1 / 92

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ. PROF. DR. YÜKSEL METİN. AVRUPA KONSEYİ.

lamond
Télécharger la présentation

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ PROF. DR. YÜKSEL METİN

  2. AVRUPA KONSEYİ • Tarihçe: İkinci Dünya Savaşının Avrupa’da yarattığı siyasal, toplumsal ve ekonomik çöküntü, yeni bir Avrupa kurulması düşüncesine yol açmıştır. Avrupa’da kurulacak yeni birlik, yeni diktatörlüklerin doğmasını, Avrupa’da yok edici bir savaşın içine tekrar düşülmesini önleyecektir. • Birleşmiş Milletler Örgütü, bu amaçla ortak değerlere sahip bölgesel kuruluşlara ağırlık verilmesi gereğini duymuş ve bunları teşvik etmiştir. • 16 Avrupa ülkesinden gelen delegelerin katılımıyla 1948 yılında Lahey’de bir Avrupa Kongresi toplanmış ve bir Avrupa Birliği kurulması çağrısında bulunmuştur. Bu çağrının içerisinde toplantı, düşünceyi açıklama özgürlüklerinin ve siyasal muhalefetin serbestçe yürütülmesini güvence altına alacak bir insan hakları temel yasasının kaleme alınması ve bu yasanın uygulanmasını sağlamada gerekli yaptırımları yerine getirme yetkisine sahip bir insan hakları divanının kurulması da öngörülüyordu.*

  3. AVRUPA KONSEYİ • Avrupa Konseyi, Lahey Kongresi ile başlayan sürecin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. 10 Batı Avrupa ülkesi (Belçika, Fransa, Lüksemburg, Hollanda, İngiltere, Danimarka, Norveç, İrlanda, İtalya ve İsveç) 5 Mayıs 1949 tarihinde Londra’da Avrupa Konseyi Statüsü’nü imzaladılar.* • Konsey’in bugün itibariyle 47 üyesi bulunmaktadır. Konsey Statüsü 1949’da yürürlüğe girmiştir. Türkiye Statü’yü aynı yıl onaylamış ve Avrupa Konseyi’ne üye olmuştur. • Avrupa çapında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla kurulmuş hükümetler arası bir kuruluştur. • Avrupa Birliği'nden farklı bir örgütlenmedir.*

  4. AVRUPA KONSEYİ • Yapısı: Bakanlar Komitesi, Genel Sekreterlik, Parlamenterler Meclisi, Yerel ve Bölgesel Yetkililer Kongresi’nden oluşur.* • BakanlarKomitesi: Konsey üyesi Devletlerin dışişleri bakanlarından ya da her Üyenin Avrupa Konseyi’ndeki daimi temsilcisinden oluşur. Bakanlar Komitesi Avrupa Konseyi’nin karar organıdır.* • Parlamenterler Meclisi: Eski adı “Danışma Meclisi”dir. Avrupa Konseyinin müzakere organıdır. Adı Parlamenterler Meclisi olmasına karşılık bu meclisin yasama yetkisi yoktur. Sadece bir danışma organıdır. Bakanlar Komitesi’ne önerilerde bulunur. Parlamenterler Meclisi Üyeleri ve yedekleri her Üye Devletin parlamentosu tarafından kendi üyeleri arasından seçilir. Mecliste Türkiye 12 üye ile temsil edilmektedir.*

  5. AVRUPA KONSEYİ • Yerel ve Bölgesel Yetkililer Kongresi: Avrupa bölgelerinin ve belediyelerinin sesi olan bir yapılanmadır.* • Genel Sekreterlik: Genel Sekreter, Genel Sekreter Yardımcısı ve gerekli görevlilerden oluşur. Sekreterlikte Avrupa Konseyi’nin uğraş alanına giren birçok müdürlük vardır. (İnsan Hakları, Hukuk İşleri, Yerel ve Bölgesel Kuruluşlar, Sosyal Sorunlar, Sağlık, Çevre Müdürlükleri vs.) Genel Sekreter faaliyetlerinden dolayı Bakanlar Komitesi’ne karşı sorumludur.*

  6. AVRUPA KONSEYİ • Faaliyetleri: Avrupa Konseyi’nin amaçları arasında yer alan ilkelerin en önemlisi insan hakları ve temel özgürlüklerin geliştirilmesi ve korunmasıdır.* • Konsey Statüsü’nün 3. maddesinde her Üye Devletin hukukun üstünlüğü ilkesini ve kendi yetki alanı içinde bulunan herkesin insan haklarından ve temel özgürlüklerden yararlanma ilkesini kabul ettiği açıkça belirtilmiştir. • Statü bununla da yetinmeyerek 8. maddesinde insan haklarına ve temel özgürlüklere uymayan, bunları ciddi bir biçimde çiğneyen Üye Devletlerin Konsey’den çıkarılması yolunu düzenleyerek insan haklarına saygılı olma kuralını bir yaptırıma da bağlamıştır. • Bunların dışında pek çok alanda faaliyet göstermektedir.

