1 / 17

BATI EDEBİYATINDA EDEBİ AKIMLAR

BATI EDEBİYATINDA EDEBİ AKIMLAR. İSMET YILMAZ T D E KAHTA ANADOLU LİSESİ. KLASİSİZM(KURALCILIK). 17. yy’da Fransa ‘da ortaya çıkmıştır. Eski Yunan ve Latin edebiyatları örnek alınmıştır. Akıl ve sağduyu önemsenmiştir. Gerçeğe uygunluk aranmıştır.

adamdaniel
Télécharger la présentation

BATI EDEBİYATINDA EDEBİ AKIMLAR

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. BATI EDEBİYATINDA EDEBİ AKIMLAR İSMET YILMAZ T D E KAHTA ANADOLU LİSESİ

  2. KLASİSİZM(KURALCILIK) • 17. yy’da Fransa ‘da ortaya çıkmıştır. • Eski Yunan ve Latin edebiyatları örnek alınmıştır. • Akıl ve sağduyu önemsenmiştir. • Gerçeğe uygunluk aranmıştır. • Doğa kavramı insan ruhu anlamında kullanılmıştır. • İnsan dışındaki her şey ihmal edilmiştir. • Dil, soyluların konuşma dilidir. • Eserlerde biçim önemlidir. • Sanat için, sanat yapılmıştır. • Özellikle trajedi ve komedi gelişmiştir. • Kusursun insan anlatmak için kusursuz bir dil kullandılar. • Ahlak ve erdem yapıtların bir özelliği haline geldi. • Tip romanları yazıldı. • Rasyonalizm(akılcılık) vardır

  3. Temsilciler: • CORNAİLLE • MOLİERE • LA FONTAİNE • LA BRUYERE • RACİNE • MONTAİGNE • AHMET VEFİK PAŞA • ŞİNASİ • FENELON • DDESCARTES

  4. ROMANTİZM(DUYGUCULUK) • Akıl ve sağduyu bir kenara itildi. • Sanat, toplum içindir. • Sanatçılar yapıtlarında kendilerini gizleyemediler. • Ulusal efsaneler,Hıristiyanlık mucizeleri işlendi. • İyi-kötü, ak-kara,güzel-çirkin gibi çatışmalar, zıtlıklar akımın özelliği oldu. • Karakter romanları yazıldı. • Dram bu akımla ortaya çıktı. • Doğa betimlemeleri yapılmaya başlandı. • Edebiyata tam bir özgürlük gelmiştir. • Üslup kapalı ve süslüdür.

  5. TEMSİCİLER • SCHİLLER • VİCTOR HUGO • GOETHE • LAMARTİNE • MUSSET • PUŞKİN • J.J. ROUESSEAU • NAMIK KEMAL • AHMET MİTHAT EFENDİ • R. MAHMUT EKREM • A.HAMİT TARHAN

  6. REALİZM(GERÇEKÇİLİK) • Gözlem ve araştırma ön plana çıkmıştır. • Anket yöntemiyle bilgi toplamışlar. • A.Comte’ un Pozitivizm(Olguculuk) felsefesi bu akımı doğurmuştur. • Yazarlar kendilerini gizlemiş, nesnel davranmışlar. • Yansıtma ve ayna anahtar sözcüklerdir. • Töre romanları yazıldı. • Sanat için sanat görüşü benimsendi.(biçimsel güzellik) • En çok gelişen türler öykü ve romandır. • İnsan yaşadığı çevreyle birlikte ele alınmış. • Her sınıftan insan edebiyata konu oldu.

  7. TEMSİLCİLERİ • FLAUBERTE - R.MAHMUT EKREM • BALZAC - S.PAŞAZADE S. • DOSTOYEVSKİ- HALİT ZİYA • GORKİ - RAFİK HALİT • STENDHAL -YAKUP KADRİ • ÇEHOV -HALİDE EDİP • TOLSTOY - • LONDON • TURGANYEV • DİCKENS • HEMİNGVAY • STEİNBECK

  8. NATURALİZM • Realizm’in ileri bir aşamasıdır. • Taine’ in Determinizm’inden,Bernard’ ın deney yönteminden, Darvin’in soyaçekim kuramından etkilendi. • İnsanın bütün özellikleri bilim çıplaklığıyla anlatılmalıdır. • Toplum için sanat tercih edildi. • İnsanın çirkin, kötü tarafları da anlatılmalıdır. • Sanat, doğanın bir kopyası gibi olmalıdır. • Yazar, bir tutanakçı gibidir. • Herkes kültürlerine göre konuşturulmuştur.Argo yani sokak dili edebiyata girmiştir. • Her eserin savunduğu bir tez vardır.

