320 likes | 633 Vues
AVCILAR CİHANGİR İLKÖĞRETİM OKULU. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK SERVİSİ. ANA-BABA OKULU. Yaygın Ana-Baba Tutumları. Doğumdan itibaren çocuk, etrafını saran fizik ve sosyal çevreye uyum savaşını verirken, bu çabalarında en büyük desteği anne ve babasından alır.
E N D
AVCILAR CİHANGİR İLKÖĞRETİM OKULU PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK SERVİSİ ANA-BABA OKULU Yaygın Ana-Baba Tutumları
Doğumdan itibaren çocuk, etrafını saran fizik ve sosyal çevreye uyum savaşını verirken, bu çabalarında en büyük desteği anne ve babasından alır. • Çocuk kendini ifade edebilmeyi, kendini yöneten bir birey olmayı ailesinden öğrenir. • Özellikle anne-baba, çocuğun kişiliğinin oluşumunda temel rolü olan özdeşim modelleridirler. Çocuk bu özdeşim modellerini kendine örnek alır ve adeta onların yaşam biçimlerini taklit yolu ile öğrenir. • Bu öğrenme süreci içinde, çocuğun, sevgiye ,güvene, yani çevresindekilere inanmaya, bağımsızlaşmaya, başka bir deyişle büyüdükçe bazı şeyleri kendi başına yapabilmeye ihtiyacı vardır. • Küçük yaştan itibaren çocuğun, yaşına yeteneğine ve cinsiyetine uygun görevler verilmezse, güven duygusu pekiştirilmemiş olur. • Bu da çocuğun bağımlı ve beceriksiz bir birey olmasına sebep olabilir.
Araştırmalar, çocukluk yıllarında kazanılan davranışların, bireyin kişilik yapısını, tavrını, alışkanlıklarını, inanç ve değer yargılarını büyük ölçüde biçimlendirdiğini ortaya koymaktadır. • Anne ve babaların, çocukların ihtiyaçlarını dikkate alabilmeleri ve kendilerine düşeni yapabilmeleri için, doğumdan başlayarak onlarla iletişim kurmaları gerekir. • Ağlama yoluyla annesiyle iletişim kurmaya çalışan bir bebek kodunun doğru çözüldüğünü ve ihtiyacının karşılandığını görünce rahatlar. Bu durum onun önce annesine, sonra çevresine “güven duymasını” sağlar. Bu güven duygusu, çevreyi denetleme gücüyle, öğrenme arzusunun gelişmesine sebep olur. • Anne-çocuk ilişkisindeki süreklilik, tutarlılık,aynılık çocukta temel güven duygusunun özünü oluşturur. • Bebeklik çağında elde edilen güven duygusunun niceliği, bebeğe verilen besinlerin ya da sevgi gösterilerinin niceliği değil, daha çok anne-çocuk ilişkisinin niteliğine bağlıdır.
Sevecen bir anne, çocuğunun beslenme, temizlik ihtiyacını bizzat karşılayıp, boş zamanlarında onunla göz teması kurarak konuşurken, onu onayladığını, kabul ettiğini sevdiğini kanıtlamaktadır. • Sevmek, çocukla bütünleşmek, onunla bazı etkinliklerde beraber olmak ve bir birey olarak onun gerçeklerini anlamaya çalışmaktır.Tensel temas sevginin algılanmasında önemli bir yer tutar. • Etkili ve olumlu anne-baba olmanın birinci koşulu bireyin tutumlarında, ikinci koşulu ise eylemlerinde ortaya çıkar. Etkili anne-baba olmak;sevgi göstermek kadar, bilgili olmayı, emek ve zaman harcamayı da gerektirir. • Yaygın anne-baba tutumlarını iki ayrı grupta toplamak mümkündür. A.Denetleyen Yaklaşım: Çocuğun davranışlarını değiştirmeyi hedefler.Bu sevgi esirgeyerek ya da aşırı otoriter tavırla gerçekleştirilir.
B. Destekleyen Yaklaşım: Demokratik aile tutumu; Bu ortamda çocuk anlamak üzere dinlenir. Çocuğun kişiliğine saygı duyulur. Anlamak üzere dinlenen çocuk anlaşıldığını, sevildiğini, önemsendiğini, kabul gördüğünü düşünür. Yüksek benlik saygısının tohumları böyle bir ortamda atılır. • Destekleyen yaklaşımda, özgüven pekiştirilir. Çocuğun kendi başına karar vermesi ve bu kararın sorumluluğunu üstlenmesi sağlanır. Sorunlarını kendi başına çözebilmesi sonucu, kendini onaylayan ve kendinden hoşnut olan çocukta yüksek benlik saygısı gelişir. • Çocuğun bir faaliyette ustalaşması için anne ve babası tarafından yüreklendirilmeye, desteklenmeye ihtiyacı vardır; önemli olan performans değil, çabadır.
