1 / 60

Mantarlarin Genel zellikleri

. Insanda hastalik yapan mantarlari inceleyen bilim dalina mikoloji denir. Mantarlar da bakteriler gibi belirli bir hcre yapisina sahiptirler, hcre zari, sitoplazma ve nkleuslari vardir. Bitki ve bakteri hcresinden farkli zellikleri de vardir. Mantarlarin dis yzeylerindeki hcre zari, bakteril

leann
Télécharger la présentation

Mantarlarin Genel zellikleri

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


    1. Mantarlarin Genel özellikleri

    2. Insanda hastalik yapan mantarlari inceleyen bilim dalina mikoloji denir. Mantarlar da bakteriler gibi belirli bir hücre yapisina sahiptirler, hücre zari, sitoplazma ve nükleuslari vardir. Bitki ve bakteri hücresinden farkli özellikleri de vardir. Mantarlarin dis yüzeylerindeki hücre zari, bakterilerden farkli olarak kitinden zengindir. Hücre zarinda ayrica sellüloz, pektoz, talloz gibi polisakkarit tabiatinda çesitli maddeler vardir.

    4.   Sitoplazma; Protein, karbonhidrat ve yagdan yapilidir. Mantar hücrelerinin klorofilleri olmadigi içìn mecburi, osmotropturlar. Besinlerini bulunduklari ortama saldiklari rizoid denilen organlari ile alirlar.

    6. Mantarlarin bir kismi mecburi doku ve hücre parazitidir. Büyük bir grubu da, saprofit olarak dis ortamda yasarlar.

    7.  Mantarlar bitkìler aleminde thallophit grubu içinde yer alirlar. Gelismeleri için uygun ortam bulduklarinda, bir hücrenin uzanti teskil etmesiyle, hif denilen organ tesekkül eder. Bu hifler uygun olmayan sartlarda spor denilen canli hücre elementleri seklinde yasarlar. Uygun ortamda spordan çimlenme borusu olusur

    9. Bunun uzamasi ile hif tesekkül eder. Hifler bölmelere ayrilmislarsa bölmeli hif;

    10. uzun ve bölmelere ayrilmamislarsa bölmesiz hif denir.

    11. Bu hifler biraraya gelerek miselyum denilen organlari olustururlar. Miselyumlar bulunduklari seviyenin üstüne dogru gelisirlerse havai (reprodüktif) miselyum adini alirlar veya bulunduklari ortamin derinligine dogru geliserek vegetatif miselyum denilen Rizoid (kök) olustururlar.

    13.  Miselyumlar ortamin üst kismina dogru gelistiginde çesitli sekiller yaparlar. Helezon seklini alirlarsa spiral hif adi verilir.

    14. Ayrica girintili çikintili, taraksi bir yüz alabilìr (taraksi cisim)

    15. veya kümeler yapmak suretiyle toplu halde bulunurlarsa nodüler organ adini alirlar. Hifler bazen bir geyik boynuzunu andiran çikintilarla sonlanirlar. Kel hastaligi etkeni olan mantarlarda hifler, samdan seklinde sonlanir.

    16. Üreme özellikleri: Mantarlar 20 - 35°C'lik isida iyi ürerler. Mantarlar hidrofil ortamda çogaldiklari için bulunduklari ortamda uygun bir nem olmalidir. Isik üremeyi engeller. Pitriosum gibi bazi mantarlar isik görmeyen yerlerde çogalip hastalik yaparlar.

    17. Bu mantarlarin üremeleri sirasinda deride olusan renk degisiklikleri, teshisi kolaylastirir. Mantarlar 5 - 7 pH'da iyi ürerler. Üredikleri bölgede uygun oksijen miktari da gerekir. Gelismeleri için çesitli aminoasitlere ihtiyaçlari vardir.

    18. Mantarlar üredikleri ortamda ya bakteriler gibi düz, yumusak koloniler (maya kolonileri) yaparlar veya dis yüzeye dogru uzantilar seklinde hif veya miselyumlar (“küf kolonileri yaparak üreme”) ürerler.

    19. Mantarlar çesitli pigmentler yapabilirler, metabolizma ürünü olarak olusan bu pigmentler mantarin makroskobik olarak taninmasina yardimci olurlar. Mantarlarin gelismeleri için inorganik madde ve tuzlara da ihtiyaçlari vardir.

