1 / 67

DEMİR, ÇİNKO, BAKIR, MANGAN, KROM

DEMİR, ÇİNKO, BAKIR, MANGAN, KROM. Prof.Dr.Hafize Uzun. ESER ELEMENTLER. Günde 100 mg’dan daha az miktarda gerekli olan, v ücut sıvı veya dokularında konsantrasyonları çok düşük düzeylerde bulunan (mg/dL ve mg/kg) mikro elementler eser elementler olarak da tanımlanmaktadır.

cais
Télécharger la présentation

DEMİR, ÇİNKO, BAKIR, MANGAN, KROM

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. DEMİR, ÇİNKO, BAKIR, MANGAN, KROM Prof.Dr.Hafize Uzun

  2. ESER ELEMENTLER • Günde 100 mg’dan daha az miktarda gerekli olan, vücut sıvı veya dokularında konsantrasyonları çok düşük düzeylerde bulunan (mg/dL ve mg/kg) mikro elementler eser elementler olarak da tanımlanmaktadır.

  3. RDA - Recommended Dietary Allowance  Ultraeser elementler, günde 100 µg kadarı gerekli olan ve dokularda µg/kg doku düzeylerinde bulunan elementlerdir. Arsenik, boron, brom, kadmiyum, kurşun, lityum, nikel, silisyum, kalay, vanadyum, ve stronsuyum

  4. Eksik alındığı zaman fonksiyon bozukluğu oluşturan ve fizyolojik dozlarda bu bozukluğu önleyen element esansiyelkabul edilir. • Eser elementler, invivo işlemleri için özgüldürler ve bunların yerine benzer kimyasallar geçemez.

  5. ESER ELEMENTLER Demir Bakır Çinko Kobalt Manganez Molibden Krom Selenyum İyot Flor

  6. DEMİR (Fe) Demir yer kabuğunda en bol bulunan elementlerden birisidir. 70 kg’lık bir insanda ortalama 4-5 gr demir bulunur. - %70’i hemoglobinde (~ 2,5 gr) - %25’i ferritin ve denatüre olmuş ferritin yapısındaki hemosiderinde - %3-4’ü miyoglobinde - %0,1’i sitokromlarda - %0,1’i demir-enzim komplekslerinde - %2’si hücreler arası sıvıda - %0,1’i plazmada(~ 2,5 mg) transferrine bağlı olarak bulunur.

  7. Organizmanın demir gereksinimi, büyüme ve demir kaybı hızına bağlıdır ki büyüme çağında demir gereksinimi yaklaşık 2 mg kadardır. Kadınlarda demir gereksinimi menstruasyon kanaması sırasında %30-90 oranında artar; yaklaşık 35 mL kan kaybı için fazladan 0,6 mg demir gerekir. Gebelikte demir gereksinimi, mens dönemindekinden %60 fazladır; demir, özellikle üçüncü trimestrde plasenta yoluyla fetüse taşınır.

  8. Demirin fonksiyonları Hemoglobin yapısında yer alan Fe2+ dokulara oksijen taşınmasını sağlar. Miyoglobin yapısında bulunan demir kaslara taşınan oksijen depolanmasında etkilidir. Redoks aktif bir element olan demir organizmada proteinlere bağlı olarak fonksiyon yapar. Bu proteinler protoporfirin halka sistemi içinde demiri taşıyan hemoproteinler (hemoglobin, miyoglobin, mitokondriyal ve mikrozomal sitokromlar, peroksidaz, katalaz, triptofan pirrolaz, miyeloperoksidaz, prostaglandin sentaz, guanilat siklaz, NO sentaz, ksantin oksidaz, laktat dehidrojenaz) . Nonhem demir içeren ve aktif merkezlerinde demir taşıyan redoks enzimleri (flavoproteinler, Süksinat dehidojenaz, NADH dehidojenaz, yağ acil koA dehidojenaz gibi flavinli enzimler) ve FeS proteinleridir (ferredoksinler).

  9. DEMİR METABOLİZMASI Demirin emilimi Fe2+ iyonu şeklinde, başlıca duodenum ve jejenumda olmaktadır ( Aktif Transport) İnce bağırsak mukozasında bulunan ferritin ve transferrinin demir emilimini birlikte düzenlediklerine inanılmaktadır.