Bazı yaygın ana-baba tutumları şöyle sıralanabilr: AŞIRI OTORİTER TAVIR: • Kendine güvensizliğe • Benliğe ilişkin olumsuz yargıya, • Düşünceleri aktarmada çekingenliğe neden olabilir. ÇOCUK MERKEZLİ AİLE: • Çocuğun ben-merkezciliği körüklenir, • Başkalarının isteklerine saygı göstermek gibi davranış kalıplarını edinmesi engellenir. • Sosyalleşmede gecikmeler görülür. • İlk sosyal deneyimlerin yaşanması zorlaşır. DEMOKRATİK AİLE TUTUMU: • Çocuğun varlığına ve isteklerine saygı duyulur. • Gelişim aşamalarına uygun olarak, çocuğa bazı sorumlulukların verilmesi, söz ve seçim hakkı tanınması, kendine güven duymasına neden olmaktadır.
DESTEKLEYİN!...(Çocuğunuzun özel anılarını hafızanıza kaydedin, unutmayın.) “Sanırım seni benim tanıdığım gibi tanımıyor.” ”Bugün beden dersinde ipe tırmanamadım. Öğretmenim beceriksiz olduğumu söyledi…” Hatırlıyorum da sen üç yaşındaydın ve ben dışarıda kalmış eve giremiyordum.Sen de yukarı tırmanarak yatak odası penceresinden içeri girdin, tuvalet masasından yere atladın ve kapıya koşup beni içeri aldın.” Ve dört buçuk yaşındayken denge tekerlekleri olmadan iki tekerlekli bisiklete binebilen mahalledeki ilk çocuk sendin.” ve sanırım öğretmenin seni amuda kalkarken hiç görmemiştir.”
SEÇİMİ SİZ YAPIN !... Ana-babaya düşen ilk görev “Çocuğu, kendine özgü dünyası Olan bağımsız bir varlık” olarak Kabul etmektir. Çocuğun kişiliğine saygı duyan, onu anlamaya çalışarak dinleyen ve kendini yönlendirmesi yolun- da fırsat veren anne-baba çocuğun gelişimine önemli katkıda bulunur.
İLETİŞİM: • Çocuğunuzun her yaşta anlattığını, sıkıntıdan patlasanız bile can kulağı ile dinleyin. • Çocuğunuzu yargılamadan dinleyin. Böylece onun gerçek duygu ve sorunlarını öğrenme şansınız olur. • Çocuğunuzu kendinize düşman etmek istemiyorsanız, bir başarısızlığından sonra "Ben sana demedim mi?" demeyin. • Çocuğunuza emir vermeyin ondan isteyin. • Çocuğunuzu dinlerken, mutlaka yüzüne bakın ve onunla göz teması kurun. Kendisini değerli hissedecektir.
Çocuğunuzla iddialaşmayın. Yumuşak bir sesle "Ben böyle düşünüyorum." Deyin ve susun. Dediğinizi kabul etme ihtimali artar.(Hemen değilse bile, biraz sonra) • Ne söylediğinizden çok daha önemli olan nasıl söylediğinizdir. İlişkiniz istemediğiniz gibi gelişiyorsa, ifadenizi ve beden dilinizi kontrol edin. • Çocuğunuza duygu ve düşüncelerini ifade etme fırsatı verin ve cevap veriyor diye ona kızmayın. • Çocuklarla anlaşmanın en iyi yolu, onlara iyi niyetle yaklaşmaktır. • Çocuklarınızı spor, tiyatro gösterisi, diploma töreni gibi özel günlerinde yalnız bırakmayın. • Çocuğunuzun ilgilendiği konulardan zevk almaya çalışın. İyi arkadaşlık, paylaşılan ortak heyecanlarla gerçekleşir.
Bir tartışma sırasında asla birkaç sorunu birlikte çözmeye çalışmayın. Sorunları teker teker ele alın. • Gazeteden okuduğunuz haberi size tekrar okusa da ilgiyle dinleyin. Böylece ortak bir duyguyu paylaşmış olursunuz. • Çocuğunuza doğru bilgi verin. "Nasıl olsa anlamaz", "Bunu onun iyiliği için yapıyorum" gibi gerekçelerin arkasına sığınmayın. Kaybolan güven kolay kolay geri gelmez. • İletişim kişiye değil kişiyle yapılır. Siz konuşurken çocuğunuz susup dinliyorsa, boşa konuşuyorsunuz demektir.
