1 / 123

FONETİK ve DİKSİYON

İsmail ÖZELBAŞ Vaiz. FONETİK ve DİKSİYON. İsmail ÖZELBAŞ - Başvaiz. FONETİK ve DİKSİYON. EDİRNE – MERİÇ VAİZİ 1992 - 1994 İSTANBUL MÜFTÜLÜĞÜ - MERKEZ VAİZİ 1994 - 2000 ÜSKÜDAR MÜFTÜLÜĞÜ – VAİZ 2000 - 2010 BEŞİKTAŞ MÜFTÜLÜĞÜ - BAŞVAİZ 2010 – 2013 Halen. FONETİK ve DİKSİYON.

taryn
Télécharger la présentation

FONETİK ve DİKSİYON

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. İsmail ÖZELBAŞ Vaiz FONETİK ve DİKSİYON

  2. İsmail ÖZELBAŞ - Başvaiz FONETİK ve DİKSİYON EDİRNE – MERİÇ VAİZİ1992 - 1994 İSTANBUL MÜFTÜLÜĞÜ - MERKEZ VAİZİ1994 - 2000 ÜSKÜDAR MÜFTÜLÜĞÜ – VAİZ 2000 - 2010 BEŞİKTAŞ MÜFTÜLÜĞÜ - BAŞVAİZ 2010 – 2013 Halen

  3. FONETİK ve DİKSİYON DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞIHİZMETİÇİ EĞİTİM KURSLARI HİTABET VE GÜZEL KONUŞMA-1994(RIDVAN ÇONGUR – SEMİH SERGEN) FONETİK VE DİKSİYON KURSU-1997(MEVLÜT AYHAN) ÖZEL FONETİK VE DİKSİYON KURSU - 1999(ENVER SEYİTOĞLU)

  4. DİL ve DİL BİLGİSİ

  5. DİL ve DİL BİLGİSİ Düşünce, duygu ve isteklerimizi anlatmak için kullandığımız işaret ve seslere dildenir. Her milletin kendine özgü bir dili vardır: Türkçe, İngilizce, Almanca, Arapça...... vb. Türkçe, kaynağı bakımından Ural-Altay dilleri ailesine, Kelimelerinin yapısına göre debitişken (eklemeli) dillergrubuna girer. Şimdi dilin özelliklerini inceleyelim.

  6. LEHÇE (Diyalekt) İlk olarak Altay yörelerinde konuşulmaya başlanan dilimiz, göçler nedeniyle dünyanın çeşitli bölgelerine taşınmıştır. Bunun sonucu olarak oralardaki kültürlerin ve konuşulan dillerin de etkisiyle çeşitli konuşma ve yazı değişiklikleri meydana gelmiştir. İşte bir dilin farklı coğrafi bölge ve kültür ayrılıkları nedeniyle birbirinden farklı söyleyiş ve yazılışlarına lehçedenir.

  7. Türkçenîn Lehçeleri • Anadolu lehçesi • Azeri lehçesi • Çağatay lehçesi • Kıpçak lehçesi Bizler Türkçenin Anadolu lehçesini kullanıyoruz.

  8. ŞİVE (Ağız) Bir dilin konuşulduğu ülkenin bölgeleri, kentleri, köyleri arasındaki sadece konuşmaya yansıyan farklılıklara denir. —> Karadeniz şivesinde "paluk" diye söylenir ama yazarken "balık" diye yazılır. 3 —> Trakya şivesinde "üj" diye söylenir ama yazarken "üç" diye yazılır. Gördüğünüz gibi şive yazıya yansımaz, sadece konuşmalarda farklılık gösterir.

  9. HARFLER ve ÖZELLİKLERİ Harf: Seslerin yazıdaki işaretlerine denir. Yazı; Duygu, düşünce ve isteklerin belli işaretlerle ifade edilmesidir. Alfabe:Bir dilin sesleri olan bütün harflerin belli bir sıra ile dizilmiş hâline denir. Türkler başlangıçtan günümüze dört değişik alfabe kullanmışlardır. • Göktürk • Uygur • Arap • Latin (Yeni Türk Alfabesi) GUAL kelimesiyle tarihsel sırayı aklımızda tutabiliriz.