    20. Bunlar; amonyum, kalsiyum, potasyum, magnezyum, demir, bakir, manganez, fosfor ve kükürt gibi maddelerdir. Bazi mantarlar üremeleri sirasinda çesitli antibiyotikler yaparlar. Meselâ; Penicilium notatium adli mantardan penisilin elde edilmistir.

    21. Ayrica mantarlardan çesitli toksinler (Aspergillus flavus-Aflatoksin) edilmistir. Bu toksin deney hayvanina verilince hayvan belli belirtilerle ölür.         Mantarlar bulunduklari ortamda çesitli faktörlerin azalmasi ile otoliz (kendiliginden) olarak çesitli enzimlerle azalirlar, üremeleri durur. Uygun sartlar bulunca tekrar gelisirler.

    22. Mantarlar çesitli kimyasal ve fiziksel dis etkenlere karsi oldukça dirençlidirler. Jansiyan moru, metilen mavisi, iyot tennürü gibi kimyasal maddelere hassastirlar.       

    23.   Patojen ve saprofit mantarlar genellikle bir arada gelisirler. Bu suretle patojen mantarlarin tanimi güçlesir. Besiverine aktidion ilâvesi ile saprofitlerin üremesi durdurulur, böylece sirf patojen mantarlarin besiyerinde üretilmeleri saglanmis olur.         Mantarlar iki sekilde çogalirlar:

    24. A- Aseksüel (eseysiz) çogalma:

    25.  1- Sporangiospor            

    26.  2- Konidium             

    27. 3- Makrokonidium             

    28. 4- Tallospor                 a- Blastospor                 b- Klamidospor                 c- Arthrospor

    29. B- Seksüel çogalma:

    30.    1- Oospor             2- Zigospor             3- Askospor             4- Bazidiospor  

    31. Zygomycete'ler tarafindan meiozla üretilen seksüel sporlara zigospor adi verilir. (Zygomycete'ler mitoz sonunda aseksüel sporlar da üretebilmektedir.). Bu sporlar iki gametangia'nin birlesmesi ile olusan yuvarlak ve kalin duvarli üreme yapilaridir. Içlerinde seksüel üremeye katilan bir nükleus bulunur. Homotallik (tek basina üreyebilen) veya heterotallik (üremesi için diger bir mantara ihtiyaci olan) iki mantar izolati birbirine yaklasir, hiflerinin ucu temasa geçer, sitoplasmalari birbirine karisir (plazmogami) fakat nükleuslari ayri kalir. Bundan sonra hücre hacmi artmaya baslar (progametangium). Daha sonra progametangiumda olusan bir bölme ile yavru hücre (genç zigospor) ana hücreden ayrilir. Genç zigosporun çapi artmaya devam eder. Karyogami sonucunda bir çok diploid nükleus ortaya çikar.

    32. Ask veya "ascus" denen bir kese içinde gelistikleri için bu sporlara askospor adi verilir.

    33. Basidiosporlar, basidium denen lobut seklindeki bir olusumun üstünde ve disinda olusan sporlardir. Mantarin miselyum kismi siserek basidium halini alir. Bu sisligin üzerinde 4 adet sap çikar ve bu saplarin üzerinde de bazidiosporlar vardir.

    34. Fungal patogenez

    35. Funguslar, serbest olarak tabiatta yaygin bulunan saprofit mikroorganizmalardir. Bitkilerin major patojenidirler ve siklikla besinlerin ve diger ürünlerin bozulmasina sebep olurlar. Geçici olarak çevrede ve siklikla vücut yüzeyinde kolonize olurlar ve kültürü yapilan klinik örneklerden ara sira elde edilebililer.

    36. Bu nedenle, infeksiyona sebep olup olmadiklari her zaman tespit edilemez. Insanlarda funguslara bagli olarak ortaya çikan klinik tablolardan tibbi önemi olanlar 3 kategoride siniflandirilabilir.

    37. Mikotoksikozlar   Funguslarin metabolizmalari sirasinda sekonder metabolitler (alkaloidler ve diger toksik ürünler) ortaya çikar. Bu ürünleri üreten funguslarin yenilmesi veya metabolitlerinin zevk almak amaciyla injeksiyonlari sonucunda mikotoksikozlar görülür.

