html5-img
1 / 11

SUNUŞ

SUNUŞ.

seven
Télécharger la présentation

SUNUŞ

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. SUNUŞ Ülkemizde Tanzimat Dönemi ile birlikte hız kazanan ve günümüzde de devam etmekte olan “Batı Kültürü”ne yönelme süreci sonunda, Batı’dan sadece bilimsel, teknik ve kültürel unsurları almadık, büyük bir yanlışlık yaparak batılıların dünya görüşünü ve tarih ve gelişme tezlerini de aynen aldık. Bu bağlamda ülkemizde yaygın ve hatta tartışmasız bir şekilde kabul edilen görüşler arasında İslam uygarlığının batı uygarlığı karşısındaki ezelî mağlubiyeti ve batının bugünkü seviyeye ulaşmasında Latin ve Yunan kültürünün temel yapıcı olduğu görüşü ilk sıralarda yer almaktadır. Ancak İslam bilim ve kültür tarihi üzerinde yapılan bilimsel ve objektif incelemeler bu görüşleri temelinden sarsmaktadır. İslam Bilim ve Kültür tarihi araştırmalarının dünyadaki en önemli isimlerinden olan Prof. Dr. Fuat SEZGİN, modern dünyanın oluşumunda İslam alimlerinin büyük emeği olduğunu söylemektedir. “Modern bilimlerin ortaya çıkış realitesini izah etmeye çalıştığınız zaman, İslam kültür dünyasının bilim dünyasında yaratıcı bir yeri olduğunu görürsünüz” diyen Prof Dr Fuat Sezgin, “Müslümanları yanlış düşünce ve kompleksten kurtarmak lazım. Müslümanların kimya, fizik, fizik, tıp, sosyoloji ve tarih alanında ortaya koyduklarını kimse bilmiyor” diyor ve ekliyor : “Bundan dolayı modern tarihi yeniden yazılmalı. Herkes İslami ilimlerin dünyaya kazandırdıklarını bilmeli.” Projemizin temeli, dünyaca ünlü değerli bilim adamı Prof. Dr. Fuat Sezgin’in bu düşünceleri ve onun yol göstericiliği ışığında İslam alimlerinin dünya bilim tarihi içindeki yerini ortaya koymak ve bütün dünyaya anlatmaktır.

  2. AMAÇ Prof.Dr.Sezgin, İslam bilginlerinin bilimsel buluşlarına dair şu örnekleri veriyor: Sinüs: Arapça"daki cib terimi, Latinceye cep manasına gelen sinüs olarak tercüme edildi. Kimya: Cabir Bin Hayyan, kantitatif ve kalitatif prensiplere dayanan bir bilim olarak kimyayı kurdu. Batı, Hayyan"ın kurduğu seviyeye 900 ila bin sene sonra ulaştı. Cabir aynı zamanda bütün insani duyguların matematiksel olarak ölçülebileceğine inanıyor, bunu da ilmü"l mizan olarak adlandırıyordu. İlk rasathane: Bugünkü anlamıyla ilk uzay gözlemevi Halife Me’mun zamanında (Miladi 9. asırda) Bağdat ve Şam"da birer adet olmak üzere kuruldu. Ekvatorun uzunluğu: Yine Halife Me’mun zamanında ekvatorun uzunluğu ilk defa bugün de bildiğimiz şekliyle 40 bin kilometre olarak ölçüldü. İlk dünya haritası: Halife Me’mun döneminde 70 bilginden oluşan bir heyet Batlamyos’unkinden farkı olmayan enlem ve boylamları, karaları ve denizlere doğru bir dünya haritası çizdi. Matematik: 950 yılında Ebu Cafer el Hazin adlı matematikçi ve astronom parabol konstrüksiyonu kullanmak suretiyle üçüncü dereceden bir denklemi çözdü. 11. asrın ilk yarısında İbn’ül Heytem bir optik problemini dördüncü dereceden bir denklemle çözdü. Küçük bir yanlışlıkla Latinceye de çevrilen problem Avrupalıları "Problema Alhazeni" adı altında 13. asırdan 19. asra kadar uğraştırdı. Avrupalılar İbn’ül Heytem"in çözümünü ancak 19. yüzyılda kavrayabildi. 11. asrın sonlarında Ömer Hayyam"ın üçüncü dereceden denklemleri sisteme bağlayan kitabının benzeri, Avrupa’da 17. asırda Rene Descartes, Frans Van Schoooten ve Edmund Halley tarafından yazılabildi. Avrupalı matematik tarihçisi Johannes Tropfke, Descartes’lerin yeni bulduklarını zannettikleri konuları Hayyam’ın çok önceden yazdığını, aradan geçen zamanda Avrupalılar’ın boşuna çaba gösterdiğini yazdı.