EĞİTİM: • Eğitim doğruları söylemek değil, doğruları yapmaktır. Çocuğunuza örnek olmaya gayret edin. Gerisi gelir. • Çocuğunuza vereceğiniz eğitimin amacı, onun sorumluluk düzeyini geliştirmek ve olgunlaşmasını sağlamak olmalıdır. • Başarılı terbiye sisteminin özelliği ödüllendirici ve keyiflendirici olmasıdır. Çocuğunuza aferin demekte cömert olun. • Çocuğunuza size işlerinizde yardım etme fırsatı verin. • Onun için en iyi seçimi yapmış olmanız önemli değildir. Çocuğunuza seçme hakkı verin. • Çocuklarınızın yanlışlarını değil, doğrularını yakalayın.
Çocuğunuza iyi şeyler söylemekten ve onu övmekten korkmayın. • Takdir edilen ve övülen çocuklar anne-babalarını ve arkadaşlarını takdir etmeyi öğrenirler. • Çocuğunuza ne derseniz, öyle olma ihtimalini arttırırsınız. Tembel, sorumsuz, asi, inatçı vb. olumsuz sıfatlar, bu özellikleri geliştirir. • Çocuğunuzu hiçbir zaman başkası ile kıyaslamayın. • Çocuğunuzun hatasını asla başkalarının yanında konuşmayın. Çocuğunuzu asla başkalarının yanında eleştirmeyin. • Sık eleştirilen çocuklar içe kapanık ve güvensiz olurlar. • Suçlanan ve her konuda kabahat bulunan çocuklar, suçlamayı ve yalan söylemeyi öğrenirler.
Çocuğunuzla asla alay etmeyi, onları küçük düşürmeyin ve utandırmayın. • Kavgacılık ve hırçınlık, sevimsiz ve daima öğrenilmiş özelliklerdir. Çocuğunuzda bu davranışları görürseniz, aile içindeki ilişki ve örnekleri gözden geçirin. • Kırgınlığınızı ve kızgınlığınızı fazla uzatmayın. Çocuğunuza hiçbir sebeple küsmeyin. • Çocuğunuzun hayattan zevk almasına yardım edin. Onu mutlu eden etkinlikleri destekleyin ve bunu dile getirin. • Çocuğunuzun okul başarısı arzu ettiğiniz kadar yüksek değilse tasalanmayın, okul başarısı hayat başarısı konusunda orta derecede fikir verir. • Başarılı olanlar kendilerini sevenler, kendilerine güvenenler ve kendileriyle barışık olanlardır. Çocuğunuza bunları kazandırın.
ÖDEVLERİNE YARDIM: • Ne yazık ki, okullarda verilen ödevler çocuğun boyunu aşabiliyor. Ev ödevlerinde çocuğunuza ölçülü bir şekilde yardımcı olun. • Bütün çocukların ödev konusundaki ihtiyaçları farklı olmakla birlikte, çocuğa ev ödevinde yardım etmenin, onun yerine ödevi yapmak veya onunla ödevi yapmak olmadığını unutmayın. • Ödevinde yardımcı olmanın yolu çocuğunuzun derse başlamasını sağlamak ve onunu çalışma ortamını düzenlemekten geçer. • Çalışma ortamını düzenlemek için çalışma masası çevresindeki oyuncak, poster vb. dikkat dağıtıcı öğeleri uzaklaştırın, televizyonu kapatın. • Çalışmaya başlarken çocuğunuza yüreklendirici sözler söyleyin. Örneğin; ona geçmiş başarılarından veya ödevi bittikten sonra zevk alacağı bir etkinlikten söz edin.
ERGENLİK DÖNEMİ ERGENLİK: • Çocuğunuza hep kendi istediklerinizi söylerseniz, ergenlik çağından itibaren istemedikleriniz işitirsiniz. • Ergenlik dönemindeki çocuklar ailelerinin baskısından şikayet etseler de, en büyük baskıyı akranlarından görürler. • Arkadaşlarına karşı çıktığınız zaman, çocuğunuzu kendinizden uzaklaştırır, onlara yakınlaştırırsınız. • Çocuğunuzu kaybetmenin en kestirme yolu müstakbel eşine karşı çıkmaktır. • Çocuğunuz 13 yaşını geçtikten sonra, tatillerde günde birkaç saat çalıştırın. Kendi iş yeriniz olsa bile, çocuğunuzun başkaları yanında çalışmalarına imkan hazırlayın. • Erken yaşta çalışmak, çocuğunuzun insanlardan bir şey istemek ve "sınırların nereden geçtiğini" öğrenmek konusunda, hayat boyu yararlanacağı eşsiz bilgiler kazanmasını sağlar. • Ergenlik çağındaki çocuğunuzun telefon görüşmelerine sabır gösterin. • Ana-babalarla çocuklar arasındaki kuşak farkı sanıldığı kadar derin değildir. Kuşak çatışması gibi görülenlerin çoğu, saç , müzik, giyim gibi yüzeysel konularda farklıdır.
