1 / 91

Siyasal Bilgi/Siyasal İktidar

Siyasal Bilgi/Siyasal İktidar. Temel Kavramlar. Kavramlar ve sorular. Yönetim nedir? Egemenlik nedir? Ulus egemenliği nedir? Otorite nedir? Meşruluk nedir? Devlet nedir? Ulus-devlet nedir? Sistem, rejim nedir? Siyaset felsefesi ne ile ilgilenir? İktidar nedir? İktidarın temeli nedir?.

Télécharger la présentation

Siyasal Bilgi/Siyasal İktidar

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Siyasal Bilgi/Siyasal İktidar Temel Kavramlar

  2. Kavramlar ve sorular • Yönetim nedir? • Egemenlik nedir? • Ulus egemenliği nedir? • Otorite nedir? • Meşruluk nedir? • Devlet nedir? • Ulus-devlet nedir? • Sistem, rejim nedir? • Siyaset felsefesi ne ile ilgilenir? • İktidar nedir? • İktidarın temeli nedir?

  3. Yönetim • Yönetim (geniş anlamda idare, dar anlamda hükümet): Her topluluk siyasal bir düzene sahiptir; bir yönetsel organ tarafından idare edilir ve sürekli kılınır. • Yönetim, en geniş topluluk için kurallarkoyan, yasalar yapan ve bunları uygulayan ve uygulayımı denetleyen kişileri ve kurumları anlatan bir terimdir.

  4. Egemenlik • Bir yönetim, belli bir toprak parçası üzerinde yönetme iddiasını başarıyla ortaya koyduğunda (yani yasa yaptığında ve bunları uyguladığında), onun egemenlik sahibi olduğu söylenir.

  5. Egemenlik • Ortaçağda egemenlik, bir monarkın krallığını yönetme iktidarı anlamına geliyordu. • Sonradan terimin kapsamının ülke toprakları üzerinde ulusal denetim anlamına gelecek biçimde genişlediğini görüyoruz (ulus egemenliği).

  6. Egemenlik • “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” ibaresi bunun çok iyi anlatıyor. • Uluslar, egemenlikleri konusunda kıskançtır ve hükümetler, bunu korumak için çaba gösterirler. Topraklarını korumak için ordular kurarlar, sınırlarını ihlallere karşı pasaport ve vize yoluyla denetlerler, yabancıların taşınmaz edinmesine sınırlar koyarlar, ülke parasını yabancı paralar karşısında korumak için yasalar yapabilirler vb...

  7. Egemenlik • Monark: Tek kişinin bölünmez egemenliğine dayalı rejimlerde devletin sürekli başkanı. Monark ya da kral, yönetim görevini çoğunlukla babasından devralır. • Otoritesi, bazen savaş yeteneğine bazen de kazandığı tanrısal niteliklere bağlı olan monarklar, Ortaçağda Hıristiyan dünyasının parçalanmasıyla tek yasa ve yönetim kaynağı olarak birer mutlak hükümdar haline geldiler.

  8. Otorite • Egemen bir devlet, otorite sahibidir; bunun anlamı, egemen devletin, devletin yönetme hakkına inanan toplum üyelerine kararlarına uyma buyruğu verebilmesidir. • Ayrıca egemen bir devlet, yönetme iddiası gönüllü biçimde kabul edildiği, yani kararlarına rıza ile uyulduğu ölçüde de meşru bir devlettir.

  9. Meşruluk • Meşruluk, yalnızca yasalarda öngörülmüş bir yönetme hakkını içermez; yani, yasallık veya yasaya uygunluk, meşruluğun tek anlamı değildir. • Aynı zamanda, yurttaşların, yönetimdekilerin yönetebilirliklerine duydukları inancı ve yönetimi oluşturan partinin ya da kişilerin politik inançlarını paylaşmasa bile, onların yönetme hakkını tanıdığı ve kararlarına uymaya razı olduğu bir durumu anlatan bir terimdir. • Vergi vermekten hoşlanmasak bile dürüstçe vergimizi ödediğimizde gösterdiğimiz, yönetimin vergi alma hakkına duyduğumuz saygıdır.