  10. BİR BESTEDİR KONUŞMA,

  11. FONETİK - DİKSİYON

  12. DİKSİYON (Güzel Konuşma Sanatı) Güzel bir söyleyişin esas kurallarını verir ve söylenişte yapılan ihmali yenmeye çalışır.

  13. DİKSİYON Söz söylerkenduygu ve düşünceleri,doğru ve üslubuna uygun olarak anlatmak için; • sesin ahengini, • söylenişi, • Jesti-mimiği ve • alınacak tavırları yerli yerinde ve güzel kullanma sanatıdır.

  14. FONETIK (Konuşmada Ses Bilgisi) Fonetik, diksiyonda; • seslerin meydana gelmesini, • ses aygıtlarının gerek durumlarını inceleyen yardımcı bir bilimdir. Konuşma hatalarını ve şîve bozukluklarını düzeltmek için kullanılır. Bu yüzden fonetik, diksiyonun esaslı bir yardımcısıdır.

  15. İLETİŞİM K O N U Ş M A KAYNAK HEDEF SES KANALLAR KELİMELER KANALLAR JEST MİMİK İŞARET KÜLTÜR SOSYAL MEVKİ GİYİM FİZİKİ YAPI

  16. İLETİŞİM

  17. Fonetik ve diksiyon: Fonetik bilgisi, son senelerde bir çok dillerde büyük gelişmeler göstermiş ve çok derin inceleyen bir bilgi bölümü haline gelmiştir. Fakat, bu derin incelemeler ve denemeler çoğunlukla işin söyleniş yönüne kuvvet vererek diğer kısımları ihmâl ettiği için zararlı olabilir. Fonetik, yalnız söyleniş yönünü gözönünde tutar; halbuki diksiyon için bu kadarı yetmez. Diksiyona başlayanlar onu, konuşma hatalarını ve şive bozukluklarını düzeltmek için kullanırlar.

  18. Yazı Dili, Konuşma Dili Asıl olan konuşmadır. Yazı, konuşmanın kaydedilmiş halidir. Sesler, yazıya ne kadar geçirilebilir? Güfte   Beste Diller yazıldığı gibi okunur mu? Türkçe-Arapça İngilizce-Almanca… Arapça’daki tecvid ve i’lal kaideleri ile Türkçe arasında bağlantı kurulabilir mi?

  19. Yazı dili, konuşma dili: Diksiyon, konuşma dilini yazı diline göre inceler. Tarih de bize konuşma dilinin yazı dilinden önce olduğunu bir çok delillerle gösterir. İnsan düşüncelerini hislerini yazı ile anlatmadan önce sözle anlatmaya çalışmıştır. Hiç kuşkusuz, ilk dilciler konuşma dilinde işittiklerini yazı dilindeki işaretlere çevirerek kayıt ve tespit etmişlerdir. Bunun için de konuşma dili yazı dilinden büsbütün ayrı değildir. Yalnız yazı dilindeki basit alfabe sistemi, bütün sesleri göstermeye yetmediği içinfonetik; konuşma dilindeki sesleri bütün incelikleri ile kayda çalışır. Ve konuşma dilini belirli fonetik düzen ve kurallara bağlar. Bunun için de fonetik, diksiyonun esaslı bir yardımcısıdır.

  20. DOĞAL OLMAK Doğallıkta Temel Kural: Konuşur gibi okumak ve manzume söylemektir. DOĞAL OLMAK, HER ŞEYDİR.

  21. KONUŞUR GİBİ OKUMAK Doğallık, boğumlamada ihmale ve de bayağılığa düşmektedir. Bir çok öğrenci, doğal olmanın laubali ve gevşek davranmakla elde edeceğini sanar ve böyle düşünmekle de aldanır. Doğallıkta en iyi yöntem; her okunan veya söylenen cümleden sonra kendinize şu soruyu sormalısınız: - En ufak bir kuşkunuz olduğu zaman, uygun hareket ve bükümleri buluncaya kadar tekrar tekrar söyleyiniz. Böylece okuma ve ezbere söyleme edasından kurtularak doğal söylemeyi elde edersiniz. Bu kolay olmasa da sabırla çalışmak, ısrarla üzerinde durmak, size çok şey kazandıracaktır. "Bu cümleyi günlük yaşayışımda söylesem böyle mi söylerim?"

