1 / 83

anal hastaliklar

Télécharger la présentation

anal hastaliklar

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


    1. ANAL HASTALIKLAR

    3. Cerrahi ana kanal, anorektal halkada baslar ve anal kenarda (verge) sona erer. Ortalama 4 cm uzunluktadir. Kalin barsagin sirküler kaslari kalinlasarak asagi dogru ilerler ve internal sfinkteri olusturur. Eksternal sfinkter ise çizgili kas yapisindadir ve subkutan, süperfisial ve derin kisimlari olmak üzere üç kisimdan olusur.

    4. Puborektalis kasi eksternal sfinkterin derin kismi ile birlesir. Puborektalis , eksternal sfinkterin derin kismi, longitüdinal kas ve internal sfinkterin üst kismi palpabl ‘ anorektal halka’ yi olusturur. Cerrahi anal kanalin bitis yeri ise anoderm ile perianal derinin birlesim yeri olan anal kenardir(Anal verge).

    6. Cerrahi anal kanal üstte mukoza ile altta ise modifiye bir deri olan anoderm ile kaplidir. Anoderm özel bir tip epitel ile kapli olup bu alanda kil kökleri ve ter bezleri yoktur ancak sinir uçlarindan çok zengin bir bölgedir.

    7. Anal kriptalar anodermin üst kismindadir. Anal kriptalarin hizasindaki çizgi ise dentat veya pektinat çizgi olarak adlandirilir. Kolorektumun kolumnar epiteli distalde 0.5- 1 cm bir geçis zonu sonrasi , dentat çizgiden itibaren çok katli yassi epitel olarak devam eder.

    8. Dentat çizgi cerrahlar için çok önemlidir , bu kesimin üstünün epiteli otonom sinir sistemi tarafindan innerve edilirken agriya duyarsiz iken bu çizginin alti spinal sinirler tarafindan innerve edilir ve agriya duyarlidir.

    9. Anal bezler çok katli mukus salgilayan kolumnar epitel ve skuamöz epitel ile örtülüdür. Anüs çevresinde 6- 10 anal bez ve her bezin dentat çizgiye açilan bir kripti bulunur. Bu bezlerde olusan infeksiyon perianal abse ve fistülün en sik nedenidir.

    10. Rektum ve Anal Kanalin Arteriel Dolasimi; Süperior rektal (hemoroidal) arter, inferior mezenterik arterin devamidir ve rektumun arkasinda ilerlerken ikiye ayrilarak rektum ve anal kanalin üst kesimini besler. Orta rektal (hemoroidal) arter ise her iki tarafta internal iliak arterden çikarak rektumun alt kesimine lateralden ulasir ve süperior rektal arter ile anastomoz yapar.

    11. Inferior rektal (hemoroidal) arterler her iki tarafta internal pudental arterden çikarak dentat çizgi distalini kanlandirir. Süperior ve inferior rektal arterler arasinda anastomoz görülmemistir. Orta sakral arter ise aort bifurkasyonundan çikarak rektumun alt arka bölümüne çok küçük dallar verir.

    12. Venöz drenaji: Anüs ve rektumun venöz drenaji portal ve sistemik sirkülasyona olur. Süperior rektal( hemoroidal ) ven, rektum ve anal kanalin üst kesimini drene ederek inferior mesenterik vene ve oradan da portal vene dökülür. Orta rektal ven ise rektumun alt kesimi ile anal kanalin üst kesimini drene ederek internal iliak vene dökülür. Inferior rektal ven , pudental vene oradan da internal iliak vene yani sistemik sirkülasyona dökülür.

    13. Inferior rektal venlerin dilatasyonu eksternal hemoroidlerin olusumuna neden olur. Süperior , orta ve alt rektal venler birleserek Morgagni kolumnalari altindaki internal rektal ( hemoroidal) pleksusu olusturur. Bu pleksustaki dejeneratif olaylar ise internal hemoroidleri olusturur.

    14. Lenfatik drenaji: Üst ve orta rektumun lenfatikleri süperior rektal lenfatiklerle tasinarak inferior mezenterik lenf nodlarina gider. Rektumun alt kesimi ise anal kanalin üst kesim lenfatikleri de süperior rektal lenfatikler tarafindan tasinir. Anal kanalin dentat çizgi altinda kalan kesimin lenfatikleri baslica inguinal lenf nodlarina veya pelvik lateral duvarindaki lenf nodlarina drene olabilir.