  3. Astronomi: 9. asırda Güneş'le Dünya'nın yıllık en uzak mesafesinin sabit olmayıp değişken olduğunu fark eden Müslümanlar, yörüngedeki ilerlemenin 12.09 saniye olduğunu saptadı. Günümüzde bu değer 11.46 saniye olarak biliniyor. Avrupa’da Jahonn Kepler, 17. yüzyılda henüz Müslümanların kitaplarında gördüğü bu sonuca nasıl ulaştıklarını anlayabilmek için çağdaşı bilimadamlarıyla yazışıyordu. Tahran‘daki rasathanede 10 asırda tespit edilen Dünya'nın ekseninin sürekli azaldığı bilgisine Avrupalılar ancak 19. asırda gök mekaniği bilimiyle ulaşabildi. İslam astronomi bilginlerinin kitaplarının tercümesinin Kopernik’e ulaştığını bugünkü nesiller bundan henüz yarım asır önce öğrenebildi.Trigonometri: 15. asırda yaşayan Alman Johannes Regiomontanus’un adını taşıyan trigonometri ilminin kurucusunun, 13. asırda yaşayan Nasirüddin et Tusi olduğunu yine Alman matematik tarihçisi Anton von Braunmühl ortaya çıkardı. Coğrafya: El Biruni 11. asırda dünyanın enlem ve boylam derecelerini 6 ile 40 dakika arasında değişen küçük yanlışlıklarla hesapladı. Bu küçük yanlışlıklar ancak 20. asırda düzeltilebildi. Engin denizlerde koordinat hesaplama yöntemini Müslümanlar 15. asırda yapabilirken Batı bunu 20. asırda öğrenebildi. Tıp: 11. asırda Tunuslu bir tacir olarak İtalya’ya giden, sonradan Constantinus Africanus adını alan kişi, Monte Cassino Manastırı’na kapandı. Bu zat Tunus’a gidip 3 yıl sonra İslam bilginlerine ait 25 tıp kitabıyla Salerno’ya dönmüştü. Monte Cassino Manastırı’na kapandıktan sonra kitapları Latinceye tercüme ettirdi. O kitaplar ya kendi veya eski Yunan otoritelerinin adıyla yayınlandı. İtalya, İslam medeniyeti ve biliminin Avrupa"ya aktarılmasında bir istasyon görevi gördü.

  4. Sezgin’in anlattıklarına göre dünya bilimler tarihi yeniden yazılmalı. Çünkü yanlış yazılmış. Avrupalılar; Sicilya ve Endülüs’te tercüme edilen İslam bilginlerinin eserlerini kaynak göstermeden intihal etmişler. Bu yüzden bugün Batı uygarlık ve biliminin temeli aradaki İslam bilimi atlanarak ondan önceki yüksek medeniyet olan Yunanlılar’a izafe ediliyor. Halbuki Yunanlılar ile Avrupa bilimi arasındaki dönemde bilimde diğer medeniyetlerle kıyaslandığında en hızlı şekilde bilimsel ilerleme dönemi mevcut ve bu İslam dünyasına ait. Müslümanlar dünya sahnesine çıktıkları ilk on yıldan itibaren diğer medeniyetlerde görülmedik bir hızla bilimsel gelişmelere katkıda bulundu. Bugün bilinenin aksine çoğu modern bilimin kuruluşu bundan yüz, iki yüzyıl öncesine değil, 9 ile 16. yüzyıllarda yaşamış İslam bilginlerine dayanıyor. Portekizliler’e mal edilen modern denizcilik bilimi için Sezgin, "Yüzde yüz İslam bilginlerine ait. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Modern denizcilik İslam dünyasının bir malı. İslam dünyasının bir başarısı" diyor ve şunları anlatıyor: "Pusulayı iptidai bir cisim olarak Çinlilerden öğrenip aldılar. Denizcilik biliminin iki temel prensibi vardır: Biri engin denizde büyük mesafeleri ölçebilmek. İkincisi bulunduğunuz noktayı tespit edebilmek. Bu ikisi Avrupa"da ancak 20. yüzyılın ilk yarısında mümkün olabildi. Müslümanlar 15. yüzyılda denizcilik ilminin bu iki temelini kurmuşlardı. Afrika ile Sumatra arasındaki mesafeyi 20 ila 30 kilometre bir hata ile ölçebilmişlerdi. Bunun da ötesinde çok mühim olan bu ölçüler sayesinde Müslümanlar enlem boylam derecelerini gösteren ve bunlara dayanan dünyanın ilk haritalarını çizdiler. Bugün küçük tashihler dışında bu ölçüm ve haritaların doğru olduğunu görüyoruz. Onlar kuzey ve doğu ölçümlerini, kuzey ve güney ölçümlerini ve en zoru da ekvatora paralel ölçüleri yapabiliyorlardı. Avrupalılar Müslümanlardan ilk iki ölçümü öğrendi. Ancak trigonometri bilgileri yeterli olmadığı için ekvatora paralel ölçümlerin nasıl yapıldığını bir türlü anlayamadılar.