DUYGUSAL GELİŞİM • Duygu ve heyecan ruhsal değişmeler için kullanılan kelimelerdir.Duygularla ilgili gelişme doğumdan itibaren hayat boyu devam eder.Çeşitli hayat dönemlerinde bireylerin duygusal tepki biçimleri,duyguyu doğuran olaylar ve duygusal durumlardaki değişimler farklılıklar gösterir. • Duygu:Yoğunluğu daha az olan ruh halleridir.Sevme,beğenme,hoşlanma,mutlu olma,gurur duyma,kıskanma, alınma,gücenme,kızma durumları duygulara örnektir. • Heyecan:Kısa süreli ve yoğun olan,genellikle denetlenemeyen duygusal tepkilerdir.Korkma,dehşete düşme,öfkelenme,ürkme,irkilme,coşku duyma,aşırı sevinme,hayrete düşme heyecanlara örnektir.Heyecanlanma ya bazı bedensel belirtiler de eşlik eder.Bedensel ve metabolizma ile ilgili belirtiler;kalp vurum hızında,solunum sayısında,kan basıncında değişme,deride soğuma ve kızarmalar,ağızda kuruma ve gözbebeklerinin büyümesi gibi değişikliklerdir ve heyecanlanma durumunda ortaya çıkar.
Ergen Duygularının Genel Özellikleri: • Ergenlik dönemindeki duygusal tepkilerde genel ortak özellikler vardır.Bunun yanında ergen ,her insan gibi çeşitli yaşlarda ve farklı durumlarda değişik duygular hissedebilir.Değişen yaşla çevresel koşulların ve uyaranların değişmesi ile hoşlanma ve hoşlanmama duyguları ile duygularını ifade biçimleri değişir. • Çocukluk dönemi ile ergenlik dönemi arasında duygusal yönden en belirgin fark çocuklar öfke,kızgınlık ve sevinç gibi duygularını daha açık davranışlarla ve anında ifade eder,buna karşılık ergenlikte bu duygular daha fazla gizlenip maskelenir.Ergenlikte genel olarak kızların erkeklerden daha önce duygusal olgunluğa ulaştıkları söylenebilir.Aynı yaştaki iki farklı cinsiyetteki ergenin kız olanı erkeğe göre muhtemelen daha heyecan dengesine sahip ve duygularını kontrol etme bakımından daha olgundur. • Ergenliğin başlarındaki büyümenin hızlı oluşu,biyolojik-cinsel değişmeye eşlik eden hormonal salgılar buluğda ve onu izleyen yıllardaki ergenin hem duygularında ,hem de davranış ve tutumlarında belirgin farklılıklar sergilemesine neden olur.Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Duyguların Yoğunluğunda Artış:Ergenlikten başlayarak ergenin duygularının yoğunluğunda artma olur.Artan duygululuk ve coşku hali ergende duygularını dışa vurma ve ifade etme ihtiyacını doğurur.Olumsuz duygular el,kol hareketleri,yüz ifadesi ve bağırma gibi sözlü ve sözsüz davranışlarla dışa vurulurken,heyecan,coşku ve karşı cinse yönelik duygular şiir veya öykü yazma,hatıra defteri tutma aracılığı ile kağıda yansıtılır. • Duygularda İstikrarsızlık:Ergenin duygusal tepkileri düzenlilik göstermez.Hem duygusal durumlarının değişim hızı çabuktur,hem de duygularında istikrarsızlık vardır.Ergenin aynı olaya bir gün ara ile gösterdiği tepki değişik olabilir.Çocukluktaki gibi olmasa da duygusal durum çabuk değişir.Ergenlerin duygularındaki değişmelerin hızında ve düzensizliğinde bireysel farkların etkisi hatırlanmalıdır. • Aşık Olma:Karşı cinse yönelik bilgiler ergenlik öncesinden başlar.Ergenlikteki cinsel içerikli beğenme ve beğenilme arzusu bireye heyecan veren bir duygudur.Cinsler arasındaki yakınlaşma eğilimi,ergenliğin başlarında daha çok grupta bir arada olma isteği taşırken sonraları karşı cinsten belirli bireylere yönelmiş romantik duygular ortaya çıkar.Saf bir sevgi taşıyan gençlik aşklarında duygular bazen karşı tarafa iletilmeden kalır.Ergen,çocuklukta yaşadığı her iki cinse yönelik sosyal ilişkilerin yoğunluğuna ve kız-erkek ilişkisinin aile ve kültürel çevre tarafından karşılanışına bağlı olarak karşı cinsle kuracağı ilişki biçimini belirler.