    15. ANAL FISSÜR Anal fissür, anal kanalda anüs kenarina kadar uzanan çatlak seklinde agrili bir yaradir. Vakalarin çogunda arka orta çizgide ve uzunlamasina yerlesimlidir. En sik genç ve orta yaslarda görülür. Kadin, erkek dagilimi açisindan önemli bir fark yoktur.

    16. Etyopatogenez: Anal fissürün etyolojisi tam olarak anlasilamamistir. Ancak hacimli sert bir diskinin anal kanaldan geçerken yol açtigi travmanin ana neden oldugu kabul edilmektedir. Bunun yaninda rektuma disaridan sokulan lavman cihazi, endoskop, yabanci cisimler, daha önce geçirilmis ameliyatlar(özellikle hemoroidektomi) ve ishal anal fissür olusumunda rol oynayabilen diger etkenleridir.

    17. Travma disindaki nedenlerle olusan fissürler anal kanaldaki yerlesimlerinin orta hat disinda olusu, çogu kez yüzeyel ve multibl olmalari, genis tabanli ve kenarlarinin düzensizligi gibi özellikleri ile ayirt edilirler. Vakalarin % 90 indan fazlasinda arka-orta çizgi üzerinde yerlesir. Bunun nedeni dis sfinkter kasinin bu kesimde yeterli destek saglamamasi ve anodermin hareketsiz olusu yüzünden kolayca yirtilmasidir.

    18. Anal fissür, baslangiçta anodermdedir. Iyilesmeyen vakalarda giderek derinlesir ve tabaninda internal sfinkter lifleri görünür. Kroniklesmeye yüz tutan fissürlerde derinlesme yaninda disli hat üzerindeki komsu papillada iltihabi ve fibrotik degisiklikler olusur( hipertrofik papilla).

    19. Fissürün distalindeki deri kesiminde de benzer degisiklikler sonucu bir deri uzantisi ortaya çikar ( sentinel pili) Fissürün kendisi,hipertrofik papilla ve sentinel pili birlikte fissür triadini olustururlar.

    20. Klinik; Ana semptomu agridir. Diskilama sirasinda yirtilma tarzinda siddetli bir agri ortaya çikar. Daha sonra agri giderek hafifleyerek dakikalar ya da saatlerce sürer. Bir diger semptomu da kanamadir. Diskilama sirasinda parlak kirmizi renkli, tuvalet kagidi ya da parmaklara bulasan az miktarda kanama görülebilir. Fissürün salgisi anal bölgede islanma ve kasintiya yol açar.

    21. Tedavi; Anal fissürlü hastalarda iç sfinkter istirahat basinci yüksektir. Bu basinç artisinin fissürün nedeni mi yoksa sonucu mu oldugu belli degildir. Ancak iç sfinkter basincini azaltan her islem fissürün iyilesmesini kolaylastirir.

    22. Yeni baslayan olgular konservatif yöntemlerle tedavi edilirler. Bu tedavinin kurallari: kabizlik veya ishalin düzeltilmesi, kisa süreli topikal analjezik-kortizonlu kremler, sicak oturma banyolari ile sfinkter spazminin azaltilmasidir. Hastalarin çogunda bu tedaviler yeterli olur. 15-30 gün içerisinde iyilesmeyen vakalarin kroniklestigi kabul edilir.

    23. Kronik anal fissürün tedavisinde uygulanan yöntemler baslica anal dilatasyon, fissürektomi, iç sfinkterotomidir. Iç anal sfinkterotomi bu yöntemler içerisinde en etkili olanidir. Bu yöntemde iç sfinkterin distal 1-1.5 cm lik kesimi sirt üstü yatan bir hastada saat 3 ya da 9 hizasinda yandan kesilir. Sfnkter spzmi ortadan kalkinca fissür kendiliginden iyilesir.

    24. PERIANAL ABSELER Anal kanal ,rektum ve perirektal alanda apse olusumu siktir. Enfeksiyon genellikle internal sfinkter ile longitüdinal intersfinkterik kas lifleri arasinda bulunan anal bezlerden baslar. Bu alandan da asagiya, yukariya,laterale veya çevresel olarak degisik perianal ve perirektal alanlara yayilabilir.

    25. Ayrica bu alanda infeksiyonlara pilonidal abse, hidradenitis süpürativa, enfekte sebase kist, folikülit, periprostatik abse, bartolin bezleri absesi ve ender olarak aktinomikoz ile tüberküloz da neden olabilir.

