E N D
TÜRKLERDE TOPLUM YAPISI www.tariheglencesi.com
TOPLUM YAPISI Türk toplumunun temeli Oguşdenilen aileye dayanırdı. Ailelerin bir araya gelmesiyle urug(aileler birliği, sülale) oluşurdu. Urugların birleşmesiyle boy, Boyların birleşmesiyle budun (kavim, millet) oluşurduBudunların bir araya gelmesi ile de Türklerin -il- dedikleri devlet meydana gelirdi. www.tariheglencesi.com
Türklerde aile, kalabalık olmayıp küçük aileler şeklinde ortaya çıkmıştır. Evlenen çocuk kendine ev kurardı. Soyu sürdürmek en küçük çocuğa kalırdı. Göçebe yaşantı Türk toplumunda büyük ailelerin oluşmasını engellemiştir. www.tariheglencesi.com
Halkın sınıflara ayrılmadığı Türklerde soyluluk ve kölelik gibi kavramlar ortaya çıkmamıştır. Din adamları da ayrıcalıklı bir sınıf oluşturmamışlardır. www.tariheglencesi.com
Türk toplumunun mücadeleci ve pratik zekalı olma sebebi; Yarı göçebe ya da konar göçer dediğimiz hayat tarzından kaynaklanmaktadır. Bu hayat tarzında meselelere ani ve pratik çözüm bulmak ve hayatta kalmak için mücadele etmek gerekirdi. www.tariheglencesi.com
Geçim kaynağı genellikle hayvancılıktır. At ve koyun önemli yere sahiptir.Türk’ün yaşantısında at önemli bir yere sahiptir; www.tariheglencesi.com
Atı ilk evcilleştiren Türkler onu binek ve savaş aracı olarak kullandılar. Atın sütünden ve gerekirse etinden de yararlandılar. Günün büyük kısmını at üzerinde geçirirlerdi.Yazın yaylakta, kışın da kışlakta yaşayan Türkler de av da önemli bir faaliyetti;Av hem bir geçim kaynağıydı, hem de her an savaşa hazırlanmak demekti. www.tariheglencesi.com
Türk- İslam Devletlerinde Toplumsal Hayat www.tariheglencesi.com
1. Yönetenler · Hanedan üyeleri, · asker, · vali ve · din adamları yönetici sınıfı oluşturmaktaydı. Toplum yapısının en üstünde yer alan sultanın toplumsal konumu, idarecilere ve halka karşı sorumluluk ve görevlerini yerine getirmesine bağlıydı. Görevi ihmal, adaletten ayrılma ve toplum refahını sağlayamama iktidarı kaybetmek için önemli sebeplerdi. www.tariheglencesi.com
İlk Müslüman Türk devletlerinde idareciler genelde Türk'tü. Halk ise farklı ırk ve boylardan meydana gelmekteydi. · Karahanlı Devleti'nde toplum tamamen Türk'tü. GaznelilerdeGurlular, Hindular gibi farklı unsurlar da yer almaktaydı. · Büyük Selçuklu Devleti'nde devleti kuran Türklerin yanı sıra İranlı ve Arap unsurlar yer alırken · Tolunoğulları, İhşidiler ve Memluklularda ise halkın büyük çoğunluğunu Arap, Rum, Berberi, Mısırlı vb. Türk olmayan unsurlar oluşturmaktaydı. www.tariheglencesi.com
2. Yönetilenler (Halk) Türk-İslam devletlerinde yönetilen halk; ilk Türk devletlerinde olduğu gibi aile, ailelerin birleşmesiyle boy ve boyların birleşmesiyle bodun şeklinde teşkilatlanmaktaydı. Bu dönemde devlet, toplumu Müslüman ve gayrimüslim şeklinde kabul ederek hukuki düzenlemeleri bu çerçevede yapmaktaydı. Türk-İslam toplumlarında halk yaşayış şekillerine göre; göçebeler, köylüler ve şehirliler olmak üzere üç grupta toplanmaktaydı. www.tariheglencesi.com