  22. KONUŞUR GİBİ MANZUME SÖYLEMEK Doğallık, nesirde olduğu kadar nazımda da lüzumludur.. Bunun için çeşitli tarzda yazılmış manzum parçalar üzerinde çalışarak doğallığı kazanmaya çalışmak gerekir. Birçok öğrenci şiir okurken şiirin ölçüsünün olanca şiddetini vererek ve dize sonunda da cümlenin mutlaka bitmesi lazımmış gibi durarak ve kulağa hoş gelmeyen monoton bir tarzda okuyarak o şiirin zevkine varmamıza engel olurlar. Onları bu yanlış yoldan çevirmek öğretmenlere düşer; çünkü bu yol, kılavuzsuz kolay bulunmaz.

  23. ÖLÇÜ Her şey yerinde, zamanında ve dozunda olacaktır. Kelime ve beden vurgusu uyumlu olmalıdır. Konuşmada, duraklama da çok önemlidir.

  24. Diksiyon Sanatının Önemi Diksiyon sanatının önemini düşünmeyenler pek çoktur. Halk karşısında söz söylemek zorunda olan bazı kimseler, güçlüklerle hattâ başarısızlıklarla karşılaştıkları halde, diksiyona önem verip öğrenmeye çalışmazlar.

  25. En iyi hatipler bile, hata yapmazlar mı? Bazı kimseler de yanlış bir düşünüşle diksiyon sanatına çalışmayı bir özenti veya bir fazlalık sayarlar. Düşüncelerini de şöyle savunurlar: Böyle söyleyenlerin bir bakıma hakları vardır. Çünkü onlar başkalarının konuşurken yaptıkları yanlışları, ancak diksiyon derslerine başladıktan sonra ayırt edebilirler. Onlara bu doğru yolu diksiyon Öğretmeni gösterebilir. "En iyi hatipler bile, ses ve söyleniş hatası yapmazlar mı? Mademki halkı kendilerine hayran bırakarak başarı kazanıyorlar, öyleyse... Sonra profesörler, hatipler, yargıçlar, avukatlar radyoda televizyonda gürül gürül konuşuyorlar. Bunlar hep diksiyon dersi mi almışlar? Bütün konuşanlara diksiyon dersi verilmiş mi? O halde diksiyona çalışmaya ne lüzum var?"

  26. Yazarın vermek istediği anlamı alt üst ederler. Birçok aktör ve aktrisin diksiyonu da acınacak durumdadır. Onlar bu konuda bilgisiz oldukları için, oynadıkları eserin anlamını seyirciye duyuramazlar ve işin kolay tarafına kaçarak bayağılığa düşerler. Böylece yazarın vermek istediği anlamı alt üst ederler. Halk karşısında söz söyleyen için, iyi bir diksiyonun sonsuz yararları vardır. Gerçek hatiplere yer yüzünde seyrek rastlanır. Bunlar kusurlarını düzeltip iyi bir hatip olmayı başarmışlardır. Şu halde diksiyonda öğrendiklerimizi uygulamakla kazanç sağlarız.

  27. Tarihte ve Günümüzde Hatipler Tarih bize, Demosthenes ile Çiçeron'nun söz sanatının güçlüklerini yenebilmek için ne kadar büyük bir çaba harcadıklarını anlatmaktadır. Günümüz hatiplerinin çoğu kusurlarına hiç aldırmadan sadece bağırıp çağırmakla etki uyandıracaklarını umuyor, kendilerine çok güveniyorlar. Diksiyon; mahkemelerde, meclis kürsüsünde konuşan, kısacası söz sanatını meslek edinmiş kimselere de büyük yararlar sağlar. Bununla beraber denilebilir ki, hemen hemen herkes bir toplulukta konuşmak ihtiyacını duyar. Bu bakımdan, diksiyon alıştırmaları herkes için yararlıdır. Hele herkese toplulukta söz söyleme fırsatını veren zamanımızda, bu çok gereklidir.