  7. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • Tarihçe: İkinci Dünya Savaşı sırasında meydana gelen ciddi insan hakları ihlallerinin bir sonucu olan batılı devletler arasındaki arayışlar ilk olarak 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin hazırlanmasına neden olmuştur.* • İçeriği ağırlıklı olarak sivil ve siyasi haklardan oluşan Beyanname, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin aksine devletlerin eylemlerine ilişkin herhangi bir denetim sistemi içermemekte, sadece manevi bir amaca (uygun davranma) hizmet etmektedir.* • 1949 yılında 10 Avrupa ülkesinin katılımıyla kurulan Avrupa Konseyinin temel amacı, Avrupa’nın kültürel, ekonomik, sosyal ve politik yaşamını ve aynı zamanda insan haklarını, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü geliştirmek, taraf devletler arasında bir denge yaratmaktır.*

  8. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • Konseyin geçmişte yaşanan ve ciddi etkiler yaratan hak ihlallerine karşı bir mekanizma geliştirme çabaları 4 Kasım 1950 yılında sonuç vermiş ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Roma Sözleşmesi) imzaya açılmıştır.* • İmzalanan Sözleşme ile Evrensel Bildirge’de bahsi geçen pek çok hak için uluslararası bir koruma mekanizması geliştirilmiştir. • AİHS, Avrupa Konseyine üye devletler tarafından hazırlanan ve kabul edilen uluslararası bir sözleşmedir. • 05.05.1949 tarihli Avrupa Konseyi Statüsü’nün 1. maddesi, insan hakları ve temel özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesini Avrupa Konseyinin görevi olarak öngörmektedir.

  9. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • AİHS’nin Başlangıç bölümü de aynı amaca dayandığını belirtmekte ve temel özgürlüklere olan derin inancı güçlü bir şekilde ifade etmektedir: “Temel hak ve hürriyetler, Dünyada barış ve adaletin asıl temelini oluşturur ve sağlanıp korunabilmesi, her şeyden önce, insan hakları konusunda ortak bir anlayış ve ortaklaşa saygı esasına bağlıdır.” • AİHS, bu düşüncelerle hazırlanan bir sözleşmedir ve yalnızca Avrupa Konseyine üye devletlerce onaylanabilir (AİHS m. 59). • Tersi durumda da bağıntı kurulmuş olur. Avrupa Konseyine girmek isteyen devletler, AİHS’ni ve ek protokolleri imzalamaları halinde üye olabilirler. • AİHS’ne taraf olmanın Avrupa Konseyine üye olma ile ilişkilendirilmesi, AİHM’nin masraflarının Avrupa Konseyi tarafından karşılanmasından dolayıdır (AİHS m. 50). Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM’nin kesinleşmiş kararlarının yerine getirilmesini gözetir (AİHS m. 46/2).

  10. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • Özellikleri: Sözleşme bireyi uluslararası hukukta ilk defa hak sahibi yapmıştır. • Bireysel başvuru hakkı Sözleşme’nin en önemli unsurudur: Bu yol 11. Protokol öncesinde eski 25. maddeye göre seçimlik olarak öngörülmüştü. Yani bireye başvuru imkânının tanınması taraf Devletin ayrı bir kabul beyanına bağlıydı ve süre ile de sınırlanabiliyordu. Türkiye bireysel başvuru hakkını 1987 yılında tanıdı. 11. Protokol ise bireysel başvuruyu devlet başvurusunda olduğu gibi zorunlu hale getirdi. Türkiye 1989 yılında ise Divanın zorunlu yargı yetkisini kabul etmiştir. • Devlet başvurusu: Sözleşme bir ortak güvence mekanizması oluşturmuştur (collectiveenforcement). Buna göre her Sözleşen Devlet diğerlerinin Sözleşmeye uyup uymadığını denetlemekle görevlidir. Böylece bir Avrupa kamu düzeni yaratılmaktadır.

  11. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • Sözleşme’nin sağladığı güvence ikincildir. Adalet Divanı bir temyiz mercii değildir. Bunun bir sonucu olarak bir davanın Adalet Divanı önüne götürülebilmesi için öncelikle iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekir. Bu kuralın diğer bir yansıması ise Mahkeme’nin sadece Sözleşme hükümlerine uygunluğu denetlemesi, iç hukuka uygunluk denetimi yapmamasıdır. • Sözleşme karşılıklılık ilkesine dayanmaz. Çünkü hedef bireyleri devletlerin ihlallerine karşı korumaktır. • Sözleşme ile sağlanan haklardan yabancılar da yararlanır. • Sözleşme yargısal bir denetim mekanizması kurmuştur.*

  12. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • Sözleşme 57. maddesi ile çekince koyma hakkını sınırlandırmıştır.* • Buna göre, çekince Sözleşme’nin madde veya maddelerine ilişkin olabilir. Genel nitelikli çekince konulamaz. Çekince ulusal bir yasanın Sözleşme ile bağdaşmadığı durumda ve ölçüde kullanılabilir. Çekince konusu yasa veya yasa hükümlerinin açıkça belli edilmesi gerekir. • Türkiye, 1987 yılında Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na bireysel başvuru hakkını tanıma beyanında bulunurken şu çekinceyi koymuştur: “Bu beyanla Komisyona tanınan yetki bakımından Sözleşmenin 8, 9, 10 ve 11. maddelerinin 2. fıkralarında yer alan “demokratik bir toplum” kavramı, Türk Anayasası’nda yer alan ilkelere ve özellikle Anayasa’nın dibacesi ve 13. maddesine uygun olduğu şeklinde anlaşılmalıdır.” • Ancak, bu çekince Strazburg organları tarafından kabul görmemiştir.

