1 / 45

SES BİLGİSİ

SES BİLGİSİ. HAZIRLAYAN MUSTAFA DEMİR. SÖYLEYİŞ (TELAFFUZ). Zihinde oluşan duygu, düşünce ve kavramları söze dönüştürmeye telaffuz denir. Telaffuz, Arapça "lafz = sözcük" kökünden gelir. Türkçe karşılığı söyleyiştir.

jinelle
Télécharger la présentation

SES BİLGİSİ

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. SES BİLGİSİ HAZIRLAYAN MUSTAFA DEMİR

  2. SÖYLEYİŞ (TELAFFUZ) • Zihinde oluşan duygu, düşünce ve kavramları söze dönüştürmeye telaffuz denir. • Telaffuz, Arapça "lafz = sözcük" kökünden gelir. Türkçe karşılığı söyleyiştir. • iletinin gönderiliş amacına ulaşması, anlaşılır olmasına bağlıdır. Bu da sesleri doğru kullanmak, vurgu, tonlama ve diğer öğelere dikkat etmekle mümkün olur.

  3. Telaffuzu, dolayısıyla konuşması düzgün insanlar, başkalarıyla kolay iletişim kurar, ilişkilerinde başarılı olur. • Telaffuzu, düzgün olmayan insanlar, etrafındakiler tarafından dinlenmek istenmez. Ne söyledikleri hemen ve net anlaşılmaz.

  4. SES VE SESLERİN KULLANIMI • Her ses, konuşma sesi değildir. Duygu, düşünce ve kavramların söze dönüştürülmesi, belirli bir düzen içinde gerçekleşir. • Akciğerlerden çıkan hava; nefes borusu, gırtlak, ağız boşluğu ve burundan geçerek dışarı çıkar. Konuşma sesi, ciğerlerden pompalanan bu havanın, çıkış yolu üzerindeki organların (gırtlak, boğaz, ses telleri, küçük dil, geniz, damak, dil, dişler vs.) daralıp açılması, birbirlerine yaklaşıp birbirlerinden uzaklaşması, yatık veya dik şekiller alması sonucunda oluşur.

  5. İnsanın çıkardığı sesler sınırlıdır. Çocukken dillenme dönemi adı verilen evre yaşanır. Bu dönemde çocuklar, büyüklerinden duydukları sesleri taklit eder. Zamanla gırtlak, çocuğun duyduğu ses ve söyleyiş özelliklerine göre biçimlenir. Bu dönem geçtikten sonra sesin biçimlendirilmesi daha zor olur. • Seslerin çoğu tüm dillerde ortaktır. Bunun yanında bazı dillerin kendine özgü sesleri de olabilir. Örneğin Arapçadaki "ayn" (t) sesi Türkçede yoktur. Ayrıca seslerin kendi içinde de farklı özellikleri vardır. Kimi sesler yalnız başına söylenebilirken (a, e, i, ö ), kimi sesler, ancak başka seslerle birlikte t (t/e), p (p/e), s (s/e), z(z/e) vs.] söylenebilir.

  6. Konuşma dilinin -yazı dilinde olduğu gibi- kendine özgü kuralları vardır. Konuşma esnasında, kimi hece veya sözcükler farklı vurgularla söylenir. • Söz, söyleniş amacına uygun tonlama farklılıkları gösterir. • Bir metin veya şiir okunurken belli yerlerde duraklanır, bu duraklamalarda bazen soluklanılır. • Bazen bir sözcüğün başka bir sözcüğe bağlanarak okunması söyleyişe ahenk katar.

  7. Söyleyişi güzelleştiren unsurlar şunlardır: BOĞUMLANMA • Akciğerler solumak için gerekli havayı gırtlağa doğru iter. Gırtlaktaki ses tellerinin arasından geçen hava, sesi oluşturur. Sesin biçimlenerek dışarı çıkmasına boğumlanma denir.

  8. Boğumlanma konuşmanın birincil öğesidir. Düzgün bir söyleyiş için boğumlanmanın tam olması gerekir. Kusursuz bir boğumlanma, hecelerin ses değerini tam vermeyle, heceleri atlamadan, sesleri değiştirmeden doğru ve güzel anlaşılacak biçimde kullanmayla olur. • Kimi insanların konuşmasında boğumlanma kusurları görülür. Bunların birçoğu çalışma veya tedaviyle ortadan kalkar.

