1 / 69

PARAMYXOVİRUS’LAR VE ENFEKSİYON OLUŞTURMA MEKANİZMALARI

PARAMYXOVİRUS’LAR VE ENFEKSİYON OLUŞTURMA MEKANİZMALARI. Prof.Dr.Ömer POYRAZ. PARAMYXOVİRİDAE AİLESİ. Paramyxoviridae ailesinde yer alan virüsler, genellikle bebek ve çocuklara solunum yollarıyla bulaşarak çeşitli hastalıklara yol açarlar. Morfolojik Özellikleri.

rance
Télécharger la présentation

PARAMYXOVİRUS’LAR VE ENFEKSİYON OLUŞTURMA MEKANİZMALARI

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. PARAMYXOVİRUS’LAR VE ENFEKSİYON OLUŞTURMA MEKANİZMALARI Prof.Dr.Ömer POYRAZ

  2. PARAMYXOVİRİDAE AİLESİ • Paramyxoviridae ailesinde yer alan virüsler, genellikle bebek ve çocuklara solunum yollarıyla bulaşarak çeşitli hastalıklara yol açarlar.

  3. Morfolojik Özellikleri • Genel görünüm yönünden Orthomyxovirus'lara benzerler. • Orthomyxo- virus'lardan daha büyük olup, ortalama 150-200 nm boyutlarındadır. • Daha çok pleomorfizm gösterirler. • Tek iplikçikli RNA genomuna sahiptirler. • Orthomyxovirus'ların aksine RNA'ları tek parçadan ibarettir. • Paramyxovirus'ların tümü antijenik olarak sabittir. • Nükleusu helikal simetrili bir kapsit çevreler. • Kapsidin dışında ise lipid yapısında bir zarf yer alır. • Zarf üzerinde yaklaşık 10 nm uzunluğunda iki farklı tipte glikoprotein çıkıntı bulunur. • Bu çıkıntılardan büyük olanı virüse hemaglütinasyon ve nöroaminidaz fonksiyonlarını kazandırır. • Küçük olan glikoprotein çıkıntılar ise füzyon oluşturma fonksiyonu kazandırarak, virüsün hücre içerisine girmesini sağlarlar. • Bunlar ayrıca virüse hemoliz yapma fonksiyonunu da kazandırırlar. • Viral zarfın hemen alt kısmında matriks proteinleri ve en iç kısımda ise ribonükleoproteinler yer alır. • Ribonükleoprotinler kapsidi oluşturan yapı taşlarıdır.

  4. Şematik Görünümleri

  5. Elektron Mikroskopundaki Görünümleri

  6. Sınıflandırılmaları • Paramyxoviridae familyası 3 cins altında toplanır. 1 - Paramyxovirus Cinsi : Bu cins içerisinde Parainfluenza virüsü, Mumps virüs ve Newcastle virüsü yer alır. 2 - Morbilivirus Cinsi : Bu cinste Rubeola virüs (Measles virüs - Kızamık virüsü) yer alır. 3 - Pneumovirus Cinsi : Bu cins içerisinde ise Respiratory Syncytial Virüsü (RSV) yer alır.

  7. PARAİNFLUENZA VİRÜSÜ • Paramyxovirus'ların genel özelliklerini gösterirler. • İnsanlarda tüm yaş gruplarında akut solunum yolu enfeksiyonları oluştururlar. • İnsanda patojen olan 4 serotipi bulunmaktadır. • Tip 1, 2 , 3 antijenik yönden sabit olup, bebeklerde ve küçük çocuklarda alt solunum yolu enfeksiyonu oluştururlar. • Özellikle laringotrakeobronşit ile karakterize krup sendromuna yol açarlar. • Tip 4 ise çocuklarda ve yetişkinlerde orta şiddetli üst solunum yolu enfeksiyonu oluştururlar.

  8. Patogenez • Parainfluenza virüsleri kişiden kişiye direkt temas ya da havaya yayılan enfekte damlacıklar yoluyla bulaşır. • Üst solunum yollarından vücuda giren virüsler, genellikle burun ve boğaz mukozalarında ürerler. • Normalde bu bölgede enfeksiyon oluşturarak soğuk algınlığına benzer klinik tabloda hastalık yaparlar. • Özellikle tip 1 ve tip 2 enfeksiyonları larinkse ve tracheanın üst bölümlerine ulaşarak krup sendromuna yol açarlar. • Krup sendromu larinksin gerek şişmesi, gerekse koyu mukus ile dolması sonucu solunum sisteminin tıkanması ile karakterizedir. • Özellikle tip 3 ile oluşan enfeksiyonlarda virüs tracheanın alt kısımlarına ve bronşlara yayılarak, pnömoni ve bronşiolit gibi hastalık tablolarına yol açar.