  10. Meşruluk • Meşruluk, rızaya dayanır. Rıza yoksa, yönetimler bazen zora başvurmak durumunda kalabilirler. • Bir yönetimin meşruluğunu sınamanın en iyi yollarından birinin sokaktaki asker ve polis sayısına bakmak olduğu söylenebilir: • Bir ülkenin sokaklarında ne kadar çok polis varsa, orada yönetimin meşruluğu o kadar tartışmalıdır.

  11. Yönetim • Yönetim kavramı, aslında asimetrik bir toplumsal ilişkiye işaret eder: emir verme ve alma ilişkisi.

  12. İnsanlar niçin bir yönetime ihtiyaç duyarlar? • Tarih boyunca filozoflar bu sorulara farklı yanıtlar verdiler. • Bazıları, siyasetle insan doğası arasında bir ilişki kurdu ve çatışma ve saldırganlığın, şiddet ve iktidar tutkusunun insan doğasına içkin olduğunu, barış içinde yaşamak için güçlü yönetimlere ihtiyaç duyulduğunu savundu. • Örneğin düşünür Hobbes, Leviathan adlı eserinde bu düşünceyi geliştirmiştir.

  13. İnsanlar niçin bir yönetime ihtiyaç duyarlar? • İnsan doğası ve siyaset arasında bir ilişkinin varlığını reddetmeyen ama bu doğaya olumlu özellikler yükleyen düşünürler de var. • Bunlarsa, insan doğasında var olan oydaşma ve işbirliği potansiyelinden söz ederler. Onlara göre, çatışma ve saldırganlık sonradan öğrenilmiş davranışlardır. • More, Locke, Rousseau, Tolstoy gibi düşünürler, insanların bir yönetsel aygıt olmadan da uyum ve işbirliği içinde olabilecek sosyal hayvanlar olduğunu söylerler.

  14. İnsanlar niçin bir yönetime ihtiyaç duyarlar? • Daha sonraları, bu soruya başka yanıtlar da verildi. Örneğin, yönetimin kaynağını değerlerin/kaynakların bölüştürülmesi işleviyle açıklayanlar olduğu gibi (Easton), siyasetin dost/düşman mantığı içinde yönetimin anlamını (Schmitt) tartışanlar da oldu.

  15. Devlet nedir? • “Devlet, belli bir ülkede fiziksel güç kullanma tekelini meşru biçimde elinde tutan insan topluluğudur.” Max Weber

  16. Devlet nedir? • Weber’in tanımında öngördüğü, egemen ulus-devletlerden oluşan dünyanın bir parçası olan bu yönetim ve devlet modeli, yeni bir oluşumdur. • Ulus-devlet, Ortaçağın sonlarında ve Yeniçağın başlarında Avrupa’da feodalitenin çöküşü ve Kilisenin siyasal nüfuzunun kırılışı ile birlikte ortaya çıktı. Ulus-devlet, dağınık ve çatışan otoriteler arasında bölünmüş olan insanları ülke ve ulus kavramları etrafında toplayan bir oluşumdur. • 1919 Versailles Anlaşmasına kadar Avrupa’da, ulus-devletlerin oluşturduğu dünya modeline uygun bir yapılanma tamamlanmış değildi.

  17. Devlet nedir? • Ulus-devletlerin meşruluklarının kaynağı, “her ulusun kendi kaderini belirleme hakkına sahip olması” ilkesinden alır. • Bir ulusun üyeleri, kendi geleneklerine ve kültürlerine uygun bir hukuk sistemi çerçevesinde hareket eden bir yönetimin varlığına rıza gösterirler. • Bu düşüncenin açık biçimde ifade edilişi, 18. yüzyıl sonlarında Fransız ve Amerikan Devrimleri ile mümkün olmuştur.