  28. İyi söz söylemek için diksiyon Bildiklerini başkalarına da öğretmeyi bir ödev sayarak bu zevkli işi üzerine almış olan her insan, bunları başkalarına anlatırken de zevkle dinletmesini bilmelidir. Düşünen insanlar, düşündüklerini başkalarına anlatmak gereğini duyarlar. Üniversiteler, okullar onun için konferans sayılarını çoğaltmaya çalışırlar. İyi söz söylemek için diksiyona çalışmalıdır. Toplum içinde yaşadığımıza göre başkalarına düşündüklerimizi, duyduklarımızı iyi, doğru ve ilgi çekecek bir şekilde anlatmak için diksiyon öğrenmemiz gereklidir.

  29. İyi okumak için de diksiyon İyi okumak için dediksiyona çalışmak gerekir. Yüksek sesle kitap okumak, aile toplantılarında yararlı, hoş saatler geçirmek için güzel bir yoldur. Böylece romancılar, hikayeciler, tiyatro yazarları ve ozanlar evinizde dile gelirler. Bu tarz, zamanla genişletilebilir. Büyük bir dinleyici kitlesine de eserler okunabilir. Buna “Halk karşısında okuma” = “Lectures populaires” derler.

  30. Okuma Nasıl Yapılmalıdır? Böyle bir isteği gerçekleştirmek pek güç değildir. Bir salonda dinleyicilerin görebilecekleri şekilde karşılarına rastlayan biraz yüksekçe bir yer yeterlidir. Bu salon, bir okulda veya resmi bir dairede olabilir. Okunacak esere göre kişiler seçilir. Önce çalışmalar yapılır: Özellikle ses tonları üzerinde titizlikle durulur. Yine ses tonlarıyla karakterler çizilir. Eser okunurken, dekor, kostüm ve aksesuar kullanılmaz. Bütün iş, yalnız söze kalır. Kişiler çoğunlukla ayakta, bazı özel durumlarda da, oturarak rollerini okurlar. Bu suretle, göz oyalayan araçlar bulunmadan saf tiyatro zevki verilmiş olur. Yalnız, okuyanlar metnin zevkle dinlenmesini elde edemezlerse, monoton bir okuyuş dinleyenleri sıkar. Çünkü bir makine sesi gibi gır gır sürüp giden, aynı tonu tekrarlayan sesler, dinleme zevki olan herkesi usandırır. Zaten bir eseri hiç ara vermeden okumak da doğru değildir. Belirli zamanlarda ara vermek çok yerinde bir davranıştır. Böylece de bir çok eser gölgeden ışığa çıkmış olur. (Halk karşısında okuma) dinleyenler kadar okuyanlar için de bir zevk kaynağıdır. Okunanı dinlemek; zekâyı uyandırmakta, görmekten daha iyi etki yapar. Yalnız duygu ve anlatımı ses tonlarıyla belirtmek gerekir. Her okuma-yazma bilenin diksiyon sanatını bilemeyeceği bir gerçektir.

  31. Okuyanlar eser dışı tuluat yapabilirler mi? Böyle bir okumada okuyanlar eser dışı tuluat yapabilirler mi? Hayır. Bazı tiyatro heveslileri yeteneklerine güvenerek tuluat yapmaya da başvururlar. Ama böyle yapmakla anlayışlı bir dinleyiciyi memnun etmek şöyle dursun, tersine nefret uyandırırlar. Çünkü bir yazarın düşüne taşına yazıp hazırladığı bir metni bozmaya, ona akıllarına estiği gibi söz eklemeye hiç bir oyuncunun hakkı yoktur. Millî Eğitim Bakanlığı diksiyon sanatını da müzik ve resim - iş gibi, bugün okullarda ders planı içine almıştır. Bu alanda, konuşma kusurlarını düzeltmek ve etkili söz söylemek isteyen herkesin, özellikle doğru bir diksiyonu öğrenmek zorunda olan tiyatro sanatçılarının, ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışan kitaplar vardır.