    26. Perirektal süpürasyonu olan hastalarda agri ve palpe edilebilen inflamatuar kitle, yüksek ates ile birlikte siklikla görülür. Sik görülen perianal ve iskiorektal apselerde tani kolaydir ancak diger abselerde agriya eslik eden palpe edilebilir kitle olmadigindan tani zorlasir. Bu hastalarda rektal muayene çok agrili olmakla ele gelen kitle tanida yardimci olur.

    27. Atnali abselerde infeksiyon posterior orta hattan baslayarak perianal bölgenin her iki tarafina yayilir. Ender görülen intersfinkterik abselerde ise agri perianal degil, rektal bir agridir. Supralevator abselerde ise agri ve lokal bulgu olmadan hastada etyolojisi belli olmayan ates görülebilir.Bu durum perfore apandisit gibi intraabdominal patolojilerde de görülebilir ve tanida tomografi yardimci olur.

    33. Perianal ve perirektal abselerin primer tedavisi insizyon ve drenajdir. Antibiyotikler tedavide yardimcidir ancak primer tedavi olarak kullanilmamalidir. Abse drenajlari çogu kez lokal anestezi ile yapilabilir.

    34. Drenajdan sonra birçok abse fistül gelismeden iyilesir ancak % 50 hastada fistül gelismesi beklenir. Bu nedenle mümkün oldugunca ayni seansta fistülotominin de yapilmasi ilerde gerekecek ikinci bir cerrahi girisimi engeller.

    35. Iskiorektal ve atnali apselerde primer açiklik bulunamayacagindan ilk tedavi drenaj ile sinirlandirilmalidir. Intersfinkterik abselerde ise abse alanindan yapilacak internal sfinkterotomi en uygun tedavidir. Supralevator ve pelvirektal abseler genel anestezi altinda rektumdan drene edilmelidir.

    36. PERIANAL FISTÜLLER Fistül, primer( iç) agzi anal kanalda dentat çizgide, sekonder agzi(dis) ise perianal deride bulunan inflamatuar bir trakttir. Fistüller genellikle intersfinkterik alanda gelisen apseler sonucu olusur.

    37. Goodsall kanunu dis agzin lokalizasyonu ile iç agzin yerini belirlemekte yararlidir. Anüse orta kesiminden transvers bir çizgi çizildiginde eger dis agiz ön tarafta ise fistül genellikle düz bir yol izler. Eger dis fistül agzi çizginin arka tarafinda ise fistül traktüsü anal kanalin posterior orta kesimine egri bir yol izler. Eger önde bulunan agiz anüse 3 cm den uzakta ise bu kural geçerli degildir ve trakt egri bir yol izleyerek postersor orta hatta anüse açilabilir.

    39. PARKS, fistülleri sfinkter kaslarina iliskisine göre intersfinkterik (%60-70), transsfinkterik (%25), suprasfinkterik (% 5), ekstrasfinkterik (%2) olarak dört gruba ayirmistir. Klinik bulgularda; bir çok hastada eski bir apse öyküsü ve aralikli akinti mevcuttur. Apsenin rekürrensi de fistülün varligini düsündürmelidir. Dis agzi genellikle granülasyon dokusu ile örtülü bir açiklik olarak görülür ve palpe edilebilir.

    45. Fistüllerin ülseratif kolit ve crohn hastaligi ile iliskisi arastirilmalidir. Bu hastalarda yara iyilesmesi geç oldugundan büyük cerrahi girisimlerden kaçinilmalidir. Ayirici tanida perianal bölgeye uzanmis pilonidal sinus, hidradenitis süpürativa ve çok ender olmakla birlikte perineye fistülize olmus bir perfore divertikülit düsünülmelidir.

    46. Anal kanal karsinomlari ender olarak fistül ile kendini gösterir. Uzun süreli fistüllerde karsinomanin gelistigi de bildirilmistir.

    47. Basit fistüllerde her iki agiz bulunduktan sonra yapilacak en iyi tedavi yöntemi fistülün üstünün tamamen açilmasi (fistülotomi ) ve fistül traktinin küretajidir. Daha sonra bu alan sekonder iyilesmeye birakilir ve dikilmez. Fistül traktinin tamamen çikarilmasi ( fistülektomi ) ender olarak kullanilan bir yöntemdir.