  13. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • Sözleşme ve ek protokollerde yer alan hak ve özgürlükler: • Yaşam hakkı (madde 2)* • İşkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve ceza verme yasağı (madde 3)* • Kölelik, kulluk, zorla çalıştırma ve angarya yasağı (madde 4)* • Kişi özgürlüğü ve güvenliği (madde 5)* • Adil yargılanma hakkı (madde 6)* • Suç ve cezaların kanuniliği (madde 7)*

  14. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • Özel hayata ve aile hayatına, konut ve haberleşme özgürlüğüne saygı hakkı (madde 8)* • Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü (madde 9)* • Düşünceyi açıklama özgürlüğü (madde 10)* • Toplantı ve örgütlenme özgürlüğü (madde 11)* • Evlenme ve aile kurma hakkı (madde 12)* • Hak arama özgürlüğü (madde 13)*

  15. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • 1. Protokol* • Mülkiyet hakkı • Eğitim ve öğrenim hakkı (Türkiye bu hükme Tevhid-i Tedrisat Kanunu hükümleri ile ilgili çekince koymuştur.) • Serbest seçim hakkı • Türkiye: İmza: 20/3/1952 Onay: 18/5/1954 Yürürlüğe Girme: 18/5/1954

  16. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • 4. Protokol* • Özel hukuk ilişkilerinden doğan yükümlülük nedeniyle kişi özgürlüğünden alıkonulma yasağı (Türkiye 2001 değişiklikleri sırasında Anayasa’nın 38. maddesini bu hükme uyumlu hale getirmiştir.) • Serbestçe dolaşma ve konutunu seçme hakkı • Vatandaşların sınır-dışı edilmesi ve ülkeye girmelerinin engellenmesi yasağı • Yabancıların topluca sınır-dışı edilmeleri yasağı • Türkiye, 4. Protokolü 19/10/1992 tarihinde imzaladı, ama henüz onaylamadı.

  17. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • 6. Protokol* • Ölüm cezasını savaş ve yakın savaş durumları dışında kaldıran protokoldür. • (Türkiye: İmza: 15/1/2003 Onay: 12/11/2003 Yürürlüğe girme: 1/12/2003). • 7. Protokol* • Bir ülkede yasal olarak bulunan yabancının keyfi şekilde sınır-dışı edilmesi yasağı • Bir suçtan dolayı hüküm giyen kişinin üst mahkemeye başvurma hakkı (iki dereceli yargılanma hakkı) • Haksız hüküm giyen kişiye tazminat ödenmesi aynı suçtan dolayı yeniden yargılanma yasağı • evlilikte eşlerin hak eşitliği • Türkiye, 7. Protokolü 14.03.1985 tarihinde imzaladı, ama henüz onaylamadı.

  18. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • 12. Protokol* • Genel ayrımcılık yasağı • Türkiye, 12. Protokolü 18/4/2001 tarihinde imzaladı, ama henüz onaylamadı. • 13. Protokol* • Ölüm cezasını koşulsuz olarak kaldıran Protokol (Temmuz 2003’te yürürlüğe girdi. • Türkiye: İmza: 9/1/2004 Onay: 20/2/2006 Yürürlüğe girme: 1/6/2006)

  19. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • Avrupa Konseyi’nin İnsan Hakları Koruma Sistemi: İnsan haklarının korunmasına ilişkin bölgesel düzenlemeler içinde işlevsel açıdan en etkin olanı şüphesiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kurduğu denetim mekanizmasıdır.* • Öngördüğü koruma mekanizması bakımından bu Sözleşme’nin uluslararası hukukta önemli bir dönüm noktası teşkil ettiği genellikle kabul edilmektedir. • Ayrıca, Türkiye’nin taraflarından biri olması nedeniyle, bu Sözleşme’nin bizim açımızdan da özel bir önemi bulunduğu şüphesizdir.

  20. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • Sözleşme’nin, 1 Kasım 1998’de yürürlüğe giren 11 No.lu Ek Protokolle yeniden düzenlenmesinden sonraki duruma göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kurduğu koruma mekanizmasının belkemiğini, hukuken bağlayıcı karar alma yetkisine sahip olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi oluşturmaktadır.* • Daha önce, İnsan Hakları Komisyonu da bu koruma mekanizmasının içinde yer alıyordu. • Söz konusu Protokol ise Komisyon ve Mahkeme ikiliğini kaldırarak, tam zamanlı çalışan tek bir Mahkeme kurmuştur. • Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kurduğu denetim mekanizması insan hakları konusunda ikincil veya tamamlayıcı nitelikte işlev görmektedir.

  21. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • Bu çerçevede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin denetimi ulusal makamların yerine geçmek üzere oluşturulmuş değildir. • İnsan haklarını korumada ve özel olarak ihlâlleri gidermede ilk görev ulusal makamlara (yargı, yasama ve idare makamlarına) düşmektedir. • Avrupa Mahkemesi’nin yaptığı, sadece, ulusal düzeydeki denetimi tamamlayıcı bir denetimdir. • Onun içindir ki, ihlâl iddiasında bulunanların Strasbourg Mahkemesi’ne başvurmadan önce, iç hukuk yollarını tüketmiş olmaları şartı getirilmiştir. Esasen, JackDonnelly’nin dikkat çektiği gibi, “insan hakları nihaî olarak uluslararası değil, esas olarak ulusal bir konudur”.

  22. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ • Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin başka bir önemli ve onu diğer uluslararası antlaşmalardan ayıran özelliği de, hükümlerinin ulusal hukuk sistemlerinde doğrudan doğruya uygulanabilir nitelikte olmasıdır. • Yani, Sözleşme hükümlerinin iç hukukta etki doğurabilmesi için, ulusal makamların onları iç hukuk kuralı haline dönüştürmek üzere ek yasama işlemi yapmalarına gerek yoktur. • Sözleşme’ye taraf devletlerin yetki alanında bulunan kişiler, o devletin mahkemelerinde doğrudan doğruya bu Sözleşme’nin hükümlerine dayanarak hak talebinde bulunabilirler. • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1959 yılında kurulmuş ve bugünkü şeklini 1998 yılında yürürlüğe giren 11 no.lu Protokol ile (tam zamanlı Mahkeme) almıştır.

