri • Kafkasya’nın Karadeniz’e sınırı olan tek ülkesi olarak Gürcistan, Orta Asya ülkelerini Batı’ya bağlayan en kısa güzergahı oluşturması açısından son derece önemli bir coğrafi konuma sahiptir. Bu konumu nedeniyle Türkiye’nin Kafkasya, hatta Avrasya stratejisindeki kilit noktadır.

  48. Gürcistan’ın Türkiye açısından önemi: • Rusya ile Türkiye arasında tampon bölge oluşturması • Ermenistan ve İran seçenekleri dışında Türkiye’nin Orta Asya’ya açılan kapısı olması, • Daha da önemlisi Hazar petrollerini uluslararası pazarlara ulaştıran Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Boru Hattı’nın geçtiği güzergah üzerinde bulunması, Gürcistan’ı Türkiye açısından önemli kılmaktadır.

  49. Türkiye 9 Nisan 1991’de bağımsızlığını ilan eden Gürcistan’ı 16 Aralık 1991’de tanıyan ilk ülke olmuştur. İki ülke arasında diplomatik ilişkiler 21 Mayıs 1992’de Hikmet Çetin’in Tiflis ziyareti sırasında imzalanan bir dizi anlaşma ile başlamış, bu olumlu başlangıç 30 Temmuz 1992’de Gürcistan’ı ziyaret eden ilk devlet başkanı Süleyman Demirel ve Eduard Shevardnadze arasında imzalanan “Dostluk ve İyi Komşuluk” anlaşması ile pekiştirilmiştir.

More Related