  32. İletişimin Önemi İnsanlar toplu hâlde yaşarlar. Yaşamlarını sürdürebilmek için birbirleriyle sürekli ve düzenli iletişim kurmak zorundadırlar. Birbirleriyle iletişim kuramayan insan toplulukları zaman içinde dağılır ve yok olur. Bu nedenle insanlar, var oldukları günden bugüne değin aralarında çeşitli yollarla iletişim kurmuşlardır. Günümüzde en etkili iletişim, konuşma ve yazma yoluyla kurulmaktadır. Bir konuda başkalarına bilgimizi, duygu ve düşüncelerimizi açıklamak için ya konuşuruz ya da yazarız. Konuşma ve yazmanın amacı, duygu ve düşüncelerimizi başkalarına açıklayabilmektir.

  33. Etkileyici konuşma ve yazma yeteneği Etkileyici konuşma ve yazma yeteneğine sahip olanlar, düşüncelerini karşılarındakilere daha kolay kabul ettirirler. İkna güçleri gelişmiştir. Son derece inandırıcıdırlar. Herkes tarafından anlaşılabilecek açıklıkta konuşur veya yazarlar. Duygu ve düşüncelerini tam ve doğru olarak açıklayabilirler. Duygu ve düşüncelerini belli bir düzen ve sırayla ifade ederler. Konuştukları konu hakkında doğru ve yeterli bilgiye sahiptirler. Bilgilerinin doğruluğuna özen gösterirler. Bilgi sahibi olmadıkları konularda konuşmaktan kaçınırlar. Etkileyici konuşma ve yazma becerisine sahip olanlar, içinde yaşadıkları toplum ile çok kolay ilişki kurarlar. İnsanlarla daha kolay anlaşırlar. Onların üzerinde olumlu etki bırakırlar. Sevilir ve sayılırlar.

  34. Konuşurken ve yazarken etkileyici olabilmekiçin şunlar göz önünde bulundurulmalıdır: • Konu hakkında yeterince bilgi sahibi olunmalıdır. • Konu hakkındaki bilgilerin doğruluğundan emin olunmalıdır. • Sözcükleri doğru seslendirmeye ve yazmaya özen gösterilmelidir. • Tümceler tam ve eksiksiz biçimde oluşturulmalıdır. • Akıcı ve kısa tümceler kurmaya özen gösterilmelidir. • Olaylar, oluş sırasını bozmadan anlatılmalıdır. • Duraklama, vurgu ve tonlamaya dikkat edilmelidir. • Yazarken noktalama işaretleri, tümcelerin anlamına uygun olarak yerli yerinde kullanılmalıdır. • Konuşma ve yazma öncesinde plân yapılmalıdır. Neyin, ne zaman söyleneceği veya yazılacağı önceden belirlenmelidir.

  35. Konuşma ve Yazmanın Etkisi Konuşma ve yazma ne kadar etkili olursa, iletişim de o kadar güçlü olur. Bu nedenle etkileyici konuşmaya önem vermeliyiz. Konuşma ve yazma doğuştan kazanılan bir yetenek değildir. Bebekler doğduklarında konuşamaz ve yazamazlar. Zaman içinde önce konuşmayı, sonra yazmayı öğrenirler. Her insan etkileyici konuşma ve yazma becerisi kazanabilir. Var olan becerisini daha da geliştirebilir. Bunun için öncelikle etkileyici konuşma ve yazmaya istek duymalıdırlar. Etkileyici konuşma ve yazma ile ilgili kavramları/kuralları öğrenip uygulamalıdırlar.