  18. Devlet nedir? • Ulusun bir devlet aygıtı aracılığıyla karar aldığı yönetim modeli olarak ulus-devlet, yönetimi oluşturan farklı kurumların anayasal işleyişleri sonucunda ortaya çıkan uygulamaları ulusun kararısayar. • Bu anayasal yapının bazı birimlerinin ulusal iradeyi temsil eden bir yapı oluşturduğu düşünülür. • Örneğin, Türk anayasal sisteminde TBMM ulusal iradenin temsilcisi sayılmaktadır. Sovyet geleneğinde Komünist Parti ulusal iradeyi temsil ediyordu. • Halbuki liberal gelenekte iktidar ile Devlet, günün hükümeti ile Devlet arasındaki ayrım kesindir ve önemlidir. (Muhalefet, ihanet değildir.) • Tek bir parti ile ulusun iradesinin özdeşleştirilmesi, liberal gelenekteki devlet ve dolayısıyla meşruluk anlayışına uymaz.

  19. Devlet ve hükümet arasındaki fark • Devlet hükümetten daha kapsayıcıdır. Tüm kamusal kurumları ve topluluğun tüm üyelerini kapsar. Hükümet, devletin bir parçasıdır. • Devlet sürekli, kalıcı bütündür. Hükümet geçicidir. • Hükümet, devletin otoritesinin işlerlik kazanmasının aracıdır. Devlet politikasının oluşturulmasında ve uygulanmasında hükümet devletin beynini oluşturur ve ona varlık kazandırır.

  20. 4. Devlet kişisel olmayan bir otorite uygular. Devlet kurumlarının çalışanlarının politik olarak tarafsız olması beklenir. 5. Devlet, toplumun kalıcı yararını temsil eder- ortak iyi veya genel irade-. Hükümet, belli bir zaman diliminde iktidarı elinde bulunduranların partizan yandaşlıklarını temsil eder.

  21. Yönetim-sistem-rejim • Yönetim, politik sistemler ve rejimler arasındaki fark nedir? • Politik rejimleri ilk tanımlama girişimi Aristoteles’ten gelir: Demokrasi, oligarşi, tiranlık. • 18. yüzyılda yönetimler monarşi/cumhuriyet ya da otokratik/anayasal rejimler olarak sınıflanmıştır. • 20. yüzyılda demokrasiler ve totaliter rejimlerden söz edilebilir.

  22. Yönetim-sistem-rejim • Yönetim, kolektif ve bağlayıcı kararların alınmasına dair kurumsal süreçleri ifade eder. • Yönetmek diğerlerine hükmetmek, kontrol etmek anlamına gelir. • Yönetim düzene dayalı iktidarın sürdürülme biçimini ifade eder. Temel özelliği kolektif karar alabilme yeteneği ve bunları zorlama kapasitesidir. Bir yönetim biçimi bu nedenle bütün toplumsal kurumların içinde mevcuttur.

  23. Yönetim-sistem-rejim • Ancak siyasal anlamda yönetim, ulusal düzeyde işleyen ve kolektif eylemi gerçekleştirmeyi, kamu düzenini sağlamayı olanaklı kılan yasal ve kurumsal süreçleri ifade eder. Yönetimin temel işlevi yasa yapmak, yasaları uygulamak ve onları yorumlamaktır.

  24. Yönetim-sistem-rejim • Bir politik sistem ya da rejim, yalnızca yönetim mekanizmalarını ve devletin kurumlarını değil, bunların toplumun geneli ile kurduğu etkileşimsüreçlerini ve yapılarını kapsar. • Politik bir sistem, geniş toplumsal sistemin bir alt sistemidir. Toplumdaki güç, zenginlik ve kaynak dağılımı ile ilişkilidir.

  25. Yönetim-sistem-rejim • Bir rejim, bir yönetim sistemidir: hükümetler/yönetimler değişebilir ancak o sürer. • Politik rejimler ekonomik yaşamın örgütlenişi ve içinde gerçekleştiği yönetim süreçleri tarafından belirlenirler. • Hükümetler seçimlerle, babadan oğula geçişle, darbelerle vb. değişebilir; rejim ise yalnızca darbeler veya devrimci kalkışmalarla değişir.