  10. Diyetteki demir, başlıca ferri demiridir ve proteinlere, amino asitlere, organik asitlere , heme bağlı olarak veya Fe(OH)3 şeklinde bulunur. Midenin asidik ortamında, sitrik asit, askorbik asit ve amino asitlerin etkisiyle serbestleşen Fe3+, sülfhidril (-SH) gruplu maddelerin ve askorbik asidin etkileri ile ferro demire(Fe2+) indirgenir. Çözünebilen ve kolay emilebilen ferrokelatlar oluşur. Mide özsuyunda serbestleşen ferro demir küçük bir mükoprotein olan gastroferrine bağlanarak taşınır. Aklorhidride ve parsiyel gastrektomiden sonra demir emilimi normalin altına inmektedir.

  11. Demir (ferro, +2) proksimal duodenum ve jejunumdan aktif transportla emilir. Fe3+ ferrik redüktaz ile Fe2+ ye indirgenir ve Fe2+ divalent (apikal) metal taşıyıcısı (DMT1) ile enterosite girer. Hem halkası enterosite ayrı bir hem taşıyıcısı (HT) ile girer ve hem oksidaz (HO), hem molekülünden Fe2+ yi serbestleştirir. Hücre içi Fe2+ nin bir kısmı Fe3+ e dönüşür ve ferritine bağlanır. Geri kalan bazolateral demir taşıyıcısı (FP) na bağlanır ve hephaestin yardımı ile dolaşıma girer. Plazmada Fe3+ demir taşıyıcı protein olan transferrin (TF) e bağlanır.

  12. Midenin asit pH’ında Fe2+ şeklinde bulunan demir, bağırsakların nötral - alkali pH’ında Fe3+ şeklinde bulunur. Askorbik asit demirin ferro şekilde kalmasını sağlayarak emilimini artırır. Karbonhidratlar, tartarat, fosfat, oksalat ve tahıllarda bol bulunan fitat bileşikleri, demir ile çözünmeyen kompleksler oluşturmak suretiyle emilimi azaltırlar. Aluminyum hidroksid, magnezyum hidroksid gibi antiasitler demir emilimini azaltırlar.

  13. Bağırsak mukoza hücresinde demir ya ferritin şeklinde depolanır veya bazolateral membrandan ferroportin ve hephaestin (ferrooksidaz) proteinleri aracılığı ile kana geçer. Bazolateral membranda oksidasyona uğrayan demir, transferrin yapısında kan dolaşımına dahil olur. Transferrin ferri demiri bağlar, ferro demiri bağlamaz. Demirin bağırsaklardan emilimini karaciğerde sentezlenen küçük bir protein olan hepsidin kontrol altında tutar. Plazma demir düzeyi yükseldiğinde hepsidin sentezi artar ve demir emilimi azalır; apoferritin sentezi artar, demirin ferritin şeklinde tutulumu artar, transferrin ile dolaşıma giren demir azalır.

  14. Transferrin (siderofilin) Transferrin, başlıca karaciğerde sentezlenen apotransferrine Fe3+ bağlanmasıyla oluşur. Demirin transportunda görevli olan bir proteindir (β1 globülin,76kDa). Bir mol transferrin iki mol demir taşır. Dokular transferrinden demiri reseptör aracılı endositozla alırlar. Demirini kaybeden transferrin apotransferrin şekline dönüşür ve tekrar demir ile birleşerek transferrin oluşturur. Normal koşullarda bir transferrin molekülü bir günde 10-20 kez demir atomlarını serbestleştirir ve yeniden bağlar.

  15. Sağlıklı bir erişkinde bir günde 200.109 eritrosit hücresi yıkılır ve bu yıkımdan yaklaşık 25 mg demir serbestleşir. Plazmadaki transferrin konsantrasyonu 300mg/dL’dir ve bu miktarda transferrin 300μg demir /dL bağlar. Total demir-bağlama kapasitesi olarak adlandırılan bu kapasite normal koşullarda 1/3 oranında demir ile doymuş durumdadır. Serum total demir bağlama kapasitesi,transferrin düzeyinin indirekt ölçüsü olarak kullanılabilir. 1 mg transferrin 1,25 μg demir bağladığından (TIBC=Transferrin x 1,25) veya (Transferrin=TIBC / 1,25)’dir.