  9. Patogenez

  10. Klinik Bulgular • Kuluçka süresi genellikle 3-6 gündür. • Salgınlar sırasında bu süre daha da kısalabilmektedir. • Primer enfeksiyonlar genellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda görülmekte olup, daha ağır klinik tablolara yol açarlar. • Çocuklarda genellikle rinit, farenjit, ateş ve bronşit tablosu görülür. • Bazen de şiddetli öksürük bu tablolara eşlik eder. • Alt solunum yolu enfeksiyonları genellikle immün sistemi ve bölgesel korunma mekanizmaları yeterince gelişmemiş yeni doğanlarda sık görülür. • Erişkinlerde üst solunum yollarındaki silier hücre aktivitesi, interferon ve makrofajlar enfeksiyonun alt solunum yollarına doğru ilerlemesini engeller.

  11. Pnömoni Oluşumu

  12. Bağışıklık • Yenidoğanların tümünde Parainfluenza virüsüne karşı maternal antikorlar bulunmakta olup, bu antikorlar enfeksiyon oluşumunu engelleyemezler. • Primer enfeksiyonlar sırasında da virüse karşı antikorlar oluşmakta, fakat bu antikorlar reenfeksiyon oluşumunu engelleyememekte, bununla birlikte oluşan reenfeksiyonların şiddetini azaltabilmektedir. • Virüse karşı antikor taşıyan kişilerde genellikle hafif seyirli, ateşsiz, hafif üst solunum yolu enfeksiyonları oluşur. • Enfeksiyonlar sırasında nazal sekresyonlarda oluşan IgA'lar reenfeksiyon oluşumunu engellerler. • Bununla birlikte IgA'lar birkaç ay içinde tamamen ortadan kaybolduğu için, kişiler yeniden enfeksiyonlara karşı duyarlı hale gelirler.

  13. Laboratuvar Tanısı 1 - Virüs İzolasyonu ve İdentifikasyonu 2 – Viral antijenlerin Araştırılması 3 – Serolojik İnceleme

  14. Virüs İzolasyonu ve İdentifikasyonu • Virüs izolasyonunda inceleme örneği olarak boğaz ve burun sürüntüsü, boğaz ve burun yıkama suyu kullanılır. • Alt solunum yolu enfeksiyonlarında tracheal aspirasyon sıvısı da kullanılabilır. • Alınan inceleme örneği duyarlı hücre kültürlerine ekilir. • Parainfluenzalar hücre kültürlerinde oldukça yavaş ve çok zayıf CPE oluşturarak ürerler. • Bu yüzden virüs üremesinin gözlenmesi hemadsorbsiyon deneyiyle olur. • Kültürler en az 10 gün süreyle inkübe edilir. • Üreyen virüsün çeşitli serolojik yöntemlerle kesin tanısı ve tiplendirilmesi yapılır.

  15. Viral Antijenlerin Araştırılması • İnceleme örneğinden preparatlar hazırlanarak, immünfloresan yöntemiyle boyandıktan sonra, floresan mikroskobunda incelenir. • Hızlı bir yöntem olmasına rağmen viral izolasyona göre daha az duyarlıdır.

  16. Serolojik İnceleme • Çeşitli serolojik yöntemler kullanılarak, ya spesifik IgG ve IgM antikorları araştırılır, ya da total antikorlar ve bu antikorların titresinde gittikçe artan bir yükselme olup olmadığı araştırılır.