  5. Portekizliler esasında hiçbir şeyi keşfetmediler. İslam haritaları 15. asrın başlarında onlara ulaşmıştı. Bunu kendi tarih kitaplarından çıkarıyoruz. Hint Okyanusu kıyılarında çok miktarda altın, halı ve baharat olduğunu biliyorlardı. Baharat etlerin kokmamasını sağladığından Avrupa için mühimdi. Hint Okyanusu"na denizden ulaşmaya çalışıyorlardı. Ama Portekizlilerden evvel bu yol Müslümanlar tarafından kullanılıyordu. Portekizlilerin modern denizcilik biliminin kurucusu olduğu bilgisinin yanlışlığını ispat ettim. Onu İslam İlimleri Tarihi"nin 11. cildinde bulabilirsiniz. Müslümanlar Afrika"nın güneyindeki yolu kullanarak 9. yüzyılda Çin ile ticaret yapıyorlardı. Hint Okyanusu 15. asırda Müslümanların elinde bir İslam gölü gibiydi. Hindistan ve Java, Müslümanların elindeydi. Ummanlı denizciler İbn-i Macit ve Süleyman el Mehri 15. asrın matematikten astronomiye her ilmi bilen filozof iki denizcisiydi." Peki, Batı'nın İslam dünyasındaki bilimi görmezlikten gelmesinin nedeni ne? İslamiyet ortaya çıkışının 2. yüzyılında İspanya'ya (Endülüs) ayak bastı. İslamiyet İspanya'ya ayak basmasıyla kendi kaderini çizdi. Yeni bir dinin temsilcisi olarak oraya gitti. İnsanları ilmiyle dehşete düşürdü. Orada yaşayan Hıristiyan ve Yahudileri etkiledi. İslam oraya girmesiyle onların şuur sahalarına girmişti. Bu onları uyandırdı ve Haçlı seferlerine itti. Bir kördüğüm şeklinde olsa da, papazlar, Müslüman alimlerin kitaplarını Latince'ye tercüme ederek bilimsel gelişmenin ilk adımlarını atıyorlardı. Yahudiler ağırlıkta olmak üzere, tercümeyi papazlar yapıyordu. Çünkü Avrupa'da başka okuma yazma bilen yok gibiydi. Bu arada, Batı bilimini sanıldığının aksine din adamlarına borçlu. Avrupalılar; Sicilya ve Endülüs'te tercüme edilen İslam bilginlerinin eserlerini kaynak göstermeden intihal ediyorlardı. Eserlerin isimlerini değiştiriyorlardı. Bu yüzden Batı uygarlık ve biliminin temeli aradaki İslam bilimi atlanarak ondan önceki yüksek medeniyet olan Yunanlılara izafe ediliyor. Örneğin 13. yüzyılda yaşayan Raymondus Lullus adındaki papaz, az Arapça bilmesine rağmen, Avrupa'da Arapça eğitim veren veren merkezler kuruyor ve Müslümanları kendi silahları ile vuralım diyordu. Kitaplar yazıyor ve büyük bir alim olarak geçiniyordu. Fakat, bundan 50 yıl önce ortaya çıktı ki, bu adamın 70'e yakın eserinin hepsinin Arapçaları vardı. Yani bunların hepsi Arapça'dan tercüme edilmişti.