Şehirliler Tacirler, zanaatkârlar, devlet memurları, askerler şehir ve kasabalarda yaşarlardı. Türk şehirlerinin etrafını çeviren surların içerisinde saray, hükûmet konağı, kışla, cuma camisi, meydan, pazar yeri, ribat veya çarşı, medrese, hamam ve hastane bulunmaktaydı. Ayrıca sultanların yaptırdığı mimari eserler ve su kemerleri de şehirleri köylerden farklılaştırıyordu. Zaviye, imaret ve hanlar o dönemdeki şehirlerin en belirgin özelliğiydi. www.tariheglencesi.com
XI. yüzyılda Türk şehirlerinde ve köylerinde nüfus çok farklı dinî ve etnik unsurlardan oluşuyordu. Büyük Selçukluların hâkim olduğu coğrafyada nüfusun belli başlı etnik unsurlarını Türk, Fars, Yahudi ve Araplar oluşturuyordu. Bu etnik yapı Mısır hariç diğer Müslüman Türk devletlerinde aynıdır. Hazar toplum yapısını Müslüman, Hristiyan, Yahudi ve Gök Tanrı inancına sahip çeşitli topluluklar oluşturmaktaydı. Türkiye Selçuklu Devleti'nde ise Türklerin yanı sıra Rum ve Ermeniler, toplumu oluşturan diğer unsurlardı. www.tariheglencesi.com
Hoşgörü Toplumu Türk şehirlerinde askerler ve din adamları çoğunluktaydı. Şehirlerde Türkler tarafından çok sayıda medresenin kurulması birçok din âlimi ve sufinin yetişmesini sağlamıştı. Türkler arasında yayılma eğilimi gösteren sufilik aynı zamanda, bir meslek kuruluşu gibiydi. Sufilerin çok az bir kısmı tecrit hayatı yaşarken önemli bir kısmı esnaflık yapıyor ve teşkilatlı bir şekilde ticaret ile meşgul oluyordu. www.tariheglencesi.com
Bunların içinde ilk Türk mutasavvıfı olan Ahmet Yesevi'yegöre "Kemale erebilmek için inanmayanlar dâhil hiçbir insanı incitmemek gerekir."Yesevi'de kendini aşmak ve hoşgörü temel esastı. Mevlana ise insanlara hoşgörü, neşe ve umut telkin ediyordu. www.tariheglencesi.com
Onun fikir ve düşünceleri etrafında bilginler devlet adamları, halk ve gayrimüslimler toplanıyorlardı. Yunus Emre; bütün insanlar, hatta bütün canlı ve cansızlar, Tanrı'nın yaratığı ve mazharı oldukları için "Yaratılanı yaratandan ötürü hoş görme." felsefesi ile soy, din, millet, renk, mevki ve refah farkı gözetmeksizin insanları sevmek gerektiğini söylemekteydi. www.tariheglencesi.com
Her üç mutasavvıfın ortak felsefesi; insanlar arasında hiçbir farkın gözetilmemesi, hoşgörü ve sevgidir. Bu mutasavvıflar, toplumun daha hızlı bir şekilde İslamlaşmasını sağlamışlardı. Çeşitli ırk ve dinlerin bulunduğu Türk-İslam devletlerinde toplumsal ilişkilerin şekillenmesinde İslam hukuku belirleyiciydi. www.tariheglencesi.com
Fertlerin toplum içerisindeki tutum ve davranışları ile giyim ve kuşamları da bu çerçevede ele alınmaktaydı. Müslümanların giyimleri ve dış görünüşleri Hristiyan ve Musevilerden farklıydı. Türklerin, Arapların, Hinduların ve diğer etnik grupların giyim kuşamları da birbirlerinden kolaylıkla ayrılabilmekteydi. Ancak temelde Müslüman ve gayrimüslim kıyafetlerindeki farklılık en belirgin olandı. www.tariheglencesi.com
Türk toplumu eski inancının etkisiyle farklı din ve mezheplere karşı olan hoşgörüsünü devam ettirmişti. Türk-İslam şehirlerinde gayrimüslimler kültürel ve dinî yönden her türlü özgürlüğe sahipti. Türkler hâkimiyetleri altında yaşayan çeşitli mezhep ve fırkalara ayrılan Müslümanlara da herhangi bir müdahalede bulunmamışlardı. www.tariheglencesi.com