Mahcubiyet ve Çekingenlik:Ergenlik öncesinden başlayan ve ergenlikte de devam eden çıplak görünmekten utanma ve mahçup olma ergenlerde oldukça yaygın bir duygu durumudur.Adeta vücutlarını saklamak istemektedirler.Anne-babası tarafından baskıcı bir şekilde yetiştirilmiş çocuklarda çekingenlik ve mahcubiyet kalıcı bir özellik olarak ergenlikte de devam eder. • Aşırı Hayal Kurma:Biyolojik-cinsel gelişme,duygululuktaki artış ve zihinsel gelişme,ergenlerin akıllarından geçirdiklerinin yoğunluğunu ve niteliğini de değiştirir.Ergen hayal kurma yolu ile arzularını düşüncelerine yansıtır.Hayal konusu geleceğe yönelik tasarılar olabileceği gibi,gerçekleşmesini istediği herhangi bir isteği de olabilir.Hayalin içeriği genellikle karşı cinse yönelik düşüncelerdir. • Tedirgin ve Huzursuz Olma:Bu duygu ergenin karşı karşıya kaldığı stres uyaranlarının etkisine göre ve uyaranları algılayış biçimine göre değişmektedir.Biyolojik-cinsel ve bedence gelişmenin getirdiği yeni duruma alışma çabaları buna neden olabileceği gibi,akranları ve yetişkinlerle olan sosyal ilişkilerde aksamalar veya bir isteğinin engellenmesi de huzursuzluk doğurabilir
Yalnız Kalma İsteği:Ergenlikteki bir kız veya erkek zaman zaman başkalarından uzaklaşmak,kendisi ile baş başa kalmak istiyor gibidir.Anne-babanın ve arkadaşların beraber olma isteğini reddedip içe dönebilir.Adeta vücudunda olup bitenlerin bir muhasebesini yapmak onları gözden geçirmek ve yeni duygularına alışmak istemektedir. • Çalışmaya Karşı İsteksizlik:Hızlı büyümenin olduğu dönemde ergenin bir miktar durgun olduğu zamanlar vardır.Çalışır veya oyun oynarken yorulur ve çalışmaya karşı daha az isteklidir.Vücut enerjisi adeta büyümeye harcanıyor gibidir. • Çabuk Heyecanlanma:Ergen yeni bir durumla karşılaştığında,bu kendisi için alışık olmadığı bir durumsa heyecanlanıp korkabilir.Heyecan dengesi tam oluşmadığı için duyguların kontrolü zordur.Çoğu ergen heyecan verici durumlar karşısında kolayca kızarabilir.Kızarma ergende korku yaratan istenmedik bir durumdur. Heyecanların kontrolü öğrenme ile kazanılır.
Ergenin Duygusal Gelişimi ile İlgili İhtiyaçları ve Kaygıları: • Ergen,karamsarlık,huzursuzluk ve iç sıkıntısı gibi hoşa gitmeyen duygulardan bunalır.Kendisine güven verecek ve bu duygusal durumların yaşa bağlı,bu çağa has ve geçici olduğunu anlatacak bir anne-babaya ihtiyacı vardır. “anlaşılmamak”bu yaş gencinin en belirgin sorunlarındandır.Anne ve babanın gencin söylediklerini onu eleştirmeden,küçümsemeden ve yargılamadan dinlemesi ve böylelikle kendisini anlatmasına fırsat tanıması genci rahatlatacaktır.Özellikle karşı cinsle ilgili hayal kırıklıklarında genç kendisini anlayacak birine ihtiyaç duyar. Ergen,anne ve babasından daha fazla izin ister.Bağımsızca davranışları engellenince gerginleşebilir ve anne-babası ile çatışmaya düşebilir.Anne ve babanın genci istediğinden farklı alanlara yöneltmesi,ondan yapabileceğinin üstünde görevler beklemesi,onu aşağılaması,onu başkaları ile kıyaslaması,ona akranları yanında kaba davranması,sık sık eleştirmesi ve çocukların yanında birbirleriyle kavga etmesi,genci kaygılandıran tipik anne-baba davranışlarıdır.
ERGEN VE ARKADAŞ • Yedi yaşlarından sonra arkadaşlarının çocuk üzerindeki etkisi hissedilmeye başlanır.Ergenlikte arkadaşa verilen değerin önem kazandığını görmekteyiz. • Ergenlik başlarında kızlar ve erkekler vücutlarındaki değişmeleri tartışabilecekleri,duygusal durumlarını paylaşabilecekleri az sayıda arkadaşa ihtiyaç duyarlar.Böylelikle kendilerini tanıyabilir ve başkalarının dünyalarını anlayabilirler.Buluğ çağını izleyen yıllarda ergenin arkadaş çevresi genişler,böylelikle insan ilişkileri ile ilgili deneyimleri oluşur.Sosyal gelişme için ergenin akranları ile beraber olmasına ihtiyacı vardır.Bu sıralarda annenin,babanın ve diğer yetişkinlerin dünya görüşleri reddedilir.İçinde bulunduğu arkadaş çevresinin değerleri ve dünya görüşü genç için önem kazanmaya başlar.Bazı durumlarda ergen akran grubuna kabul edilmek için veya arkadaşları tarafından onay görmek için onların hareketlerini,tutumlarını benimser görünür.