    48. Apselerin drenaji sirasinda fistülotominin de ayni seansta yapilmasi olusacak fistülü engeller. Anorektal halkanin üzerinden geçen fistüller için ise inkontinansi önlemek için iki seansli tedavi gerekir: Ilk seansta fibrosis olusturmasi için kalin ipek veya lastikten olusan bir seton geçilir ve ikinci seansta fistül trakti kesildiginde sfinkter ayrilmaz.

    49. HEMOROiDAL HASTALIK Etyopatogenez;Anal kanalda subepitelyal tabaka homojen degildir ve embriyonik yasamdan itibaren tespit edilebilen hemoroidal tastikçiklar ihtiva eder. Bu yastikçiklar( hemoroidler), dentat çizginin hemen proksimalinde ve genellikle üç adettir ( sol lateral, sag ön ve sag arka) ve aslinda normal anatomik yapilardir.

    51. Bu nedenle hemoroidin bir hastalik olmadigi, ancak hemoroidler zemininde gelisen klasik inflamatuar hadisenin hemoroidal hastalik olarak kabul edilmesi gerektigi genel olarak kabul edilmektedir. Hemoroidlerin , anal kanal basincinin ve kontinensin saglanmasinda önemli komponentler olduklari ve ayni zamanda defekasyon sirasinda suspansuar islev gördükleri düsünülmektedir.

    52. Genellikle düsünülenin aksine , hemoroidal hastalik variköz bir hastalik degildir. Venöz yapilar hemen tümüyle normaldir ya da sekonder bazi degisiklikler saptanabilir. Hemoroidal hastalik esasen bir bag dokusu hastaligidir. Hemoroidal yastikçiklari destekleyen fibroelastik dokunun dejenerasyonu sonucu anal kanal dinamigi bozulur ve yastikçiklar prolabe olurlar.

    53. Normal anatominin ve dinamigin bozulmasi ile birlikte, özellikle defekasyon sirasinda olusan travma sonucu damardan çok zengin olan bu dokularda erozyon ve kanama ortaya çikmaktadir. Nitekim hemoroidal hastalik ile birlikte portal hipertansiyon, diyet ya da konstipasyon arasinda gerçek bir nedensellik olmadigi anlasilmistir.

    54. Diger taraftan herniler ve genitoüriner prolapsus gibi bag dokusu hastaliklarinda hemoroid insidansi da yüksektir. Uzun süre tuvalette kalma,fazla ikinma gibi yanlis tuvalet aliskanliklari de hemoroid gelisimini provake ederler.

    55. Tanimlama kolayligi için inferior hemoroidal pleksustan gelisen ve dentat çizginin altina yerleserek skuamöz epitel ile örtülü hemoroidlere dis, dentat çizginin üstüne yerlesenlere ise iç hemoroid denilmektedir. Içinde kanin pihtilastigi hemoroidlere ise tromboze hemoroid denir.

    56. Iç hemoroidler siniflandirilirken; Anal kanaldan prolabe olmayanlara Evre 1, Defekasyon sirasinda prolabe olup kendiliginden redükte olanlara Evre 2, Prolabe olup ancak el manuplasyonu ile redükte edilebilenlere Evre 3, Prolabe olup hiçbir sekilde redükte edilemeyenlere de Evre 4 hemoroid denilmektedir.

    57. Klinik bulgular: Dis hemoroidler genellikle semptom vermezler ancak anal irritasyon ve kasinti eslik edebilir. Iç hemoroidler ise genellikle defekasyon ile birlikte agrisiz parlak kirmizi rektal kanama ile kendini belli eder. Ileri evrelerde anemi, ödem, infeksiyon, ülserasyon, fibrozis ve strangülasyon görülebilir. Eger infeksiyon ve tromboz yoksa hemoroidlerde agri olmaz.

    58. Agri varsa anal fissür, proktit ve anal kanser gibi tanilar akla gelmelidir. Akinti hemoroidler prolabe ise görülebilir ancak bu bulgu çogu kez fistülün varligina isaret eder.

    59. Tedavi; Hemoroidal hastalikta tedavi stratejisi genellikle hastaligin evresine göre belirlenir. Hastaligin etyolojisi ile direkt iliskili olmamakla birlikte, posadan zengin diyet kullanilmasi ile düzenli ve rahat defekasyon , sicak banyolar hemoroid semptomlarini azaltirlar.