Türklerin İslamlaşma sürecinin başlangıç dönemlerinde âdet, anane ve dinî inançlarda eski Türk toplumunun izleri tamamen silinmemişti. Sonraki dönemlerde tarikatların kurulmasıyla hızla İslamlaşma görüldü. Türklerin hâkim olduğu coğrafyada doğup gelişen Kadirilik, Kübrevilik, Ekberilik ve Yesevilik en çok müridi olan tarikatlardı. Bu tarikatlar sayesinde Türkler adeta kendi sosyal yapılarına ve anlayışlarına uygun birdin düşüncesi geliştirmişlerdi. www.tariheglencesi.com
Sosyal Yardımlaşma Türk-İslam devletlerinde vakıflar aracılığı ile birçok sosyal yardımlaşma kurumu yapılmıştı. Yolcuların özellikle tüccar kafilelerinin yolculukları emniyet içinde gerçekleştirebilmeleri için kervansaraylar kurulmuştu. Selçuklular sağlık hizmetlerine büyük önem vermişler hemen her şehirde darüşşifa, darülâfiye ve bimaristan gibi adlarla hastaneler inşa etmişlerdi. www.tariheglencesi.com
Vakıflarla idare edilen bu kuruluşlar Selçuklu yardım kuruluşları arasında önemli bir yere sahipti. Selçuklular zamanında oluşturulan "Ahi" teşkilatları sosyal yardımlaşmada önemli bir yer tutmaktaydı. Selçuklu hâkimiyetinde Türkler arasında yardımlaşma sosyal hayatın ayrılmaz bir unsuruydu. Köylerde gündelik hayat, genelde tarım faaliyetleri ile şekillenmişti. İmece sosyal hayatta hemen her alanda uygulanmaktaydı. Nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan konargöçerlerin keçe dikme, çadır kurma ve sökme gibi pek çok faaliyette yardımlaştıkları görülmekteydi. www.tariheglencesi.com
Toplumsal Yaşantı Türkler Müslüman olduktan sonra da kendilerine has "Türkmen" kıyafetlerini kullanmaya devam etmişlerdi. Giysilerde kırmızı ve yeşil renkler tercih edilirken kumaş olarak da pamuk, yün, ipek ve kürk kullanılmaktaydı. Kadınlar geniş elbiseler giyerken takı olarak inci, gümüş ve altın küpeler ile gerdanlık, bilezik ve yüzük kullanıyordu. Erkekler ise vücuda yapışık dar kıyafetler giyiyorlar başlarına da çene altından bağlanan kırmızı bir börk takıyorlardı. Bu dönemde Türkler kemer, tokalı kemer, deri veya keçeden imal edilen çizme kullanıyorlardı. Oğuz erkekleri uzun saç, kâkül ve bıyık bırakmaktaydı. www.tariheglencesi.com
Türk toplumunun eğlence hayatında müziğin de ayrı bir yeri vardı. "Kopuz" en sevilen çalgılardan birisi olarak artık daha geniş bir coğrafyada tanınıyordu. Halay, grup olarak oynanan, sevilen bir oyundu. Askerî orkestra (mızıka) da Türklerin önce Horasan ve daha sonra Orta Doğu'ya getirdikleri bir âdetti. Hun Türkleri, Kök Türkler ve Uygurlarda birçok çeşidi bulunan askerî mızıka, yeni kurulan Türk devletlerinde de varlığını devam ettirdi. Türk-İslam devletlerinde günde beş defa saray kapısının önünde nevbet vurulurdu. www.tariheglencesi.com
Avcılık, çöğen eğme, kuş uçurma, top kapma en çok tercih edilen sportif etkinlikler arasındaydı. Bunların dışında Türkler arasında ok atma, yay çekme gibi talim yerine geçen yarışmalar da yapılıyordu. Cirit ve güreş ise bütün Türk dünyasının ortak oyunu olarak o zaman da biliniyordu. www.tariheglencesi.com
