1 / 37

MOBİL UYGULAMALAR VE HUKUKİ SORUNLAR Av.Özgür Eralp ozgureralp.av.tr 09 Kasım 2013 - Antalya

MOBİL UYGULAMALAR VE HUKUKİ SORUNLAR Av.Özgür Eralp www.ozgureralp.av.tr 09 Kasım 2013 - Antalya. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr. 25.10.2013. 1. Huzur ve sükûnunu bozmak.

peers
Télécharger la présentation

MOBİL UYGULAMALAR VE HUKUKİ SORUNLAR Av.Özgür Eralp ozgureralp.av.tr 09 Kasım 2013 - Antalya

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. MOBİL UYGULAMALAR VE HUKUKİ SORUNLAR Av.Özgür Eralp www.ozgureralp.av.tr 09 Kasım 2013 - Antalya Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 1

  2. Huzur ve sükûnunu bozmak Türk Ceza Kanunu’nun 123.maddesine göre Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 2

  3. Kişiler arasındaki haberleşmenin hukuka aykırı olarak engellenmesi Türk Ceza Kanunu’nun 124.maddesine göre Kişiler arasındaki haberleşmenin hukuka aykırı olarak engellenmesi halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 3

  4. Hakaret Türk Ceza Kanunu’nun 125.maddesine göre Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 4

  5. Haberleşmenin gizliliğini ihlal Türk Ceza Kanunu’nun 132.maddesine göreKişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır. Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 5

  6. Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması Türk Ceza Kanunu’nun 133.maddesine göre Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dörtbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 6

  7. Özel hayatın gizliliğini ihlal Türk Ceza Kanunu’nun 134.maddesine göreKişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 7

  8. Kişisel verilerin kaydedilmesi Türk Ceza Kanunu’nun 135. maddesine göre Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 8

  9. Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme Türk Ceza Kanunu’nun 136.maddesine göreKişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kanımızca bu kanun maddesi de çok genel ifadeler şeklinde düzenlenmiş olup uygulamada sorunlar yaratmaktadır. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 9

  10. Bilişim suretiyle hırsızlık Türk Ceza Kanunu’nun 142.maddesine göre Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık suçunun ilenmesi halinde üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 10

  11. Güveni kötüye kullanma Türk Ceza Kanunu’nun 155.maddesine göre Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 11

  12. Bilişim suretiyle dolandırıcılık Türk Ceza Kanunu’nun 158.maddesine göre Dolandırıcılık suçunun; Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, İşlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak 2005 yılında yapılan eklemeyle bu suçun işlenmesinde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 12

  13. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi Türk Ceza Kanunu’nun 165.maddesine göre bir suçun işlenmesiyle elde edilen eşyayı veya diğer malvarlığı değerini, bu suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 13

  14. Bilişim sistemine girme Türk Ceza Kanunu’nun 243.maddesine göre Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren ve orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir. Bu fiillerin bedeli karşılığı yararlanılabilen sistemler hakkında işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Bu fiil nedeniyle sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 14

  15. Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme Türk Ceza Kanunu’nun 244.maddesine göreBir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 15

  16. Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması • Türk Ceza Kanunu’nun 245.maddesine göre Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun; Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın, Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz. Bu kapsama giren fiillerle ilgili olarak bu Kanunun malvarlığına karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık hükümleri uygulanır. • Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 16

  17. Suç delillerini gizleme Türk Ceza Kanunu’nun 281.maddesine göre gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez. Eralp Avukatlık Bürosu www.ozgureralp.av.tr 25.10.2013 17