Ergenlerin arkadaşları ile ilişkileri,anne-babaları ile kuracağı ilişkilerden farklıdır.Anne-baba ile çocuk arasında ebeveyn otoritesine dayalı bir ilişki vardır.Anne-baba yol gösteren,doğruları söyleyen ve karar verendir. • Buna karşılık akranlarla beraberlik farklı bir ilişkiyi gerektirir.Bu daha eşitlikçi bir sosyal teması gerekli kılar. • Akranlar eşit bilgiye ve yetkeye (otoriteye)sahiptirler.Akranlarıyla kurduğu ilişkide genç,başta eşitlikçi sosyal ilişki kurmayı,güvenli davranış göstermeyi ,kendi düşüncelerini ifade etmeyi,başkalarının fikirlerini hoşgörü ile karşılayabilmeyi öğrenir.Aynı zamanda ergen,aileden gelen değer yargıları ile arkadaşlarından gelen değer yargılarını birbirleri ile uyuşturma uğraşısı içindedir.Karşı cinsin kabul edici tavırlar içinde olması ve gencin beğenmesi ergenin kendini değerli bir varlık olarak algılamasına ve karşı cinsle daha güvenli ilişkiler kurmasına yol açar. • Çocuklukta arkadaşları ile ilişkileri kısıtlanmış,yetişkinlerle olan temaslarında horlanmış çocuk bunun etkilerini ergenlik ve yetişkinlik dönemine de taşır.Yaştaşları ile eşitlik ilkesine dayalı sosyal ilişki kurmakta başarılı olamayan çocuk ve gençlerin arkadaşları tarafından kabul görme konusunda sorunları olacaktır. Arkadaşlarınca kabul göremeyen çocuk,güvensiz,kırgın ve küskün olur.Arkadaş grubunca itilme,arkadaş olmayı istediği akranları tarafından dışlanma,genci fazlasıyla üzer.
Buluğ yıllarından itibaren ergenin bağımsız davranma eğilimi ,idealist biçimde düşünmesi,daha mantıklı biçimde akıl yürütmesi,cinsel bakımdan ortaya çıkan olgunluk belirtilerinin getirdiği yeni ihtiyaçlar ergenin başkaları ile ilişkilerini etkiler. Gencin zeka seviyesi,okul başarısı,fiziksel görünüşü,yetenekleri,duygusal olgunluğu da başkalarınca kabul edilme-benimsenme derecesini etkilemektedir. • Gencin belli bir alanda hüneri veya becerisinin olması onun arkadaşlarınca daha kolay benimsenmesine yol açar ve böyle gençler arkadaşları arasında sivrilebilir.Grup tarafından kabul görme,gencin kendine olan güvenini pekiştirir,arkadaşları arasında duygu ve düşüncelerini rahatça dile getirebilir,başkalarının etkisinde daha az kalabilir.Arkadaşlarınca yeterince benimsenmeyenler,grubun etkisinde daha kolay kalabilir.Kendilerine güvenleri yeterince gelişmemiş gençler de arkadaşlarının telkinine daha açık olurlar.
GRUBUN ERGEN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: • Bireyin öğrenilmesi zor ve zaman alan,düşünce gücü gerektiren konularda yalnızken öğrenilmesinin daha kolaylık yarattığı;ama grubun bazı öğrenme durumlarında bireyin öğrenme isteğini ve gücünü arttırdığı gözlenmiştir.Öğrenilmiş bir konunun grup içinde tekrar edilmesinin öğrenmede kolaylık yarattığı görülmüştür. “sosyal kolaylaştırma” olarak adlandırılan bu durum sınıfın bazı öğrenme durumlarını kolaylaştırdığını göstermektedir.Ayrıca grup ortamı rekabeti arttırmaktadır. • Grubun insana en önemli etkilerinden birisi “grup arzusuna uyumdur”.Bir grupta gruptaki insanların bir örnek davranma eğiliminde olduğu gözlenmiştir.Herhangi bir grupta olduğu gibi,ergenlerin gruplarında da üyeler benzer davranışlar gösterirler.Bu,ortak tavır ve hareketlerde,giyimde,dinlenilen müziğin türünde ve konuşmada da gözlenebilir.
