460 likes | 1.59k Vues
Bina Bilgisi III TASARIM KURAM VE YÖNTEMLERİ. BaÜ mimarlık / 2005. Y. Doç. Dr. Gaye BİROL. bina bilgisi III. BİNA TASARIM SÜRECİNDE GEOMETRİK STRÜKTÜRLER BİNA TASARIM ÇIKTISINA (ÜRÜNE) DAYALI TASARIM İLKELERİ KONSTRÜKSİYONA DAYALI BİNA TASARIMI TEMEL İLKELERİ
E N D
Bina Bilgisi III TASARIM KURAM VE YÖNTEMLERİ BaÜ mimarlık / 2005 Y. Doç. Dr. Gaye BİROL
bina bilgisi III BİNA TASARIM SÜRECİNDE GEOMETRİK STRÜKTÜRLER BİNA TASARIM ÇIKTISINA (ÜRÜNE) DAYALI TASARIM İLKELERİ KONSTRÜKSİYONA DAYALI BİNA TASARIMI TEMEL İLKELERİ FORMA DAYALI BİNA TASARIMI TEMEL İLKELERİ FORMUN POLİTİK YORUMU FORMUN BİLİMSEL YORUMU FORMUN SOSYO-EKONOMİK YORUMU FORMUN MATERYALİST YORUMU FORMUN ANTROPOLOJİK YORUMU FORMUN FİZİKO-PSİKOLOJİK YORUMU FONKSİYONA DAYALI BİNA TASARIMI TEMEL İLKELERİ BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III BİNA TASARIM SÜRECİNDE GEOMETRİK STRÜKTÜRLER Geometrik bir bütünü ele alıp, geometrinin ilkelerini bina tasarım sürecine uyarlayan yaklaşımlardır. Geometri, “çizgiler, açılar, düzlemler ve kütleler arasındaki ilişki ve özellikleri inceleyen bir bilim dalı” dır. Bina tasarım sürecinde geometrik strüktür, “binanın ya da parçalarının geometrinin örüntü ve kalıplarının kullanılması ile biçimlendirilmesi” olarak tanımlanabilir. Binayı oluşturan bütünün parçalara ayrılmasında veya parçaların bir araya getirilmesinde geometrinin kurallarını uygulamak ilkesi, geometrik strüktür yaklaşımının özünü vurgulamaktadır. Pek çok ünlü mimar için mimari ile geometri arasında yoğun bir iç içelik vardır. Örneğin Le Corbusier “yeni bir mimariye doğru” adlı kitabında “mimarlık doğrultular (akslar) üzerine oturur derken; doğrultuların, düzlemleri; düzlemlerin, mekanları oluşturduğunu ve bu oluşumda geometrinin ilkelerinin geçerli olacağını vurgulamaktadır. Geometrik strüktür yaklaşımı milattan 600 yıl önceye Mısır ve Yunan mimarisine dayanmaktadır. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Le Corbusier’in Domino evi (1914), Villa Stein (1927), Unite a’ Habitation (1952), Supreme Court (1956), La Tourette (1957) gibi yapıları geometrik strükltür uygulamasının tipik örnekleridir. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Mies Van Der Rohe’nin Barcelona Pavyonu (1929), Farnsworth evi (1950), Illinois Teknoloji Enstitüsü (1956), Seagram Binası (1958) gibi yapıları da yine geometrinin kurallarının bina tasarım sürecinde ilke olarak kullanılmasının tipik örnekleridir. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Geometrik strüktür uygulamalarına ilişkin örnekleri artırmak olasıdır. Örneğin L. Kahn’ın Trenton Baths (1956), R. Neutra’nın Kaufmann evi (1947), O. Niemeyer’in Brasil Kongre Binası (1960), P. Johnson’un Johnson Evi (1949) gibi binalar bu kapsamda ilk akla gelen yapıtlardır. R. Neutra - Kaufmann House O. Niemeyer - Brasil Kongre BinasıP. Johnson - Johnson House BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Örnekler, geometrik strüktür ilkesinin bina tasarım sürecinde uygulanmasının, ister tümdengelim, ister tümevarım yaklaşımında olsun; gerek bütünün, gerekse onu oluşturan parçaların, biçimlenişinde ve bir araya gelmesinde, geometrinin kural ve yasalarının kullanımına dayalı olduğunu göstermektedir. Bu yaklaşımda, farklı fonksiyon üstlenen parçaların, fonksiyona bağlı olarak biçimlenmediği; örneğin farklı işlev alanlarının dıştan gözlenemediği konusu belirleyici ve karakteristik bir niteliktir. Geometrik strüktür uygulamalarında, bütünden parçaya veya parçadan bütüne ulaşmada “ekleme”, “çıkartma”, “bölme”, “katlama” önemli anahtar işlemlerdir. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III BİNA TASARIM ÇIKTISINA (ÜRÜNE) DAYALI TASARIM İLKELERİ Bina tasarım sürecinin çıktısı olarak tanımlanan ürünün bazı özellikleri, tasarım için bir çıkış-bir başlangıç noktası oluşturabilmektedir. Bu ilke düzeyindeki tasarım kaynaklarının ortaya konulup tartışılabilmesi için ürün özelliklerinin neler olduğunun sistematik bir biçimde analizi gerekmektedir. Ünlü Romalı mimar ve teorisyen Vitruvius’a göre bu üç ilke Firmitas (sağlamlılık), Utilitas (kullanışlılık), Venustas (güzellik) dir. Bu sınıflandırma, Rönesans döneminde, Alberti’den başlayarak terim, kapsam ve öncelik sıraları değiştirilerek fakat özünü kaybetmeden günümüze kadar süregelmiş ve özelliğini korumuştur. Bugünkü terminoloji ile mimari ürün; pragmatik (yarar), sentaktik (kuruluş) ve semantik (anlam) boyutları ile, Konstrüksiyon Form Fonksiyon Estetik özelliklerine sahiptir. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III KONSTRÜKSİYONA DAYALI BİNA TASARIMI TEMEL İLKELERİ Binanın ürün özelliklerinden konstrüksiyonun öncelikle ele alınmasının nedeni Vitruvius’un sıralamasının yanı sıra; mimarinin orijininde temel öğe ve ilke olmasıdır. Konstrüksiyon kelime anlamı olarak ”bina etme, inşa etme, yapma, tesis etme yolu, tertip etme usulü” anlamında kullanılmaktadır. Konstrüksiyonun temel özelliği rasyonel düşüncedir. Konstrüksiyona ilişkin temel amaç, en az emek ve malzeme yani maliyet ile gerekli ve yeterli etkinlikte mekanın gerçekleştirilmesidir. Konstrüksiyon ilkesi, endüstri devrimine kadar süren uzun bir dönemde binanın tüm diğer özelliklerini belirleyen temel öğe olmuştur. Bu dönemde binayı bileşenler olarak oluşturan taşıyan ve taşınan öğelerinin aynı oluşu binanın fonksiyonel bölümlendirilmesi ve tümel formunu doğrudan doğruya biçimlendirir. Stonage, kemer, tonoz, kubbe mimarileri bunun tipik örnekleridir. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Stoneage Kubbe Kemer BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Bu dönemde konstrüksiyon ve taşıyıcı sistem vernaküler mimariden başlıyarak pek çok örnekte binanın tümel formunu adeta doğrudan doğruya meydana getirmiştir. Nijer’deki saz kulübe, Çad’daki taş ev, konstrüktif yerel mimari örneklerini sergilerken; iç dekoratif öğelerin (pantantif-tromp) bile konstrüksiyon esaslı oluşlarını vurgulayan Pantheon (125), Ayasofya (537), Reims katedrali (1299) ve Selimiye (1569) de bu yaklaşımın özgün görünümlerini vermektedir. Pantheon BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Pantheon BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Ayasofya BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Reims Katedrali Selimiye Cami BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Endüstri devrimi ve sonrasındaki hızlı gelişmeye bağlı olarak, yapı malzeme ve tekniklerinin gelişimi sonunda konstrüksiyon kendi içinde üstlendiği yapı işlevlerine bağlı olarak parçalara ayrılmıştır. Taşıyıcılar, Alt kabuk, Yan kabuk, Üst kabuk, Bölücüler. Bunun doğal bir sonucu olarak konstrüksiyon artık kendi içinde de ünik (tekil) yapısını terk etmiştir. Bu durumda konstrüksiyonun değişen yöntem ve malzemeleri, yeni biçimsel düzenlere yön verebilecektir. Örneğin çelik konstrüksiyonlu bir bina, kagir konstrüksiyonlu bir binaya benzemeyecektir. Aynı şekilde, geleneksel yapım tekniği ile inşa edilmiş bir bina ile prefabrikasyon gibi ileri yapım teknikleri ile gerçekleştirilen bir bina aynı olmayacaktır. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Ürünün konstrüktif özelliklerine karar verirken, binanın tümel formu ve onun yanı sıra bileşenlerinin biçimsel düzeni belirlenmektedir. Yani konstrüksiyon bina tasarımının bir başlangıç noktası, kuralı, ilkesi, haline dönüşmektedir. Örneğin bir spor salonu tasarımında, olası konstrüksiyon yollarından, betonarme karkas, çelik karkas, ahşap karkas, çelik asma gibi sistemler arasından çelik asma sistem seçildiğinde binanın biçimsel düzeni, konstrüksiyon kurallarınca belirlenecektir. Konstrüksiyon elemanlarının sergilenmesi veya gizlenmesi de bina tasarımında temel bir karar olarak görünmektedir. Bu açıdan bakıldığında; Konstrüksiyonu aynen bırakma, Konstrüksiyonu kısmen gizleme, Konstrüksiyonu tamamen gizleme, gibi üç farklı yaklaşımla karşılaşılabilir. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III F.L. Wright’in Unity Temple (1911) binası kagir konstrüksiyon mimarisinin özgün örneklerinden birisidir. Çatı dört masif kare kolona taşıtılmakta ve masif kagir duvarlar binanın tüm biçimsel düzenini belirlemektedir. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Pier Luigi Nervi’nin spor salonu binaları da seçilen konstrüksiyon sisteminin, bina tasarımı ilkesi olarak ne denli etkili olduğunu göstermektedir. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Buckminster Fuller’in Expo 67 Amerikan pavyonu, jeodezik kubbe konstrüksiyonu. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Frei Otto’nun Münih olimpiyat stadyumunda uyguladıkları çadır konstrüksiyon, çekme ve basınç elemanları ile yumuşak eğrisel hatlar ve kapanıklık gibi özellikleriyle binanın biçimsel düzenini belirlemektedir. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III FORMA DAYALI BİNA TASARIMI TEMEL İLKELERİ Bina tasarımında, tasarımcının en bağımsız davranacağı, serbestçe niteliğine karar verebileceği sanılan ürün özelliği formdur. Ürünün semantik boyutunu oluşturan formun estetik etkisi, bina tasarım olgusunun sanatsal yönünü oluştururken, aynı zamanda, felsefi bir yorumu gerektirmektedir. Sözlük karşılığı olarak “şekil”, “görsel-dışsal belirginlik” “bir bütün oluşturacak şekilde parçaları bir araya getirme yolu, kalıbı” şeklinde tanımlanan “form”, çeşitli bakış açılarına göre farklı yönlerden yorumlanabilir. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III FORMUN POLİTİK YORUMU Bina tümel formlarının belli politik anlamlar taşıdığı ve simgeler oluşturdukları bilinmektedir. Sosyo-politik yorumcular, çeşitli dönemlerde, çeşitli toplumlarda egemen olan formların, aslında politik yapının bir uzantısı olduğu savını ileri sürerler. Örneğin; eski Yunan’da, Atina’da hakim olan plan formu karedir. Kare eşitliği ve dolayısıyla demokrasiyi simgelemektedir ve Yunan demokrasisinin bir sonucudur. Roma’da uzun dikdörtgen formlar hakimdir. Çünkü Roma imparatorluğu politik sistem olarak oligarşi’ye yani bir sınıfın diğer sınıfa hakimiyetine dayanmaktadır. Mısır’da hakim form piramittir. Bu ise üst üste oturan kastları ve mutlak tepe noktası da firavunu simgelemektedir. Merkezi idare biçimine sahip olan Osmanlı döneminde ise merkezi mekan kurgusu yerleşik form düzeni olarak belirmektedir. 20. yüzyılda yaygın olarak görülen kare ve dikdörtgen kompozisyonları devleti simgelemektedir. Çağın sonuna doğru yeniden ortaya çıkan büyük dikdörtgen formlar ise ekonomik diktatörlüğü çağrıştırmaktadır. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III FORMUN BİLİMSEL YORUMU “Bina tümel formunun bilimsel gelişmeleri izleyeceği” varsayımına dayalı yorumlardır. Örneğin eski Yunan’da hakim olan bina formlarının Oklid geometrisinin; Aksiyel mimari formların Brunelli konsepsiyonunun, modern mimarinin kübik görünümlerinin (örneğin Le Corbusier’in Villa Savoie’i) kübizmin 4-boyutunun, neoplastizm ve futurizm akımları sergileyen formları Einstein’in rölativite kuramının uzantıları olarak yorumlanmaktadır. Fütürist Kent Tasarımı, Antonio Sant’ Elia, 1914. J.J.P. Oud’un tasarlamış olduğu Cafe des Unies. Mekan Çalışması, Küp’ün Parçalanması, van Doesburg BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III FORMUN SOSYO-EKONOMİK YORUMU Bu yoruma göre, gerek bina tümel formları, gerekse bina örüntü ve kentsel dokular, toplumda hakim olan sosyo-ekonomik veya başka bir değişle üretim düzeninin fiziksel mekana yansımasıdır. Örneğin kırsal-tarımsal kesimde, dağınık yerleşme örüntüleri, kentsel-endüstriyel kesimde, kompakt bina dokuları, üretim ilişkilerinin sonucudur. Benzer yorumlarla mimarlık tarihinde yer alan akımların (eklektizm, brütalizm gibi) sosyo-ekonomik yorumları yapılmaktadır. Bu yoruma göre, Post modern akım da endüstri toplumlarının mekanizm ve romantizm arasında kalan sosyo-ekonomik ikileminden kaynaklanmaktadır. Ekonomik çıkarcılık, toplumu mekanizm yolu ile geleceğe taşırken, karşılaşılan ruhsal boşluk, toplumu romantizm yolu ile geçmişe bağlamaktadır. Bunun doğal bir sonucu olarak ultra modern, klasikle özgün sentezler ortaya çıkmaktadır. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III FORMUN MATERYALİST YORUMU Materyalist düşünürlere göre binanın tümel formunu çevre koşulları, coğrafya ve jeoloji belirlemektedir. Bu yoruma göre Yunan evinde iç mekanın zayıflığı uygun iklim koşullarına, Mısır’da düz çatı yağışın olmamasına, soğuk yerlerdeki kare form minimum ısı kaybını sağlama çabasına, sıcak nemli bölgelerdeki uzun dikdörtgen formlar ısı kazancını minimize etme gayretine, sıcak kurak bölgelerdeki iç avlulu dikdörtgen formlar ısı kaybını maksimize etme amacına, dayalı olarak geliştirilen bina tümel formlarıdır. Bu yaklaşıma göre tasarımcı bina tümel formunu seçerken bağımsız değildir ve çevre koşullarına, iklime, jeolojik yapıya bağımlı olarak davranacaktır. Bu grupta ele alınması gereken yaklaşımlardan birisi de coğrafi determinizm görüşüdür. Bu görüşe göre, arazi yapısı ya da eğim çizgilerinin hareketi bina formunun belirleyicisi olmalıdır. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III FORMUN ANTROPOLOJİK YORUMU Toplumların antropolojik yapılarının o toplumlarda yaygın olan bina tümel formlarını oluşturduğu savına dayanan bu yorumlara göre, İsveç ve özellikle Fin toplumunda romantik yapı, binaların formlarını da etkilemekte; romantik, organik bina formlarına taban oluşturmaktadır. Buna karşın Orta Avrupa daha işlevci ve materyalist bir antropolojik bünye ve dolaylı olarak bina örüntüleri göstermektedir. Bu grupta yer alan yorumlara göre, ırkların antropometrik görünümleri ve hatta profilleri ile mimari profiller, örneğin kolon başlığı profilleri birbirine bağıntılıdır. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III FORMUN FİZİKO-PSİKOLOJİK YORUMU Çeşitli bina formlarının insan üzerinde farklı etkiler yaptığı bilinen bir duyuşsal konu alanıdır. Bu kapsamda yapılan araştırmalara göre; Yatay çizgi = devamlılık, rasyonellik, durağanlık Düşey çizgi = sonsuzluk Düz hat = rijitlik, kuvvet Eğri hatlar = esneklik, yumuşaklık, tereddüt Spiral = dünyasal sorunlardan kopma, yükselme Küp = bütünlük, eşitlik Daire = özgürlük Elips = hareket hissi uyandırmaktadır. Bu nedenle tasarımcının binanın yaratmasını istediği etkiye uygun bir form seçmesi ve bu formdan yola çıkması yani bina tasarımı temel ilkesi olarak formun fiziko-psikolojik yorumunu yapması gerekmektedir. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III FONKSİYONA DAYALI BİNA TASARIMI TEMEL İLKELERİ “Fonksiyon” sözcüğü genelde “belli bir amaçla yapılan bilinçli eylem” olarak tanımlanmaktadır. Vitruvius’un utilitas (kullanışlılık), Alberti’nin, Pailadio’nun comodita (uygunluk) diye betimlediği fonksiyon veya işlev, yüzyılın başından beri bina tasarımını temel ilkesi olmuştur. “Form fonksiyonu izler” kuralı modern mimarinin temel taşı olmasına karşın bina tarihi kadar eskidir. Neolitik devir göl evlerinden Çin seddine, Roma limanlarından, modern büro binalarına kadar uzanan bir zaman diliminde fonksiyon bina biçimsel düzenini etkileyen temel öğe olmuştur. Çağdaş fonksiyonalizm ise 1850’ler de Viollet-le-Duc adlı Fransız mimar-teorisyene dayanır. Basit kurallara dayalı bir mantık sistemi olarak fonksiyonalizmi rasyonalize etmeğe çalışan Viollet-le-Duc’i Wright ve Corbusier izlemiştir. Binanın ürün özelliği olarak fonksiyonun temel ilke olarak alınmasında yaygın iki kural vardır. Bina ve bileşenlerinin formun fonksiyonu izlemesi veya yansıtması, Makinanın basit işlevsel formlarının bina tasarımında kullanılması. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Özellikle Chicago okulu olarak tanınan fonksiyonalist grup, başta Louis Sullivan olmak üzere 1920 ve 1930’lu yıllarda yeni bir stil yaratma çabası içinde fonksiyonu biraz da abartılı bir biçimde temel tasarım ilkesi olarak kullanmışlardır. Binayı oluşturan tüm bileşenlerin, yapı elemanları, ekipmanlar, mekanlar, taşıyıcı sistem öğeleri (kolonlar, kirişler), sirkülasyon elemanları (asansörler, merdivenler), cephe elemanları, kütlelerin ayrı ayrı işlevlerine en uygun şekilde biçimlendirilmesi, şeklinde özetlenecek bu yaklaşımda; Parçaların bir bütün oluşturmada uyumsuzluklar göstermesi, Tasarım, yapım hatalarının gizlenememesi, İşlevlerde zaman içinde olabilecek değişikliklerin tutarsızlıklar yaratması, En küçük ayrıntıdaki (örneğin elektrik tesisatı vb.) öğelerin gösterilmesinin bütünlük yerine kaos yaratması gibi sakıncalara dikkat edilmelidir. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Oldukça uç bir fonksiyonalizm yaklaşımı olarak tanımlanabilen Brütalizm de bu kapsamda sayılabilir. Binayı oluşturan tüm öğelerin gizlenmeden aynen kullanılması ilkesinin yanı sıra, yapı malzemelerinin çıplak olarak bırakılması da bu yaklaşımın temel kuralıdır. Brutalizm akımını kaynağı olan Alison ve Peter Smithson’un 1954’de yaptıkları Norfolk okulu ile Jack Lynn’ın Sheffield’de 1960’da gerçekleştirdiği Park Hill konut yerleşmesi bu akımın en çok bilinen örneklerindendir. Le Corbusier’in Unite’ d’Habitation daki brüt beton kolonlarda yine bu akımın tipik örneklerinden biri olarak anılmaktadır. Aldo von Eijick’in Amsterdam’da 1955’de gerçekleştirdiği belediye ve yetim yurdu binası da fonksiyon kurgusunun aynen bina tümel formuna yansıtılmasının güzel bir örneğini oluşturmaktadır. Örneklerin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere bu ilke; Gerekli bir disiplin olması, Özellikle bina tasarım eğitimi ve meslek uygulamasının ilk yıllarında sağlam bir dayanak oluşturması, Değerlendirme ve seçme süreçlerinde nitelikli bir standart yaratması gibi nedenlerle hala geçerliliğini sürdürmektedir. BaÜ mimarlık / 2005
bina bilgisi III Le Corbusier’nin Marsilya’daki ikamet birimi Alison ve Peter Smithson tarafından 1949-1954 yılları arasında tasarlanan İngiltere Hunstanton’daki okul binası. BaÜ mimarlık / 2005