  17. Epidemiyoloji • Parainfluenza virüsleri yeryüzünde coğrafik olarak geniş bir yayılım gösterir. • En yaygın görülen tip 3 enfeksiyonudur. • Tüm çocukların yaklaşık yarısının, hayatlarının ilk yıllarında bu enfeksiyonla karşılaştıkları tahmin edilmektedir. • Altı yaş civarındaki çocuklarda ise tip 3'e karşı % 95 oranında antikor pozitifliği olduğu bildirilmektedir. • Tip 3 enfeksiyonu endemik olup, ilkbahar aylarında olgu sayısında artış gösterir. • Tip 1 ve 2 ise epidemik olup, yılda iki defa salgın oluştururlar. • Bebeklerde krup sendromuna yol açarlar. • Tip 3 genellikle 6 yaş altındaki çocuklarda pnömoni ve bronşiolit oluşturur. • Reenfeksiyonlar gerek çocuklarda, gerekse büyüklerde yaygın olmakla birlikte, hafif şiddetli, ateşsiz üst solunum yolu enfeksiyonu yaparlar. • Parainfluenza virüsleri ile genellikle okul öncesi çocukluk döneminde karşılaşılır. • Virüs kişiden kişiye kolay bir şekilde yayılır. • Tip 3 genellikle kısa sürede tüm duyarlı kişileri enfekte eder. • Özellikle hastanedeki pediatri ünitesinde ve çocuk yuvalarında salgınlar oluşturur.

  18. MUMPS VİRÜS (KABAKULAK VİRÜSÜ) • Mumps virüs olarak adlandırılan Kabakulak virüsü, kulak altı tükrük bezlerinin irinsiz yangılanması ve büyümesi ile karakterize, akut bulaşıcı bir enfeksiyon olan kabakulak hastalığının etkenidir. • Paramyxoviridae familyasının genel özelliklerini gösterir.

  19. Patogenez • Mumps virüslerin doğal konakları yalnızca insandır. • Kişiden kişiye bulaşma damlacık enfeksiyonu yoluyladır. • Primer replikasyon burun ya da üst solunum yollarının epitel hücrelerinde olur. • Burada lokal olarak üreyen virüs kana karışarak viremi oluşturur. • Virüs kan yoluyla tükrük bezleri ve diğer organlara ulaşır. • İnkübasyon süresi 7-25 gün arasında değişmekte olup, ortalama18 gün kadardır. • Virüs hastalığın başlangıcından bir hafta öncesinden bir hafta sonrasına kadar tükrükle dışarı atılır. • Olguların üçte birinde belirgin semptomlar görülmemesine rağmen, bu tür kişiler bulaştırıcı özelliktedirler.

  20. Patogenez • Vücutta en çok etkilenen organ parotis bezidir. • Parotis bezinin tutulumu tek ya da çift taraflı olur. • Asemptomatik olgularda ise parotis bezinin belirgin bir tutulumu gözlenmez. • Bundan başka en sık tutulan organlar testisler, overler, pankreas, tiroid ve böbrek gibi organlardır. • Testis ve overlerin tutulumu genellikle puberte çağından sonra geçirilen enfeksiyonlarda görülür. • Buna bağlı olarak nadiren kısırlık oluşabilir. • Virüsün böbreği tutması durumunda hastaların çoğunda virüs idrarla dışarı atılır ve bu durum 14 gün kadar devam eder. • Hastalık sırasında merkezi sinir sistemi tutulumları da gözlenir. • Aseptik menenjit şeklinde seyreder. Genellikle sekel bırakmaksızın iyileşir.

  21. Patogenez

  22. Patogenez

  23. Klinik Bulgular • Kabakulak hastalığında klinik bulgular, hastalığın patojenezi ile yakından ilgilidir. • Olgularin 1/3'ü asemptomatik seyirlidir. • Semptomlu olgulardaki en önemli klinik bulgu tek ya da iki taraflı olarak parotis bezinin şişmesidir. • Semptomlu olguların yaklaşık % 95'inde bu durum gözlenir. • Hastalarda durgunluk, halsizlik, düşük derecede ateş gibi ön belirtileri takiben, başta parotis bezi olmak üzere diğer tükrük bezlerinde büyüme oluşur. • Bu duruma genellikle ağrı ve ekşi yiyeceklere karşı hassasiyet eşlik eder. • Hasta ağzını açmak istediğinde, ya da ekşi gıdalar yediğinde büyük ağrı duyar. • Hastalık genellikle 1 hafta sonra kendiliğinden iyileşir.

  24. Klinik Bulgular • Hastalık çocuklarda daha hafif seyreder ve nadiren komplikasyonlara yol açar. • Büyüklerde ise daha ağır seyreder ve komplikasyonlar daha sık görülür. • En sık görülen komplikasyon testisler ve ovaryumların tutulumudur. • Puberte çağından sonra nadiren kısırlığa yol açmaktadır. • Diğer komplikasyonlar ise şunlardır : • Kendi kendisini sınırlayarak sekel bırakmadan iyileşen polyartrit, genellikle hafif seyirli fakat bazen diabetes mellitusa yol açabilen pankreatit, nefrit, tiroidit, ensefalit ve aseptik menejit ile karakterize merkezi sinir sistemi tutulumu, işitme kaybı gibi komplikasyonlardır.