  16. Erişkin sağlıklı bir insanda serum demir düzeyinin normal değeri %90-120 μg kadar olduğuna göre, plazma transferrininin yaklaşık %60-70’i demir bağlamamış durumdadır ki bu da doymamış demir bağlama kapasitesi (UIBC, DDBK) olarak ifade edilir. Doymamış demir bağlama kapasitesi, serum TIBC ile serum Fe düzeyi arasındaki fark olarak hesaplanır: UIBC(%μg) = TIBC(%μg) − Serum Fe(%μg) Normalde transferrinin %30-40’ı demir ile doymuştur ve bu durum, demir saturasyonu (% Transferrin satürasyonu) 30-40’dır şeklinde ifade edilir.

  17. Serbestleşen Fe2+, özel proteinlere bağlanarak mitokondriye taşınır ve hem biyosentezinde kullanılır. Transferrinin taşıdığı demirin %70-90’ı hemoglobin sentezi için ve geri kalanı da demirli enzimlerin oluşumu için kullanılmaktadır. Vücutta günde yaklaşık 8-9 g hemoglobin sentez edilir ve fazla olan demir, Fe3+ şeklinde ferritin halinde depolanır.

  18. Ferritin Demir, retiküloendotelyal sistem hücrelerinde (karaciğer, dalak, kemik iliği) ve en çok iskelet kaslarında olmak üzere diğer bütün dokularda ferritin şeklinde depolanır. Ferritin, apoferritin adlı proteine %20-23 oranında Fe3+ bağlanmasıyla oluşmuş bir demirli proteindir. Ferritin oluşumu için apoferritin, önce kabuğunun iç yüzeyine Fe2+ bağlar ve bundan sonra bir ferrooksidaz olarak davranarak Fe2+’i Fe3+ haline oksitler ve böylece ferritin oluşur. Demir alınımı arttığında sitoplazmik ribozomlarda apoferritin sentezi artmaktadır. Vücuttaki demir deposu miktarının göstergesi plazma ferritin düzeyidir.

  19. Hemosiderin Kronik hemolitik anemi ve aşırı kan transfüzyonu gibi durumlarda karaciğerin kupffer hücreleri, dalak ve kemik iliğinde, denatüre olmuş ferritin yapısında hemosiderindenen bir madde birikir. Hemosiderin, genellikle apoferritin sentezinin ve demiri tutuşunun maksimal olduğu aşırı demir yüklenmesi hallerinde oluşur ve mikroskopik olarak saptanır. Hemosiderinin ağırlığının %35’ini Fe3+ oluşturur; fakat hemosiderinden demirin mobilizasyonu yavaştır. Total vücut demiri depolarının artması ve hemosiderin birikintilerinin karaciğer, pankreas, deri ve eklemlerde yaygınlaşması, hemosiderozis olarak tanımlanır. Hemosiderozisin doku hasarıyla karakterize ve hastalık durumu oluşturan ileri evresi hemokromatozis olarak tanımlanır.

  20. Sağlıklı bir erişkinde 3-4 g olan total vücut demiri hemokromatozisde 100g’a kadar çıkabilmektedir. Özellikle deri, karaciğer , pankreas ve kalp dokularında aşırı miktarlarda demir birikir. Deride bronz pigmentasyon, siroz ve diyabet ‘klasik triad’ olarak belirtilen klinik bulgulardır. Kalp yetersizliği de ortaya çıkar.