  9. Gılama • "R" sesinin "ğ,l,y" seslerinden biri gibi boğumlandırılmasıdır.korkarım koğkağımkolkalım koykayım Atlama • Konuşurken bazı harf veya hecelerin söylenmemesidir. • Hanımefendi hanfendi/hamfendi • Nasılsınız nassınız • Gazete gaste

  10. Değiştirme veya Pelteklik • Bir ünsüzün yerine başka bir ünsüz kullanılmasıdır. Çok çeşitlidir. • J z şarj şarz • R l birader bilader • S ş şemsiye şemşiye • S z herkes herkez

  11. Tutukluk • Konuşma esnasında, kimi hecelerin ya da sözcüklerin gereksiz tekrarlan­ması bir sonraki hece veya sözcüğe geçilememesidir. Bu durum geçicidir. Konuşanın o anki psikolojik durumuyla ilgilidir. • Ben, ben—o—okulda—beslenmemi, beslenmemi—yemedim.

  12. Kekeleme • Konuşmanın akıcılığında ve ritminde bozukluk olmasıdır. Konuşma esna­sında duraklama, yineleme, uzatma ve patlatma bozuklukları sergilenir. Çoğu zaman bunlara yüz buruşturma ve gerilme de eklenir. Önemli; ama giderilebilir bir konuşma bozukluğudur.

  13. DURAKLAMA • Ciğerlerdeki hava sürekli tazelenmek zorundadır. Bu işlem sırasında konuşma ve yüksek sesli okumalar kesintiye uğrar. Çünkü nefes alırken konuşma eylemi gerçekleşemez. Konuşma veya yüksek sesli okuma esnasında yapılan kesintilere duraklamadenir.

  14. Duraklama gelişigüzel yapılmaz. Söyleyişte ahenk gözetilir. Yerinde yapılmayan ya da gereğinden uzun yapılan duraklama ahengi bozar. Duraklama, ifadenin bölünmesine, cümlenin akışının kesintiye uğramasına yol açmamalıdır. Doğal bir düzen içinde ve konuşmanın anlaşılırlığını destekleyecek biçimde yapılmalıdır. • Yazı dilinde duraklama yerleri noktalama işaretleriyle gösterilir. Bir metni veya şiiri okuyan insan, duracağı veya durup nefes alacağı yerleri noktalama işaretlerine göre ayarlar.

  15. VURGU • Konuşma veya yüksek sesli okumalarda, kimi hece veya sözcüklerin baskın söylenmesine vurgu denir. Kelime Vurgusu • Bir sözcüğü oluşturan hecelerden birinin vurgulu söylenmesidir. Türkçe sözcüklerde vurgu genelde son hecededir. • okul, durak, düşüncesizlik, arayış, açılacak, anladım, koştur.

  16. Ekler sözcük sonlarındaki vurguyu kendi üzerine çeker. • okul, okulum, okulumuz, okulumuzun... Bazı ekler vurguyu kendinden önceki heceye atar. • gitme, istemeyecek, kalkmıyor... (olumsuzluk eki) • kitap mı, güzel mi, gelsin mi, oturacak mı... (soru edatı) • kalemle, geldiyse, gidermiş, bakarsa, başlarken (ile, idi, imiş, ise, iken sözcüklerinin ekleşmesi) • kışın, delice, kısadır, almadan…

  17. Vurgunun doğru yapılması, kimi zaman sözcüklerin hangi anlamda kullanıldığının ayırt edilebilmesi bakımından ayrı bir önem taşır. bıçakla (ekmeği bıçak ile kestim) bıçakla (bıçaklamaktan emir) vardı (akşama doğru evine vardı- varmak/ulaşmak) vardı (Güzel fikirleri vardı- var idi) • Tek heceli sözcüklerde vurgu yoktur. Araş, göl, ip, tuz, taş, git, ver... • İlk ve orta hecede istisnaî durumlar dışında vurgu olmaz.