  25. Kabakulak Enfeksiyonunda Klinik Görünüm (Parotit ve Ağızda Papilla Oluşumu)

  26. Parotit Görünümü

  27. Parotit ve Orşit Oluşumu

  28. Bağışıklık • Mumps virüsünün tek bir antijenik tipi bulunmakta olup, antijenik değişim göstermezler. • Bu yüzden bir defa enfeksiyon geçirmekle ömür boyu bağışıklık elde edilir. • Anneden geçen antikorlar bebeği yaşamın ilk 6 ayında enfeksiyona karşı korur. • Buna bağlı olarak 6 aydan önce enfeksiyon geçirilmesi nadirdir.

  29. Laboratuvar Tanısı • Kabakulak enfeksiyonunda klinik bulgular tipik olduğu için çoğu zaman laboratuvar tanısına gerek bulunmamaktadır. • Bununla birlikte kabakulak enfeksiyonu, parotis bezinin büyüdüğü diğer hastalıklarla karışabilmektedir. • Ayrıca parotis bezinin şişmemiş olduğu, fakat aseptik menejitin varlığı durumunda ayırt edici tanı olarak laboratuvar testlerinden yaralanılabilmektedir.

  30. Virüs İzolasyonu ve İdentifikasyonu • Virüs izolasyonu için inceleme örneği olarak genellikle tükrük, BOS, idrar, stenon kanalı etrafından alınan sürüntü kullanılır. • Bu tür örneklerin başlangıçtan itibaren bir kaç gün içinde alınması gerekir. • Alınan inceleme örneği duyarlı hücre kültürüne ekilerek 6-7 gün süreyle inkübe edilir. • Virüs üreyen hücre kültürlerinde hücrelerin yuvarlaklaşması ve dev hücrelerin oluşumu ile karakterize belirgin CPE görülür. • Bununla birlikte bazı kültülerde bu görünüm belirgin olmayabilmektedir. • Bu yüzden virüs üreyip üremediğinin kesin olarak ortaya konulabilmesi için hemadsorbsiyon testi uygulanmaktadır. • Üreyen virüsün çeşitli serolojik testlerle identifikasyonu yapılır.

  31. Hücre Kültüründe Mumps Virusa ait Sitopatik Etkinin Görünümü Ekim Yapılmadan Önce Virüs Üredikten Sonra

  32. Serolojik Tanı • Çeşitli serolojik deneylerle kanda ya spesifik imünglobulinler araştırılır, ya da total antikor titresinde yükselme olup olmadığı araştırılarak akut ya da geçirilmiş enfeksiyon tanısı konulur.

  33. Epidemiyoloji • Kabakulak enfeksiyonları tüm dünyada endemik olarak görülmektedir. • Enfeksiyon görülmesi tüm aylarda olabilmektedir. • Enfeksiyon toplu yaşanan yatılı okul ve kamp gibi yerlerde kolayca yayılabilmektedir. • Genellikle 5-15 yaş arası çocuklarda sık görülmektedir. • Beş yaşın altındaki çocuklarda daha hafif geçirilmekte olup, genellikle parotis bezinin tutulumu görülmez. • Yalnızca üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde seyreder. • Mumps virüs çok bulaşıcı olup kişiden kişiye direkt temas, damlacık enfeksiyonu ya da tükrük ve idrarla kontamine eşyalarla bulaşır. • Bulaştırıcılık klinik bulguların başlangıcından 1 hafta öncesinden, 1 hafta sonrasına kadardır. • Toplumda duyarlı bireylerin artmasına bağlı olarak enfeksiyonlar 7-8 yılda bir epidemi şeklinde seyretmektedir. • Erişkin toplumda % 80-90 arasında antikor pozitifliği bulunmaktadır.