  21. Demir emildikten sonra sıkı bir şekilde korunur. Demirin vücuttan atılımı, deskuame olan hücreler vasıtasıyla olur; bunun için herhangi bir kontrol mekanizması yoktur. Demir kaybının büyük çoğunluğu, olasılıkla bağırsak içine ve ciltten günde yaklaşık 1 mg kadardır; idrarla atılan demir, ihmal edilebilecek kadar az miktardadır. Kadınlar, menstrual kanama ile bazal kayba ek olarak günde ortalama 0,5-1 mg kadar demir kaybederler ki bu kayıp, menoraji halinde daha fazladır ve demir eksikliğine neden olabilir. Bu nedenleerkeklerde plazma demir konsantrasyonu kadınlardan daha yüksektir. Mide bağırsak sistemi ve üriner sistem kanamalarında gaita ve idrar ile demir atılımı olur. Demir atılımı

  22. Serum demir düzeyinin normal değeri 90-120 μg/dL

  23. Serum demir düzeyinin normalden yüksek olması hipersideremi olarak tanımlanır. Hemolitik anemilerde hipersideremi görülebilir. • Serum demir düzeyinin normalden düşük olmasıhiposideremi olarak tanımlanır. Aneminin en sık rastlanan nedenleri demir eksikliği ve kronik kan kaybıdır.

  24. HİPERSİDEREMİ NEDENLERİ • Hemolitik anemilerde hipersideremi görülebilir. • Tedavi edilmemiş pernisiyöz anemide yetersiz eritrosit yapımı nedeniyle serum demiri yüksektir. • Vitamin B12’nin tek dozu, %200 μg gibi yüksek serum demir düzeyini bir günden az bir zaman içinde %20 μg gibi değerlere düşürebilmektedir. • Akut enfeksiyöz hepatitte serum demir düzeyi, 7.günden 4-5.haftalara kadar yükselir ve %200 μg’dan yüksek olabilir. • Kronik hepatit ve yağlı karaciğer olgularında serum demir düzeyi hafif yükselmiştir. • İntravenöz demir tedavisinden ve tekrarlayan kan transfüzyonlarından sonra, akut enfeksiyöz hepatitteki gibi karaciğer hasarında, karaciğer, pankreas, deri ve eklemlerde hemosiderin birikintilerinin artması durumu olan hemosiderozis ve bunun doku hasarıyla karakterize şekli olan hemokromatoziste hipersideremi saptanabilir.

  25. HİPOSİDEREMİNEDENLERİ • Besinlerdeki demir ve protein yetersizliği, steatore ve vitamin C eksikliğinde olduğu gibi demir emilim mekanizmasında bozukluk • Gebelikte ve kan kaybının olduğu durumlarda • Karaciğer yetmezliği, nefrotik sendrom, üremi, eksüdatif enteropati (gizli kan kaybı), doğumsal atransferrinemi ve malignitelerde • Akut ve kronik enfeksiyonlarda depo demirinin düzensiz salınımına bağlı olarak hiposideremi görülebilir.

  26. Anemiler • Anemi (kansızlık), bir hastalık bulgusudur; bir hastalık değildir. • Klinik olarak soluk görünüm vardır. • Laboratuvar bulgusu olarak hemoglobin (Hb) miktarı ve hematokrit (Hct) değeri hastanın yaş ve cinsiyetine göre normal kabul edilen değerlerin altındadır. Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre kan hemoglobin düzeyinin erişkinlerde erkeklerde 13 g/dL'nin, kadınlarda 12 g/dL'nin altı anemi olarak kabul edilir. 6 ay ile 6 yaş arası çocuklarda 11 g/dL'nin, 6-14 yaşlarında ise 12 g/dL'nin altı anemidir.

  27. Hasta eritrositlerinin morfolojik özelliklerine göre çeşitli anemi tipleri tanımlanmıştır: • -Makrositer anemiler • -Mikrositer anemiler Demir eksikliği Kronik hastalık Talasemi Sideoblastik anemi • -Normositer anemiler

  28. BESİNSEL DEMİR KAYNAKLARI • Karaciğer ,böbrek, yürek, yumurta sarısı, balık, istiridye, fasulye, ıspanak, buğday, yulaf, hurma, ceviz ve pekmezdir. • Hayvansal besinlerde, bitkisel besinlere göre daha fazla demir vardır; et ve karaciğer ile alınan demirin emilim oranı süt,yumurta ve sebzelere göre çok daha yüksektir. • Süt demirden fakirdir. • Ortalama bir diyetle 10-20 mg/gün demir alınır;bu miktarın %10’u emilebilir.