Her grubun kendine has bir sosyal havası vardır.Ergenlerden oluşan arkadaş gruplarında zamanla ve arkadaşlık ilişkilerinin artması ile bütünlük duygusu artabilir.Bu gruplardaki birbirine bağlılık bir bakıma “biz” duygusunu ortaya çıkarır ve bazen kendi grubundan olmayan diğerlerini “başkaları”olarak niteleyip,dışlayabilir. • Bu duygular gruplar arası zıtlaşmaları ve çatışmaları doğurur. • Bazı genç grupları dışarıya kapalı,kendi aralarında ilişki kuran,çoğunlukla çevresini etkisi altında tutan bir-iki gencin ön ayak olduğu gruplardır.Grup liderlerinin saldırganca davranış sergilemesi ve suça eğilimli olması durumunda gruptaki gençler suç oluşturacak davranışlar sergileyebilirler.Ergenlik dönemindeki birey,grubun etkisine her zamankinden daha açıktır.
ERGENLİKTE FİZİKSEL GELİŞİM VE ÖZBAKIM ERGENLİKTE BÜYÜME VE GELİŞME: • Büyüme ve gelişme,döllenmeden başlayarak ergenlik dönemi sonuna kadar devam eder.Bu zaman boyunca büyüme ve gelişme hiç durmaz..Büyüme vücuttaki boy ve ağırlık artışı gibi ölçülebilen değerlerle ilgilidir.Gelişme ise vücuttaki yapı ve işleyişlerin olgunlaşması sonucu bazı biyolojik işlevlerin kazanılmasını ifade eder. • Büyüme ve gelişmede bazı temel kurallar gözlenir.Büyüme baştan ayağa doğrudur.Yani çocuklukta önce baş ve başa yakın organların gelişmesi olur,sonra gelişme sırt,bel ve kalçalarda devam eder.Büyümenin merkezden uç organlara doğru olması bize büyüme ve gelişmenin gövde ve ona yakın organlarda daha önce olduğunu anlatır.Ergenlikte ise,elle ayakların,kolların ve bacakların önce büyüdüğünü görmekteyiz.Büyüme ve gelişmenin hızı,miktarı ve zamanı bakımından normal çocuklar arasında önemli farklar bulunmamaktadır.Bazı çocuklar daha çabuk büyüyerek ergenliğe akranlarından önce girebilir ve bedence gelişmelerini önce tamamlayabilirler . • Büyüme ve gelişme kalıtımın,hormonların ve beslenmenin etkisi altındadır.Sağlık durumu,coğrafi koşullar ve iklim de büyüme ve gelişmeyi etkilemektedir.
Kalıtım ve Büyüme-Gelişme: İnsan organizması yaklaşık 50.000 gen taşır ve bu genler çocuğun büyümesini etkiler.Çocukların boyları ile anne-babaların boyları arasında uygunluk vardır.Büyüme ve gelişme büyük oranda önceden planlanmıştır.Hastalık ve kötü beslenme gibi nedenler olmadığında büyüme ve gelişme halindeki insan bedeni adeta “belirli bir hedefe varmaya” çalışmaktadır. • Hormonlar ve Büyüme-Gelişme:Çocuklukta büyüme ve gelişmeyi esas olarak iki hormon etkilemektedir.Bunlar tiroid hormonu ve ön hipofiz in büyüme hormonudur.Tiroid hormonu gelişme ve olgunlaşmayı,hipofiz hormonu ise boy büyümesini etkiler.Buluğ döneminde salgılanan androjen ve östrojen hormonları da büyümeyi etkilemektedir. • Sağlık,Beslenme ve Büyüme-Gelişme:Bir insanın normal olarak büyüyebilmesi için sağlıklı bir bedene ve iyi bir beslenmeye ihtiyacı vardır.Yeterli besin alamayan gelişme çağındaki insanın büyümesi durur,sonra da bozuk beslenmenin yan etkileri ortaya çıkar.Karbonhidrat ağırlıklı beslenen çocuklar buluğa daha geç yaşta girmekte ve bunlarda gelişme geriliklerine rastlanmaktadır. • İklim,Coğrafi Koşullar ve Büyüme-Gelişme:Yaşanılan coğrafi çevre ve iklim ortamı ile beden yapısı arasında ilişki bulunmaktadır.Yaşanılan yörenin deniz seviyesinde olması ile yüksek bir platoda olması,oradaki insanları farklı hava basınçları ve farklı iklim şartları ile karşı karşıya bırakır.Yüksek platolarda ve dağlık bölgelerdeki insanlar,bölgelerindeki hava basıncına uygun bir beden yapısı geliştirirler.