Değişik bir çevreye göç etmelerine rağmen Türkler Orta Asya yemek kültürünü yaşatmışlardır. ..XI. yüzyıl Türk toplumunun millî yemeği olarak tabir edebileceğimiz "tutmaç" bugün Anadolu'da Ramazan aylarında özel olarak yapılan yemekler arasında önemli bir yer tutmaktadır. Meyve suyu ve İtil Bulgarlarının baldan imal ettikleri bir içecek olan "sücüv" gibi içecekler de Türkler tarafından tüketilmekteydi. www.tariheglencesi.com
Türkiye Selçuklularında Sosyal Hayat Sosyal Hayat: Türkiye Selçukluları kendilerine has bir sosyal ve iktisadi politika izlediler. Aralıklarla Anadolu ya Türkistan dan Maveraünnehir ve Horasan dan gelen Türklerin büyük bir bölümünü yerli halk tarafından boşaltılan yerlere yerleştirdiler. Bir kısmını ise uc bölgelere yerleştirdiler. www.tariheglencesi.com
Selçuklu hükümdarları kendi yönetiminde yaşayan Hristiyan halkı himaye ettiler. Bizans yönetiminin baskısından ve ağır vergilerinden bunalanlardan isteyenlerin kendi topraklarına yerleşmelerine izin verdiler. www.tariheglencesi.com
Hristiyan-Müslüman ayrımı gözetmeden uyguladıkları adil yönetim Rum, Ermeni ve Süryani halkın Türk yönetimini tercih etmelerine sebep oldu. Türkiye Selçukluları döneminde Anadolu da yaşayan halkın büyük çoğunluğunu Türkler oluştururdu. www.tariheglencesi.com
Halk şehirliler ve köylüler olmak üzere ikiye ayrılırdı. şehirliler: Devlet memurları, âyân, bilim adamları ve ahiler olmak üzere dört gruba ayrılıyorlardı. www.tariheglencesi.com
Devlet Memurları: Bir şehirde hükümeti temsil eden görevlilerdi.Âyân: Hükümet nezdinde halkı temsil eden kişilerde. Tacirler (tüccarlar) da bu sınıfa girerlerdi. www.tariheglencesi.com
Bilim Adamları: Müderrisler, kadılar, zaviye, tekke şeyhleri ve medrese öğrencileri bu gruba girmekteydi. www.tariheglencesi.com
Ahîler: Ahîler (kardeşler) şehirde oturan ve kendi aralarında dinî ve iktisadi özellikler taşıyan esnaflardır. Aralarında kurdukları teşkilata ahîlik denirdi. Ahî teşkilatı ticareti ve ticaret ahlakını düzenlemiş, üretim kalitesini yükseltmiş ve kaliteli eleman yetiştirilmesini sağlamıştır. www.tariheglencesi.com
Köylüler: Türkmen kökenli olan Türk köylüsü göçebe ve yerleşik olmak üzere iki kısma ayrılıyordu. Göçebeler hayvancılıkla geçinirlerdi. Yerleşik köylüler ise devletin veya ikta sahibinin idaresi altındaydılar. www.tariheglencesi.com
Osmanlı Devleti kurulduğunda halkının tamamı Türktü. Sonraki dönemde toprak genişlemesi sonucu bir çok ulus (Yunan,Bulgar,Sırp, Arnavut, Macar,Hırvat,Sloven, Romen,Arap Macar...) Osmanlı yönetimine girdi. Osmanlı Devleti çok uluslu bir imparatorluğa dönüştü. OSMANLI TOPLUM YAPISI www.tariheglencesi.com
Osmanlı toplumunda ,bir yandan bazı yeni sosyal grupların oluşması, diğer yandan devletin hakimiyet sınırlarının genişlemesi sonucunda topluma dahil olan insanlara belli sta-tüler kazandırılarak toplum içindeki yerlerinin belirlenmesi, Osmanlı insan-toplum anlayışı ve yönetim felsefesine göre gerçekleşmiştir. Konuyla ilgili Osmanlı literatürü incelendiği zaman ,şöyle bir anlayışla karşılaşılır: insan yaratıkların en şereflisidir. O,yaratılışı gereği medenidir. www.tariheglencesi.com
