1 / 34

Çocukluk Çağı Non Kistik Fibrozis Bronşektazili Hastalarda Oksidan ve Antioksidan Denge

Çocukluk Çağı Non Kistik Fibrozis Bronşektazili Hastalarda Oksidan ve Antioksidan Denge. Sevgi Pekcan, Seda Karataş, Sevil Kurban,Hüseyin Altunhan Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi. Herhangi bir çıkar çatışması yoktur.

gilda
Télécharger la présentation

Çocukluk Çağı Non Kistik Fibrozis Bronşektazili Hastalarda Oksidan ve Antioksidan Denge

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Çocukluk Çağı Non Kistik Fibrozis Bronşektazili Hastalarda Oksidan ve Antioksidan Denge Sevgi Pekcan, Seda Karataş, Sevil Kurban,Hüseyin Altunhan Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi

  2. Herhangi bir çıkar çatışması yoktur.

  3. Bronşektazi, bronş duvarının doğuştan ya da sonradan anormal kalıcı dilatasyonuyla seyreden kronik inflamatuar bir hastalıktır • Antibiyotik kullanımı ve aşı uygulamaları sonucu gelişmiş ülkelerde bronşektazi insidansı azalmakta iken, gelişmekte olan ülkelerde gerek etkin aşılama yapılamaması gerekse tekrarlayan iyi tedavi edilemeyen alt solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle hala yaygın bir hastalık olarak görülmektedir.

  4. Organizmada serbest radikallerin oluşum hızı ile bunların ortadan kaldırılma hızı bir denge içerisindedir ve bu durum oksidatif denge olarak adlandırılır. Oksidatif denge sağlandığı sürece organizma, serbest radikallerden etkilenmemektedir. • Bu radikallerin oluşum hızında artma ya da ortadan kaldırılma hızında bir düşme bu dengenin bozulmasına neden olur. ‘Oksidatif stres’ olarak adlandırılan bu durum serbest radikal oluşumu ile antioksidan savunma mekanizması arasındaki ciddi dengesizliği göstermekte olup, sonuçta doku hasarına yol açmaktadır.

  5. Oksidatif stres altında oksijen radikallerinin oluşumu, antioksidan savunma sisteminin kapasitesini aşarsa, artan serbest oksijen radikalleri hücrenin çeşitli bileşenleri ve hücre dışı makromeleküller ile etkileşerek hücrede yapısal ve fonksiyonel bozukluğa neden olurlar • Eğer serbest radikaller nötralize edilmezlerse hücre membran proteinlerini yıkarak, membran lipid ve proteinlerini yok ederek, hücre membranını sertleştirip hücre fonksiyonunu engelleyerek, nükleer membranı geçip nükleustaki genetik materyale etki edip DNA'yı kırılma ve mutasyonlara açık hale getirir.

  6. Vücudun antioksidan/oksidan durumu antioksidan/oksidan moleküllerin konsantrasyonu ayrı ayrı ölçülerek değerlendirilebilmekle beraber, genel antioksidan/oksidan durum total antioksidan durum (TAS) ve total oksidan durumun (TOS) ölçümü ile daha kolay değerlendirilebilmektedir.

  7. Plazma ve vücut sıvılarında bulunan antioksidanların toplam etkisini TAS (total antioksidan status), oksidanların toplam etkisini ise TOS (total oksidan status) yansıtır. • Plazmada antioksidanlar ve oksidanlar etkileşim içindedir. Vücudun antioksidan/oksidan durumu antioksidan ve oksidan moleküllerin konsantrasyonları ayrı ayrı ölçülerek değerlendirilebilmesine rağmen genel antioksidan/oksidan durum total antioksidan durum (TAS) ve total oksidan durumun (TOS) ölçümü ile daha kolay değerlendirilebilmektedir.