  23. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Mahkeme bugün itibariyle 47 yargıçtan oluşmaktadır. • Sözleşme ve protokolleri gereği Yüksek Sözleşmeci Taraflar’a yüklenilen taahhütlere uyulmasını sağlamak için, bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kurulmuştur. Mahkeme devamlı görev yapar. • Mahkeme, Yüksek Sözleşmeci Tarafların sayısına eşit sayıda yargıçtan oluşur. • Türkiye 21 Ocak 1990 tarihinde Mahkemenin ZORUNLU YARGILAMA YETKİSİNİ kabul etmiştir. • Mahkemenin resmi dili Fransızca ve İngilizcedir. • Mahkeme Fransa’nın Strasbourg kentinde faaliyet göstermektedir. • Mahkeme Genel Kurulu tüm yargıçların katılımıyla oluşur.

  24. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Madde 19: Mahkeme’nin kuruluşu: “Bu Sözleşme ve protokolleri gereği Yüksek Sözleşmeci Taraflara yüklenilen taahhütlere uyulmasını sağlamak için, bundan böyle “Mahkeme” olarak anılacak bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kurulmuştur. Mahkeme devamlı görev yapar.”* • Madde 20: Yargıçların sayısı: “Mahkeme, Yüksek Sözleşmeci Tarafların sayısına eşit sayıda yargıçtan oluşur.” • Görev için aranan koşullar: En üstün ahlaki vasıflarla donanmış olması gereken yargıçlar, yüksek yargısal görevleri icra için gerekli niteliklere sahip veya alanında uzmanlığı herkesçe malum hukukçu olmalıdırlar. • Yargıçlar Mahkeme'ye kendi adlarına katılırlar. • Yargıçlar görev süreleri içinde bağımsızlık, tarafsızlık ve tam gün çalışma esasına dayalı bir görevin gerektirdiği hazır bulunma koşulları ile bağdaşmayan hiçbir görev üstlenemezler.

  25. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Yargıçların Seçimi: Yargıçlar, her Yüksek Sözleşmeci Taraf adına, her Yüksek Sözleşmeci Tarafın sunacağı üç aday arasından Parlamenterler Meclisi tarafından oy çokluğu ile seçilirler. • Görev süreleri ve görevden alınma: Yargıçlar dokuz yıllık bir süre için seçilirler. Tekrar seçilmeleri mümkün değildir. • Yargıçların görev süreleri 70 yaşına ulaştıklarında sona erer. • Bir yargıç, diğer yargıçlar tarafından üçte iki çoğunluk ile alınmış ve yargıçlık için gerekli koşulları artık taşımadığına dair bir karar olmadıkça, görevden alınamaz.

  26. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Madde 26: Genel Kurul Halinde Toplanan Mahkeme,* • Üç yıllık bir süre için başkanını ve bir veya iki başkan yardımcısını seçer; bu kişilerin tekrar seçilmeleri mümkündür; • Belirli süreler için Daire’ler oluşturur; • Daire başkanlarını seçer; bu kişilerin tekrar seçilmeleri mümkündür; • Mahkeme içtüzüğünü kabul eder; • Yazı İşleri müdürünü ve bir veya birden fazla müdür yardımcısını seçer; • 26. maddenin 2. fıkrası uyarınca talepte bulunur. • Mahkeme, önüne gelen başvuruları incelemek üzere tek yargıç, üç yargıçlı komite, yedi yargıçlı Daire ve on yedi yargıçlı Büyük Daire düzeninde toplanır.

  27. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Tek Yargıç, Komite, Daire ve Büyük Daire Heyetleri: Mahkeme, önüne gelen başvuruları incelemek üzere tek yargıç, üç yargıçlı komite, yedi yargıçlı Daire ve on yedi yargıçlı Büyük Daire düzeninde toplanır. • Tek Yargıcın yetkileri: Tek yargıç, 34. maddeye uygun olarak Mahkeme’ye yapılan bir bireysel başvurunun kabul edilemez olduğuna veya işlemden kaldırılmasına, eğer böyle bir karar ek inceleme gerekmeksizin alınabilecek ise, karar verebilir. Verilen karar kesindir.* • Tek yargıç, eğer bir başvurunun kabul edilemez olduğuna veya işlemden kaldırılmasına karar vermez ise, ek inceleme için bunu bir komite ya da Daire’ye gönderir.

  28. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Komitelerin yetkileri: Bir komite, oybirliği ile 34. maddeye uygun olarak önüne gelen bir bireysel başvurunun, kabul edilemez olduğuna veya işlemden kaldırılmasına, eğer böyle bir karar ek inceleme gerekmeksizin alınabilecek ise, karar verebilir; veya • Davadaki temel sorun, Sözleşme ve Protokollerinin uygulanması veya yorumlanması ile ilgili olup, zaten Mahkeme’nin yerleşik içtihadının konusu ise, davayı kabul edilebilir bulabilir ve aynı zamanda davanın esasına ilişkin karar verebilir. Kabul edilebilirlik kararı ile esasa ilişkin karar kesindir.* • Daire’lerin kabul edilebilirliğe ve esasa ilişkin kararları: Tek yargıç veya Komite tarafından kabul edilemezlik kararı verilmeyen ya da Komite tarafından 28. madde çerçevesinde esasa ilişkin herhangi bir karar verilmediği durumlarda, bir Daire, 34. maddeye uygun olarak yapılan bireysel başvuruların kabul edilebilirliği ve esası hakkında kararı verir. • Bir Daire, 33. madde uyarınca yapılan devlet başvurularının kabul edilebilirliği ve esası hakkında karar verir.

