280 likes | 828 Vues
Yaratıklar içerisinde sevilmeye en layık olanı ise tanrının “eşref-i mahlukat” olarak yarattığı insandır. Bu yüzden, Yunus’un insan sevgisi çok geniş kapsamlı olup bütün insanları kucaklamaktadır. Onun en büyük hedefi bu sevgiyi ve bu aşkı toplum içerisinde hakim kılmaya çalışmaktır.
E N D
Yaratıklar içerisinde sevilmeye en layık olanı ise tanrının “eşref-i mahlukat” olarak yarattığı insandır. • Bu yüzden, Yunus’un insan sevgisi çok geniş kapsamlı olup bütün insanları kucaklamaktadır. • Onun en büyük hedefi bu sevgiyi ve bu aşkı toplum içerisinde hakim kılmaya çalışmaktır.
“Ben gelmedim davi’yiçün, benim işüm seviyiçünDostun evi gönüllerdir, gönül yapmaya geldim.” • diyen Yunus barışı, mutluluğu sevgide aramıştır. • O toplumda karşılıklı sevgi ve saygının hakim olmasını ister. • İnsanları sevmeyi kendisine şiar edinen kimse başkasının kalbini kırmaz.
“Ak sakallı hoca, bilimez hali nicedir • Emek yimesün hacca bir gönül yıkarsa” • “Gönül Çalab’ın tahtı, Çalab gönüle baktı • İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkarısa” • “Birkez gönül yıkdunsa kılduğun namaz değül • Yetmişiki millet dahı, elini yüzünü yumaz degül.”
Her vesileyle onların gönlünü almaya, güldürmeye mutlu etmeye çalışır. • Yunus Emre’ye göre Tanrı mekanı durumundaki insan kalbini inciten kimse, iki cihanda da bedbahtır , kötüdür ve ümitsizdir. • Üstelik gönül kıran kimsenin ibadeti makbul değildir. • Bu beyitler bu düşüncenin ifadeleridir
Gönül yıkmamaya çok önem veren Yunus Emre insanın başkaları ile ilişkilerinde kendisini ölçü almasını istemiştir • İnsana,kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa başkalarına da öyle davranmasını tavsiye eder. • “Sen sana ne sanursan, ayruklara anu san • Dört kitabın manası, budur eğer varsa”
Onun için Yunus Emre insanlara daima iyilikle • muamale etmeyi, kendisine kötülük yapanlara • dahi iyilikle karşılık vermeyi prensip edinmiştir. • “Acı dirligüm isteyen, tatlı dirilsün dünyede • Kim ölümüm isterse, bin yıl ömür virülsün.” • beyiti onun bu düşüncesini ifade etmiştir.
Yunus, insanların doğruluktan ayrılmamalarını tavsiye • eder. • Doğruluğun hem ferdin Hakk’a vasıl olmasında • hem de sosyal barış ve mutluluğun temininde son • derece önemli olduğunu vurgular. • Yunus Emre: • “Kimde doğruluk var, Çalab anı sever • İki cihana yarar ol erün sermayesi” demiştir.
Yunus Emre, sosyal barış ve mutluluğun tesisi • için, insanları kin tutmamak, dedikoduculuk • yapmamak, gurur ve kibirden kaçınıp uzaklaşmak, • başka kimselerin kusur ve ayıbını araştırmamak, • fakir ve hastaları koruyup gözeterek, sahtekarlıktan • iki yüzlülükten sakınmayı herkese tavsiye etmiştir.
Ahlak kuralları ile yasalarına riayet etmelerinin de gerekli olduğunu birçok beyitinde dile getirir: “Giderdüm gönlümde kini, kindarın yokdur dini Yarenler bu sözü, uludan işitdüm ahı” diyerek insanlara kin tutulmaması gerektiğini ve onlara her an sevgiyle yaklaşmanın önemini vurgular.
Yunus, bütün bu düşünceleriyle, ahlaken üstün bir toplum hedeflemektedir. Gerçekten de onun üzerinde durduğu bu prensiplerin yeterince uygulandığı bir toplumda ne kavga, düşmanlık ne de bir başka huzursuzluk söz konusu olur. Böyle toplumlarda barış , mutluluk hüküm sürer.
Ancak bunun gerçekleşmesi için, toplumu oluşturan her ferdin bu kuralları gönülden benimseyerek uygulaması, gerçek bir sevgi, barış özlemi içinde Yunus gibi yürekten, gönülden “beri gel dost barışalum, yadısan bileşelüm” diyebilmesi gerekir. İnsan olan yüreğindeki sevgi ve saygıyla yaşar.
Yunus Emre daima herkesin gerçek bir sevgiyle birbirlerine bağlandığı, şahsi çıkar duygularının kaybolduğu fedakarlık, diğergamlik ve karşılıksız yardım etme duygusunun hakim olduğu adaletin, kardeşliğin birlik ve beraberliğin hüküm sürdüğü barış, huzur dolu toplumun özlemini çekmiştir.
Böyle toplumda ne ferdi ruhsal rahatsızlık nede düşmanlık ve sosyal kutuplaşmalar söz konusu olacak,herkes insanlığa bir şey vermek için çalışacaktır.Bunun sonucunda insanlar kalıcı barışa ve bitmez tükenmez mutluluğa erişip çoşkun sevgiye ulaşacaklar
Yunus Emre insan olan herkese karşı; iyi, kötü güzel çirkin, ırk milliyet ayırımı gözetmeyen engin sevgiyle bağlıdır. Ondaki insan sevgisi, insanda Allah’tan kopan bir parça ondan gelip bedenleşmiş bir cevher olduğunu anlamasıdır. İnsan Allah’tan kopmuş bir nur, kudrettir.