  8. Paraoksonazise lipoproteinperoksidasyonu ve LDL kolesterolün oksidasyonunu önlediği düşünülen antioksidan bir enzimdir

  9. Amaç • Bu çalışmada non kistik fibrozis bronşektazili (Non-KF BE) çocuk hastalarda hastalık patogenezinde yeralan antioksidan ve oksidan denge arasındaki ilişkinin PON1 (paraoksonaz), TAS (Total antioksidan status) ve TOS (total oksidan status) ölçümü yapılarak ortaya çıkarılması amaçlanmıştır

  10. Materyal- Metod • Çalışmamıza Haziran 2009-Ekim 2010 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalında takipli, non-KF BE tanılı 29 hasta ve herhangi bir hastalığı olmayan ve kontrol amaçlı genel polikliniğimize başvuran 30 sağlıklı, yaş ve cins uyumlu çocuk dahil edildi. • 29 olgu alevlenme döneminde, 28 olgu alevlenmenin ardından 1 aylık stabil dönemde (1 hasta alevlenme döneminde exitus oldu) değerlendirildi.

  11. Çalışmaya alınan hastaların yaşları 16 ay–202 ay aralığındaydı. • Çalışmaya alınan hastaların alevlenme ve iyileşme döneminde • yaşları • cinsiyetleri • boyları, kiloları • persantilleri • VKİ’leri • ateş • solunum sayısı • O2 saturasyon değerleri • fizik muayene bulguları kaydedildi.

  12. Alevlenme kriteri olarak • balgam yapımında artış • balgam niteliğinde değişme • ateş • lökositoz • CRP yüksekliği • prokalsitonin yüksekliği • öksürük ve nefes darlığında artma yeni dinleme bulgusu • akciğer grafisinde yeni infiltrasyon kabul edildi • solunum fonksiyon testi kabul edildi

  13. Akciğer grafilerindeki bronşektazi bulguları Gudjberg ölçütleri kullanılarak değerlendirildi. • Bu ölçütlere göre • grup A normal; • grup B yalnızca artmış çizgilenme; • grup C artmış çizgilenme ve kalabalıklaşma; • grup D grup B ve C’nin yanında sirküler çizgilenme ve bal peteği görünümü şeklinde sınıflandırıldı.

  14. Tüm hastaların YÇBT incelemesi yapılmış olup bronşektazinin anatomik yaygınlığı, hastaların klinik durumlarını bilmeyen bir radyolog tarafından ve altı lobun her biri için ayrı ayrı değerlendirilerek skorlandı • derece 0, bronşektazi bulgusu yok • derece 1, hafif (lobun <%25) • derece 2, orta (lobun %25-50’si) • derece 3, ağır (lobun %50’sinden fazlası) • Tüm lobların skorları daha sonra toplanarak bronşektazinin yaygınlık şiddetine ait genel bir skor elde edildi. • Skor toplamı 0–6 arası hafif, 7–12 orta, 13–18 arası ağır bronşektazi olarak değerlendirildi. • Buna göre bronşektazili 24 hasta YÇBT’de hafif, 4 hasta orta, 1 hasta ise ağır bronşektazik alanlara sahipti

  15. Bronşektazili hastaların akut alevlenme döneminde, tedavi sonrası 1 aylık stabil dönemde ve kontrol grubundan TAS, TOS ve PON1 için 5–6 cc kan alınarak 2500 devirde 10 dk santrifüj edilerek serumları ayrıldı. Elisa yöntemi ile çalışıldı.

  16. Bulgular • Olguların 14’ü (%48.3) erkek, 15’i (%51.7) kız • Yaş ortalamaları 10.55 ± 4.31 yıl (dağılım16 ay–202 ay) • 13 (%44.8) hastada anne–baba arasında akrabalık bulunduğu görüldü. • Çalışma grubundaki 6 hastanın (%20.6) boyu, 8 hastanın (%27.5) vücut ağırlığı üç persantilin altında bulundu • BMI değerleri <18 olan hasta sayısı 19 (%65.5) idi.