  29. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Büyük Dairenin Yetkileri: Bir Dairenin devletlerarası başvurular ile bireysel başvurularda Büyük Daire lehine yargılama yetkisinden feragat etmesi hallerinde yargılamayı Büyük Daire gerçekleştirir (AİHS m. 30). • Buna göre, eğer Daire önünde görülmekte olan dava, Sözleşme ve Protokollerinin yorumu konusunda ciddi bir sorun doğuruyorsa ya da bir sorunun çözümü Mahkeme tarafından daha önceden verilmiş bir karar ile çelişme yaratabilecekse, Daire, daha karar vermemiş olmak kaydıyla, başvurudan el çekerek dosyayı Büyük Daire’ye gönderebilir. • Büyük Daire ayrıca Sözleşme’nin 43. ve Mahkeme İç Tüzüğü’nün 73. maddesi uyarınca bir nevi temyiz incelemesi yapar. • Bir Daire kararının verildiği tarihten itibaren üç ay içinde dava taraflarından her biri davanın Büyük Daire’ye gönderilmesini isteyebilir.

  30. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Büyük Daire bünyesinde beş yargıçtan oluşan bir kurul istemi, eğer davada Sözleşme ve Protokollerinin yorumuna ya da uygulanmasına ilişkin ya da genel nitelikte ciddi bir sorun varsa, kabul eder. Kurul istemi kabul ederse, Büyük Daire davayı karara bağlar. • Büyük Daire, 46. maddenin 4. fıkrası çerçevesinde Bakanlar Komitesi tarafından kendisine sunulan sorunlar konusunda karar verir. • Bakanlar Komitesi, bir Yüksek Sözleşmeci Taraf’ın, taraf olduğu bir davada verilen kesin karara uygun davranmayı reddettiği görüşüne vardığında, ilgili Taraf’a ihtarda bulunduktan sonra, üçte iki oy çokluğu ile ilgili Taraf Devletin taraf oldukları davalarda Mahkeme'nin verdiği kesinleşmiş kararlara uyma yükümlülüğünü yerine getirmediği meselesini Mahkeme’ye intikal ettirebilir. Bu durumda Büyük Daire karar verir. • Büyük Daire, Bakanlar Komitesi’nin istemi üzerine, Sözleşme ve protokollerinin yorumlanması ile ilgili hukuki meseleler konusunda danışma görüşleri verebilir.

  31. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Devletlerarası Başvuru: Sözleşme’nin 33. maddesinde, Devletlerarası başvuru yolu düzenlenmiştir.* • Buna göre, her Yüksek Sözleşmeci Taraf, diğer bir Yüksek Sözleşmeci Taraf’a karşı Sözleşme ve Protokollerinin hükümlerinin ihlali iddiası ile Mahkeme’ye başvurabilir. • Devletlere başvuru yetkisi somut bir menfaati korumak için değil Sözleşmeden doğan kamu düzeninin korunması için tanınmıştır. • Devlet’in kendisine zarar verildiğini ne ileri sürmesine ne de kanıtlamasına gerek vardır. İhlal iddiasının ileri sürülmesi yeterlidir. Bu tipik bir ‘actiopopularis’dir.

  32. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Bireysel Başvuru: Sözleşme’nin 34. maddesi, bireylere uluslararası düzeyde gerçek bir dava açma hakkı tanımaktadır. Bu madde ayrıca, insan haklarını koruyucu “mekanizmanın kilit unsurlarından” olup, Sözleşme sisteminin etkililiğini sağlayan temel güvencelerden biridir.* • Sözleşme’nin 1. maddesine göre her özel kişi, Sözleşme’ye Taraf bir Devletin egemenlik alanında meydana geldiğini iddia ettiği bir ihlal nedeniyle o devlete karşı Sözleşme’nin korumasından yararlanmak isteyebilir. • Mağdurun ihlal edilen maddeyi belirtmesine gerek yoktur. • Başvurabilecek kişiler: Milliyeti, ikamet yeri, medeni statüsü, durumu veya hukuki ehliyeti ne olursa olsun, her gerçek ve tüzel kişi bireysel başvuru hakkını kullanabilir.

  33. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Velayet hakkından yoksun bırakılmış bir anne, bir küçük, vasisinin iznini almamış hukuki ehliyeti bulunmayan bir kişi başvurabilir. • Geniş anlamda herhangi bir hükümet dışı örgüt, yani hükümet gücünü kullanan kuruluşlar dışındaki bir örgüt, başvuru hakkını kullanabilir. • Hükümet gücünü kullanmayan kamusal kuruluşlar, devletten hukuki ve mali olarak bağımsız olan kuruluşlar başvurabilirler. • Öte yandan bir belediye veya belediyenin kamu otoritesini kullanan bir iştiraki, 34. maddeye dayanarak bir başvuru yapma hakkına sahip değildir. • Bireyler topluluğu: bir çok birey arasında genellikle geçici olup da resmi olmayan ittifaklar (“Belçika Dil Davası”) anlamına gelir.