  18. Cümle Vurgusu • Cümlede anlamı ya da görevi bakımından önemli sözcüklerin/söz gruplarının, baskılı söylenmesidir. • Cümle vurgusu, ifadelere canlılık katar, anlatımı güçlendirir. • Türkçede vurgulanmak istenen sözcükler/ söz öbekleri yükleme yaklaştırılır. • Hayatımdaki en güzel tatili, bu yaz ailemle Karadeniz'de yaptım. • Hayatımdaki en güzel tatili, bu yaz Karadeniz'de ailemle yaptım. • Hayatımdaki en güzel tatili, Karadeniz'de ailemle bu yaz yaptım. • Karadeniz'de bu yaz, ailemle hayatımdaki en güzel tatili yaptım.

  19. TONLAMA • Belirli bir düzenle yinelenen titreşimlerin, kulaktaki ses izlenimlerine ton denir. İnsan sesleri, ton derecelerine göre kalın, orta ve tiz olmak üzere üçe ayrılır. • Konuşma ya da yüksek sesli okumalarda sesin, duyguları yansıtacak biçimde çıkarılmasına tonlamadenir.

  20. Konuşma esnasında duyguların tonlama karşılıkları olur. Sevgi, acıma, kızgınlık, uyarma, karamsarlık gibi duygular, tonlamayla belirginleşir. • Tonlamanın dile kazandırdığı anlam incelikleri sadece işitmeyle kavranabilir. • Tonlama yazıda gösterilmez.

  21. ULAMA • Ünsüzle biten bir sözcüğün, ünlüyle başlayan bir başka sözcüğe bağlanarak okunmasına ulamadenir. • Ulama, söyleyişi güzel kılan etkenlerden biridir. Söze akıcılık kazandırır. Anlatımı durağanlıktan kurtarır. Ayrı ayrı söylendiğinde kopukluğa yol açacak söyleyiş biçimi, ulamayla ahenk kazanır. • Yüzünüzü pencereninardında görür gibi oldum. • Özgürolmak, her şeydenönce cesaretister.

  22. B. TÜRKÇENİN SESLERİ VE ÖZELLİKLERİ • Her dilin, kendine özgü bir ses düzeni vardır. "Gustave Flaubert" veya "Pierre Loti" isimlerinin ses düzeni Türkçeden oldukça farklıdır. • Türkçede ünlü uyumları vardır. Bir sözcükte hem kalın hem de ince ünlü bulunamaz. "Gustave", "Flaubert", "Loti" sözcükleri bu kurala uymuyor.

  23. Türkçe sözcükler iki ünsüzle başlamaz. "Flaubert" • Türkçe sözcüklerde iki ünlü yan yana bulunmaz. "Flaubert" ve "Pierre" • Türkçe sözcük köklerinde aynı görevli iki ünsüz yan yana bulunamaz. "Pierre" • Türkçe sözcükler, ancak "I, n, r" seslerinden sonra "p, ç, t, k" seslerinden biri gelirse çift ünsüzle bitebilir. yurt, Türk, sarp...

  24. Türkçe sözcükler -istisnalar dışında- "C, F, H, J, L, M, N, R, V, Z “ sesleriyle başlamaz. "Flaubert" ve "Loti" sözcükleri bu kurala uymuyor. • Türkçe sözcüklerin sonunda "b,c,d,g" sesleri bulunmaz. kitab, Hac, murad, aheng..." sözcükleri Türkçede "kitap, ilaç, murat, ahenk" şekilleriyle kullanılır.

  25. Türkçenin sesleri, alfabedeki 29 harfle karşılanmaktadır. Bunların sekizi ünlü, yirmi biri ünsüzdür. Bu seslerin; başta, ortada, sonda bulunmaları; yan yana gelmeleri, birbirlerini takip etmeleri vs. belli kurallara bağlıdır. • Türkçenin bu kendine özgü ses düzeni, alıntı sözcüklerin çoğunu da kendine uydurmuştur. Farsça "Haste" kelimesi hasta, Arapça "ilâc" kelimesi ilaç, Fransızca "honneur —onör" kelimesi onur biçimine dönüşmüştür.

More Related