  17. Bulgular • Evde sigara içilen hasta sayısı 8 (%27.5) • Evde yaşayan kişi sayısı >4 olan hasta sayısı 16 (%55.1) • Bronşektazi nedeniyle opere olan hasta sayısı 6 (%20.6) • Düzenli takibe gelen hasta 26 (%89.6)

  18. Bulgular • Non–KF BE etiyolojisine göre olguların dağılımı; • Geçirilmiş akciğer enf (%48.3) • Astım (%27.6) • İmmün yetmezlik (%13.8) • Tüberküloz (%3.4) • Mcleod sendromu (%3.4) • Primersilierdiskinezi (%3.4) İmmün yetmezlikli 4 hastanın 1 hastada ataxitelenjiektazi, 1’nde geç başlangıçlı ADA eksikliği ve 2 tanesinde ise yaygın değişken immün yetmezlik (CVID) idi

  19. Hastaların alevlenme, stabil dönem ve kontrol grubunun PON1, TAS ve TOS düzeylerinin ortalama ve standart sapma değerleri

  20. Non–KF BE hastalarının alevlenme ve stabil dönemlerinde PON1, TAS ve TOS seviyelerinin karşılaştırılması

  21. Non–KF BE hastalarının alevlenme dönemi ve kontrol gruplarının PON1, TAS ve TOS seviyelerinin karşılaştırılması

  22. Non–KF BE hastalarının stabil dönem ve kontrol gruplarının PON1, TAS ve TOS seviyelerinin karşılaştırılması

  23. Non–KF BE’li hastaların alevlenme döneminde bakılan Torax BT skorlamasıyla PON1, TAS ve TOS seviyelerinin karşılaştırılması

  24. Non–KF BE’li hastaların etiyolojik dağılımına göre PON1, TAS ve TOS seviyelerinin karşılaştırılması

  25. Çalışmamızda bronşektazili hastalar etiyolojilerine göre sınıflandırıldığında immün yetmezlikli hastalarda TOS düzeyinin buna dayanarak oksidatif stresin, tekrarlayan akciğer enfeksiyonu olan ve astımlı hastalara göre daha yüksek olduğunu saptadık ki bu farklılık istatiksel olarak da anlamlı idi (p=0.000).

  26. Sonuç • Çalışmamızda non–KF BE’li hastalarımızın enfeksiyon ve devamlı inflamasyonun neden olduğu akut alevlenme döneminde TOS düzeyleri yükselirken oksidan aktivitenin arttığını, PON1 ve TAS düzeyleri ise düşerken antioksidan aktivitenin azaldığını gördük. • Stabil dönemde ise alevlenme dönemine göre istatiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte PON1 ve TAS düzeyleri yükselirken, TOS düzeyinin düştüğünü ancak oksidan aktivitenin kontrol grubuna göre hala yüksek olduğunu saptadık. • Kontrol grubunda ise PON1 ve TAS düzeylerini alevlenme ve stabil döneme göre daha yüksek, TOS düzeyini ise daha düşük saptadık.

  27. Sonuç • Çobanoğlu ve arkadaşları yaptıkları çalışmada Hacettepe üniversitesi pediatrik göğüs hastalıklarında takip edilen 18 KF, 15 BE’li hasta ve 15 sağlıklı çocuk alınmış • kontrollerle karşılaştırıldığında beta karoten düzeyini KF’li grupta, • vitamin E düzeyini KF ve BE’li grupta belirgin düşük bulmuşlardır. • KF ve BE’li hastalarda MDA ve TNF alfa düzeyi yüksekken, • beta karoten tedavisinden 6 ay sonra her iki grupta da plazma beta karoten ve vitamin E düzeyinin artmış, MDA ve TNF alfa seviyesinin ise azalmış olduğunu göstermişlerdir.

  28. Sonuç • KF, astım, TBC, KOAH gibi kronik inflamatuar akciğer hastalıklarında yapılan çeşitli çalışmalarda oksidatif stres göstergelerinden MDA, TOS aktivitesinin yüksek ve antioksidan maddelerden vitamin C, E, beta karoten, PON ve TAS düzeylerinin ise düşük olduğu gösterilmiş ve antioksidan tedavi denenmiştir.