  34. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Sözleşme’nin 34. maddesi, Sözleşme’nin ihlaline ilişkin soyut (in abstracto) şikayetlere izin vermemektedir. • Başvurucular, sırf Sözleşme’ye aykırı göründüğü için bir iç hukuk hükmüne karşı şikayette bulunamazlar. • Sözleşme actiopopularis başvuru hakkı da tanımaz. • Temsilci vasıtasıyla yapılan başvurular: Başvurucu kendisi başvuruda bulunmak yerine temsil edilmeyi tercih etmiş ise, Mahkeme İçtüzüğünün 45(3). fıkrası, başvurucu tarafından imzalanmış yazılı bir yetki belgesinin sunulmasını gerektirmektedir. • Temsilcilerin, Mahkeme önünde adına hareket edeceği Sözleşme’nin 34. maddesi anlamındaki mağdurdan özel ve açık bir talimat aldıklarını göstermeleri esastır. • Mahkeme’ye başvurma hakkı mutlak olup, engel tanımaz. Bu ilke, Sözleşme organlarıyla haberleşme özgürlüğüne işaret eder.

  35. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Ulusal makamlar, şikayetlerini geri çekmeleri veya değiştirmeleri için başvuruculara her hangi bir şekilde baskı yapmaktan kaçınmak zorundadırlar. • Dikkate değer bazı örnekler şunlardır: • yetkililer tarafından başvuruyla ilgili sorgulanma • başvurucunun avukatına ceza davası açma tehdidi • iç hukuktaki davada yetkililerin başvurucunun avukatını şikayet etmeleri • polisin başvurucunun avukatını ve çevirmenini adil karşılık konusunda sorgulaması • Hükümet temsilcisi tarafından araştırma yapılmasına karar verilmesi • başvurucunun avukatı ve doktoruyla görüştürülmemesi • başvurucu ile avukat arasında görüşme odasında yapılan konuşmaların gizliliğine saygı gösterilmemesi • cezaevi görevlilerinin tehdit etmeleri • iç hukuk yollarını tüketmediği gerekçesiyle cezaevi yetkililerinin başvuruyu Mahkeme’ye göndermemeleri • başvuru yapabilmesi için gerekli belgeleri verme konusunda haksız ihmalleri ve gecikmeleri ve ayrıca caydırıcı sözler söylemeleri • yetkililerin hükümlü başvurucunun Mahkeme’ye başvuru yapabilmesi için gerekli belgelerin kopyalarını vermemeleri

  36. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Mağdurluk statüsü: Sözleşme’nin 34. maddesine göre, Mahkeme’ye sadece Sözleşme’nin ihlali nedeniyle kendilerini mağdur kabul eden başvurucular şikayette bulunabilir.* • “Mağdur” kavramı, davada menfaat veya dava ehliyeti kuralları gibi ulusal hukuktaki kurallara bakılmaksızın, bağımsız bir şekilde yorumlanır. • Bu kavram zararın varlığını gerektirmez. • Doğrudan mağdur: Söz konusu eylem veya ihmal, başvurucuyu doğrudan etkilemiş olmalıdır. • Ancak bu kriter, dar ve mekanik bir biçimde uygulanamaz.

  37. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Mahkeme, olayın içinde bulunduğu koşullara dayanarak, “potansiyel” mağdurların, yani doğrudan bir ihlalden şikayetçi olamayan kişilerin başvurularını da kabul etmiştir. • Şu örnek kararlara bakılabilir: • Almanya’da telefon dinleme (Klass ve Diğerleri v. Almanya, §34); • geri verme (Soering v. Birleşik Krallık); • hamile kadınlara kürtaj hakkında bilgi verilmesini kısıtlayan tedbirler (OpenDoor ve Dublin WellWoman v. İrlanda, §44). • Ancak, mağdur olduğu sanısı veya şüphesi, mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir. • Ulusal yasalar konusunda kişiler, eğer bir kanun soruşturma tehdidi ile davranış değiştirmeye zorluyor ise veya başvurucular ilgili mevzuattan doğrudan etkilenme riski altında bulunan kişiler gurubundan iseler, bireysel bir işlem söz konusu olmasa dahi, o kanunun haklarını ihlal ettiğini ileri sürebilirler.

  38. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Dolaylı Mağdur: Mahkeme, başvurucu ile doğrudan mağdur arasında şahsi ve özel bir bağ bulunması halinde, dolaylı mağdur kabul edilen başvurucunun yaptığı bireysel başvuruyu kabul edebilir. • Örnekler: • Sözleşme’nin 2. maddesi bağlamında, mağdurun karısının yaptığı başvuru (McCann ve Diğerleri v. Birleşik Krallık) • ölen adamın yeğeninin yaptığı başvuru (Yaşa v. Türkiye) • Sözleşme’nin 3. maddesi bağlamında, gözaltında kaybolan bir adamın annesi tarafından yapılan başvuru (Kurt v. Türkiye) kabul edilmiş, ancak kaybolan bir adamın kardeşi mağdur olarak kabul edilmemiştir (Çakıcı v. Türkiye). • Mağdurun Ölümü: Sadece hayatta olan kimseler tarafından veya onların namına başvuru yapılabilir; ölü bir kimse bir temsilciyle de olsa bir başvuru yapamaz (Kaya ve Polat v. Türkiye). • Ancak mağdurun ölümü, Mahkeme tarafından otomatik olarak başvurunun düşürüleceği anlamına gelmez.

