130 likes | 566 Vues
ÇİFTÇİ GÖZÜYLE EKİMDEN PAZARA BUĞDAY ÜRETİMİ VE SORUNLARI. Şerif BAYKUT Tekirdağ Ziraat Odası Başkanı .
E N D
ÇİFTÇİ GÖZÜYLE EKİMDEN PAZARA BUĞDAY ÜRETİMİ VE SORUNLARI Şerif BAYKUT Tekirdağ Ziraat Odası Başkanı
Değerli katılımcılar; Buğday denince akla verimli toprakları olan, bu topraklardan yüksek verimi alan bilgili çiftçisiyle ülke buğday üretiminin(1.000.000 ton) %5 ini üreten Tekirdağ gelmektedir. Bizim Tekirdağ çiftçisi olarak üretimde öyle pek fazla problemimiz yok. Son iki yıllık üretim ortalamasına bakarsak Tarım İl Müdürlüğü verilerine göre 2007'de ortalama verim dekara 540 kg ,2008 de ise 584 kg olmuştur. Ülkemiz buğday verim ortalamasının dekara 217 kg civarında olduğu dikkate alınırsa ilimiz çiftçisinin uygulamış olduğu üretim tekniği, bilgi ve beceri açısından gelişmişlik düzeyi daha kolay anlaşılmaktadır. Bu rakamlara gelmek tabi ki pek kolay olmadı. 1970'li yıllarda geleneksel buğday cinsleri ekilirken ve kimyevi gübre kullanılmazken bizim de verimlerimiz 150-200 kg/dk civarındaydı. Ama çiftçimizin kimyevi gübre kullanmaya başlaması ve Özellikle 1980'li yıllardan sonra tohumda yaşanan büyük gelişmeler sonucu Geleneksel olarak ekmiş olduğumuz buğday cinslerinden daha verimli, bölgemize uyum sağlayabilen, özellikle Macaristan, Yugoslavya, Rusya gibi iklimi bize benzeyen ülkelerden getirilen yüksek verimli buğday tohumluklarının Tarım İl Müdürlüğü, Ziraat Fakülteleri, Zirai Araştırma Enstitüleri ve özel tohum şirketlerinin çalışmaları ile geliştirilip bölgemize adapte edilmesi sonucu verimlerimiz bugünkü seviyelere gelmiştir.
Dediğim gibi Çiftçimiz, bilgi, beceri ve teknoloji kullanımı açısından Avrupa çiftçisi ile yarışabilecek düzeydedir. Örneğin çiftçimizin kullanmakta olduğu traktörlerin çoğu çift-çeker olup, özellikle bugün Avrupa çiftçisinin kullandığı son sistem ekipman ve ekim mibzerleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Diğer taraftan hükümetler de çiftçiye her türlü desteği verdiğini söylemektedirler. Öyleyse neden hala çiftçimiz para kazanamamaktan, sanayicimiz de kaliteli ürün bulamamaktan yakınıyor? Ortada yanlış giden bir şeylerin olduğu açık. Gelin önce çiftçiden başlayalım yani iğneyi önce kendimize batıralım. Birinci problemimiz işletmelerimiz çok küçük olması. İlimizde işletme büyüklüğünün %30'u 5 ila 100dk, %32'si 100 ila 190dk civarındadır parsel büyüklüğü çoğunlukla 5 ila 30dk arasıdır. Böyle olunca ister istemez fazla masraf etmekte ve maliyetlerimiz yükselmektedir. Diğer taraftan madem devlet miras hukukunu değiştirip bölünmeyi önleyemiyor o halde biz çiftçiler öncelikle kardeşler arasında anlaşarak arazilerin bölünmesini önlemeli, daha sonra da kooperatifleşmek veya şirketleşmek yoluyla işletmelerimizi birleştirerek en düşük işletmeyi 300dk civarına çıkarmak zorundayız. İkinci büyük problemimiz ise çoğunluğumuzun toprak tahlili yaptırmaması. Tarım İl Müdürlüğü 2008 yılı tarım raporuna göre ilimizde sadece 136 çiftçi 13.905dk arazi için toprak tahlili yaptırarak toprak analiz desteği almıştır. Buda gösteriyor ki çiftçimizin toprak tahlili yaptırma alışkanlığı pek yoktur. Diğer taraftan geçmişte çiftçimizin bazıları ayni toprak numunesini ayrı laboratuarlara götürerek tahliller yaptırmış ve farklı sonuçlara ulaşmıştır. Buda insanlarda güvensizlik meydana getirmiştir.