  29. Sonuç • Bronşektazili hastalarda oksidatif stresi etkileyen başka bir durum bronşektazik alanların yaygınlığıdır. Biz de çalışmamızda postero-anterior akciğer grafisi skorlaması ve Toraks BT skorlamasıyla belirlediğimiz grupların yaygınlık derecesinin oksidatif stresle ilişkisini inceledik. • hastaların PON1, TAS ve TOS düzeyleri karşılaştırıldığında bronşektazik alanların daha fazla olduğu Grup D hastalarında TOS plazma düzeyi diğer gruplara göre yüksek, PON ve TAS plazma düzeyi ise düşük tespit edilmesine rağmen bu farklılıklar istatiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05).

  30. Sonuç • Hastaların Toraks BT skoruna göre TOS düzeyi karşılaştırıldığında orta–ağır bronşektazideki TOS düzeyini hafif bronşektaziye göre istatiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte yüksek bulduk. • TAS düzeyleri karşılaştırıldığında ise hafif bronşektazide bakılan TAS plazma düzeylerinin, orta–ağır bronşektazideki TAS düzeylerinden istatiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu saptadık (p=0.043). • Toraks BT skoruna göre hafif ve orta-ağır bronşektazilerdeki PON düzeyini orta-ağır bronşektazidekine göre daha yüksek saptamamıza rağmen istatiksel olarak anlamlı değildi.

  31. Sonuçta postero–anterior akciğer grafisi ve ToraxBT’debronşektazik alanlar yaygınlaştıkça TOS düzeyinin yani oksidatif stresin arttığını, PON ve TAS düzeylerinin dolayısıyla antioksidan kapasitenin azaldığını gördük • Buna göre bronşektazik alanların yaygınlığı arttıkça oksidatif stresin arttığını ve antioksidan kapasitenin ise yetersiz kaldığını düşündük

  32. Çalışmamızda bronşektazili hastalar etiyolojilerine göre sınıflandırıldığında immün yetmezlikli hastalarda TOS düzeyinin buna dayanarak oksidatif stresin, tekrarlayan akciğer enfeksiyonu olan ve astımlı hastalara göre daha yüksek olduğunu saptadık ki bu farklılık istatiksel olarak da anlamlı idi (p=0.000). • Bu durumu immün yetmezlikli hastaların sık hastalanmasına ve sürekli olarak oksidan strese maruz olmasına bağladık. PON ve TAS düzeyleri açısından karşılaştırdığımızda da, astımlı hastaların PON1 ve TAS düzeylerinin immün yetmezlikli hastalara oranla istatiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte yüksek olduğunu gördük.

  33. Sonuç Olarak • non–KF BE’li hastaların inflamasyon ve enfeksiyonun neden olduğu alevlenme döneminde stabil dönem ve kontrol grubuna kıyasla oksidatif stresin yüksek, antioksidan savunma mekanizmalarının yetersiz olduğunu, stabil dönemde de kontrol ile karşılaştırıldığında oksidan aktivitenin hala yüksek ve antioksidatif sistemlerin yetersiz olduğunu gördük. • Dolayısıyla bunların gerek alevlenme gerek stabil dönemde sağlıklı kişilere göre antioksidan savunmalarının yetersiz olduğu için ve sürekli maruz oldukları oksidatif hasardan korunabilmeleri için hem alevlenme hem de stabil dönemde antioksidan destek alması gerektiğini düşündük.

  34. Sonuç Olarak • Buna göre non–KF BE’li hastalara alevlenme ve stabil dönemde antioksidan destek tedavi verilmesiyle oksidatif stresin zararlı etkilerinden hastaların korunabileceği, hastalık progresyonu ve alevlenme ataklarının sıklığının azaltılabileceği kanaatindeyiz.

More Related