    60. Radikal tedavi;Dejenere ve prolabe olmus hemoroidlerdeki sarkmanin önlenmesi yani bunlarin tekrar dentat çizgi proksimalindeki köklerine fikse edilmeleridir ( mukozal fiksasyon). En etkili fiksasyon yöntemi cerrahi eksizyondur. Diger mukozal fiksasyon yöntemleri: Band ligasyonu, infrared koagülasyon, sklerozan madde injeksiyonu, kryoterapi ve elektrokoagülasyon yöntemleridir.

    61. Prolapsus,agri ve kanama ile komplike olmus evre 4 hemoroidlerde ise cerrahi tedavi gerekir. Yapilacak tedavi redundan rektal mukoza ile birlikte hemoroidlerin çikarilmasidir.(hemoroidektomi) Bu islem yapilirken anal sfinkterlerin korunmasi ve hemoroidlerin üç kadrandan( sol lateral, sag anterior, sag posterior) çikarilirken arada saglam mukoza birakildigindan emin olunmasi gereklidir.

    62. Anal mukoza korunmadiginda defekasyon sirasinda anal kanal genisleyemez ve striktür olusur. Yeterli hemoroidektomi yapildiginda semptomlarin tekrarlamasi nadirdir. Nüksler redundan rektal mukozanin ve hemoroidlerin yeterli çikarilmadigi durumlarda görülmektedir. Cerrahi tedavi sonrasi en önemli komplikasyonlar kanama, agri ve apse olusmasidir.

    63. PERIANAL CROHN HASTALIGI Crohn hastaligi gastrointestinal kanalda agizdan anüse kadar her yerde görülebilir. Anal lezyonlar hastalarin % 25 inde hastaligin ilk bulgusu olarak ortaya çikabilir. Ancak izole anorektal Crohn hastaligi % 3 hastada görülmektedir.

    64. Perianal fistül ve apseler crohn koliti olan hastalarin % 40- 60 inda görülmekle birlikte crohn enteritinde perianal patolojilerin görülmesi enderdir.(%10-20) Bu durumda bu fistüllerin hastalikli ince barsak ile iliskisi gösterilemedigi için olus biçimi tam olarak aydinlatilamamistir. Ayni sekilde ülseratif koliti olan hastalarda perianal patolojilerin görülme sikligi % 10 civarindadir.

    65. Anal semptomlar hastaligin en rahatsiz edici semptomlari olabilir. Anal fissürler, hemoroidler, apseler ve fistüller ayri ayri veya birlikte görülebilir. Geç dönemde striktür ve inkontinans görülebilir.

    66. Tedavi; Ana prensip perianal patolojilerin semptomatik tedavisidir. Anal hijyenin saglanip diyarenin kontrolü çogu kez rahatlatir. Crohn hastaliginin medikal tedavisi de semptomlarin gerilemesine neden olabilir. Apseler efektif olarak drene edilmelidir. Basit fistül ve hemoroidlerin konservatif tedavisi esastir.

    67. Fissürler klasik ön veya arka pozisyonda degil lateraldedir. Tedavi için fissürün eksizyonu ve sfinkterotomi yapilabilir. Fistüller ise çogu kez komplike fistüller oldugundan seton uygulanmalidir.

    68. ANAL BÖLGE MALIGN TÜMÖRLERI Anal kanal tümörleri; Epidermoid karsinoma: Anal kanal epidermoid karsinomalari rektal ve kolonik karsinomalarin sadece % 1-2 lik bölümünü olusturur. Skuamöz, bazaloid, klokajenik ve tranzisyonel hücreli karsinom olmak üzere baslica dört histolojik tipi vardir. Her dört tipin klinik gidisi, prognozu ve tedavisi birbirine çok benzer.

    69. Karsinom anal kanalda endure veya ülsere bir nodül olarak baslar. Kadinlarda daha siktir. Rektal agri ve kanama en sik bulgulardir. Bir çok hasta öncelikle hemoroid veya anal ülser gibi bening tanilar aldigindan öncelikle hemoroid veya anal ülser gibi bening tanilar aldigindan tedavi gecikir,erken tani için biyopsi sarttir.

    70. Ilk tani konuldugunda hastalarin %30 metastazlar mevcuttur. Metastaz riski tümörün çapi, invazyon derinligi ve histolojik tipine baglidir.

    71. Tedavi; Lokal eksizyon: Bu tedavi sekli kas tabakasini infiltre etmemis erken ve iyi diferansiye lezyonlar için uygulanmalidir. Major cerrahi girisimleri kaldirmayacak hastalar için de lokal eksizyon uygulanabilir. Abdominoperineal rezeksiyon:Hastalarin çogunlugunda perianal dokunun genis eksizyonu ile birlikte uygulanan abdominoperineal rezeksiyon en uygun tedavi seklidir.Bu tedavi sonrasi 5 yillik ortalama yasam % 50 civarindadir.