  6. Bu bilimsel gerçeklerin günyüzüne çıkarılmasında en önemli rolü üstlenen Prof. Dr. Fuat Sezgin’in bu eşsiz çabalarına katkıda bulunmak ve İslam medeniyetinin dünya bilim tarihi içindeki rolünü göstererek, İslamiyet hakkındaki haksız ve mesnetsiz önyargıları yıkmaya çalışmak en büyük hedefimizdir. Bu belgesel yapımla birlikte, tarih boyunca ve özellikle son dönemlerde İslamiyet’i gericilikle yargılayan ve kendi toplumumuz içinde dahi bu yanlış yargıyı kabul edilebilir bir kanaat haline dönüştüren kasıtlı çabalara en büyük darbe vurulacaktır. Bu sayede, Prof.Dr. Fuat Sezgin’in kaleme aldığı son eser olan “İslam’da Bilim ve Teknik” adlı yapıt için takdirlerini bildiren Alman Başbakan Gerhard Schröder’in “iki kültür dünyasını birbirinden ayıran kesimlerin karşısında mücadele edebilmemiz için bize en büyük desteği verdiniz” sözüne atıfla kültürler arası diyalog için de büyük bir adım atılmış olacaktır. Ayrıca Türkiye gibi nüfusunun büyük bir kesimi gençlerden oluşan bir toplumda, siyasal olduğu kadar, bilimsel tarihi gerçeklerin de iyi bilinmesi ve doğru değerlendirilmesi, hem bugün hem de geleceğin yapı taşlarının yerine oturması bakımından son derece önemlidir.

  7. İÇERİK Günümüzün dünya bilim tarihi anlayışında, Batının, karanlık bir Orta Çağ döneminden sonra eski Yunan uygarlığında yatan kökenlerinin ayrımına vararak, Rönesans, Aydınlanma ve Bilim Devrimi gibi açılımları kapsayan bir süreç üzerinden çağımızın kendisiyle özdeşleşen uygarlığını ve bilimini geliştirdiği görüşü genel bir kabul görmektedir. Eski Çağ ile Yakın Çağlar arasındaki yaklaşık 1000 yıllık boşluk bu bağlamda yeterince irdelenmemekte, Batı biliminin bir yerde eski Yunan uygarlığının küllerinden yeniden doğarak gelişme sürecine girmiş olduğu düşüncesi bir açık gerçek olarak yalnızca Batı dünyasında değil onun dışında kalan coğrafyada da yaygın biçimde benimsenmektedir. Bilim tarihinin bu yazım biçimi, 19. yüzyıl ortalarından başlayarak, gene Batı kültür çevresindeki bir avuç bilim insanının Orta Çağ İslam dünyasının doğa bilimleri alanındaki eserleri üzerinde yürüttükleri çalışmaların sonuçlarının ışığında sorgulanmaya başlanmıştır. Bu öncü bilim tarihçilerinin başlattığı geleneğin günümüzdeki seçkin temsilcisi Prof. Dr. Fuat Sezgin bu konuda yaşam boyu sürdürdüğü köklü araştırmalarla Orta Çağın, Batının gözünden kaçmış olan ve büyük ölçüde İslam bilimiyle özdeşleşen, bilimsel başarılarını ve bu dönem araştırmalarının özgünlüğünü ortaya koymaya çalışmaktadır. Fuat Sezgin, bunun ötesinde, Frankfurt Üniversitesi'ndeki Enstitüsü bünyesinde eski yazma eserlerde betimlenen alet ve cihazların yeni yapım örneklerini üreterek, 9.-16. yüzyıllar arasındaki dönemde İslam coğrafyasından kaynaklanan bilimsel katkıların yer aldığı bir müze yaratmıştır. İslam bilimine ilişkin bilgi eksikliklerinin ve bu eksikliklerden kaynaklanan önyargıların düzeltilmesi bağlamında bilim tarihi açısından büyük önem taşıyan bu müzede sergilenen nesnelerin tanıtılması amacıyla F. Sezgin tarafından ayrıca beş ciltlik " Wissenschaft und Technik im Islam" başlıklı bir katalog kaleme alınmıştır. Bu eser, içeriği ve irdelediği düşüncelerle Batı odaklı bilim tarihi yazımının eleştirel bir çözümlemesini yapmakta, İslam ve Orta Çağ bilimine yeni bir bakış açısı sunarak İslam biliminin eski Yunan, ayrıca Hint, Bizans ve İran dönemlerinden dev­raldığı bilimsel mirası korumak ve yaymakla yetinmeyip, onu, eklediği özgün eserlerle ileri götürmüş olduğu değerlendirmesini yapmaktadır.