ERGENLİK ÖNCESİNDE ve ERGENLİKTE BÜYÜME-GELİŞME: • Kızlar için 10,erkekler için 12 yaşları buluğ ve buluğ öncesi bedensel farklılaşmaların başladığı yıllardır.Bu yaşlarda kız ve erkek çocuklarda iştah artışı görülür.Adeta vücut hızlı geçecek bir büyüme dönemine hazırlık yapmaktadır.İştah artışı buluğ öncesinde biraz kilo almaya sebep olabilir.Her iki cins de bu dönemde kendi cinslerine uygun tavırları benimsemeye başlarlar.Çocukluk döneminde kızlar erkeklerden ortalama 4-5 cm. daha kısa ve 400-500 gr. kadar daha hafiftirler.4yaşına kadar boy büyümesi yılda 5-7 cm. arasındadır.Son çocukluk döneminde büyüme daha yavaş bir seyir izler.Kas iskelet yapısı ve yağ dokusundaki gelişmeler buluğda belirginleşir. • Ergenliğin başlarına gelindiğinde,ergenin boyu yetişkinken alacağı boyun % 80’ine ulaşmıştır.Buluğda hızlı bir büyüme görülür.Buluğla başlayan ergenlik döneminden ilk iki ile dört yıl sonra ergen ,yetişkinken ulaşacağı boyun % 99’una erişir.Ergenlikte büyümenin en hızlı olduğu duruma Büyüme Hızı Doruğu adı verilmektedir. • Boy büyümesi kızlarda 16-18 yaşlarında,erkeklerde ise 18-20 yaşlarında durmaktadır.Erkek ergenler büyüme hızı doruğuna kızlardan 18 ay sonra ulaşırlar.Bu 13-15 yaşlarında olur.
Ergenlikte organlardaki büyüme ikiye ayrılarak incelenebilir. 1- Baştaki büyüme. 2- Diğer organlardaki büyüme. • Baştaki Büyüme:Baş,süt çocukluğunda vücudun yaklaşık dörtte birini oluşturur.Yetişkin bir insanın başının vücuduna oranı yaklaşık sekizde birdir.Baştaki büyüme ergenlikte tamamlanır.Baştaki; alın,çene,yanaklar,burun ve göz gibi organların hepsi aynı zamanda veaynı hızda büyümez.Önce burun,üst dişler ve alt çene belirgin bir hal alır.Alın genişler,gözlerin arası açılır.Elmacıkkemikleri ortaya çıkar.Deri,çocukluktaki yumuşaklığını kaybeder.Saçlar yüzdeki görüntüyü tamamlayan en önemli unsurdur.Kendi yüzü ve saçları ergenin ilgi odağını oluşturur.Buluğ sırasında baştaki bu farklılaşma yüzde simetrik olmayan bir görünüm ortaya çıkarır.Yüzün asimetrik görünüşünün düzelmesi baştaki organların büyümelerini tamamlamaları ile sona erer. • Diğer Organlardaki Büyüme:Ergenliğin başlangıcında,önce el ve ayaklar yetişkinken alacakları boya ulaşırlar.Kollar ve daha sonra bacaklar uzar.Kolların vücuda göre önce uzaması,kolla diğer organların boyları arasında orantısızlık yaratır.Kas ve kemikler de aynı hızda ve zamanda gelişmediğinden bedenin kontrol edilmesi başlangıçta güç olabilir.Uzun boylu olma ,ergeni kambur durmaya zorlayabilir. Büyümedeki çabukluk,gencin duruşuna,hareketlerine ve bedenini istediği gibi kontrol etmesine engel olabilir.Yüzde ve vücudun çeşitli organlarındaki bu orantısız büyüme ve gelişmeler,buluğda görülen tamamen doğal bir gelişmedir.Büyüme tamamlandığında,vüudun görünüşü ve organların vücutla orantıları normale döner.
BEDEN VE YÜZ İMGESİ: • Çocuklar,ergenler ve yetişkinler vücutlarının nasıl göründüğü hakkında belirli bir kanıya sahiptirler.Bu, kişinin aynaya baktığında yüzünün ve vücudunun nasıl göründüğüne ilişkin düşünceleridir.Vücut organlarının boyutlarının ve biçimlerinin değiştiği buluğdaki büyüme ve farklılaşma sürecinde,ergenlerin vücutlarının nasıl olduğuna dair düşünceleri de değişmeye başlar.Bu vücut imgesi kazanma sürecinde ergenlerin çoğu,kültürün ideal vücut olarak sunduğu modelin etkisinde kalır.Beğenilen bir vücudun nasıl olması gerektiği hakkındaki kalıpyargılar ve kültürel kurallar ergenin kendi bedenini algılamasına önemli bir şekilde etki eder.Bu “ideal vücudun”ölçüleri aile ,akran grubu ve toplum tarafından belirlenir.Bunun yanında sinema ve TV’de özellikle TV reklamlarında “tavsiye edilen” insan tiplerine ait görüntüler ve tanınmış sanatçıların tipleri ergenin ideal vücut imgesini etkilemektedir. • Ergenlikte büyüme ve gelişme yüzde bazı sıkıntı veren sonuçları da beraberinde getirir.Sivilceler ve akneler ergenin yüz imajını çok olumsuz bir biçimde etkiler ve en önemli sorun haline gelirler.Çabuk büyümenin sonucunda beden imajının yerleşebilmesi için ergenin zamana ihtiyacı vardır.