  26. Siyaset Felsefesi • En iyi yönetim biçimi ya da en iyi cumhuriyet • Devletin ve siyasal iktidarın temelleri • Siyasalın özü ve etik ile siyaset arasındaki ayrım. • Siyaset felsefenin bu üç formu, en iyi, modern çağın başında yazılmış ve siyasal düşünceler tarihinde silinmez izler bırakmış olan üç eser tarafından temsil edilmektedir:

  27. Thomas More’un Ütopya’sı (1516), ideal cumhuriyetin bir örneğini sunuyordu.

  28. Hobbes’un Leviathan’ı (1651), devletin varoluşunuussal ve dolayısıyla evrensel bir temel üzerinde haklılaştırmakla kalmıyor, devletin buyruklarına neden uyulması gerektiğini de gerekçelendiriyordu.

  29. Machiavelli’nin Hükümdar’ı (Prince) (1513), siyasal eylemin kendine özgü karakterini ve ahlaki eylemden nasıl ayrılması gerektiğini açıklıyordu.

  30. Yönetenler/Yönetilenler • Devlet sorununa çeşitli bakış açılarından birisi de, yönetenler ve yönetilenler, bir başka deyişle egemen ve uyrukları ya da devlet ve yurttaşlar, arasındaki siyasal ilişkiyi temel alan bakış açısıdır. • Siyasal düşünce, bu ikilik temelinde iki karşıt kampa bölünmüştür. • Bu ikilik, üsttekilerle alttakiler arasındaki bir ilişki varsayar.

  31. Yönetenler/Yönetilenler • Radikal demokrasi kuramı bu bakışa bir istisna oluşturmaktadır. Bu kuramda yönetenlerle yönetilenler arasında bir eşitlik ilişkisi vardır, yönetilenlerle yönetenler özdeştir. [Bunların konumları sabit değildir; yönetenler aynı zamanda yönetilirler.] • Kuram, hiç değilse ideal olarak bunları aynılaştırır; böylece yönetim, kendi kendini yönetim biçimini alır.

  32. Yönetenler/Yönetilenler • Siyasal ilişki bir tarafın buyruk verme hakkına sahip olduğu, diğer tarafınsa uyma yükümlülüğünde olduğu bir ilişki olarak anlaşıldığında, devlet sorunu, yöneten ya da yönetilen açısından farklı biçimlerde irdelenir. • Platon’un Devlet Adamı’ndan Machiavelli’nin Hükümdar’ına uzanan uzun gelenek içinde siyasal düşünürler devleti esas olarak yönetenlerin bakış açısından görmüşlerdir.

  33. Yönetenler/Yönetilenler • Bu geleneğin ana temaları şöyle sıralanabilir: • İyi yönetim sanatı • İyi bir yönetim için gerekli olan erdemler, yetenek ve beceriler • Çeşitli yönetim biçimleri • İyi ve kötü yönetim ayrımı • Tiranlığın çeşitli görünümleri • Yöneticilerin hakları, yükümlülük ve sorumlulukları • Devletin işlevleri ve bu işlevleri yerine getirmek için gerekli güçler (yasama, yürütme ve yargı) • Yönetsel örgütün çeşitli kolları (merkezi yönetim, yerel yönetimler vb.) • Egemenlik, otorite, iktidar gibi kavramlar

  34. Yönetenler/Yönetilenler • Bu gelenek içinde, topluma alttakiler açısından bakan bir perspektifin tamamen yok olduğu söylenemez. • Siyasal topluma, çıkarlar, gereksinimler, haklar ve hükümetten sağlanacak fayda açısından yaklaşan perspektif unutulmuş değildir. • Ancak siyasal söylemde, siyasal ilişkinin betimlemelerinde sık sık sürüsünü güden çoban, uşaklarına buyruk veren efendi, çocuklarına bakan ebeveyn gibi benzetmelerin kullanılıyor olması, hangi perspektifin egemen olduğunu açıkça göstermektedir.