    72. 3 cm den küçük tümörler için Radyoterapi uygulanabilir. Kombine Tedavi:Cerrahi tedavi tek basina çok basarili olmadigindan preoperatif radyo ve kemoterapi ile kombine edildiginde basari orani artmaktadir. Inguinal lenf nodlarinin diseksiyonu:Proflaktik lenf nodu diseksiyonu tavsiye edilen bir tedavi yöntemi degildir. Lenf nodu diseksiyonu klinik olarak metastazlarin oldugunda düsünülmelidir.

    73. Adenokarsinoma: Bu bölge adenokarsinamolari genellikle rektumdan geliserek ilerler ancak anal bezlerin kolumnar epitelinden de direkt olarak baslayabilir Bu hastalar için abdominoperineal rezeksiyon gerekir ancak prognoz epidermoid karsinomdan kötüdür ve kemoterapi ve radyoterapiye iyi yanit vermezler

    74. Malign melanoma: anal kanal malign tümörlerinin ancak %1 ni olusturur. Anal kanalda malign melanoma ise lokalizasyon sikligi olarak deri ve gözden sonra 3. siradadir Bu tümörler siklikla dentat cizginin hemen üzerinden köken alirlar .

    75. Rektal kanama en sik görülen semptomdur . Koyu pigmente renklerinden dolayi tromboze hemoroid ile karisabilir. Pigmente olmayanlar ise polipler ile karisabilmektedir Anal kanal malign melanomlari rektuma dogru submukozal bir akim gösterirler ancak cevre dokulari ender olarak infiltre ederler

    76. Hastalarin 1/3 de mezenterik lenf nodu metastazi vardir ancak inguinal nodlara metastaz nadirdir . Hematojen olarak karaciger ve akcigere metastaz da erken dönemde olur ve en sik ölüm nedenidir .

    77. Melanomalar radyo rezistan olduklari gibi kemo ve immuno terapiye de yanit vermezler . Bu nedenle de en basarili tedavi erken vakalarda abdominoperineal rezeksiyondur . Buna ragmen prognoz kötüdür ve 5 yillik yasam %10 civarindadir. Lokal ekzisyon uygulanan hastalarda da benzer yasam oranlari bildirilmektedir

    78. Anal kenar tümörleri Epidermoid karsinoma : Anal kanal skuamoz karsinomlarin aksine anal kenardan gelisen skuamoz karsinomlar diger deri skuamoz karsinomlari gibi iyi seyirlidir . Küçük lezyonlar 2 cm sinir ile lokal olarak eksize edilebilirler ancak infiltre tümörlerde abdominoperineal rezeksiyon yapilmali ve radyo ve kemo terapi ile kombine edilmelidir .

    79. Bazal hücreli karsinoma: bu alanda ender görülür ve iyi seyirlidir Genis lokal eksizyon yeterli tedavidir Infiltre tümörler için abdomino perineal rezeksiyon gerekir

    80. Bowen hastaligi : perianal bölgedede kendini gösterebilen intraepitelyal bir tümördür . Bu bölgede anal deride beyaz bir kabariklik olarak kendini belli eder ve genellikle bir semptom vermez . Tedavi edilmediginde skuamoz karsinom gelismesine neden olabilir. Bu nedenle de tanisi konuldugunda eksize edilmelidir. Saglam cerrahi sinirlar ile eksize edildiginde nüks sorunu olmamaktadir

    81. Paget hastaligi : intraepitelial bir karsinom olarak kendini gösterebilir Perianal bölgede kirmizi bir sislik olarak kendini gösterdiginden tromboze hemoroid ile karisabilir Ter bezlerinden köken aldigi sanilmaktadir Temiz cerrahi sinirlarla eksizyonu yeterli tedavidir Tedavi edilmedigi durumlarda bu in-situ karsinomdan infiltratif adeno karsinoma gelisebilir.

    82. Lökoplaki : perianal bölgenin kronik irritasyonu sonucu olusan premalign bir klinik tablodur Kendini beyaz plaklar olarak gösterir ve medikal tedaviye yanit vermez Gelisecek skuamoz karsinomu önlemek için eksize edilmelidir

More Related