  39. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Mahkeme’ye başvuru yapıldıktan sonra asıl başvurucunun ölmesi halinde, asıl başvurucunun aile üyelerinin başvuruyu devam ettirmekte yeterli menfaatlerinin bulunması koşuluyla, başvurunun görülmesine devam edilebilir. • Ancak doğrudan mağdurun Mahkeme’ye başvuru yapılmadan önce ölmesi halinde durum değişir. • Ayrıca Mahkeme, bir başvuruyu insan haklarının korunması amacıyla incelemeye devam etmenin uygun olup olmadığını değerlendirme yetkisine sahiptir. Bu yetkinin kullanılması, genel yarar meselesinin bulunup bulunmamasına bağlıdır. • Bu mesele, özellikle bir başvurunun davalı devletin mevzuatı veya hukuk sistemi veya uygulamasıyla ilgili olması halinde ortaya çıkabilir.

  40. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Mağdurluk Statüsünün kaybı: Başvurucu bütün bir yargılama boyunca mağdurluk statüsüne sahip olduğunu göstermek zorundadır. • Bununla birlikte, ulusal makamlar tarafından başvurucunun cezasının hafifletilmesi veya başvurucu lehine bir tedbir alınması, ancak ihlalin açıkça veya özü itibarıyla kabul edilmiş olması ve daha sonra ihlalin giderilmiş bulunması halinde başvurucunun mağdurluk statüsünü kaldırır. • Mağdurluk statüsünün kalkıp kalkmadığı, başka şeylerin yanında, ihlal edildiği iddia edilen hakkın niteliğine, kararda gösterilen gerekçelere ve ihlalin ilgili kişi üzerindeki sonuçlarının bu karardan sonra da sürüp sürmediğine bağlıdır.

  41. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Kabul edilebilirlik koşulları (Madde 35):“Mahkeme’ye ancak, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilen ilkeleri uyarınca iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve iç hukuktaki kesin karar tarihinden itibaren altı aylık bir süre içinde başvurulabilir.”* • İç hukuk yollarının tüketilmesi: İç hukuk yollarının tüketilmesi şartı, Sözleşme’nin 35. maddesinin kendisinin de işaret ettiği gibi, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilmiş bir kuralıdır.* • Devlet iç hukuk yollarının tüketilmesi kuralına dayanmaktan feragat edebilir; bu konuda uzun zamandan beri yerleşik bir uluslararası uygulama bulunmaktadır. • İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin insan haklarını koruyan ulusal sistemlere ikincil bir koruma sistemi olması amaçlanmış olduğundan, ulusal hukukun Sözleşme’ye uygunluğu konusundaki sorunları karara bağlama fırsatına ilk olarak ulusal mahkemelerin sahip olması daha uygundur.

  42. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • İç hukuk yollarını tüketme kuralının varlık nedeni: Ulusal makamlara ve öncelikle mahkemelere, iddia edilen Sözleşme ihlallerini önleme veya düzeltme imkanı vermektir. • Bu kural, Sözleşme’deki hakların ihlali bakımından iç hukuk tarafından etkili bir hukuk yolu sağlanacağına dair 13. maddede öngörülen bir varsayıma dayanır. • Bu kural Sözleşme mekanizmasının ikincillik niteliğinin önemli bir yönüdür. • Mahkeme bir kararında, iç hukuk yollarını tüketme kuralının Sözleşme’deki koruma mekanizmasının işleyişinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bunun temel bir ilke olduğunu tekrar etmiştir.

  43. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Kuralın uygulanması: İç hukuk yollarını tüketme kuralı, AİHM tarafından, aşırı biçimcilikten uzak ve belirli bir esneklikle uygulanmaktadır. • İç hukuk yollarını tüketme kuralı mutlak olmadığı gibi, otomatik olarak uygulanabilir bir kural da değildir. • Bununla birlikte, başvurucular ulusal hukukun yürürlükteki kurallarına ve usullerine uymak zorundadırlar; bunlara uymamaları halinde, başvuruları Sözleşme'nin 35. maddesindeki şartı taşımayacaktır. • Başvurucunun yaptığı bir usul hatası nedeniyle üst başvurunun incelenmesi reddedildiğinde, Sözleşme'nin 35(1). fıkrasına uyulmuş olmaz.

  44. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Birden fazla iç hukuk yolunun bulunması: Potansiyel olarak birden fazla etkili iç hukuk yolu varsa, başvurucunun bunlardan sadece bir tanesini kullanması yeterlidir. • Gerçekten bir hukuk yolu tüketilmiş ise, aynı amacı taşıyan bir diğer hukuk yolunu tüketmek gerekli değildir. • Kendi olayına en uygun hukuk yolunu seçmek, başvurucuya düşer. • Eğer iç hukuk, hukukun farklı alanlarında birden fazla paralel hukuk yolu öngörmüş ise, Sözleşme’yi ihlal iddiası bakımından bu hukuk yollarından biri vasıtasıyla çözüm elde etmek isteyen bir başvurucunun, esas itibarıyla aynı amaca sahip diğerlerini de kullanması zorunlu değildir.

  45. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Şikayetin özü itibarıyla ileri sürülmüş olması: Sözleşme’deki bir hakkın iç hukuktaki yargılama sırasında açıkça ileri sürülmüş olması gereklidir. • En azından bir şikayet iç hukukta “özü itibarıyla” ileri sürülmüş olmalıdır. • Bu demektir ki başvurucu, iddia ettiği ihlal konusunda ilk önce ulusal mahkemelere çözüm fırsatı vermiş olmak için, iç hukukta Sözleşme hükümlerine dayanmamış olsa bile, aynı veya benzer argümanları iç hukuka dayanarak ileri sürmüş olmalıdır.