  18. Bilimsel görüşlerden hareketle kişisel verilerin neler olabileceğini şu başlıkları altında sınıflandırabiliriz. a- Yaşam şekline ilişkin kişisel veriler: Kişilerin üçüncü kişiler tarafından ayırımcılığa uğramaması ve haysiyetinin korunmasıyla ilişkili olarak, dini inançları, cinsel tercihleri, etnik kökeni, suç geçmişi, politik eğilimleri ve kişisel özel aktivitelere ilişkin bilgiler bu bağlamda sayılabilecektir. b- Ekonomik ve finansal kişisel veriler: Suçlular tarafından suistimale ve kimlik hırsızlığına hedef olmamak için kişinin mali varlığı, sahip olduğu hisse ve hesaplar, borçları, yaptığı alış verişler, kredi kartlarına ilişkin veriler. Ayrıca sayılan bu bilgiler ile kişinin nerede ve kimlerle bulunduğuna, sağlık bilgilerine ilişkin bilgiler de ortaya çıkarabileceğinden ve varlık bilgisinin toplumsal açıdan da özel sayılmasından dolayı önemi artmaktadır. T.C.YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ E. 2011/20072 K. 2012/12126 T. 15.5.2012

  19. c- Bilişim alanına ilişkin kişisel veriler: e-postaların bizzat adresleri veya şifreleri, internet ortamında paylaşılan kişisel veriler mahrem olarak değerlendirilebilir. Bunun önemi şu bakımdan artmaktadır. İnternette gezinti yapan kişi birçok kişisel bilgileri paylaşmakta, bu bilgiler kayıt altına alınmakta, yine internet erişimine ilişkin iz kayıtlarının hizmet sağlayıcı ve sunucu sahipleri tarafından tutulabiliyor olması nedenleriyle artmaktadır. d- Sağlıkla ilgili kişisel veriler: Sağlık verileri kişilerin iş güvenliğini, toplum içindeki statüsünü ve sigorta kapsamını etkileyen hassas bilgilerdir. Ayrıca sağlık verileri kişilerin sosyal yaşantısı ve psikolojik durumları hakkında bilgi edinilmesine neden olabilir. Biyometrik ( Kişinin kendine özgü fiziksel veya biyolojik niteliklerine dayalı olarak insanların kimliğini tespit için dijital teknolojiden faydalanma bilimi ) veriler de kişisel veriler arasındadır. e- Politik kişisel veriler: Toplum içinde yaşayan kişilerin siyasi tercihleri toplum katmanları arasında bilinme halinde ayırımcılığa maruz kalma ihtimali bulunduğundan bu bilgilerde kişisel veridir.

  20. Bankalar, kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür ( 4491 Sayılı Yasayla değişik 4389 Sayılı Bankalar Kanunu'nun 10/4 ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 61. maddesi ). Bu tanımlamaya göre mevduat, ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. B.K.'nun 306 ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alan akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faiziyle iadeye mecburdur. Aynı Kanunun 472/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nefi ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir. T.C.YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2012/4843 K. 2012/7249 T. 7.5.2012

  21. Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde usulsüz işlemin gerçekleşmesinde dava dışı T... İletişim Hizmetleri A.Ş.'nin %50 oranda kusurlu olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak, davacıyla dava dışı şirket arasında internet bankacılığıyla ilgili bir sözleşme olmadığı gibi, davaya konu iddia edilen zarar aslında davalı bankanın zararıdır. Davacının alacağı, davalı banka açısından aynen devam etmektedir. Davacı talebini akidi davalı bankaya yöneltmiştir. Şayet usulsüz işlemde davalı dışı gsm şirketinin bir kusuru mevcut ise, bu hususu ileri sürme hakkı mevduatı saklamakla yükümlü zarar gören davalı bankaya aittir. Davacının zararın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğu hususu da kanıtlanmadığından, davalı banka, hesaptan usulsüz şekilde alınan paranın tamamından davacıya karşı sorumludur. O halde, davacının hesabındaki paranın tamamının davalı bankadan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. 2