  29. Demir ihtiyacı: Yaşa ve fizyolojik koşullara göre değişir. • Hızlı büyümenin olduğu 0-2 yaş döneminde ve adolesansda demir ihtiyacı en üst düzeydedir. • Erişkinlerde günlük demir ihtiyacı erkeklerde 1mg/gün, kadınlarda 8 mg/gün’dür. • Menstrüasyonlar sonrasında, gebelik ve laktasyon dönemlerinde normalden fazla demire ihtiyaç duyulur

  30. ÇİNKO (Zn) • Demirden sonra en bol bulunan ikinci eser element • Atom Ağırlığı: 65 ; +2 değerlikte • Tüm organ, doku ve vücut sıvılarında yer alır • Çinko bakımından zengin olan dokular prostat (semende yüksek konsantrasyonda bulunur), karaciğer, saç, böbrek, retina, kemik ve kastır. • Vücuttaki toplam miktarı: 1.4-2.3 g • Günlük çinko gereksinimi 12-15 mg/gün

  31. Çinkonun fonksiyonları • Eritrosit karbonik anhidrazı, süperoksid dismutaz, alkol dehidrojenaz, glutamat dehidrojenaz, böbrek fosfatazı, karboksipeptidaz, ürikaz gibi enzimlerin yapısına katılır veya bu enzimlerin fonksiyon görmesi için gereklidir. • Karbonhidrat metabolizması için önemli bir hormon olan insülin molekülünün bir parçasıdır. Ancak, çinkonun insülin molekülüne ne zaman girdiği ve insülinin çinkosuz da etkinlik gösterip gösteremeyeceği açıkça anlaşılmış değildir. • Tat duyusunda temel rol oynayan tükürük gustininin yapısına katılır. • Beyin damarlarında ve koronerlerde genişlemeler sağlayarak iskemik durumları iyileştirir. • Çinko, yara iyileşmesinde rol oynar.

  32. ÇİNKO METABOLİZMASI • Besinlerle alınan çinkonun %15-30’u duodenumdan ve proksimal jejenumdan emilir. • Emilim aktif , enerjiye bağımlı ve spesifik transport (bağlayıcı) ligandları yoluyladır • Barsak epitel hücresinde metallotionein içinde depolanır • Kalsiyum,fosfor,demir ve bakır içeriği yüksek besinler ve bitki ve tahılların yapısında bulunan fitatlar, selüloz ve diğer lifler çinko emilimini azaltır. • Protein içeriği zengin beslenme; histidin, lizin, sistein, glisin, kırmızı şarap ve laktoz çinko emilimini arttırır. • Dolaşımda: %60 albumine, %40 2-makroglobuline, çok az transferrin ve serbest aminoasitlere ( histidin, sistein, glisin ve asparajin ) bağlanır • Çinko metabolizmasında rol oynayan başlıca organ karaciğerdir. • %70 oranında dışkı ile atılır. • İdrar ve ter ile de bir miktar kayıp olur.

  33. Erişkin sağlıklı bir insanda serum çinko düzeyinin normal değeri: %70-120 g

  34. Serum çinko düzeyinin normalden yüksek olması hiperzinkemi Serum çinko düzeyinin normalden düşük olması hipozinkemi olarak tanımlanır.

  35. Zn eksikliği • Mayasız ekmekte bol bulunan fitatlar tarafından çinkonun bağırsak lümeninde tutulup emiliminin önlenmesi sonucu izole çinko eksikliği sendromu gelişebilir. İzole çinko eksikliği sendromu, büyüme geriliği, hipogonadizm, alopesi ve iştahsızlıkla karakterizedir; eritrosit karbonik anhidraz aktivitesi düşük, serum ribonükleaz aktivitesi yüksektir. • Lösemide, lökositlerdeki çinko miktarı normaldekinin onda biri kadardır. • Orak hücreli anemide, çinkonun malabsorpsiyonu veya idrarla atılımının artması sonucu çinko eksikliği oluşabilir. • Post alkolik siroz (Laennec sirozu) durumlarında, çinkonun idrarla atılımının artması sonucu çinko eksikliği oluşabilir

  36. Otozomal resesif kalıtılan akrodermatitis enteropatikada, çinko emiliminin primer bozukluğu sonucu büyüme geriliği, hipogonadizm, dermatolojik, oftalmolojik, gastrointestinal ve nöropsikiyatrik bozukluklar görülür. • Sıçanlarda deneysel olarak meydana getirilen çinko yetersizliğinde kıl dökülmesi, iyi büyüyememe, zayıflama, dermatitis ve alopesi(saç dökülmesi) görülmüştür.