  34. Korunma • Hastalıktan korunma amacıyla genellikle günümüzde embriyonlu yumurtada hazırlanan attenüe canlı aşı kullanılmaktadır. • Aşı uygulaması ile 10 yıla yakın bir koruyuculuk elde edilmektedir. • Aşı genellikle 1 yaşın üzerindeki çocuklara ve puberte çağına gelmiş, fakat antikor pozitifliği bulunmayan kişilere uygulanmaktadır. • Bunun yanında çocukluk döneminde kızamık, kızamıkçık aşıları ile birlikte ya da tek başına uygulanabilmektedir. • Aşılama sonucu elde edilen bağışıklığın hayat boyu devam edip etmediği tam olarak bilinmemektedir. • Yumurtada üretilen bir aşı olduğu için, yumurtaya karşı allerjisi olanlarda dikkatli kullanılmalıdır.

  35. MEASLES ( RUBEOLA ) VİRÜS • Measles virüs Paramyxoviridae ailesinin genel özelliklerini göstermekte olup kızamık olarak adlandırılan, genellikle çocuklarda görülen hastalık tablosunu oluşturur. • Kızamık akut, çok bulaşıcı bir enfeksiyon olup makülopapüler döküntü, ateş ve solunum sistemi semptomları ile karakterize bir enfeksiyondur.

  36. Kızamık Virüsünün Görünümü

  37. Patogenez • İnsanlar Measles virüsünün tek doğal konağıdır. • Bununla birlikte maymun, köpek, fare gibi hayvanlar da deneysel olarak enfekte olabilmektedirler. • Virüs organizmaya aksırık ve öksürükle atılan, kontamine damlacıkların nefes yoluyla alınmasıyla üst solunum yolları mukozasından bulaşır. • Solunum sistemi hücrelerinde lokal olarak çoğalan virüs, bölgesel lenfoid dokuya ulaşarak üremeye devam eder. • Burada da çoğalan virüs kana karışarak primer viremi oluşturur. • Virüs kan yoluyla retiküloendoteliyal sisteme ulaşarak çoğalmaya devam eder. • Bu organlarda üreyen virüs ikinci defa viremi oluşturarak, deri, solunum sistemi ve konjuktiva gibi lokal replikasyonun oluştuğu epitel hücrelerine ulaşırlar. • Virüs organizmada aynı zamanda bazı lenfositler içerisinde de üremekte olup, bu lenfositler virüsün organlara yayılmasına yardımcı olurlar.

  38. Patogenez • Vücuttaki tüm lenf düğümlerinde, tonsilla, apendiks gibi lenfoid dokularda intranükleer inklüzyon cisimciği ihtiva eden çok çekirdekli dev hücreler oluşur. • Küçük kan damarları boyunca uzanan endoteliyal hücrelerin enfeksiyonu ve immün T hücrelerinin reaktivasyonu sonucu, vücut yüzeyinde hastalığa özgül karakterde döküntüler oluşur. • Çoğu hastalarda ömür boyu bağışıklık oluşarak, hastalık kendiliğinden iyileşir. • Bazı hastalarda immün sistemle ilgili olarak, döküntü döneminden sonra Postinfeksiyoz Ensefalit oluşur. • Yine bazı immün sistemi zayıf hastalarda ise ölümle sonuçlanan uzun süreli enfeksiyonlar meydana gelir. • Bazılarında ise enfeksiyon geçirildikten yıllar sonra Subakut Sklerozan Pan Ensefalit (SSPE) tablosu ortaya çıkar.

  39. Patogenez

  40. Patogenez

  41. Klinik Bulgular • İnkübasyon süresi çocuklarda genellikle 9-11 gün civarındadır. • Bununla birlikte yetişkinlerde bu süre 3 haftaya kadar uzayabilir. • Hastalık genellikle 7-11 gün içinde iyileşir. • Enfeksiyon sırasında genellikle 3 dönem görülür.

  42. Ön Dönem (Nezle Dönemi) • Hastalık genellikle öksürük, burun akıntısı, gözlerin kızarması gibi ön belirtilerle başlar. • Bu dönemde ağız ve yanağın iç kısmında koplik lekeleri görülür. • Ayrıca kan incelenmesinde lenfopeni dikkati çeker. • Koplik lekeleri kızamık hastalığı için karakteristik bir özelliktir. • Bu lekeler yanağın iç kısmında, özellikle alt azı dişlerin hizasında, küçük, mavimsi beyaz renkli ülserasyonlardır. • Koplik lekeleri bazen konjuktiva ve vagina gibi diğer mukoz membranlarda da görülebilir. • Genellikle 2-3 gün içinde kaybolur. • Bu lekelerin ağızda görülmesi kızamık hastalığı için tanı koydurucudur. • Ön dönem ya da nezle dönemi genellikle 2-4 gün sürer. • Virüs bu dönemde burun ve boğaz sekresyonlarında, idrarda ve kanda bulunur. • Kişiler bulaştırıcı özelliktedir.