  36. BİRİKİMİN ÖNEMİ Yaşantımız boyunca yeni bilgiler ediniriz. Hemen hemen her gün farklı bir bilgi ile karşılaşırız. Edindiğimiz bilgileri günlük yaşantımızda kullandıkça deneyim sahibi oluruz. Zaman zaman çevremizdeki olayları gözlemleriz. Gözlemlerimizin sonucuna göre yeni davranışlar kazanırız. Okuduklarımızdan, dinlediklerimizden etkileniriz. Yeni bilgiler ediniriz. Okuma, dinleme ve gözlem sonucunda edindiğimiz bilgilerin bütünü birikimdir. Dinleyerek, okuyarak ve gözlem yaparak birikim kazanırız. Herhangi bir konuda söyleyecek sözümüzün olabilmesi, o konuda sahip olduğumuz birikime bağlıdır. Birikim sahibi olduğumuz konuda konuştuğumuzda ya da yazdığımızda etkileyici oluruz. Anlatacağımız konu hakkında yeterli birikime sahip değilsek, etkili konuşamayız ve yazamayız. Dinleyenlerin ya da okuyanların ilgisini çekemeyiz, onları etkileyemeyiz. Herhangi bir konuda bilgi sahibi olmak, o konuyu etkileyici biçimde anlatabilmemiz için yeterli değildir. Konuşma ve yazma ile ilgili kurallar hakkında da birikim sahibi olmalıyız.

  37. BİRİKİM KAZANMANIN YOLLARI Çevremizde canlı ve cansız birçok varlık vardır. Bu varlıklar birbirinden farklı özelliklere sahiptir. Kiminin rengi, kiminin sesi ilgimizi çeker. Çevremizdeki varlıkların özelliklerini duyu organlarımızla algılarız. Görme duyumuzla renkleri birbirinden ayırabiliriz. İşitme duyumuzla sesler arasındaki farklılığı anlarız. Koklama duyumuzla varlıkların nasıl koktuklarını öğreniriz. Acıyı, tatlıyı tatma duyumuz yardımıyla algılarız. Dokunma duyumuzla sert bir maddeyi yumuşak bir maddeden ayırabiliriz. Böylece çevremizdeki varlıklarla ve olaylarla ilgili birikim sahibi oluruz. Bu birikimi kazanmak için özel bir çaba harcarız. Düzenli bir birikim elde etmek için dinlemeye, okumaya ve gözleme gereksinim vardır.

  38. Her an bazı sesler duyarız. Kuşların ötüşü, köpeklerin havlayışı, kedilerin miyavlaması, sokaktan geçen satıcının bağırtısı, otomobillerin korna sesleri duyduğumuz seslerden bazılarıdır. Çevremizdeki varlıkları, çıkardıkları seslerden ayırt ederiz. Arkadaşlarımızın çoğunu seslerinden tanırız. Çevremizde işittiğimiz seslerin kime veya neye ait olduğunu ya da bu seslenmeyle ne söylenmek istendiğini anlamaya dinleme denir. Dinleme, kulağa gelen seslerin ne olduğunu anlama işidir. İşitme, yalnızca sesi algılama işidir. Bu nedenle işitme ile dinleme arasında fark vardır. İşitme, sese ilişkin anlama ve yorumlamayı gerektirmez. Dinleme, anlama ve yorumlama etkinliğidir. Başkalarının düşüncelerini, duygularını dinleyerek öğreniriz. Konuşulanlar üzerinde düşünür, anlatılanları kavramaya çalışırız. Bu bakımdan dinleme, birikim kazanma yollarının başında gelir. Etkileyici konuşma, dinlemeyle kazanılır. İyi bir dinleyici, konuşulanları dinlediğinde etkilenir. Böylece birikim sahibi olur. Bu birikimini etkili ve güzel konuşabilmek için kullanır.

  39. DİNLEMEK Birikim kazanabilmek için öncelikle dinlemeyi bilmeliyiz.

  40. Dinlemeye Hazırlık Sınıfımızda öğretmenimizin anlattıklarını, arkadaşlarımızın bir kitaptan okuduklarını dinleriz. Dinleyerek birikim sahibi olabilmek için öncelikle dinlemeye hazır olmalıyız.