  37. Çinko toksisitesi • Toksisitesi nispeten az gözlenen bir elementtir • Kendisine ait toksisite belirtilerinden çok diğer biyoelementlerin metabolizmasında değişikliklere yol açar • Özellikle sanayide çalışanlarında gözlenir • ZnO ve ZnCl2 buharların inhalasyonu tehlikelidir • Ayrıca gözlere de zararlı etkileri vardır

  38. Besinsel Zn kaynakları • Et, balık, süt ve süt ürünleri gibi yüksek protein içerikli besinlerdir. • Anne sütü de önemli miktarda çinko içerir. • Günlük diyetle alınması gereken çinko miktarı, yenidoğanlar için 3-5mg/gün, erişkinler için 15mg/gün, gebelik ve laktasyon dönemindeki kadınlar için 20-25mg/gün olarak kabul edilmektedir. • Erişkinlerde lökosit çinko düzeyi vücut çinko statüsünün iyi bir göstergesi olarak kabul edilmektedir.

  39. BAKIR (Cu) • Erişkin insan vücudu 80-150 mg Cu içerir • Doku konsantrasyonu 1.5-2.5 µg/g • Biyolojik sistemlerde hem +1 hem +2 değerlikli bulunur • % 50 si kas ve kemik dokusunda (büyük kütle nedeniyle) • Bakırın esas depo yeri(Cu 30-50 µg/g kuru doku ağırlığıdır) KC’dir. • Böbrek, kalp ,eritrosit • Çok sayıda metalloproteinle ilişkili

  40. Bakırın fonksiyonları • Demirin bağırsaklardan emilimi ve dokulardan plazmaya mobilizasyonunda etkilidir • Demirin hemoglobin oluşumunda kullanılabilmesi ve dolayısıyla eritrosit yapımı için gereklidir. • Sitokrom a, katalaz, tirozinaz, monoaminooksidaz, askorbik asit oksidaz, ürikaz, süperoksit dismutaz, lizil oksidaz, dopamin hidroksilaz, seruloplazmin gibi çeşitli enzimlerin yapısına katılır veya bu enzimlerin aktiviteleri için gereklidir • Derinin keratinizasyonunda rol oynar • Farelerde deneysel ateroskleroz yapar

  41. Cu Metabolizması • Büyük bir kısmı duodenum, az bir kısmı mideden emilir. • Emilimi etkileyen faktörler; cinsiyet, miktar, kimyasal form, diyetteki Zn,kadmiyum, sülfat, aminoasitler, lifli besinler ve fitat, intestinaldiffüz hastalıklar(sprue,scl,lenfosarkoma..) • Emilim, Cu-amino asit komplekslerinin difüzyonu ve aktif transport olmak üzere iki mekanizma ile olmaktadır. • Tükürük ve mideden emilimi özel bir proteine bağlanarak olur. • Bu şekilde bağırsak pH’ında çözünür halde tutulan ve bağırsak mukoza hücresine giren Cu2+, CuATPaz 7A proteini aracılığı ile kana geçer. • Kadmiyum ve çinko bakır emilimini inhibe ederler.

