300 likes | 481 Vues
İNSANLARIN DEDİĞİ GİBİ DEĞİL; ALLAH’IN DEDİĞİ GİBİ DİN.
E N D
Allah insanlara nasıl bir ahlaka sahip olmaları,nasıl bir hayat yaşamaları gerektiğini detaylı olarak bildirmiştir.gerçek din ahlakı Alahın emirlerinin eksiksiz olarak yerine getirilmesiyle yaşanır. İnsanların bir kısmı ise bu ahlakı yaşamaktan şiddetle kaçınırlar.
Tam olarak Allahın hükümlerine teslim olmak istemeyip nefislerinin tatmin olacağı bir model oluşturmaya çalışırlar ve kendilerince kurallar koyarlar.
Kendi kuralları mantık örgüleriyle uygun olduğu müddetçe din ahlakını yaşamayı kabul ederler. Oysa bu çok büyük yanılgı ve aldatmacadır. Çünkü gerçek din ahlakı insanların bildirdiği gibi değil Allahın bildirdiği gibi yaşanan ahlaktır.
Allah Kuran’da kendi kafalarına göre hareket eden insanların yanılgılarını şu şekilde haber vermektedir:
Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?İçinde, neyi seçip-beğenirseniz, mutlaka sizin olacak diye.Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlaka sizin kalacak, diye.Onlara sor: "Hangisi bunun savunuculuğunu yapacak? (Kalem Suresi, 36-40)
İnsanların Dediğine Göre Hareket Edenlerin Çarpık Zanları Allah'ın bildirdiği gibi değil de insanların dediği gibi yaşamak, söz konusu kişilerinpek çok çarpık ve sapkın çıkarımlarda bulunmalarına neden olur. Örneğin Peygamberimiz (sav) döneminde yaşayan münafıklar, bu tarz çıkarımlarla fitne ortamı meydana getirmeye çalışmışlar, müminleri hak yoldan uzaklaştırmayı hedeflemişlerdir
Allah, münafık ve müşrik ahlaklı insanların bu çirkin özelliklerini şu şekilde bildirmiştir:
Bir de; kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azaplandırması için. O kötülük çemberi, tepelerine insin. Allah, onlara karşı gazaplanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür. (Fetih Suresi, 6)
Kendi İstek ve Tutkularını İlah Edinenler İnsanları Allah'ın bildirdiği gibi din ahlakını yaşamaktan alıkoyan en önemli unsurlardan biri, akıl ve vicdanlarıyla değil, nefisleriyle düşünmeleridir.
Diğer bir deyişle, kendi istek ve tutkularına göre hareket etmeleridir. Bu da söz konusu insanların hak olana değil, batıl olana uymalarına, hem kendilerine hem de çevrelerine maddi manevi büyük sıkıntılar vermelerine neden olur.
Allah Kuran'da, nefsin insanları hep kötülüğe yönlendirdiğini bildirmiştir: ... Çünkü gerçekten nefis, -Rabbim'in kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır,esirgeyendir. (Yusuf Suresi, 53)
Nefsinin planladığının aksine bir durum geliştiğinde de bu insanlarda çok fevri tepkiler oluşabilir. Öfke, küskünlük, duygusallık gibi Kuran ahlakına uygun olmayan davranışlar gösterilebilir. Bu durum söz konusu insanların bencil, sevgisiz, kibirli, insaniyetsiz olmalarına neden olur.
Bu insanlar en çok kendilerini severler. Yakınlarını, dostlarını veya ailelerini sevdiklerini iddia ettiklerinde de, bu sevgi anlayışının muhakkak onların nefislerine uygun olması gerekir. Yani, sevgilerinde Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini gözetmez, dünyevi birtakım beklentilere göre hareket ederler.
Sahip olduğu her şeyin Allah'ın bir lütfü olduğunun bilinciyle hareket etmediği ve tevekkül etmediği için, sahip olduklarını kaybetmekten ya da olayların kendi istediği gibi gelişmeyeceğinden duyduğu korku ruh dengesini bozar.
Nefsine göre hareket eden insanların en belirgin özelliklerinden biri de sevgilerinin çok yüzeysel olmasıdır .
Rabbim iz'in verdiği tüm nimetlere gereği gibi şükrederler ve yalnızca O'na dayanıp güvenir, sadece Allah'a tevekkül ederler. İman edenlerin gerçek dost ve yardımcısı Allah'tır. Müminlerin Allah'a olan sevgileri Kuran'da şöyle bildirilmiştir:
İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. (Bakara Suresi, 165)
Dünyadaki her şey kusurludur. Ahrette ise mükemmellik hakimdir. İnsan sürekli sevdikleriyle beraber olsa, en çok ilgiyi kendi görse, her şey istediği gibi olsa da bunların hepsi sonludur. Ölümle birlikte yok olacaktır. Ahiret hayatı ise sonsuzdur. Müminler dostluğun, arkadaşlığın, yakınlığın tam anlamıyla ahirette yaşanacağını bilerek, dünyada en güzel ahlakı, en derin sevgiyi yaşamaya çalışırlar.
Ahlakları güzelleştikçe, kavrayışlarının ve anlayışlarının derinleşeceğini, dolayısıyla her nimetten daha çok zevk alacaklarını düşünerek, ahlaklarına önem verirler. Beklentileri ve talepleri dünyevi değildir.
Bu nedenle, iman etmeyen insanların yaşadıkları tedirginliklerden, korkulardan, güvensizliklerden uzaktırlar. Çünkü isteklerini karşılarındaki insanın değil, Allah'ın yerine getireceğini bilerek, sadece Allah'a yönelip dönerler. Kısaca, Allah'ın bildirdiği gibi yaşayanlarla, insanların dediği gibi yaşayanlar arasında yaşamlarının her anında derin farklılıklar vardır.
Sonuç: Gerçek din ahlakını yaşamak, Allah'ın bildirdiği ahlakı eksiksiz olarak yaşamak ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetine tam olarak uymakla mümkündür. Allah'ın bildirdiği dışında mantık örgüleri kurmak, yorumlarda bulunmak insana her zaman kayıp getirir.
Allah, "... Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma..." (Maide Suresi, 48) ayetiyle müminlerin ölçüsünün ve rehberinin, Allah'ın indirdiği hüküm olan Kuran ahlakı olduğunu bildirmiştir. Bundan başka yol arayanların, doğruya ulaşmaları mümkün değildir.
Allah, "... (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir." (Kasas Suresi, 83) ayetiyle de Kendisi'nin emrettiği ahlakı yaşayanların en güzel sonuca kavuşacaklarını müjdelemiştir
Allah'ın izniyle müminler, hem dünyada hem de ahirette Rabbimiz'in müjdelediği gibi güzel bir hayat yaşarlar. Tüm bunlara rağmen kendi istek ve tutkularına göre yaşamak isteyenlerin kavuşacakları sonuç ise, sapkınlıktır:
Buna rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa, artık bil ki, onlar, gerçekten kendi heva (istek ve tutku)larına uymaktadırlar. Oysa Allah'tan bir kılavuz (doğru yol gösterici) olmaksızın, kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyandan daha sapık kimdir? Şüphesiz Allah, zulmeden bir kavme hidayet vermez. (Kasas Suresi, 50)
Allah insanlara nasıl bir ahlaka sahip olmaları, nasıl bir hayat yaşamaları gerektiğini detaylı olarak bildirmiştir. Gerçek din ahlakı, Allah'ın emirlerinin eksiksiz olarak yerine getirilmesiyle yaşanır.