  41. Dinlemeye hazırlıktaşunları göz önünde bulundurmalıyız: • Kurallara uygun olarak oturmalıyız. Otururken başkalarını rahatsız edici davranışlardan kaçınmalıyız. • Okunanı ya da konuşulanı dinlemeye istekli olmalıyız. • Dinlerken sabırlı davranmalıyız. • Dikkatimizi, yapılan konuşma üzerinde yoğunlaştırmalıyız. • Ön yargılı olmamalıyız. • Dinlerken not almalı; dinlediklerimizin kalıcı olmasını sağlamalıyız.

  42. Dikkati Canlı Tutma İşitmek bilinçsiz yapılan, dinlemek bilinçli yapılan bir iştir. Dinleme aynı zamanda konuşmaya bağlı bir etkinliktir. Dinleyeni olmayan konuşma olmaz. Bu nedenle bir konuşmayı, anlatılanlardan yararlanmak için dinlemeliyiz. Öğrenmek ve bilgi edinmek için yapılan dinlemenin, zamanımızı hoş ve eğlenceli geçirmek için yapılan dinlemeden farklı olduğunu unutmamalıyız. Dinlerken dikkatimizi canlı tutmaya özen göstermeliyiz. Dikkatimizi canlı tutarsak, konuşmacının söylediklerini anlayabiliriz. Konuşulan konunun ana düşüncesini sezmeye çalışmalıyız. Konuşmacının üzerinde durduğu ayrıntılara dikkat etmeliyiz.

  43. Konunun Ana Düşüncesini Bulma Bir konuşmanın temelini oluşturan düşünceye ana düşünce (ana fikir) denir. Her konuşma bir ana düşünceyi dinleyenlere benimsetmek için yapılır. Ana düşüncesi olmayan konuşma, dinleyenlerin ilgisini çekmez. Bu tür konuşmalar, dinleyenlere hoşça vakit geçirtmek için yapılır. Günlük konuşmalarımız çoğunlukla böyle bir amacı taşır. Bir konu hakkında, dinleyenlere bilgi aktarma amacını taşıyan konuşmaların ana düşünceleri vardır. Konuşma, bu ana düşünceyi dinleyenlere benimsetmek için yapılır. Konu hakkında dinleyenlere ana düşünceyi destekleyici bilgiler verilir. Bu bilgiler örnek ve gözlemlerle zenginleştirilir. Konuşmayı etkileyici kılmak için konuşma sırasında konuya uygun anı veya fıkra anlatılır. Dinleyicinin, bir sonuca varması amaçlanır. Bu sonuç, konuşmacının benimsetmek istediği ana düşüncedir. Ana düşünce, konuşmanın herhangi bir bölümünde verilebilir. Konuşmacı, ana düşünceyi, konuşmasının başında veya sonunda söyleyebileceği gibi ortasında da söyleyebilir. Böylece ana düşüncenin dinleyenler tarafından anlaşılması beklenir. İyi bir dinleyici, konuşmacının sözlerinden ana düşünceyi bulup çıkarmaya çalışır.

  44. Değerlendirme İyi bir dinleyici, konuşulanlar üzerinde düşünür, anlatılanları kavramaya çalışır. Konuşulanlardan yararlanmak için çaba harcar. Dikkatini konu üzerine yoğunlaştırır. Her zaman iyi bir dinleyici olmaya istek duyar. Bu istekle daha verimli ve yararlı olur. İyi bir dinleyici, dinlemenin ilkelerine uyar. Buna özen gösterir. Sabırlıdır. Konuşanı sonuna kadar dinler. Konuşanın düşüncelerini beğenmese de hiçbir zaman sözünü kesmez. Dinlediklerini değerlendirme, iyi bir dinleyicinin yapması gereken en önemli iştir. İyi bir dinleyici, konuşmacının amacının ne olduğunu anlamaya çalışır. Konuşmacının, yaptığı birtakım açıklamaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığını sezmeye çaba harcar. Konuşmacının, düşüncelerinin doğruluğu üzerinde kafa yorar. Yapılan konuşmaları hazırlıklı olarak dinlemeyi alışkanlık hâline getirmeliyiz. Dikkatimizi konuşma bitene kadar canlı tutmaya özen göstermeliyiz. Konunun ayrıntılarına dikkat etmeli; ana düşünceyi yakalamaya çalışmalıyız. Dinlemenin temel ilkelerine uygun davranmalıyız. Konuşmanın sonunda mutlaka bir değerlendirme yapmalıyız. Konuşmayı izlerken, dinlemenin temel ilkelerine uyup uymadığımızı değerlendirmeli, doğru ve yanlış davranışlarımızı belirlemeliyiz. Yaptığımız yanlışları düzeltmek için çaba harcamalıyız. Dinlediğini değerlendirme, iyi bir dinleyicinin öncelikle yapması gereken işlerden biridir.