O halde geçimini temin edebilmek ve hayatını sürdürebilmek için diğer insanlara muhtaçtır. İşte bu ihtiyaç toplumların veya milletlerin oluşmasına yol açmıştır. Çünkü, toplum hayatını sür-dürebilmek ancak dayanışma ve yardımlaşmayla mümkündür. Toplum üyeleri arasındaki uyumun devamı, her ferdin toplum içinde yaratılıştan sahip olduğu yeteneğinin gerektirdiği mevkide bulunmasına ve bu yerini korumasına bağlıdır. Böyle bir iş bölümü, ister istemez toplumda bir farklılaşmayı ve tabakalaşmayı zorunlu kılar. www.tariheglencesi.com
Osmanlı toplum düzeninin felsefi temelini oluşturan bu bakış açısı, sadece teorik kitaplarda değil çeşitli alanlardaki uygulamalarla ilgili arşiv belgelerinde de, Kur’an’ın bir ayetine dayandırılıyor. Bu ayete göre; Toplum hayatının oluşması ve sağlıklı işleyebilmesi için Allah insanları farklı kabiliyetlerde yaratmıştır. Her toplum üyesi, kabiliyeti ve bilgi birikimine göre iş yapmalı ve emeği karşılığında gelire sahip olmalıdır. www.tariheglencesi.com
Osmanlı toplum düzeninin ve yönetim felsefesinin temelini oluşturan bu fikirler,”daire-i adliye” yani “adalet dairesi” veya “hakkaniyet çemberi” adı verilen bir for-mülle açıklanmıştır. NOT:Bu çok uluslu yapının çatırdayarak, Osmanlı Devletinin parçalanmasına neden olan en önemli dış gelişme FRANSIZ İHTİLALİ'dir. www.tariheglencesi.com
Hakkaniyet Çemberi www.tariheglencesi.com
2010-LYS www.tariheglencesi.com
a-Yönetenler: Askeri sınıf Askeri sınıf, padişahın dini ya da idari yetki tanıdığı devlet görevliler-den oluşuyordu. Bunları,saray halkı, seyfiye,ilmiye ve kalemiyediye gruplara ayırmak mümkündür. 1- DEVLETİN RESMİ TASNİFİNE GÖRE OSMANLI TOPLUMU www.tariheglencesi.com
b-Yönetilenler:Reaya Osmanlı Devleti’nde, askeri sınıf dışında kalan, dolayısıyla yönetime katılmayan,geçimini tarım ve sanayi alanında üretim yapmak ve ticaretle uğraşmak suretiyle temin eden ve devlete vergi veren kesim,toplumun ikinci sınıfını oluşturuyordu. Bu sınıfa raiyyet sınıfı veya reaya deniliyordu. www.tariheglencesi.com
a- Şehirliler:1-Askeriler (Yönetenler=Seyfiye,ilmiye,kalemiye) 2-Tacirler3-Es-naf 4-Diğer gruplar (yabancılar,yabancıtemsilciler,yabancı tacirler veya gezginler,işsizler,seyyarsatıcılar,seyyidler) b- Köylüler c- Göçebeler 2-YERLEŞİM DURUMUNA GÖRE OSMANLI TOPLUMU www.tariheglencesi.com
a)-Kuruluş ve yükselme dönemlerinde yatay hareketlilik: Bu dönemlerde yatay hareketlilik FETHEDİ-LEN yerlere doğru yerleşme şeklinde görülür. Osmanlı Devleti bu dönemde Balkanlar'daki Türk nüfusunu artırmak için yatay hareketliliği teşvik ediciuygulamalar yapmıştır. B- OSMANLI TOPLUMUNDA SOSYAL HAREKETLİLİK www.tariheglencesi.com
Bu TEŞVİK UYGULAMALARI şunlardır: 1- Bataklık yada ıssız yerlere vakıflar kurmak yoluyla buraların ekonomik hayatını canlandırmış, insanların buraya yerleşmesini özendirmiştir. 2- Fethedilen yerlere yerleşeceklere bir takım vergi kolaylıkları sağlanmıştır. www.tariheglencesi.com
b)-Osmanlı Devletinde Duraklama Devri sonrası Yatay Hareketlilik: 1- Bu dönemlerde kaybedilen yerlerdeki Türk ve Müslüman halk iç kesimlere göç etmek zorunda kalmıştır. 2- Nüfus artışı, ekonomik güçlükler ve eşkiyalık hareketleri gibi nedenlerle kırsal kesimdeki halk büyük kentlere göç etmiştir. www.tariheglencesi.com