  42. Emilen Cu plazmada hızla albümin, transküprein ve düşük molekül ağırlıklı ligandlara (histidin, treonin, glutamin) bağlanır. • Özellikle karaciğer, böbrek ve bağırsak hücrelerinin sitozolünde metallotiyonein proteinine bağlanır. • Metallotiyonein sisteince zengin bir proteindir ve Cu gibi Zn, Cd ve Hg metallerini de bağlar. • Metallotiyoneine bağlanma metalin toksik olmayan formda tutulmasını sağlar ; Cu aracılı serbest radikal reaksiyonları kontrol altına alınır. • Hücre içi Cu metabolizmasında glutatyon da düzenleyici olarak rol oynar. • Karaciğer, plazmanın α2 globülinlerinden olan serüloplazmin proteinini sentez eder. • Bir serüloplazmin molekülü çok sıkı bağlı 6 atom Cu içerir ve Cu içeriğinden dolayı mavi renklidir. • Plazmada mevcut olan Cu’nun %90’ını serüloplazmin içerir fakat dokular dolaşımda albümin tarafından taşınan, albümine gevşek bağlı olan Cu’dan yararlanırlar.

  43. Total vücut bakırının en büyük kısmı (%10), karaciğerde özellikleri farklı olan dört havuzcuk arasında dağıldığı düşünülmektedir: Serbest Cu, metallotiyonein, serüloplazmin ve safra içindeki Cu. • Bakırın fazlası karaciğerden safraya atılır. Cu ATPaz 7B proteini Cu atılımına aracı olur. • Diyetle alınan, fakat emilmeyen Cu ile safra ve gastrointestinal sekresyonlardaki Cu feçesle atılır. • Safra ile atılım 0.5-1.3 mg/gün; idrar ve terle atılım diyetle alınan miktarın %3’ü kadardır. • Kadınlarda her menstrüel periyotta 0.1-0.8 mg Cu kaybedilmektedir.

  44. Seruloplazmin • Karaciğerde sentezlenir. • Akut faz reaktanıdır. • Ferrooksidaz aktivitesi vardır. • Antioksidan etkilidir.

  45. Erişkin sağlıklı bir kişide serum bakır düzeyinin normal değeri 65-165 g/dL

  46. Serum bakır düzeyinin normalden yüksek olması hiperkupremi Serum bakır düzeyinin normalden düşük olması hipokupremi olarak tanımlanır

  47. Hiperkupremi • Gebeliğin son üç ayında serum bakır düzeyi normalin 2-3 katına çıkar. • Enfeksiyöz ve neoplastik hastalıklarda • Lupus eritematozus, romatoid artrit, akut eklem romatizması gibi kollajen doku hastalıklarında • Primer biliyer sirozlu hastalarda serum total bakır düzeyi, normalin 30 katına çıkabilir. • Tıkanma sarılığında safranın bağırsağa atılamaması nedeniyle • Psöriyaziste (sedef hastalığı ) • Glomerülonefrit ve miyokart enfarktüsü • Östrojen verilmesi

  48. Hipokupremi • Bakır ve demir eritropoez için gereklidir. • Bakır eksikliğinde demir emilimi bozulur ve ağır bakır eksikliğinde anemi görülür. • Demir ile tedavi edilmeyen anemi bakır gerektirir. • Bakır eksikliğinin erken döneminde nötropeni ve hipokrom anemi görülür. • Kemik ve bağ dokuda lizil oksidaz aracılı kovalent çapraz bağ oluşumu azalır; çeşitli kemik ve eklem bozuklukları ile osteoporoz ortaya çıkar. • Tirozinaz aracılı melanin yapımı yetersiz olduğundan deride pigmentasyon eksikliği ve solukluk; geç dönemde sitokrom C oksidaz eksikliğine bağlı nörolojik bozukluklar görülür.

  49. İnsanlarda yapılan çalısmalar subklinik bakır eksikliğinin koroner kalp hastalığı riskini artırdığını, hiperkolesterolemi, glukoz intoleransı ve hipertansiyon gibi semptomlara yol açtığını göstermiştir. • Bakır eksikliği ile karakterize iki önemli tablo; Wilson sirozu Menkes Hastalığı

  50. Menkes Hastalığı • Cu ATPaz proteinlerini kodlayan genlerde mutasyon sonucunda ortaya çıkan kalıtımsal hastalıklardır. • Menkes hastalığında Cu ATPaz 7A proteini eksikdir. Cu bağırsak mukoza hücrelerinden ve diğer birçok dokuda, hücre dışına atılamayan Cu hücrede birikime uğrar ve Cu-bağımlı enzimlerin sentezleri (apoenzime Cu komponentinin konjügasyonu) azalır .

More Related