1 / 14

"NATAŞALI" TİCARET

"NATAŞALI" TİCARET. Hazırlayan. Hüsnü Çeşmeci. Haziran 2012. İçinde bulunduğun bir sohbette “ahl â k” konuşulurken esnaf arkadaşlar da yaşadıklarını-duyduklarını anlattılar. Duyduklarım hiçte hoş şeyler değildi… Onları dinlerken aklıma aşağıdaki hadis gelmişti.

elom
Télécharger la présentation

"NATAŞALI" TİCARET

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. "NATAŞALI" TİCARET Hazırlayan Hüsnü Çeşmeci Haziran 2012

  2. İçinde bulunduğun bir sohbette “ahlâk” konuşulurken esnaf arkadaşlar da yaşadıklarını-duyduklarını anlattılar. Duyduklarım hiçte hoş şeyler değildi… Onları dinlerken aklıma aşağıdaki hadis gelmişti. Resulüllah (sav) pazar yerinde buğday satan bir adama rastladı. Satıcıya: "Nasıl satıyorsun?" diye sordu. Adam da kendince anlattı. Allah Resulü elini çuvala daldırdı ve buğdayın ıslak olduğunu gördü. Bunun üzerine “İnsanların görmesi için ıslak olanı üst tarafına koysaydın ya! Aldatan bizden değildir” buyurdu. Nereden nereye gelinmiş… Bu toplumda alış-veriş (ticaret) yaygın olarak “yasa dışı ve ahlâk dışı” yapılıyorsa aramızda hukuk geçmiyor, ahlâk ise çürümeye başlamış demektir. NİÇİN BU KONU SEÇİLDİ?

  3. TANIMLAR NATAŞA SSCB’nin dağılması ile işsiz kalan Rus kadınlarının ülkemize gelerek “bavul ticareti” yanında, bazılarının “fahişelik” yapması üzerine halkımızın onlara “Rus fahişe” anlamında “Nataşa” demesi ile bu kelime lisanımıza girmiştir. (Aslında Nataşa, bir Rus bayan isminin bizimkilerce kısaltılmış halidir… Bunu hep yaparız.) TİCARET Ticaret: “Kazanç elde etmek amacıyla ürün, mal, hizmet vb. alım satımının yapılabilmesi için taraflar arasında yürütülen etkinlik” olarak tanımlanabilir. Ticarette esas niyet “kâr elde etmek”tir. Bir alış verişte neyin kazanıldığı, buna karşılık neyin kaybedildiği önemsenmiyorsa, bu ticaret meşru değildir. YASAK Yasak: “Yapılmaması için yasal engel konulan söz - eylem” olarak tanımlanabilir. Dünyevi yasakları ve cezaları “yönetim” koyarken; dini yasakları “vahiy” koymuştur. Dinin “yapma, söyleme, aklından geçirme” emirlerini (yasaklarını) çiğnemenin karşılığı “günah kazanmak”tır. TİCARİ REKABET Ticari Rekabet: “Aynı sahada ticari faaliyet gösteren kişi ve/veya kurumlar arasındaki pazar kapma yarışı” olarak tanımlanabilir. Bu rekabet; kalite, ucuzluk, meşru pazarlama teknikleri üzerinden yapılırsa yasaldır/mubahtır… İNSANIN OLDUĞU HER YERDE TİCARET YAPILIR.