Eğer toprak tahlili yaptırmış olsaydık belkide çiftçimiz daha az gübre kullanacak ve de maliyetlerimiz daha düşük olacaktı. Gerçi 14. 04. 2009 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararına göre 2009 yılında üretilen ürünlere dekara 2,5TL toprak tahlil desteği verilecek ama ne yazık ki kararname geç çıktı. Bir kere 2009 yılında biçilen buğday, kanola arpa vb. ürünler 2008 yılında ekildi ve gübresi de atıldı. Kararnamede deniyor ki, 01.01.2009 ile 31.12.2009 tarihleri arasında müracat edilir. Şimdi bizim yaptığımız nedir biliyor musunuz? Biçilmiş veya ekili arazilerden toprak numunesi alarak tahlil yaptırıp 2,5TL olan desteği almaktır. Bu ne kadar doğrudur yorumu sizlere bırakıyorum. Değerli katılımcılar hadi küçük işletmelerin maliyeti yüksek onlar şikayetçi, ama diğer taraftan gübresini ilacını atan her türlü hizmetini yapan büyük işletme sahipleri çiftçilerimiz de para kazanamadığından şikayetçi. Gelin çitçimizin neden para kazanamadığını bir örneklerle açıklayalım: Örneğin çiftçimizin en önemli üretim girdilerinden olan mazot ve gübre fiyatlarına bir göz atalım; 2002 yılında 4,78 kg buğday satarak 1 lt mazot alabilen çiftçi bugün 7 kg buğday satarak 1 lt mazot ancak alabilmektedir. 2002 yılında 1,62 kg buğday ile 1kg DAP gübresi alınabilirken geçen yıl 3,5kg buğdaya 1 kg gübre alabilmiştir. Ama buna karşılık sattığımız ürünlerin fiyatları bu oranda artmamıştır.2004 yılında 0.370TL ye buğday satan çiftçi 2009 yılında ancak 0.475tl ye satabilmiştir oda TMO fiyatıdır serbest piyasada bunun çok altında 0,380TL’ye satabilmiştir.
Birde diğer taraftan çiftçimizin kullanmış olduğu tohumların çok kalitesiz ve çok çeşitli olduğu söylenmekte. Değerli katılımcılar bu çeşitler gökten zembille falan inmedi. Zaten çiftçilerimizin en büyük tohum tedarikçileri ya TİGEM, ya T.K.Kooperatifleri, ya T.T.A.Enstitüsü, yada özel tohum şirketleri tarafından çiftçimize önerilmiş ve satılmıştır. TÜGEM’ in Tohumculuk Daire Başkanlığının yayınlamış olduğu İllere Göre Buğday ve Arpa Tohum’luğu Dağıtım Sistemi Kitapçığında ilimiz için önerdiği buğday tohumları genelde 2. derece kırmızı yarı sert cinslerdir. Tarım il Müdürlüğü verilerine göre de 2008 yılında ilimizde satılan buğday tohumlarının %74’ü (%38 F-85, %19 Pehlivan, %17 Gelibolu) 2. derece kırmızı yarı sert buğdaylardan oluşmaktadır. Geri kalan %26’sı da yumuşak buğday denilen diğer kırmızı buğdaylar grubuna girmektedir. Diğer taraftan Buğdayda da en büyük alıcı TMO’dur. Hal böyle olunca TMO' nun müdahale alım fiyatları ve baremleri çiftçimizin hangi kalite ve cinste buğday ekeceğini belirlemektedir. Son 5 yıldır TMO’nun buğday alım fiyatlarına bakarsak kırmızı yarı sert buğdaylar ile diğer kırmızı yarı sert buğdaylar arasındaki fiyat farkı kırmızı yarı sert lehine %6-7 civarındadır. Öbür taraftan bölgemizde ekilen diğer kırmızı yarı sert grubuna giren bazı cins buğdaylardan %30-40’a varan fazla verim alınmaktadır. Örneğin F-85, Pehlivan 450-500 kg/dk verirken, bir Sana, Nina, Guadalupe çeşidi buğdaylar 700kg/dk’a kadar verime ulaşmaktadır.