  8. Sezgin, bu değerlendirmelerden hareketle, bilimsel gelişmeleri ara durağan dönemleri izleyen sıçramalarla gerçekleşen bir süreç yerine, süregelen bütünleşik bir evrilme süreci olarak yorumlamaktadır. Buna göre. İslam biliminin kendisinin sönümlenme sürecine girdiği dönemde devrettiği miras onu izleyen Batı bilimine feyz ve mesnet oluşturmuştur. Fuat Sezgin'in bilim tarihine yeni bir boyut getiren eser ve görüşleri günümüz İslam dünyası için ayrı bir önem taşımakta, bu kültür çevresine unutmuş olduğu bilimsel geçmişini anımsatmak, yitirmiş olduğu gözlenen belleğini yeniden kazandırarak, bilimsel araştırma şevkini uyandırmak ve ona özgüven aşılamak gibi tarihi bir görevi yerine getirmektedir. Yukarıda zikredilen temel düşünceler ışığında, gerçekleştireceğimiz belgesel yapımın içeriği, Müslüman bilim adamlarının ortaya koydukları eserler bağlamında evrensel bilime yaptığı katkıların bilimsel temellere dayalı ve objektif olarak anlatılması şeklinde özetlenebilir. Bu belgesel yapımın, ülkemiz insanlarına kendi kültürel geçmişlerini tanımaları yönünde çok değerli katkılar sağlayacağına, İslam düşüncesini gericilikle bir tutan çevrelere en güzel cevabın bu şekilde verileceğine inanılmaktadır. Program 30-35 er dakikalık altı bölüm halinde gerçekleştirilecektir. Programın birinci bölümünde; Bilimin ilerleme aşamaları ve Müslüman bilim insanlarının yaptıkları icat ve keşiflerle bilimin ilerlemesine sağladıkları katkılar hakkında genel bilgiler verilecektir. İkinci bölümde; astronomi ve coğrafya Üçüncü bölümde; denizcilik, saatler ve optik Dördüncü bölümde; geometri ve mimari Beşinci bölümde; tıp, fizik ve kimya Altıncı bölümde; mimari, savaş tekniği alanlarındaki keşif ve icatlar anlatılacaktır.

  9. YAPIM TEKNİKLERİ • Yapım Belgesel Tekniği ile gerçekleştirilecektir. • Profesyonel digital çekim ve non-linear editing sistemleri kullanılacaktır. • Tanınmış bir tiyatro oyuncusu programın sunuşlarını gerçekleştirecektir. • İstanbul ve Frankfurt’taki müzelerde çekimler gerçekleştirilecek ve burada sergilenen eserler konu içeriğine uygun olarak sunucu tarafından tanıtılacaktır. • Gerekli görülen ve görsel materyal sıkıntısı çekilen konularda animasyon tekniği ile anlatım sağlanacaktır. • İçeriğe uygun olarak röpörtajlar gerçekleştirilecek, bilimsel yayınlara yer verilecektir. • Görsel zenginliği artırmak amacıyla hem çekim hem de montaj aşamasında özel efekt ekipmanları kullanılacaktır. • Anlatım özgün olarak yaptırılacak müzikle desteklenecektir • Gerçekleştirilecek olan yapım yerli yayın kuruluşlarında yayınlanabileceği gibi sonraki aşamalarda farklı dillerde seslendirilerek yabancı yayın kuruluşlarında da gösterilebilecektir.

  10. BÜTÇE TEKNİK MALZEME Kamera : 63 gün x 250 YTL : 15.750 YTL Jimmyjib : 63 gün x 400 YTL : 25.200 YTL Geniş Açı : 63 gün x 150 YTL : 9.450 YTL Kaset : 126 adet x 60 YTL : 7.560 YTL Işık : 63 gün x 400 YTL : 25.200 YTL TEKNİK EKİP Danışman : 20.000 YTL Metin Yazarı : 8.000 YTL Sunucu : 90.000 YTL Yönetmen : 30.000 YTL Yönetmen Yardımcısı : 6.000 YTL Kameraman : 7.500 YTL Kamera Asistanı : 3.000 YTL Jimyjib Operatörü : 9.500 YTL Jimyjib Asistanı : 3.000 YTL Işık Şefi : 4.250 YTL Işık Asistanı : 3.000 YTL Asistan : 2.000 YTL MONTAJ VE SESLENDİRME Video Kurgu : 18.000 YTL Video Animasyon : 26.000 YTL Müzik + Telif : 12.000 YTL PROJE TELİFİ : 125.000 YTL PRODÜKSİYON GİDERLERİ (Yurtiçi-Yurtdışı Ulaşım, Konaklama, Yeme-İçme ve Sair Giderler) : 265.000 YTL ÖNGÖRÜLMEYEN GİDERLER : 35.000 YTL ARA TOPLAM : 750.410 YTL AJANS HİZMET PAYI (% 20) : 150.082 YTL GENEL TOPLAM (KDV Hariç) : 900.492 YTL

More Related