  4. TİCARET NİÇİN YAPILIR? Bazıları; tarım, sanayi veya hizmet sektörünün birinde çalışarak yaptığı üretimle geçimini sağlarken; bazıları da üretici ile tüketici arasında köprü kurarak “alım - satım yaparak” (ticaretle) geçimini sağlar. İNSANIN TEMEL İHTİYAÇLARI Doğa şartlarına (bedence) en donanımsız canlı türü insandır. İnsanın soğuğa karşı uzun tüyleri veya kılları yoktur; örtünmek zorundadır… İnsan, hayvanlar gibi sadece doğadaki otları veya leşleri yiyerek yaşayamaz; kendi besinini üretmek zorundadır… İnsan bir ağaç kovuğunda, toprak içinde, kaya dibinde yaşayamaz; barınağa (eve) ihtiyacı vardır. Örnekleri çoğaltmak mümkündür… Diğer yandan; insan “aklı” ile ihtiyaçlarını gidermenin yollarını bulabilir, “eli” ile de üretebilir… Bu özel donanım sadece insana verilmiştir… İNSANIN BESİNE, ÖRTÜNMEYE, BARINMAYA İHTİYACI VARDIR. İnsan erkek veya dişi olarak yaratılmış ve cinsel olarak birbirlerine bağımlı kılınmıştır. Bu bağımlılık, cinselliğin tatmin edilmesini zorunlu kılar; aksi halde, insan “sapıklaşır”. Cinselliğin “meşru yoldan tatmini” sadece evlilikle mümkündür. İnsan fırsatını bulur bulmaz evlenmelidir. Evlilik aynı zamanda eş ve çocukların geçimini sağlamak demektir. İNSANIN EVLENMEYE İHTİYACI VARDIR. İNSAN, İHTİYAÇLARI İÇİN PARA KAZANMAK ZORUNDADIR.

  5. TİCARET ALANLARI İnsan tatminsiz varlıktır; mevcutla yetinmez, başkaları adına yeni ihtiyaçlar belirler. Bunu yapanlar üretecekleri malların pazarını da oluşturur. Bir yanda “sınırsız reklam”, diğer yanda “sınırsız tüketim hastaları” varken, her tür malın bir alıcısı çıkmaktadır. Bir arz ve onun taleplisi varsa, birileri araya köprüyü kurarak, ticareti gerçekleştirir. İÇ TİCARET ● Kısaca: “Bir ülkenin sınırları içindeki insanlar arasında yapılan alış-veriştir” diyebiliriz. Bu ticaret (teoride) kanunlara ve milli para birimine göre yapılması gerekirken, (pratikte) sapmalar olmaktadır. ● Ülkemizde “yerli-yabancı, helal-haram” her türlü malın ticareti yapılmaktadır. Bu ticarette neyin neyi tetiklediği belli değildir. Arz mı talebi doğuruyor; yoksa, talep var da arz mı arkadan geliyor? ● Bazıları ticareti öylesine ahlâksızlaştırdı ki “kadını da mal kabul edip” ticaretini yapmaktadır. DIŞ TİCARET ● Kısaca: “İçerde üretilen bir malın dışarıya satılması (ihracat yapmak) veya yabancı bir ülkeden mal getirmek (ithalat yapmak)” diyebiliriz… Dış ticareti kontrol altında tutabilen, üretimi artırarak ihracatı ithalatın önüne geçirebilen yönetimler başarılı kabul edilir. ● Uluslararası ticaret, “her parası olanın istediğini istediği ülkeden alabilir” anlamına gelmez. Stratejik maddeler, ileri teknoloji ürünleri, silah vb. satışları “ticari kararla” değil “siyasi kararla” yapılır. ● Günümüz uluslararası ticaretinde “kredi şantajı, resmi rüşvet, savaş tehdidi” olağan hale gelmiştir. TİCARET HEDEFE GÖRE YAPILIR, HEDEFE NEYİN KONULDUĞU ÖNEMLİDİR.