  46. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • İç Hukuk Yolunun Varlığı ve Uygunluğu: Başvurucular olayların geçtiği tarihte sadece, hem teoride hem de pratikte mevcut olan ve kendilerinin doğrudan başvurabilecekleri iç hukuk yollarını tüketmek zorundadırlar. • Bir başka deyişle başvurucular, erişilebilir olan, başvurucuların şikayetlerine bir giderim sağlayabilecek olan ve makul ölçüde bir başarı şansı sunan iç hukuk yollarını tüketmek zorundadırlar. • Takdire bağlı veya olağanüstü hukuk yollarını kullanmak gerekli değildir. • Başvurucu için doğrudan erişilebilir olmayan, ancak bir merciin takdirine bağlı olan bir hukuk yolunu tüketmek de gerekli değildir. • Bir başvurucu, Mahkeme’nin uygun olmadığını kabul ettiği bir başvuru yolunu tüketmeye çalışmış ise, bu yolu tüketmek için geçen süre, altı aylık sürenin işlemesini durdurmayacak ve süresi dışında yapılan başvurunun reddedilmesine yol açacaktır.

  47. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Kullanılabilirliği ve etkililiği:İç hukuk yollarının mevcudiyeti sadece teorik olarak değil, ama aynı zamanda pratik olarak da yeterince belirgin olmalıdır. • Belirli bir iç hukuk yolunun kullanılabilirlik ve etkililik kriterlerini taşıyıp taşımadığını karara bağlayabilmek için, olayın içinde bulunduğu özel koşullara bakılmalıdır. • Ulusal mahkemelerin görüşleri ulusal hukuk düzeni içinde istikrarlı olmalıdır. Bu nedenle Mahkeme, ulusal yüksek mahkemenin içtihatlarında farklılıklar devam ettiği sürece, bu farklılıklar nedeniyle yüksek mahkemeye başvuru yolunun “etkili” olmayacağına karar vermiştir. • AİHM, başvurucunun iç hukuk yollarını tüketmek için olayın şartları içinde kendisinden makul olarak yapması beklenebilecek her şeyi yapıp yapmadığını incelemektedir. • Sözleşmeci bir Devletin egemenlik alanı dışında yaşayan başvurucular, pratik açıdan sıkıntı çekseler ve anlaşılabilir bir kişisel isteksizlik duysalar bile, kural olarak, o devletin iç hukuk yollarını tüketmekten muaf değillerdir.

  48. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Kuralın uygulanması konusunda sınırlar: “Uluslararası hukukun genellikle tanınmış kuralları”na göre, başvurucuyu mevcut hukuk yollarını tüketme yükümlülüğünden muaf tutmayı gerektiren özel koşullar bulunabilir. • Sözleşme’ye aykırı eylemlerin tekrarından ve bu eylemlere kamu makamlarının resmen hoşgörü göstermelerinden oluşan bir idari pratiğin bulunduğu gösterilmiş ise ve bu pratik yargılamayı yararsız ve etkisiz kılacak nitelikte ise, iç hukuk yollarını tüketme kuralı uygulanmaz (Aksoy v. Türkiye). • AİHM İçtihatlarına göre, iç hukuk yollarının tüketilmesine gerek olmayan haller: • Sözleşmeye aykırılık oluşturan idari uygulamalar • Başvurunun sürüncemede kalması • Başvurunun engellenmesi • Sözleşme ile çatışan açık bir ulusal kanun hükmünün bulunması • Yerleşmiş bir yargı içtihadının bulunması • İç hukuk yolunun etkisiz olması

  49. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • İspat yükü: Hükümet, iç hukuk yollarının tüketilmediğini iddia ediyorsa, başvurucunun hem mevcut hem de etkili bir hukuk yolunu kullanmadığını ispat etmekle yükümlüdür. • Bir hukuk yolunun mevcudiyeti, hukuken ve pratik olarak yeterince belirgin olmalıdır. Dolayısıyla hukuk yolunun iç hukuktaki hukuki temeli açık olmalıdır. • İç hukuk yolu, başvurucunun şikayetlerine makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olmalıdır. • Mevcut olduğu ve kapsamı ve uygulama açısından gelişmekte olduğu söylenen bir hukuk yolu, açıkça düzenlenmiş ve içtihatlarla veya uygulamayla teyit edilmiş veya tamamlanmış olmalıdır. • Başvurucu için elverişli ve etkili bir hukuk yolunun bulunduğunu kanıtlama külfeti Hükümet tarafından bir kez yerine getirildiğinde, şunları göstermek başvurucuya düşer: • aslında bu iç hukuk yolu kullanılmıştır, • veya bir nedenle olayın özel şartları içinde yetersiz ve etkisizdir, • başvurucuyu bu şartı yerine getirmekten muaf tutmayı gerektiren özel şartlar bulunması.

  50. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ • Yeni hukuk yollarının oluşturulması: İç hukuk yollarının tüketilip tüketilmediği, normal olarak, Mahkeme’ye başvurunun yapıldığı tarihte yargılamanın iç hukuktaki durumuna bakılarak değerlendirilir. • Ancak bu kuralın bir istisnası, yeni iç hukuk yollarının oluşturulması halidir (İçyer v. Türkiye). • Mahkeme yeni oluşturulan hukuk yollarının erişilebilirliğini ve bunun etkililiğini dikkate almaktadır. • Mahkeme, iç hukukta veya uygulamada yapısal veya genel kusurlar tespit ettiği zaman, devletten bu durumu incelemesini ve gerekirse aynı nitelikte davaların Mahkeme’nin önüne getirilmesini engellemek için etkili tedbirler almasını isteyebilir.

More Related