  35. Yönetenler/Yönetilenler • Modern çağın başında bireyin doğal haklarınınkeşfi tam bir dönüm noktası olmuştur. Bu haklar, herhangi bir siyasal toplumun ve bu toplumun iktidar yapısının oluşumunu önceler. • Ailenin ve aristokratik toplumun tersine siyasal toplum, karşılıklı sözleşmeyle toplum içinde yaşamaya ve bir toplum yönetim oluşturmaya karar veren bireylerin gönüllü bir yapıntısı olarak kabul edilmeye başlar.

  36. Bu sözleşme düşüncesini ilk işleyenlerden biri olan JohannesAlthusius (1603), siyasete yeni bir tanım geliştirmiştir: • “Siyaset, insanların aralarında toplumsal hayatı başlatmak, geliştirmek ve korumak amacıyla bir araya gelmeleri sanatıdır.”

  37. Yönetenler/Yönetilenler • Althusius’un “insan”danyola çıkan bu anlayışına karşılık Aristoteles, devletten yola çıkar. Yüzyıllarca bu konuda değişmez otorite olmuş olan Aristoteles’in tanımı ise şöyledir: • “Devletin doğal olarak var olduğu [yani insanlar tarafından kurulmadığı] ve bireyden önce geldiği açıktır.”

  38. Yönetenler/Yönetilenler • Bu perspektifin temsilcilerinden olan Locke için sivil yönetimin amacı, bireyin devleti önceleyen haklarından biri olan mülkiyet hakkını korumaktır. • Spinozave Rousseau, yönetimin özgürlüğü amaçlaması gerektiğini savunurlar. • Bu düşünceleri geliştiren Fransız ve Amerikan Haklar Bildirgeleri, “birey devlet içindir” ilkesinin yerine “devlet birey içindir” ilkesinin geçmesine hizmet etmişlerdir. Bunlardan sonra bu ilke, temel anayasal bir ilke haline gelmiştir.

  39. Başlangıç noktasındaki bu değişme bazı sonuçlar doğurmuştur. Önem verilen siyasal sorunlar değişmiştir: hükümetin yetkileri yerine devlet iktidarı yerine itaat etme yükümlülüğü yerine siyasal toplumun bölünmez bütünlüğü yerine yoğunlaşmış ve merkezi iktidarın karşısında yönetimin iyi olup olmadığının yöneticilerin sahip oldukları iktidar ölçüsünde değil yurttaş özgürlüğü, bireylerin iyiliği, refahı ve mutluluğu, adil olmayan yasalara (aktif ya da pasif) direnme hakkı, muhalif parçalardan oluşan çoğulcu siyasal toplum, iktidarın çeşitli merkezlere dağılması ve bölünmesi, bireye tanınan haklar ölçüsünde değerlendirilmesi.

  40. İktidar • “Devlet” ve “siyasal olan” arasındaki ortaklık, her ikisinin de iktidar olgusuna işaret etmesindedir. • Antik yönetim biçimlerinin adları, Yunanca güç, iktidar, sağlamlık anlamına gelen krάtosve otorite, yetke anlamına gelen arké sözlerinden gelir: • Aristokrasi, demokrasi, monarşi, oligarşi gibi. Buna benzer biçimde sonradan şekillenen ve yine iktidar biçimlerini gösteren diğer bütün adlar da bu iki sözden türemiştir: Fizyokrasi, bürokrasi, poliarşi gibi

  41. İktidar • Doğrudan ya da dolaylı biçimde iktidar tanımıyla veya iktidar olgusunun analiziyle başlamayan siyasal kuram yoktur. • Devlet, uzun zaman, egemenliğin taşıyıcısı olarak tanımlanmış ve devletin analizi, egemene ait erklerin (güçlerin) incelenmesi biçiminde olmuştur. • Devlet kuramı, üç erkin (yasama, yürütme ve yargı) ve bunlar arasındaki ilişkilerin açıklaması etrafında döner.

  42. İktidar • Siyaset kuramında üç ayrı bakış açısı temelinde şekillenen üç ayrı iktidar kuramı vardır: • Özdekçi, • öznel • ilişkisel kuramlar.