  6. TİCARET KAZANMAK İÇİN YAPILIR Bazıları; geçimi için gerekli parayı bulmak niyetiyle ticaret yaparken; bazıları da güç elde etmek ve sıra dışı (lüks) yaşamak için ticaret yapar. DAHA ÇOK KAZANMAK İÇİN TİCARET TİCARETE BAŞLAMADAN ÖNCE ONUN AHLÂKI ÖĞRENİLMELİDİR. RIZIK İÇİN TİCARET ● İnsan, kendisinin ve ailesinin ihtiyacı olan temel maddeleri temin edebilmek için “para” bulmalıdır. Para temin etmenin bir yolu da ticaret yapmaktır. Yani, alıp-satarak aradaki fazla paraya (kazanca) sahip olmaktır. Ticaretin karşılığı her zaman kazanç olmayabilir, zarar da edilebilir. ● Bir ticari faaliyetin hedefinde “namuslu kalarak kazanmak” varsa, bu ticaret meşru/helâl olmalıdır. Tersini namuslu bir insanın vicdanı kabul etmez, kendine ve ailesine devamlı sıkıntı kaynağı olur. NOT: Kanunların yasaklamadığı her maddenin ticareti yasaldır. Ancak, helâl olmayabilir. Helâlliği din tanımlar. Bir Müslüman ticaretini yaparken vahyin yasak koyduğu maddelerin ticaretini yapamaz. Örnek: Alkol ticaretini kanunlar serbest bırakmış ise, ticareti yasaldır. Bu serbestlik ona dinen meşruluk/helâllik kazandırmaz, ticareti haramdır (Müslümana yasaktır). ● Kazanmak isteği normaldir. Esas olan nereden nasıl kazanılacağı ve nereye harcanacağıdır. ● Tüm ticari faaliyetler ihtiyaç gidermek maksatlı yapılmaz. Bazıları “daha çok kazanma” ihtirasına kapılır ve meşru/helâl olmayan yollara sapar. ● “Gelsin de nereden nasıl gelirse gelsin” anlayışı insanı insan olmaktan çıkarır, canavarlaştırır. Böyle bir ticaretin getirisi insanın günlük “yaşam tarzı”nı da etkiler; “haydan gelen huya gitmeye” başlar. NOT: Birinde; marka hevesi, daha lüks yerlerde daha lüks eşya içinde yaşama, gece hayatı, lüks tatiller, metres besleme, yat-kat vs. isteği varsa normalin üstünde gelire ihtiyacı var demektir. Bu da (istisnalar hariç) ticaretin “helal olmayacak şekilde” yapılmasının kapısını açar. Bu kapıdan giren bir daha kolay kolay çıkamaz; ya, kazandıkça haz alır geri dönmek istemez; veya, iflas eder istese de dönemez…

  7. “KİRLİ - AHLÂKSIZ" TİCARET Konumuzun başlığındaki “Nataşa” kelimesi (sadece fuhşu değil) ahlâki olmayan her davranışı temsil için konulmuştur. Bu sebeple başlığı “kirli” veya “ahlâksız” ticaret olarak da düşünebilirsiniz. TİCARETTE “OLMAMASI GEREKEN” DAVRANIŞLARA AİT BAZI ÖRNEKLER Rüşvet Alıp - Vermek Acımasızlık Hırsızlık Zamanında Teslimat Yapmamak Standart Dışı Mal Satmak Doyumsuzluk Haram Olan Malı Helal Gibi Göstermek (Domuz eti örneği) KİRLİ PARA Bozuk Mal satmak Tekelleşerek Canavarlaşmak Sadece bir kişiye zararı dokunur, o da denizde… Ya kötü insanın? Borcunu Geç Ödemek veya Hiç Ödememek HATALAR, YENİ HATALARI DOGURUR.