Asırlar geçtikçe kıymeti ve büyüklüğü anlaşılan milli tarihimizin abide şahsiyeti Yunus Emre’nin büyük değer taşıyan evrensel düşüncelerinden de barış ve mutluluğa susamış olan müslüman Türk insanının ve günümüz insanlığının alabileceği ve uygulayıp ders alabileceği, gerekli çok şey vardır.
Ancak bir felsefe olmaktan çok yaşanan hayatta uygulama sahasına konulduğu takdirde, kıymet gösteren somut bir ahlak felsefesidir. Bundan dolayı Yunus Emre’yi layıkıyla anlamak, ondan yeterince yararlanabilmek için onun hayatını ve ahlak anlayışını hayatımızda örnek alabilmeliyiz.
Bunun için onun gibi düşünebilmek, onun gibi yüce bir aşkla Allah’a yönelebilmek, zahiri ve maddi alemin sufli duyguların esaretliğinden, köhneliğinden kurtulabilmek, onun gibi karşılık beklemeksizin insanları yürekten sevebilmek ve onun gibi haramdan kaçıp helale sığınabilmeli
Eğer bütün bunları ferdi, toplumsal hayatımızda gerçekleştirme noktasında samimi bir gayret ve çaba içerisine girebilirsek, işte o zaman Yunus Emre’yi anmamız ve onun adına yıl ilan ederek toplantılar tertip etmemiz gerçek hedefine ve de amacına hak ettiği bir şekilde ulaştırabilmeliyiz.
Aksi halde ne kadar toplantılar yapılsa ne kadar yunus Emre yılları tertip edilse yine de Yunus emre’den yeterince istifade etmemiz mümkün değildir.Başka ifadeyle Yunus’un benimsediği idealler ve hayat düsturları bize yansımadıkça Yunus Emre’yi tam teşekküllü algılayamayız.
Fert ve toplum olarak ahlaki problemlerin elinde kıvranan günümüz insanlığı özellikle müslüman Türk gençliği sevgi, barış, mutluluğu elde etmek istiyorsa Yunus Emre’yi öğrenip anlaması gerek. Ondaki insan sevgisini Allah aşkını alarak bunu kendi hayat tarzına ve benliğine yerleştirmelidir.
Yunus Emre’nin inanç görüşlerinin temeli tasavvufi düşüncedir. Tasavvufta olgunlaşma vasıtalarından biri de aşktır. Aşk tasavvufi açıdan mecazi ve ilahi olmak üzere ikiye ayrılır.Geçici alemde mecazi aşk yaşamayan yani insanları sevmeyen kimse manevi ve ilahi aşka vasıl olması imkan dahilinde değildir.
İnsan Allah’tan kopup gelen bir parçadır. Varlık sevilir çünkü Mevlanın yeryüzündeki parıltısıdır. Yunus emre işte bu parçanın bütününe, Allah’a aşıktır. Onu gönlünde bilmenin heyecanı, coskusu ile doludur. Ruhu Allah’a vardıran büyük kuvvet ilahi aşk, insanlığa duyulan derin ve içten sevgidir.
Mecaz hakikate götüren köprü kabul edildiğine göre mecazi denilen insan aşkı da kulu bir gün Allah aşkı ile donatıp ona ulaşmasını sağlar.Yeter ki bu aşk bir vücud ihtirası olmasın.Nefsin her türlü arzusuna ve isteklerine sırt çevirmeyi başarabilmiş, masiva alemi içinde Allah aşkı ile donatılmış ilahi aşk sayılabilsin.
Yunus Emre’nin şaşırtıcı gözlem gücü, bağlandığı tasavvuftan gelen hoşgörüsü, insan sevgisi, insana verdiği önem onda hümanizma felsefesinin özünü oluşturmuştur. Bu felsefe insanı insanla barıştırma kendini bilme başkalarından üstün tutmama görüşü ile donanmıştır.Bu onun ahlak anlayışının özüdür.
Büyük şair sahip olduğu derin tasavvufi duygu, düşünce sayesinde,İslam’ın getirdiği evrensel hakikatlere ulaşma imkanını bulmuş ve dinin taassubundan kurtularak,din farkı gözetmeden bütün insanlığı kucaklamış,onları hak bildiği yola sevk ederek büyük halk adamı olmuştur.
O toplumların temel taşını fertlerin oluşturduğunun bilincinde olduğundan daima ferdi esas alabilmiştir. Şiirlerinde her zaman ferde hitap etmiştir. Dolayıyla barış ve mutluluğun öncelikle insanları sevebilmekle olacağını ileri sürmüştür. Allah’a ulaşılıp gidilen yol önce insanları sevip onlarla yakınlaşmaktan geçmiştir.
Maddenin kıskacında bunalan manaya ve sevgiye hasret günümüz insanlığının önünde Yunus Emre barış ve mutluluk timsali olarak durmaktadır. Bu yüzden son sözü yine o büyük şaire bırakmalıyız: “Gelün tanışık idelüm, işün kolayunu tutalum sevelüm sevilelüm dünyeye kimse kalmaz.”