  45. Diksiyonun amacı Diksiyonun amacı yorumculuğa ulaşmaktır. Bunun için de belirli yöntemlere baş vurur. Onları şöyle sıralayabiliriz: • Söz söyleyeni anlatmaya alıştırmak. • Dinleyeni inandırmak ve heyecanlandırmak. • Dinleyenin hoşuna gitmek. Dinleyenin hoşuna gitmek: Konuşmada açıklık, gerçeklik ve güzellik.

  46. İyi Bir Diksion için Neler Öğrenmeliyiz? Konuşma; ses, kelime ve sözakımından meydana geldiğine göre bir sözü açıkça anlatabilmek, söz ve anlatımın inandırıcı olması, söz ve anlatımda güzelliğe ulaşabilmek diksiyon sanatının başlıca amacıdır. Çalışma dört bölümde toplayanır: • Ses • Kelime • Söz Akımı • Anlatım.

  47. SÖYLENİŞ (Prononciation) Diksiyonda söylenişe büyük bir önem verilir. Ses âletinin hareketiyle bir çok hecelerin farkları belirtilerek işittirilmeye çalışılır. Bu çalışma çok gereklidir. Söylenişte ünlülerin çıkarılması konuşma organlarının hareketiyle sağlanır. Dilimiz, Türkiye’nin her yerinde aynı sesleri vererek konuşulmaz. Bu sesler bir çok yerlerde bir çok değişik seslere dönerler.

  48. Hangi şiveyi örnek olarak almamız gerekir? İstanbul'da kalın (A) ile söylenen kelimeler; Van'da (O) ya yaklaşan bir kapalı (A) ile, Trabzon ve civarında ise ince (A) ile söylenir. Yine İstanbul'da açık (E) ile söylenen kelimeler Orta Anadolunun bazı yerlerinde kapalı (E) ile söylenir. Yine İstanbul'da kalın (U) ile söylenen kelimeler Adana ve civarında ince (U) ile söylenir. Böyle bir çok örnekler bulunabilir. Şu halde bu ayrı ayrı söylenişlerden hangisini örnek olarak almamız gerekir? İstanbul söylenişi tam bir örnek olabilir mi? Hayır. Çünkü dış etkilerle bozulmuştur. Yapmacıklı konuşma şeklinden kurtararak ondan faydalanmak mümkündür. Söyleniş çalışmalarında iyi bir sonuca varmak oldukça güç bir iştir. Kelimelerin doğru söyleniş şeklini bulmak için araştırınız, üzerinde titizlikle durmak gerekir.

  49. ANLATIM

  50. Doğallık  Bütün öğretmenlerin tavsiye etmesi gereken kural şu olmalıdır: Konuşur gibi okumak ve manzume söylemek. Yalnız bu tavsiye, söylendiği kadar kolay değildir. Çünkü bizde yerleşmiş bir manzume ve nutuk söyleme şekli vardır. Bu şekil cümle sonlarının ve uyakların bükümlerini yüksekte bırakıp, kelimelerin vurgularını değiştirerek yapma bir bükümle söyleme şeklidir. İşte bu şekilde söz söyleme bizi doğal okumak ve doğal manzume söylemekten uzaklaştırır. Bundan kaçınmak gerekir. Yalnız şunu da unutmamalı ki, doğallık ne boğumlanmada ihmâl, ne de bayağılığa düşmektir. Birçok öğrenci, doğal olmayı laubali ve gevşek davranmakla elde edeceğini sanır; böyle düşünmekle aldanır.

More Related