  8. İNSANIMIZA NE OLMUŞ? İnsanımız, tarihinin hiçbir döneminde bugünkü kadar “ticari ahlâk”tan uzaklaşmadı. Demek ki insanımız gereğinden fazla “sekülerleşmiş, dünyacı olmuş”… Ticarette rekabet normaldir; ancak, rekabeti “kadın eti” üzerinden yürütmek kadar çirkin ne olabilir? Bilirsiniz, duyarsınız; bazıları ticaret yapacağım derken “pezevenklik” yapıyor. Nasıl mı? Yeni moda; birileri benimle ticaret yapsın diye ücretini ödediği Nataşa’yı birilerine yolluyor. Böyle elde edilen paraya “kazanç” denilir mi; “fuhuşla kazanılan para” eşe, çocuğa yedirilir mi? Sekülerizm Özel hayat dahil, hayata dini sokmamak. Dünyacı Olmak ● Ahirete inanmakla birlikte ölmeyecekmiş gibi keyfi (sorumsuz) davranmak. ● Veya; hayatının dünyayla sınırlı olduğunu, bu sebeple ne yaparsa yanına kâr kalacağını düşünerek “sınırsız yaşantı sürme” isteği. Kendini yetersiz gören biri “meşru rekabete” girmez, “arkaya dolanmak” ister; yani, “rüşvet” yoluyla haksız kazanç elde etmek ister. Bir ahlâksızın verdiği rüşveti alacak bir başka ahlâksız her zaman vardır… Rüşvetli ticaret sadece kamu kurumlarında değil, özel sektörde de mevcut. Bir özel işletmenin yetkili elemanı aldığı/alacağı rüşvet uğruna patronunu aldatabiliyor. Pezevenk “Gizli ve yasal olmayan cinsel ilişki öncesinde aracılık eden kimse” (TDK) Medyada “ahlâksız ticaret”e ait haber ve görüntüler verilir. Bu verilenler sadece yakalananlar ve haber değeri olanlardır. Hepimiz biliyoruz ki çevremiz “bozuk-hileli-standart dışı” mal alıp satanlarla dolu. İşin garibi; biri bozuk mal (örnek verelim et) satıyor, akşam evine giderken bozuk ürün (örnek verelim; çiğ-yanık-hormonlu ekmek) almak zorunda kalıyor… Al birini, vur diğerine. ● Ülkeyi yolsuzluklar cenneti haline getirmek isteyenlerin “örgütlenebildiği” ● Köşeyi dön de nasıl dönersen dön anlayışının “akıllılık” kabul edildiği ● Herkesin birbirine “zarar vermeyi” kahramanlık saydığı BAŞKA ÖRNEKLER DE VERİLEBİLİR. BİR ÜLKEDE YAŞAMANIN SIKINTILARINI YAŞIYORUZ.

  9. KADER YAZMAYA KALKMAK Ahlâk dışı / yasa dışı ticaret yapanlar kendilerini; “işini bilen” (kaderini yazan) olarak tanımlayıp, “ihtiyaçlarımızı başka türlü karşılayamayız” diyerek yaptıklarına mazeret de üretiyorlar. Yetmiyor; namuslu ticaret yapmak isteyenleri “akılsız / enayi” olmakla suçluyorlar… NEREYE KADAR? ● İnsan haddini bilmezse “her şeyin kaynağının kendisi” olduğunu iddia eder. “Ben yaptım, ben kazandım, ben olmasaydım” der de der… ● Gerçek hiçte öyle değildir. İnsan kendine verilen bedeni, aklı ve doğayı kullanır; bunlar olmasa idi insan bir hiçti… Örnek: Aklı yerinde olmayan birinin ciddiye alınabilecek bir iş yaptığını gören var mı? ● Soru şu: Her birimiz bedenimizi, aklımızı ve doğayı “doğru yerde ve şekilde” kullanıyor muyuz? İNSAN TEDBİR ALABİLİR, TAKDİR YAZAMAZ. İNSAN TERCİHLERİNİ VE TAKDİR EDİLENLERİ YAŞAR ● İnsan, bedeni dahil hiçbir şeyin gerçek sahibi değildir ve olamaz da. O sadece geçici olarak dünyayı kullanacaktır. Bu kullanımda kendisinin “tercihleri kendi kaderinin bir parçası” olacaktır. ● Bir insan kendisine takdir edilenleri yaşayacaktır. Örnek: O, zengin bir ailenin çocuğu olarak doğup, miras yoluyla servet sahibi olabilir. Bu zenginliğin elde edilmesinde hiçbir emeği (anne ve babasını seçme iradesi) yoktur; takdir budur… Fakirlikte öyle. YANLIŞ TERCİHLER, KÖTÜ SONUÇLAR DOĞURUR. Bir insan; enflasyon, fırsat eşitsizliği, yüksek vergi, giderlerinin fazlalığı vb. sebeplerle “parasız kalacağı korkusuna kapılıp” namuslu kazançtan uzaklaşmayı düşünebilir. İNSAN NAMUSLU ÇALIŞMAKTAN SORUMLUDUR, ZENGİN OLMAKTAN DEĞİL.