  43. Koplik Lekelerinin Görünümü

  44. Ekzantem Dönemi • Hastalığın döküntülerle karakterize olan ikinci dönemidir. • Döküntüler makülopapüler karakterde olup, immün sistemi bozuk olan kişilerde görülmez. • Döküntü oluşumu ilk önce alın, kulak arkası ve saçlı deriden başlar, daha sonra yüz, boyun ve gövdeye yayılır. • Genellikle 1-2 gün içerisinde bütün vücudu kaplar. • Bu dönemde virüs kandan kaybolur, ateş düşer ve antikorlar saptanabilecek düzeye ulaşır. • Döküntüler genellikle 5-7 gün içerisinde iz bırakmadan ortadan kaybolur.

  45. Kızamık Enfeksiyonuna Bağlı Döküntü Oluşumu

  46. Nekahat Dönemi • Hastalığın hafiflediği, döküntülerin kaybolduğu, iyileşmenin başladığı dönemdir. • Bu dönemde antikorlar maksimum düzeye yükselerek hastalık sonlanır.

  47. Komplikasyonları • Kızamık hastalığı sırasında oluşan komplikasyonlar oldukça önemlidir. • Çeşitli klinik bulgularla ortaya çıkmakta olup, bu durum virüsün kendisine ya da sekonder bakterilere bağlı olarak gelişebilmektedir.

  48. Sekonder Bakteriyel Enfeksiyon Oluşumu • En sık karşılaşılan komplikasyondur. • Özellikle de beta hemolitik streptokoklar tarafından oluşturulur. • Bunun yanında Neisseria, Stafilokok, Haemophilus influenza da etken olabilir. • Bakteriyel kontaminasyona bağlı en önemli klinik bulgular orta kulak iltihabı, laringotracheit, bronşit ve bronkopnömonidir.

  49. Kızamık Virüsünün Neden Olduğu Komplikasyonlar A- Pnömoni : Bazı kişilerde virüs üst solunum yolu mukozasından akciğerlere yayılarak pömoni tablosu oluşturur. Genellikle öldürücü niteliktedir. B - Merkezi Sinir Sistemi Enfeksiyonu : Genellikle döküntülerin kaybolmaya başladığı dönemde ortaya çıkar. Kızamık enfeksiyonu geçiren kişilerin yaklaşık binde birinde görülür. Çoğunlukla ensefalit şeklinde seyretmektedir. Hastada yeniden ateş yükselmesi, dalgınlık, ense sertliği ve konvülziyonlar görülmektedir. Ölüm oranı % 10-30 arasında değişmektedir. Hayatta kalanların ise % 30-40'ında mental, fiziksel ve duyu bozuklukları gibi sekeller gelişir. Kızamık hastalığının şiddetli geçirilmesi ile bir ilişki bulunmamaktadır. Oluşum nedeni tam olarak bilinmemektedir. C - Subakut Sclerozan Pan Encephalit (SSPE) : Bu hastalık kızamık enfeksiyonunun çok geç komplikasyonudur. Nadir olarak görülür. Kızamık geçiren kişilerin yaklaşık üçyüzbinde biri ila milyonda birinde görülür. Genellikle kızamık enfeksiyonundan 5-15 yıl sonra ortaya çıkar. Kızamık geçiren kişilerde virüs organizmadan tamamen temizlenmeyerek, beyinde yavaş bir şekilde çoğalarak, bu tür bir komplikasyona yol açar. Hastalarda ilerleyici mental gerileme, kaslarda zayıflama ve koma hali görülür. Hastalık 1-2 yıl içinde genellikle ölümle sonuçlanmaktadır. Yapılan otopside beyinde lezyon ve demyelinizasyon tablosu görülmektedir. D - İntrauterin Enfeksiyon : Enfeksiyonun gebelikte geçirilmesi durumunda düşükler, ölü doğumlar ve anomalili doğumlar oluşabilmektedir.

  50. Kızamık Virüsüne Bağlı Ensefalit Oluşumu

More Related