  22. Somut olayda mahkemece, davacının SMS yöntemiyle bilgilendirilme yöntemini tercih ettiği, hesabından yapılan havalenin mesaj yoluyla davacının cep telefonuna gönderildiği, ancak GSM şirketinin abone merkezinden sim kartının kopyalanması nedeniyle gönderilen mesajın davacıya ulaşmadığı ve telefonun başka kişilerce kullanılması nedeniyle mesajın davacıya ulaşmaması nedeniyle havaleden haberdar edilmediği belirlendikten sonra, işlem bilgilerinin davacının özensiz davranışları nedeniyle ele geçirildiği kabul edilerek davacıya 1/3 oranında kusur izafe edilmiştir. Oysa, mahkeme kabulü ve bilirkişi raporundan, sim kartın bilinmeyen kişilerce değiştirilerek işlem yapıldığı ve davacının bir kusuru bulunmadığı anlaşılmasına göre, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, ispat yükü kendisinde olan davalı banka, davacıya vermiş olduğu şifre ve parolanın davacının kusuru ile ele geçirildiğini de kanıtlayamamıştır. Bu itibarla, somut olayda davacının hesabında bulunan paraların başka hesaplara havale edilmesinde davacıya atfedilecek her hangi bir kusurun ispat edilememesi nedeniyle tüm kusurun davalı bankada olduğunun kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile tarafların birlikte kusurlu olduğunun kabul edilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir. YARGITAY 11.Hukuk Dairesi’nin ESAS NO :2009/12918 KARAR NO :2011/5262 lu kararı

  23. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı işçi, 2003 yılından itibaren işyerindeki işverene ait bilgisayarı kullanarak günde birkaç kez internete girerek bahis oynamaktadır. Bu konuda ve aşırı borçlanması sebebiyle daha önce uyarıldığı yazılı belgeler İle davacının müfettişe verdiği savunma içeriğinden anlaşılmaktadır. Davacının bu davranışı sebebiyle aşırı derecede borçlandığı ve bir başka bankadan almış olduğu kredi kişi borcundan dolayı icraya maruz kaldığı da görülmektedir. Davacının mesai saatleri içinde bahis sitelerine girmek üzere internet kullanımlarının bazı günler birkaç saati bulduğu da dikkate alındığında, davacının söz konusu davranışlarının işyerinde olumsuzluklara yol açtığı açıktır. Böyle olunca davacının iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayandığının kabulü gerekir. Davanın reddi gerekirken yazılı şekilde isteklerin kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. T.C.YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2006/19150 K. 2006/26792 T. 10.10.2006 tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir;

  24. Somut uyuşmazlıkta, dosya kapsamına göre davacının görevi gereği işverenin işlerini yürütmesi için kendisine verilen bilgisayar ve e-mail adreslerini kullanarak iş akdi daha önce feshedilen S. A. ile işle ilgili olmayan elektronik yazışmalar yaptığı, bu yazışmalar sırasında işverenin şahsına yönelik hakaret niteliğinde sözler sarf ettiği işyeri sırrı sayılabilecek konularda da yazışmalar yaptığı anlaşılmıştır. İşverenin kendisine ait bilgisayar ve e-mail adresleri ile bu adreslere gelen e-postaları her zaman denetleme yetkisi bulunmaktadır. Davalı işverene ait bilgisayarları ve e-mail adreslerini özel yazışmalarda kullanıp işverene hakaret niteliğinde sözler sarf etmenin, işveren açısından 4857 sayılı Yasanın 25 II-b.maddesi uyarınca sataşma niteliğinde haklı fesih nedeni oluşturacağı anlaşılmakla davacının ihbar ve kıdem tazminatı taleplerinin reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2009/447 K. 2010/37516 T. 13.12.2010 tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:

  25. Davalı, davacının iş akdinin davacının işyerinde yapmakla görevli olduğu işlerden bulaşıkları ihtara rağmen süresinde yıkamayıp, biriktirerek sabaha bıraktığı, davacının iş saatleri içerisinde internette chat yapmaması konusunda uyarılmasına rağmen, uyarılara aldırmayıp internette chat yapmaya devam etmesi, .... hakkında yaptığı olumsuz davranışlarla ilgili olarak tutanaklar tutulmasından sonra iş akdinin İş kanununun 25 /II ,e,h bentleri gereğince haklı sebeple feshedildiğini savunmuştur. Dosya kapsamında yapılan incelemede iş veren tarafından davacının yapmakla görevli olduğu işleri yapmak hususunda uyarılmadığı, savunmasının alınmadığı, ayrıca davalı tarafça ileri sürülen diğer fesih sebeplerinin kanıtlanmadığı anlaşılmakla davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü yerine reddi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. T.C.YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2010/41168 K. 2013/3583 T. 30.1.2013 tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:

  26. KARAR : 5237 sayılı TCK’nın 132/1-1. cümlesinde tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun oluşabilmesi için, belirli veya belirlenebilir iki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmemeleri gerektiği yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, gizliliği sağlamaya özen gösterip, elverişli araçlar (internet, telefon, telsiz, faks, mektup, telgraf, kağıt vb. )ve ortak semboller (söz, yazı, işaret vb. )aracılığıyla paylaştıkları bilgi, düşünce, duygu ve tutumlarının; Konuya ilişkin T.C. YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ. E. 2012/20608 K. 2012/18217 T. 11.9.2012 tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir.

  27. özel hayata ilişkin olsun ya da olmasın, başka kişi veya kişiler tarafından, özel bir çaba gösterilerek, doğrudan veya dolaylı şekilde (zarfı açılmadan ışığa tutulan mektupta olduğu gibi ), okunmak veya dinlenmek suretiyle öğrenilmesi gerektiği; aynı maddenin 2. cümlesinde ise, anlaşılabilir olsun ya da olmasın, başkalarının haberleşme içeriklerinin kaydı, yani; yazı, ses, görüntü, özel işaretler gibi ortak sembollerin, başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; ses veya görüntünün, manyetik bant üzerine, yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, kopyasının alınması, elektronik iletinin taşınabilir belleğe veya CD’ye aktarılması gibi işlemlerle )sabitlenmesi ayrı bir suç olarak düzenlenmiş olup, bu madde kapsamında yer verilmeyen kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini kaydetmesi eyleminin, koşulları bulunduğu takdirde, 2

  28. 5237 sayılı TCK’nın 134/1-2. cümlesi kapsamında; kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini, belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan aleni bir ortamda, ilgilisi veya ilgililerinin rızası dışında ifşa etmesi, yani; yayması, açığa vurması, afişe etmesi, ilan etmesi, kamuoyuna duyurması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunması eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 132/3. maddesi kapsamında değerlendirilebileceği, 3

  29. Ancak; Kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi )bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği, 4

  30. Bu açıklamalar ışığında somut olay gelince, katılanların daha önce kendilerine hakaret ve tehdit içerir sözler söylediklerini işiten sanıkların, sabit ev telefonundan katılanlarla yaptıkları görüşmeyi, hakaret ve tehdit vari sözlerin sarfı üzerine teyp cihazı yardımıyla katılanların rızası dışında kasete kaydedip, elde ettikleri teyp kasetini, katılanlar aleyhine tehdit ve hakaret suçlarından açılan ve kendilerinin şikayetçi olarak yer aldıkları davada, vekilleri marifetiyle, mahkemeye delil olarak sunmaları şeklinde gelişen eylemlerinde suç işleme kastları bulunmadığı anlaşılmakla, yapılan yargılama sonucunda, sanıklara atılı suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, KARAR : C.Savcısının atılı suçtan sanıkların mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiğine ilişkin ve yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin isteme uygun olarak ONANMASINA, 11.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 5

  31. ( … Davacı vekili dava dilekçesinde davalının A. Üniversitesi’nin internet sitesine kayıtlı tüm liste üyelerine gönderdiği e-mail’de davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek manevi tazminat istemiştir. Davalı, dava konusu e-mail’in özel bir ileti olduğunu, başkalarına yanlışlıkla gönderildiği ve hakaret içermediğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece davalının davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş, karar davacı yanca temyiz edilmiştir. Konuya ilişkin T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2008/4-351 K. 2008/350 T. 30.4.2008 tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:

  32. Dosya içinde bulunan idari soruşturma evrakları ve diğer kanıtlardan dava konusu e-mail de davacının kastedildiği ve içeriği itibariyle davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunun kabulü gerekir. E-mail’in liste üyelerine yanlışlıkla gönderilmesi tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınacak bir durumdur. Yerel mahkemece bu yönler gözetilmeden davanın reddedilmiş olması bozma nedenidir… ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 2

  33. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi. 3

  34. Davacının iş sözleşmesi, şirketin bilgisayarını mesai saatleri içinde kişisel maillerini göndermede kullandığı, işyeri çalışanlarına iş harici mailler gönderdiği, günlük çalışma süresinin büyük bir kısmını internette surf yaparak geçirdiği gerekçesiyle 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25/ıı maddesi uyarınca feshedilmiş olduğundan savunma istenmesi gerekmez. Bu sebeple işin esasına girilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. T.C. YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ E. 2011/133 K. 2011/836 T. 19.9.2011 tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir;

  35. Dosya içeriğine göre davacının daha önce işverenin bilgisi dışında işverene ait aracı kullandığı ve maddi hasarlı trafik kazasına neden olduğu, bu nedenle ihtar cezası aldığı, davacının son olarak mesai saati içinde bankada işleri olduğu gerekçesi ile ayrıldığı, ancak internet cafede bulunduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır. Davacının bu davranışları ile işverenin güvenini sarstığı, işyerinde olumsuzluklara yol açtığı sabittir. Fesih geçerli nedene dayanmaktadır. Davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulü hatalıdır. T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2007/16876 K. 2007/30922 T. 22.10.2007 tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:

  36. .. mesai saatlerinde iddia oyunu için düzenlenmiş internet sitelerine girecek kadar iddia isimli futbol bahis oyununa düşkün olduğu, müşterilerle bazen arşivde bu oyunu oynadıktan, şube müdürü konumundaki görevinin önemi ve ağırlığı tartışılmaz olan davacıyı ihtiyaç olduğunda ilçedeki iddia bayiine telefon ederek çağırdıklarının dahi olduğu, akşamları kasayı kapatmaya geç geldiği için çalışanların şubeden ayrılamadıkları göz ardı edilemez, İşvereni temsil konusunda şubenin en yetkili kişisi olan işçinin, mesai saatlerine uygun davranması, çalışma saatlerinde de tüm çabasını işine hasretmesi, çalışanlarına disiplini ile örnek olması, müşteriler ile daha sonra sorun yaşamamak için iş yaşamının gerektirdiği mesafeyi koruması gerektiği tartışılmaz. İşçinin açıklanan davranış lan ile işyerinde olumsuzluklara yol açtığı sabittir. Belirtilen nedenler, yukarıda açıklandığı şekilde haklı fesih sebebi oluşturmamaktadır. Ancak işçinin bu davranış şeklini sergilemesi iş akışını bozucu niteliktedir. Artık işverenden iş ilişkisini devam ettirmesi normal ölçülerde beklenemez. Fesih geçerli nedene dayanmaktadır ve davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2009/39671 K. 2010/37399 T. 13.12.2010 tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:

  37. İşçinin, işverenin açıkça yasaklamasına rağmen interneti özel amaçlı kullanmasında önceden ihtara gerek olmaksızın iş sözleşmesi feshedilebileceği gibi; işçinin pornografik resimleri videoları işletmenin veri taşıyıcısına indirmesi ve yüklemesi halinde ihtara gerek yoktur. Zira internetin her kullanımı bilgisayarda bir iz bırakır ve uzman üçüncü kişiler hangi internet bağlantısından hangi sayfalara girildiğini rahatlıkla tespit edebilirler. Bu suretle işverenin kamuoyu nezdindeki şöhreti önemli ölçüde zarar görebilir. T.C.YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2007/27583 K. 2008/5294 T. 17.3.2008 tarihli kararının ilgili bölümü aşağıdaki gibidir;

More Related