  10. İSTESEK DE - İSTEMESEK DE HERKES “KENDİ FAKİRLİĞİNİ” VE “KENDİ ZENGİNLİĞİNİ” YAŞAYACAKTIR. ÖRNEKLEYELİM ZENGİN FAKİRLİĞİ TADACAKTIR Fabrikası olan zengin iş adamı, bir yenisini kurmak ister ve kredi kullanır… Her şey yolunda iken doğan kriz, faizlerin yükselmesine ve geri ödeme tarihinin öne çekilmesine sebep olabilir. Bu gelişme zengin adamı mevcut durumundan geriye düşürür; bir nevi onu fakirleştirir, sıkıntıya sokar… BU ONUN FAKİRLİĞİDİR. Bu durumda zengin adam ne yapacak? Ticaretine hile mi karıştıracak, yoksa sabredip meşru çözümler mi arayacak? KABUL EDİLEN HATA, DOĞRUYA ATILAN İLK ADIMDIR. FAKİR ZENGİNLİKLE TANIŞACAKTIR Bir fakirin çobanlığını yaptığı sürüye kurtlar saldırır ve iki koyun yaralanır. Çoban mundar ölmemeleri için onları keser… Sürü sahibi kesilen koyunları çobana bağışlar… Her gün ekmekten başka yiyeceği olmayan çoban için bu iki “gövde et” bir servettir. BU ONUN ZENGİNLİĞİDİR. Çoban ne yapacak? Komşu fakir çoban ile bu eti paylaşacak mı, yoksa satıp “param olsa (…) yapardım” dediği işleri mi yapacak? Her canlının rızkı farklı takdir edilmiş ve ayrılmıştır. Başkalarının rızkını çalarak kendi payını artırmak isteyenler takdiri değiştiremezler, sadece kendilerini kandırırlar. Suç ve günahtan paylarını da alırlar. Böyleleri ne kadar büyük hata ettiklerini göreceklerdir… YARIN GEÇ OLABİLİR, HATALAR BUGÜNDEN KABUL EDİLMELİDİR.

  11. KONUNUN DİNİ BOYUTU “Müslüman elinden ve dilinden insanların zarar görmediği kimsedir.” (Hadis) İslam, “kirli ticareti” yasaklayarak insanı ve toplumu korumak isterken, bazı Müslümanların “haram ticaret”te ısrarları çok acı… Bu iman zafiyeti İslam’a zarar veremez, sahibini küçültür. ● Anadolu’nun son yüzyıldaki yöneticileri İslam’ı sadece; “oruç, namaz, hac, kurban gibi ibadetlere ve mevlit okutma gibi örfi törenlere” hapsederek, “Dini böyle kabul edin” dediler. İnsanların çoğu bunu kabullendi ve dini hayatlarına sokmadılar. ● Bir diğer ifade ile; İslam bir bütünken, Müslüman onu parçaladı; “günlük hayata” ait hükümlerin bir kısmını görmemezlikten geldi; bir kısmını ise inkâr etti. Boşalan yeri; hırs, çıplaklık, israf, faiz, cinsel sapmalar, alkol, kumar alırken bunların finansmanı için de ticaret “kirli” yapılmaya başlandı… HARAMLAR, HARAMLARI GETİRDİ. “Ademoğlunun iki vadi dolusu malı olsa bir üçüncüsünü ister. Ademoğlunun içini / karnını topraktan başka bir şey dolduramaz." (Hadis) Hayata “nefis penceresinden” bakanların ihtiyaçları hiç bitmez. Böyleleri hayatının merkezine “para”yı koymak zorunda kalır ve tüm zamanını para bulmak için kullanır. Önce “helâlden olsun” derken zamanla “gelsin gelsin” demeye başlar; artık, ipin öbür ucu şeytana geçmiştir, çektiği yere gidilir… TAKDİR EDİLMİŞ RIZKI, İNSAN DEĞİŞTİREMEZ. “Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir.” “İnsanlara öyle bir zaman gelir ki, kişi malı helâlden mi, haramdan mı aldığına hiç aldırmaz." (Hadis) “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun..." (Kur'an 66/6)