  9. TEMSİLCİLER: BEŞİR FUAT EMİLE ZOLA NABİZADE NAZIM DAUDET MAUPASSANET STEİNBECK HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR

  10. PARNASİZM • Şiirde gerçekçilik demektir. • Sanat, sanat içindir. • Şiirde biçim ve teknik kusursuz olmalıdır. • Şiirde bütün renkler bulunmalıdır. • Bir kuyumcu titizliğiyle çalışmışlar. • Nesnel bir şekilde dış dünyayı anlatmışlardır. • En çok sone biçimini kullanmışlardır. • Şiirde bilgi ön planda olmalıdır.

  11. TEMSİLCİLERİ: • LİSLE • GAUTİER • BANVİLLE • COPPE • HEREDİA • TEVFİ FİKRET • YAHYA KEMAL

  12. SEMBOLİZM • Parnasçılara tepki olarak doğmuştur. • Duygulardaki güzellik önemsendi. • Bir duyguyu sembol olarak karşılama gücü bulunan sözcüklere başvurmuşlardır. • Şiir, söz ile musiki arasında ama sözden ziyade musikiye yakındır. • Güzellik plastiktir(Parnas); her zaman plastik değildir.(Sembolist) • Dış dünyada görülenler değil, sezilenler, izlenimler,gerçeğin altındaki gizli gerçek anlatılmaya çalışıldı. • Anlam kapalı, yorum sonsuzdur. • Dil, sanattan anlayanların dilidir. • Serbest nazım ortaya çıktı., • Sanatta idealizm yaygınlaştı. • Şiir, somuttan soyuta yöneldi.

  13. TEMSİLCİLERİ: • RİMBAUD • MALLERME • BAUDLAİRE • VERLAİNE • VALERY • CENAP ŞAHABETTİN • CAHİT SITKI TARANCI • AHMET HAŞİM • AHMET HAMDİ TANPINAR • AHMET MUHİP DIRANAS • ŞEYH GALİP

  14. EGZİSTANSİYALİZM(VAROLUŞÇULUK) • İnsanın kendinden önce gelen ve onu belirleyen özü yoktur. • İnsanda var oluş, özden önce gelir. • Bilinç bizi bir başkaya, bir seçime, götürür. • İnsan bu seçimi yaparken özgürdür. • Ancak doğru seçim yapıp yapmadığını bilemez, bu yüzden bunalıma düşer; hayat, seçim,bunalım biçiminde sürüp gider. • Descartes’in “düşünüyorum, o halde varım.” görüşüne dayanır. • İnsana yol gösterecek tek varlık yine insandır.

  15. TEMSİLCİLERİ: • SARTE • A. CAMUS • KAFKA • Türk edebiyatında bu akımı bir dünya görüşü olarak benimsemiş bir sanatçı yoktur.

  16. Sezgicilik • Sezgicilik (İntüisyonizm), felsefi bir kavram olarak sezgiye akıl, zihin ve soyut düşünme karşısında hem öncelik, hem de üstünlük tanıyan felsefe akımıdır. Henri Bergson akımın kurucusudur, bu nedenle kimi zaman felsefe tarihinde Bergsonculuk olarak adlandırılması da sözkonusudur.

  17. Sezgiciliğe göre bilginin, özellikle de felsefe bilgisinin kaynağı ve temeli sezgidir. Burada önemli olan sezgi kavramının içeriğidir. Felsefi anlamda sezgi, bir tür açılma, doğrudan doğruya keşfedilme ve dolaysız, aracısız birden bire kavranılma anlamında kullanılmaktadır. Buna göre, varlıkları bize oldukları gibi veren bilgi, sezgidir. Bergson'da bu kavram daha da özel bir anlamda gerçeği dolaysızca kavrama yetisi olarak belirtilmiş, algıların ve zihnin bir tür bireşiminden müteşekkil sayılmıştır. Bergson'da, kendi bilincine varmış içgüdüler sezgi olarak değerlendirilir ve bu kavram felsefenin merkezine oturtulur. www.edebiyatogretmeni.net

More Related