1 / 8

H adi hepsi yalandı.... Hadi hepsi hayaldi... Hadi hepsini ben uydurmuştum...

menora
Télécharger la présentation

H adi hepsi yalandı.... Hadi hepsi hayaldi... Hadi hepsini ben uydurmuştum...

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar, rüyalarımıza melekler uğrardı. Kapımızdan yoğurtçu, bahçemizden ishakkuşu, kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.... Kışın bir sobamız olurdu. Sobanın yanında bir kedimiz, kedinin önünde yün yumağı, bir hayat bilgisi fotoğrafı gibiydik... Yerli malı kullanan, yurdunun üç tarafı denizlerle çevrili, kuru incir, üzüm, fındık, tütün, çay, narenciye, kavun, karpuz yetiştiren, kuru üzüm, incir satan, karşılığında çamaşır makinesi, radyo ve otomobil alırdık... Aynı toprağın fertleri, biraz yoksul, biraz mütevekkil, biraz mahçup, biraz kırılgan, biraz naif ama hep umutlu insanlardık...

  2. Özlerdik; Memleketimizi, halamızı, ince doğranmış bir dilim pastırmayı, yurttan sesler korosunu, akşam komşuluklarını, radyo tiyatrolarını, sabah ezanını, kalaycıyı, bozacıyı, Münir Nurettin şarkılarını, Orhan Boran yarışmalarını, kandil gecelerini, duvarlarımızın sarmaşıklarını, bakkalımızın utana sıkıla veresiye hatırlatmalarını, okul önü koz helvalarını, akşam oturmalarını ve hayatı...

  3. Top oynardık, ip atlardık, kedi kovalar, taşlarla birbirimizin başını yarar, mahalle şavaşları çıkarır, gece oluncada babalarımızın elinden tutar yazlık sinemaya gider, Sadri Alışık, Vahi Öz, Belgin Doruk, Cüneyt Arkın seyreder, Olimpos gazozlar içer, güler eğlenir bağırır, çağırır, dönerken yıldızları sayardık, sıkı çocuklardık... Hepimizin birer yıldızı vardı, onlara isim takardık, onlarda bize isim takardı, pus ve dumandan önce bu şehrin geceleri göz kırpan ve isimleri takılan yıldızları vardı... Benim yıldızıma Mehlika adını vermiştik...

  4. Biz kimseden yana değildik, kimsenin de bizden yana olmasını istediği birileri olmazdı... Bir değirmendeydik. Öğütülen, öğütülürken türküler söylenen buğday başaklarına benziyorduk. Ben çorbalardan tarhanayı, yemeklerden kuru fasulyeyi, sigaralardan harmanı, belki bunun için çok sevdim... Yollar bozuk, musluklar bozuk, ziller bozuk, paralar bozuk, ama adamlar sağlamdı...

  5. Bu şehrin yıldızları vardı, saçlarına kurdelalar takan, çivitle yıkanmış beyaz çoraplarına leke bulaşmasın diye su birikintilerinden sakınan, gözleri önlerinde yürekleri ve beslenme çantaları ellerinde küçük çocukları vardı bu şehrin... Bu şehrin yıldızları vardı, ben fenerbahçeyi amcam vefayı tutardı, Konya tahıl ambarı, Mersin muz cennetiydi, Taksimden Fatihe troleybus kalkar, Şişhanede mutlaka raydan çıkardı...

  6. Vallahi hayat zor fakat çok matraktı, Muammer Karaca adına bir tiyatro binası yoktu, bizzat kendisi vardı. Başımız ağrırdı komşumuz vardı, gönlümüz daralırdı komşumuz vardı, çorbamızı, umutlarımızı, memleket kadar kalbimizi paylaştığımız komşularımız vardı... Geceleri bekçimiz, gündüzleri sütçümüz, bizim kadar zayıfta olsa nohuta, makarnaya alışmamış olsa da sarman adında bir kedimiz, ceplerimizde kırık misketlerimiz, çamur bulaşığı ellerimiz ve gülümseyen bir yüzümüz, göstermekten utanmayacağımız bir içimiz, bir araya gelerek çektirebileceğimiz bir aile fotoğrafımız vardı...

  7. Bir sabah bütün iyi şeylerin Ayvansaray iskelesinden hayal ülkesine doğru demir alan, bir Şirket-i Hayriyye vapuru gibi aramızdan ayrıldığını gördük... Sonra Ayvansaray’ın suları çekildiğini yazdı gazeteler, Süheyla hanımın, Raci beyin, Melahat Mehves ablanın, Niko’nun, Ercüment efendinin çekildiğini ise yazmadılar nedense, ama yok, ama yoklar. Ne harman sigarası kaldı geriye, ne olimpos gazozu, ne Sadri Alışık, kalan bir tortuydu belki, belki kırık bir rüya denizi, belki suya düşürdüğümüz suretimizin, cep aynamıza nuktedan bir yansımasıydı herşey, herşey maltepe sigarasının her arandığında her bakkalda bulunabilmesi ile büyüsünü kaybetmişti. Belkide, belkide biz bir rüya görmüştük...

  8. Hadi hepsi yalandı.... Hadi hepsi hayaldi... Hadi hepsini ben uydurmuştum... Ama rüyalarımızın melekleri ve sofralarımızın konukları kuşlar ya onlar. Onları siz görmediniz mi?... Sizinde sofranıza konup rüyalarınıza uğramadılar mı?... Onlarda mı yalandı?... presented by: ercan güneş yılmaz erdoğan

More Related