  12. ●Bir Müslüman rızkı için ticaret yapabilir; yapması da teşvik edilmiştir. Çünkü, “Kazancın onda dokuzu ticarettedir.” Helal mallarla, helal metotlarla yapılan ticaret aynı zamanda ibadettir; “doğru tacir, kıyamet günü Arş’ın gölgesinde” olacaktır. ● Ebedi ahiret hayatında “Doğru sözlü, dürüst ve güvenilir tacir, nebîler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir” müjdesinden daha büyük ne olabilir? ● Hz. Peygamber, “Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi maldır.” Sözü ile bizleri asırlar öncesinden tanımlıyor ve uyarıyor. ● Servet hırsı, bazılarını fakir ve muhtaçları gözetmek yerine “onların haklarını çalmaya” yönlendiriyor. Bu yöneliş insanı şeytanla dost kılıyor. Ve şeytan; “malın kusurlarını saklamak, karaborsa yapmak, tartı ve ölçüde hile yapmak, yemin ederek kandırmak” gibi bin bir hile ve düzenbazlığı insana öğretiyor… O ŞEYTAN Kİ, İNSANIN EN BÜYÜK DÜŞMANIDIR. Şeytan “onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım” (Kur’an 7/17) “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayasızlığı emreder” (Kur’an 2/268) “Şeytan onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur” (Kur’an 29/38). HAYATIMIZDAN DİNİ ÇIKARIRSAK GERİYE NE KALIR? HAYVANİ BİR HAYAT… “…Ey akıl sahipleri Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” SONSUZ HAYATINIZI DÜNYANIN GEÇİCİ RANTLARINA FEDA ETMEYİNİZ.

  13. BİTİRİRKEN DÜN HEPSİ BİZİM HAYATIMIZ Dün geçmiştir… Geri getirilemez, geriye gidip düzeltilemez. Düne ait ne tür hatalarımız varsa tövbe etmekten başka çaremiz yoktur. “Bütün insanlar hata eder, hata edenlerin en hayırlısı ise tövbe edenlerdir.” (Hadis) BUGÜN Bugünü yaşıyoruz… Bugünün hatalarını telafi edecek yarınımız olmayabilir. Bu sebeple hata işlemeye devam etmek akılsızlıktır. Ticari hayatımızı yeniden gözden geçirerek, nerede hata yaptığımızı sorgulamalı ve düzeltmeliyiz. YARIN Yaşayanın yarın garantisi yoktur. Yarınımız mezar veya mahşer yeri olabilir. Orasının azap yerimiz olmaması, bugüne bağlıdır… “Akıllı kimse, dünyada iken kendini hesaba çekip ölümünden sonrası için hazırlık yapandır.” (Hadis) GASP ETTİKLERİMİZ DÜNYADA KALACAK GÜNAHLARI BİZİMLE GİDECEK. EBEDİ HAYATIMIZI KARARTMAYA İNSAN, FİZİKSEL YAPISIYLA DEĞİL, AKLIYLA İNSANDIR. AKILLI İNSAN İSE, ALLAH'IN HUZURUNA KUL HAKKIYLA ÇIKMAMAYA GAYRET EDENDİR. KİRLİ TİCARET YAPARAK DÜNYALIK KAZANMAYA NE GEREK VAR? DEĞER Mİ? YAŞIYORSAK FIRSATIMIZ VAR DEMEKTİR.

  14. Herşeyin görevini doğru yaptığı dünyada İnsanın da görevini doğru yapması beklentisiyle Sağlık ve mutluluklar dilerim. Faydalandıklarıma teşekkürlerimle... Hüsnü Çeşmeci

More Related