Şimdi basit bir hesap yapalım: TMO bu yıl kırmızı yarı sert gurubuna giren F-85 cinsi buğdayı 0,475 TL’den diğer kırmızı buğday gurubuna giren Sana cinsi buğdayı 0,450 TL’den satın aldı. Bir çiftçi 1 dekar kaliteli buğdaydan 500 kg/dk * 0,475TL = 237,5TL bürüt para alırken 1 dekar Sana grubu buğdaydan 700 kg/dk * 0,450 TL = 315 TL bürüt para almaktadır. Aradaki fiyat farkı 77,5 TL/dk’dır. Bu durumda o çiftçinin yerinde siz olsanız hangi buğday cinsini tercih edersiniz? Diğer taraftan TMO hemen hemen her yıl buğday alım baremlerini ve guruplarını değiştirmektedir. Bu da çiftçimizin hangi buğdayı ekeceği kararını vermesini zorlaştırmaktadır. Eğer kaliteli buğday istiyorsak
1-Çözüm olarak, kaliteli buğdaylar daha yüksek fiyata alınmalıdır ki çiftçimiz o buğdayları eksin. Örneğin F-85, Pehlivan ve Gelibolu gibi çeşitlerin TMO alım bareminde bir üst gruba alınması kaliteli buğday üretiminin arttırılmasında son derece önemli rol oynayacaktır. 2-Ticaret Borsalarının işlerliği daha da arttırılmalı, sanayicilerin üreticileri borsaya çekebilmek amacıyla kaliteli çeşitlere farklı fiyat uygulaması ve un sanayicilerinin borsada alım yapmaları için vadeli işlem borsası hayata geçirilmelidir. 3-Biliyoruz ki verim ile kalite ters orantılıdır. Verim arttıkça kalite düşer, Kalite arttıkça verim düşer. Bu sebepten dolayı, kaliteli ürün bulamamaktan şikayetçi olan un sanayicilerinin de taşın altına elini sokarak, sözleşmeli üretim modeli ile üreticileri teşvik etmeleri gerekmektedir. 4-Dahilde işleme rejimi çerçevesinde un ihraç etmek maksadıyla yurt dışından ithal edilen buğdayların yurt içinde kullanılmaması için sıkı önlemler alınmalıdır. 5-Ülkemizde 2005 yılında kurulan Tahıl Üreticileri Birlikleri sadece kağıt üzerinde vardır.Bunların faaliyete geçirilmesi için Tarım Bakanlığı tarafından gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.Örneğin hububata verilen primler bu birlikler tarafından ödenebilir.
Sonuç olarak, bizim çiftçimiz bu işi layıkıyla yapabilmektedir. Yeter ki kaliteli ürüne hak ettiği değer verilsin.Bu panelin ilimize ve ülkemize hayırlı ve faydalı olmasını ümit ediyorum. Bu panelin düzenlenmesinde emeği geçen tüm kuruluşları ve ev sahipliğini yapan Ticaret Borsası yöneticilerine Tekirdağ çiftçisi adına teşekkür eder, saygılarımı sunarım.