    38. Toksinin kaynagi, hastadan alinan anamneze göre belirlenebilmesine ragmen hasta siklikla komada veya bilinci yerinde olmadigi için anamnezi alinamaz. Bu tür fungus yenilmis ise hastanin kusmasi indüklenmeli ve hastadaki fizyolojik belirtilere yönelik destekleyici önlemler alinmalidir. Fungal materyal intravenöz injeksiyonla alinmis ise klinik tablo ve laboratuvar sonuçlari ile tani konulamayabilir.

    39. Ergot Alkaloidleri: Cleviceps purpurea tarafindan infekte tahillarda üretilir. Orta çaglarda görülen, St. Antony yangisi epidemileri, kontamine pirinç ve diger tahillardan yapilan ekmek ve diger firin ürünlerinin yenilmesi ile iliskilidir. Infekte dokuda, doku hasarina karsi gelisen inflamasyon (sellüler cevaplar) belirtilerini, nekroz ve gangren takip eder.

    40. Farmakolojik olarak, ergot alkaloidleri alfa adrenerjik blokaj yaparak epinefrin ve 5-hidroksitriptamine cevaplari inhibe eder. Bu cevaplar inhibe olunca periferik vazokonstriksiyon ve bu durum düzeltilmezse kan akiminda azalma sonucunda nekroz ve gangren ortaya çikar.

    41. Ergot alkaloidleri, direkt olarak düz kas kontraksiyonunu stimüle ederek uterus kontraksiyonlarinin frekansini ve gücünü artirirlar (oksitosik). Hipotalamus ve orta beyinde diger sempatik kisimlari stimüle ederek santral sinir sistemini de etkilerler.

    42. Funguslar tarafindan üretilen psikotrop etkili toksik metabolitler, geçmiste ilkel kabilelerde dini, büyü ve sosyal amaçlarla kullanilmistir. Son yillarda, psilosibin ve psilosin gibi psikotrop ajanlar ve bunlarin semisentetik türevleri olan lysergic acid diethylamide (LSD) zevk amaciyla kullanilmakta ve bagimlilik yapmaktadir.

    43.  Aflatoksinler: Aspergillus flavus tarafindan üretilen toksik metabolitlerdir. Bisfurankumarin bilesikleridir.Güçlü karsinojendirler ancak insan kanserlerinin gelismesinde spesifik bir rol alip almadiklari henüz gösterilememistir.

    44. Diger Mikotoksikozlar: Insanlarda hastalik yapan birçok mikotoksikoz tanimlanmis olmasina ragmen bunlardan ikisi; Japonya'da görülen "sari pirinç toksikozu" ve Sovyetler Birliginde görülen "alimenter toksik aleukia"dir.

    45. Hipersensitivite hastaliklari   Hava kirliliginin derecesini ölçen indekslerden biri havadaki fungal spor sayisidir. Fungal sporlar tabiatta yaygin oldugu için çevresel kontaminasyonun iyi bir göstergesidir.         

    46. Havadaki sporlar ve diger fungal elementler inhale edilince, kisinin immün durumuna bagli olarak bu antijenik uyariya cevap gelisir, immunglobulin üretilmesi ve duyarlilasmis lenfositler sonucunda hipersensitivite hastaliklari ortaya çikar.

    47. Hipersensitivite pnömonitinin klinik bulgulari; rinit, bronsiyal astim ve çesitli atopi formlaridir.          Hipersensitivitenin gelismesi için dokuda fungusun üremesi gerekli degildir. Hastaligin klinik bulgulari; fungusla, metabolik ürünleri ile veya kros reaksiyon veren materyallerle tekrar karsilasan kisilerde ortaya çikar.

    48. Semptomatik hastalarda, hipersensitiviteden sorumlu allerjen veya allerjenleri tespit edebilmek için kaba veya saflastirilmis fungal ekstreler (allerjenler)'le deri testi yapilir.

    49. Kolonizasyon ve hastaliklar   Insanlarda patojen olan funguslar tabiatta serbest halde bulunur. Iinsanlar, funguslara kasi yüksek seviyede bir dirençlidir. Birçok infeksiyon hafif olup kendiliginden düzelir. Saglam deri, primer olarak yüzeyel, kütanöz ve subkütan deri tabakalarina kolonize olan funguslara karsi ilk savunma hattini olusturur.

