300 likes | 607 Vues
Tektonik Hareketler. Yer kabuğu ve hemen altındaki manto katmanının birleşmesinden oluşan litosfer, yavaş bir hareketle yer değiştiren 12 ayrı 'levha' halinde, değişken bir yap-boz tablosu oluşturur.
E N D
Yer kabuğu ve hemen altındaki manto katmanının birleşmesinden oluşan litosfer, yavaş bir hareketle yer değiştiren 12 ayrı 'levha' halinde, değişken bir yap-boz tablosu oluşturur. • Yarı akışkan astenosfer (üstmanto) tabakası üzerinde yüzer durumda bulunan bu levhaların hareketi için gereken enerjiyi, astenosfer tabakasındaki konveksiyon akımları sağlar. • Birbirine yaklaşan levhalar bir süre sonra birbiriyle çarpışır. İki levhanın çarpışmasıyla oluşan yeryüzü şekli, levhaların türüne göre değişir.
Levhalar birbirleriyle sürekli temas halinde olduklarından, hareketlerinin yön ve şiddetini, yerin derinliklerinden gelen itici gücün özellikleri olduğu kadar levhaların birbiri ile olan ilişkileri de belirler. • Kısa dönemde belirli bir düzen içinde süren levha hareketlerinin, zaman ölçeği büyütüldüğünde kaotik ve önceden belirlenemez bir biçimde gerçekleştiği gözlenir.
Levhalar ortalama olarak yılda birkaç cm ölçeğinde hareket ederler (Bu kayma en uç örnek olan Pasifik levhası için yılda 15 cm’ye ulaşmaktadır). Hareket halindeki levhaların birbirleri arasında üç tür ilişkisi olabilir. 1) Yaklaşma 2) Uzaklaşma 3) Yan yana kayma. • Yaklaşan levhaların ikisi de okyanussal levha ise biri diğerinin altına doğru kayar, bu durum 'dalma-batma' olarak adlandırılır.
Bir okyanus levhası, bir kıta levhası ile karşılaştığında, daha ağır olduğu için onun altına doğru kayar, yine dalma-batma durumu gerçekleşir. • Dalma-batma söz konusu olduğunda manto tabakasının sıcak derinliklerine inen taş küre dilimi ısınarak erir ve akışkan halde yükselir. Bu, yaklaşma sınırlarındaki yanardağ etkinliğinin ve dağ oluşumunun temelidir.
İki kıtasal levhanın yaklaşması ise çarpışma ile sonuçlanır, her iki levha da manto içine batamayacak kadar hafif ve kalın olduğundan büyük bir deformasyonla yüksek dağ sıraları ve platolar ortaya çıkar (Himalaya dağları ve Tibet yaylası gibi).
Uzaklaşan levhalar ise yeni okyanus kabuğunun oluşmasına yol açarlar. • Bu olay, iki levha arasında açılan boşluğa üst manto kaynaklı akışkan materyalin dolması ve soğuyarak katılaşması sonucunda gerçekleşir. • Bu şekilde oluşan okyanus sırtları yer kabuğunun en genç bölgeleridir. • Levhalar ayrıldıkça sırt ortadan büyümeye devam eder, sırtın her iki yanına doğru uzaklaşan genç litosfer soğudukça hacmi azalır, yoğunluğu artar ve hem küçülme hem de batma nedeniyle yükseltisi azalır.
Kıta-kıta Okyanus-kıta Okyanus-okyanus
Depremler • Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir. • İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. • Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar.
Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. • Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. • Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yeryüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.
FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara Doğrultu Atımlı Fay denir. Fayın oluşturduğu iki ayrı blokun birbirlerine göreli olarak sağa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar sağ veya sol yönlü doğrultulu atımlı faya bir örnektir. • Düşey hareketlerle meydana gelen faylara da Eğim Atımlı Fay denir. Fayların çoğunda hem yatay, hem de düşey hareket bulunabilir.
Doğrultulu atımlı kırık Eğim atımlı normal kırık Eğim atımlı ters kırık
Depremlerinin oluşumu "Elastik Geri Sekme Kuramı" adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuvarlarda da denenerek ispatlanmıştır. • Bu kurama göre, herhangi bir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır.
Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.
DERİNLİKLERİNE GÖRE 1- Sığ Depremler : 0- 70 km 2- Orta Derinlikte Depremler : 70 – 300 km 3- Derin Odaklı Depremler : 300 – 700 km UZAKLIKLARINA GÖRE 1- Yerel Deprem : 100 km’den daha az 2- Yakın Deprem : 100 km – 1000 km arası 3- Bölgesel Deprem : 1000 km – 5000 km arası 4- Uzak Deprem : 5000 km’den daha çok
BÜYÜKLÜKLERİNE GÖRE 1- Çok Büyük Depremler M > 8.0 2- Büyük Depremler 7.0 < M < 8.0 3- Orta Büyüklükte Depremler 5.0 < M < 7.0 4- Küçük Depremler 3.0 < M < 5.0 5- Mikro Depremler 1.0 < M < 3.0 6- Ultra Mikro – Depremler M < 1.0
Bölgenin kırılması ile ve fayın iki tarafı birbirine göre belli bir miktar atılır. 17 Ağustos depreminde bu atım 5 metreye yakındır. Atım miktarı
P DALGALARI (BOYUNA DALGALAR) En hızlı dalgalardır. Yıkıma yol açmazlar. Deprem kayıt istasyonlarına ilk gelen dalgalardır.
S DALGALARI ( ENİNE DALGALAR) P dalgalarından daha yavaş hareket ederler. Depremlerde hasar yaparlar.
P ve S dalgaları yeryuvarının içerisinden geçerek sismogramlara ulaşırlar. Aynı türde yayılım gösteren ve dünyanın yüzeyi boyunca yayılan deprem dalgalarına da yüzey dalgaları denir. Depremlerde esas hasarı yapan bu tür dalgalardır.
P dalgaları S dalgalarından iki misli hızla hareket ederler. Böylece odaktan uzaklaştıkça iki dalganın varış süresi artar. P ve S dalgalarının varış zamanı arasındaki fark dikkate alınarak üç sismograf istasyonu sayesinde depremin merkez üssü saptanabilir.
Bir yanardağ (volkan), magmanın (Dünya'nın iç tabakalarında bulunan, yüksek basınç ve yüksek sıcaklıkta ergimiş ya da erimiş kayalar), yeryuvarlağının yüzeyinden dışarı püskürerek çıktığı coğrafi yer şekilleridir.
Yanardağlar genellikle ya tektonik plaka sınırlarında ya da sıcak noktalarda yer alırlar. • Yanardağlar uyuyan (etkin olmayan) ya da faal (aktif - neredeyse sürekli çıkış ve kesikli püskürmeler) olabilirler.
Uyuyan yanardağlar, şu an etkin olmayan, ama her an hareketlenmesi ya da patlaması muhtemel yanardağlardır. • Sönmüş yanardağlar ise, bilim adamlarının bir daha püskürmelerini olası görmedikleri yanardağlardır. • Bir yanardağın gerçekten sönmüş olup olmadığının belirlenmesi zordur. Örneğin, çanakların milyonlarca yıllık ömürleri olduğu bilindiğinden, 10 binlerce yıl püskürmemiş bir çanağın sönmüş değil uyuyan olarak tanımlanması gerekir.
Yanardağ etkinlikleri genellikle depremler, sıcak su kaynakları, çamur kazanları ve gayzerler gibi yer etkinlikleriyle beraber görülürler. • Püskürmelerden önce genellikle düşük şiddette depremler görülür.