  43. Özdekçi (maddeci) iktidar yaklaşımı: • En önemli temsilcisi Hobbes olan bu yaklaşımda iktidar, herhangi bir mal gibi sahip olunan ve kullanılan bir şey olarak düşünülür. • Örneğin Hobbes, 1651 yılında, “iktidar, insanın sahip olduğu ve gelecekte açık bir fayda elde etmesini sağlayacak bir araçtır” diye yazmıştır. • Bu araç, sağlamlık ve zeka gibi doğuştan getirilen yeteneklerden oluşabileceği gibi, servet gibi sonradan da elde edilebilir. • Ancak doğuştan gelmesi veya sonradan elde edilmesi, iktidarın arzulanan şeyi elde etmede bir araç olarak algılanışını değiştirmez.

  44. Özdekçi iktidar yaklaşımı: • Bertrand Russell’ın (1938) iyi bilinen iktidar tanımında da benzer bir algı vardır: “arzulanan etkinin, sonucun yaratılması”. Bu tanımla iktidarın üç biçimi ayırdedilir. • Fiziksel veya baskıcı iktidar: En somut ve görünen ifadesini askeri alanda bulur. • Psikolojik iktidar: Ödüllendirme vaatleri ve cezalandırma tehditlerine dayanan ve özellikle ekonomik alanda var olan bir iktidar biçimidir. • Zihinsel iktidar: İkna ve caydırma ile işleyen ve en temel biçimiyle tüm toplumlarda eğitim alanında söz konusu olan iktidar biçimidir.

  45. Öznel iktidar yaklaşımı: • Bu kuramın tipik temsilcisi John Locke’tur. Locke’a göre iktidar, hedeflere ulaşmada kullanılan bir araç olmaktan çok, öznenin belli sonuçlar yaratabilme kapasitesidir. • “Ateşin madenleri eritme gücü vardır” demekle “egemenlerin yasalar koyma ve böylece uyruklarının eylemelerini etkileme gücü (iktidarı) vardır” demek arasında hiçbir fark yoktur. (Bu iktidar yorumu, hukukçular tarafından öznel hak kavramına uyarlanmıştır: öznelerin öznel bir hakka sahip olduklarını söylemekle, hukuki sistemin onlara belli sonuçlar elde etme gücünü verdiğini söylemek aynı şeydir.)

  46. İlişkisel iktidar yaklaşımı: • Bugün en yaygın olan iktidar anlayışı, bu kurama dayanmaktadır. Buna göre iktidar, iki öznenin (kişinin ya da grubun) arasındaki, birinin diğerinden belli bir davranışı edindiği bir ilişkidir.

  47. Bu yaklaşımın başat temsilcilerinden Robert Dahl, iktidarla ilgili şu tanımı yapar (1963): “Etki (iktidarı da kapsayan bir terim), aktörler arasındaki, bir aktörün diğer aktörleri başka türlü olsaydı davranmayacakları bir biçimde davranmaya yönelttiği bir ilişki biçimidir.”

  48. İktidar buradaki gibi iki aktör arasında bir ilişki olarak tanımlandığında, özgürlükle sıkı bir bağ içindedir. Öyle ki birinin tanınması, diğerinin yadsınması olmaktadır. “A’nın iktidarı, B’nin özgür olmadığı bir duruma, A’nın özgürlüğü ise B’nin iktidarının olmadığı bir duruma denk düşer.”

  49. İktidar Biçimleri ve Siyasal İktidar • Bir kez devlet kavramı siyasal olana, siyaset kavramı da iktidar kavramına indirgenince, siyasal iktidarı diğer bütün iktidar biçimlerinden ayırmak sorunu ortaya çıkar. • Siyaset kuramı, bu sorunla üzerinde sonsuz çeşitlemeler yaratacak biçimde ilgilenmiştir. Klasik tipoloji, asırlar önce Aristoteles’in ortaya attığı tipolojidir.

  50. İktidar Biçimleri ve Siyasal İktidar Burada, kimin üzerinde uygulandığına bakılarak iktidarın üç tipi ayrılır: • Ana-babalarınçocuklar üzerindeki iktidarı. • Efendininköle üzerindeki iktidarı. • Yönetenlerin yönetilenler üzerindeki iktidarı.

More Related