    50. Mukozal yüzeyler, pulmoner infeksiyon yapan mikroorganizmalarin kolonize olmasina direnç gösterir. Yag asidleri, pH, epitelyal turnover ve derinin normal florasi konak direncine katkida bulunur. Transferrin gibi humoral faktörler, mevcut demir miktarini azaltarak bazi funguslarin üremesini engeller ancak konak direncinde oynadiklari rol belirlenememistir.

    51. AIDS ve immunsüpresif tedavi gören hastalarda patojenlik potansiyeli düsük olan funguslara bagli fungal hastaliklar siktir. Bazi durumlarda, genis spektrumlu antibiyotiklerin kullanimi sonucu normal barsak florasindaki degismeler çesitli fungal hastaliklarin gelismesine neden olabilir.

    52. Sitotoksik, steroid, radyoterapi ve diger immünsüpresif tedavi görme, yatalaklik, altta yatan endokrinolojik hastaliklar sonucu konagin immün sisteminin bozulmasi (kontrolsüz diyabet, AIDS) en önemli faktörlerdir. Immünyetmezlikli hastalarda etken olan funguslara oportunistik fungus, bu hastaliklara da oportunistik mikozlar adi verilir. Hizli taninmaz ve altta yatan nedenler giderilmez ise hayati tehdit ederler.

    53. Agiz, bukkal mukoza, gastrointestinal sistem ve vaginada bulunabilen Candida albicans; yag bezinden zengin alanlara yerlesen lipofilik Malassezia furfur ve çevrede bulunan diger funguslar (Aspergillus spp ve Mucor spp) oportunistik infeksiyonlara neden olabilir.  

    54.  Fungal patogenezin özellikleri         Fungal patogenezi kontrol eden ve virulansi etkileyen faktörlerin moleküler temelleri iyi bilinmemektedir. Saglikli kisiler infeksiyöz fungus sporlari ile sik karsilassa da fungal hastaliklara dirençlidir.

    55. Deri ve mukoza bariyerleri yikilir ve immün sistem zayiflarsa funguslar penetre ve kolonize olur. Belirli sayilara ulasinca fungal hastaliklar gelisir. Genellikle çevrede bulunan funguslarla kazaen temas sonunda infeksiyonlar gelisir.

    56. Deri, saç ve tirnaklara kolonize olan dermatofitler keratinaz denen enzimler salgilayarak keratini hidrolize ederler. Candida cinsindeki mayalar, dokuya invaze olunca filamentler yapar. Bu filamentlerin morfogenezdeki rolü bilinmemektedir. Sistemik mikoz etkenlerinden bazilari dimorfiktir.

    57. Tabiatta küf seklinde bulunurken parazitize ettikleri dokuda unisellüler morfoloji gösterirler. Histoplasma capsulatum'da gösterildigi gibi maya-küf degisimi göstermeyenler virülan degildir. Cryptococcus neoformans virulans faktörü olarak asidik bir mukopolisakkarit üretir.

    58. Insanlarda fungal patojenler, primer olarak kolonize olduklari dokuya göre gruplara ayrilabilirler. Yüzeyel: saç ve derinin dis tabakalarinda Kutanöz:epidermisin daha derin katlari, saç ve tirnaklarda Subkutanöz subkutan doku kas ve fasialarda Sistemik akcigerleri ve yayilarak diger organalari tutar

    59.         Yüzeyel mikoz etkenleri, sadece derinin dis tabakalarinda ve saç saftinin kütikülünde üreyebildigi için nadiren immün sistem uyarisina neden olurlar. Kütanöz mikozlar (dermatofitler) da; epidermisin keratinsi dokularina, saç ve tirnaklara yerlesir. Ancak, invazyon yetenekleri daha fazladir.

    60. Etkilenen dokuya göre konakta inflamatuvar reaksiyonlara neden olabilirler. Subkütan mikoz etkenleri, genellikle düsük infektiviteye sahiptir. Bu mikozlar, genellikle travma sonucu gelisir. Sistemik mikozlarin tümü, akcigerleri etkiler ve bu etkenlerin konak vücudunda yasayabilmesini saglayan benzersiz özellikleri vardir.

More Related